ABD Başkanı Donald Trump’ın Tel Aviv’de bulunan Amerikan Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma kararından sonra, İsrail, işgal altında tuttuğu Kudüs’te Yahudileştirme politikaları gözle görünür bir şekilde hızlandırmıştı. Kudüs’ün tarihî Müslüman mezarlıklarındaki ölüler bile, işgal ve gasptan nasiplerini almıştı.
Mescid-i Aksa’nın ve eski şehrin etrafını çevreleyen surların hemen yanında Rahmet, Yûsufiye ve Mücâhidîn isimli üç büyük mezarlık yer almaktadır. Sahabeden Ubade bin Samit ve Şeddad bin Evs’in kabirlerinin bulunduğu Rahmet Mezarlığı’nın çevresi, İsrail Çevre Bakanlığı tarafından 2018 yılının nisan ayında demir çitlerle çevrilmişti. Uzun zamandır gündemde olan Zeytin Dağı’ndan Rahmet ve Mağribliler kapılarına uzanan bir teleferik projesi ve yine Rahmet Mezarlığı’nın bulunduğu alana bir “milli park” yapma planı, hâlihazırda söz konusudur.
2018 yılının sonunda, birçok kez radikal yerleşimci Yahudiler, mezarlığın içine girmek suretiyle Rahmet Kapısı’nın önünde, tıpkı Burak (Ağlama) Duvarı’nda olduğu gibi dinî ayin yapmaya başlamıştı.
(Mescid-i Aksa’nın dığu surlarının kuzey kesiminde bulunan Rahmet Kapısı’nın, İslâmî fetihlerden önceki dönemlerden kaldığı düşünülmektedir. Kapılar Emevîler döneminde yenilenmiş, Salahaddîn Eyyûbî 1187’de Kudüs’ü Haçlılardan geri aldıktan sonra, güvenlik gerekçesiyle kapatılmıştır. Kapının içindeki bir hücrede, İmam Gazalî’nin, ünlü eseri İhyâu Ulûmi’d-Dîn’i yazdığı rivayet edilir.
Yahudilerin Rahmet Kapısı’na bu kadar önem vermeleri ve orayı bir sinagoga dönüştürme istekleri, Mesih’in Kudüs’e buradan giriş yapacağına dair inançlarıdır. Yahudi ve Hıristiyan inancına göre, Kıyamet Günü’nde sırat köprüsü Zeytin Dağı ile Kudüs eski şehir arasına kurulacak, onlar da Mesih’le birlikte Rahmet Kapısı’ndan şehre gireceklerdir. Zeytin Dağı’ndaki Yahudi mezarlarının günümüzde fahiş fiyatlara satılmasının nedeni de budur.)
Mescid-i Aksa’nın parçası durumundaki Rahmet Kapısı’nın dış kısmı Salahaddîn Eyyûbî tarafından kapatılmış olsa da, iç kısmı ibadete ve kullanıma açıktı. İsrail’in 1967’deki işgaline kadar burada dinî sohbetler düzenlenirdi. İşgalden sonra da 2000 yılındaki İkinci İntifada’ya kadar, Filistin’in farklı şehirlerinden gelen âlimler burada sohbetler verir, Kur’ân halkaları kurulurdu. Bayram günlerinde ise, çocuklara hediyeler Rahmet Kapısı’ndan dağıtılırdı.
Yahudi yerleşimciler, Mescid-i Aksa’ya yaptıkları baskınlar sırasında, 2003’te İsrail tarafından kapatılan ve Müslümanların erişimi engellenen Rahmet Kapısı’nın iç kısmına yakın bir yerde ibadetlerini yerine getirerek, burayı bir ibadet alanına dönüştürmek istemektedir. Günümüzde Kubbetu’s-Sahra’nın bulunduğu yüksek alan, Yahudi inancına göre dünyanın en kutsal noktasını (Arapçada “Muallak Kaya”) ihtiva eder. Yahudiler, Hz. İbrahim’in, oğlu Hz. İshak’ı kurban etme emrini burada yerine getirmeye teşebbüs ettiğine inanır. İngilizce burası, “Tapınak Tepesi” olarak geçmektedir.
İsrail, 2015 yılında “1948 Filistin İslami Hareket”in tüm faaliyetlerini yasaklayıp mensuplarını terör listesine alınca, Mescid-i Aksa’nın dokunulmazlığını çiğneyen Yahudilere karşı tekbir getirerek tepkilerini gösteren “murabıtları” da Aksa’dan uzaklaştırmıştı. Günümüzde de sabah saatlerinde Yahudilerin Aksa avlusuna giriş yaptıkları saatlerde, Filistinlilerin alana erişimine büyük engeller çıkarılmaktadır.
Geçtiğimiz cuma günü, 22 Şubat 2019, Rahmet Kapısı’nın ibadete açılması Filistinliler için benzersiz bir coşku oldu. Cuma namazından sonra, 16 yıldır kapalı tutulan kapıya akın eden Müslümanlar, sevinç ve heyecanı aynı anda yaşadı. Özellikle yaşı küçük olan Filistinliler, kapının iç kısmını görme fırsatına ilk kez kavuştular. Daha önce kapının kilitlerini kıran bazı gençler gözaltına alınmış, kendilerine Aksa’ya girmeme cezası verilmişti. Kapının herkese açılmasından önce, gözaltına alınanların bırakılması için Rahmet Kapısı’nın girişinde cemaatle namaz kılınıyordu.
Rahmet Kapısı’nın açılmasından bir gün sonra, İsrail güçleri, kapıyı açan Şeyh Abdulazim Selheb ve Naci Bekrat başta olmak üzere 100’e yakın Kudüslüyü tutukladı, her birine bir haftadan altı aya kadar değişen aralıklarla Aksa’ya giriş yasağı koydu.
Ürdün Krallığı’nın kontrolündeki İslami Vakıf İdaresi, “Madem kapıyı açabiliyordunuz, şimdiye kadar neden açmadınız?” sorusunu cevaplarken, Ürdün’ün BM ve UNESCO tarafından konulan kurallara uyduğunu, İsrail’in ve Kudüs Belediyesi’nin ise hiçbir kanuna uymadığını vurguladı. İsrail’in gösterdiği tepki ve gözaltılar, Rahmet Kapısı’nın açılmasının İsrail tarafı için de sürpriz olduğunu ortaya koyuyor. Nitekim İsrail basınında, Başbakan Benyamin Netanyahu’nun konuyla bizzat ilgilendiği ve kapının yeniden kapanacağına dair haberler yer aldı.
İsrail işgal yönetiminin Mescid-i Aksa ile ilgili tasarrufları, mekânı zamansal olarak bölme eğiliminin bir parçası olarak görülüyor. İsrail’de, Aksa’nın farklı zamanlarda Yahudiler ve Müslümanlar tarafından ortaklaşa kullanılması tezi sıklıkla dile getirilirken, Filistinliler, bunun El Halil’deki Halilurrahman Camii’nin 1994’te mekânsal olarak tamamen bölünmesine benzer bir sürecin başlangıcı olduğunu savunuyor. 14 Temmuz 2017’de patlak veren “Aksa Olayları” sırasında Filistinlilerin kararlığını gören İsrail, şimdi Rahmet Kapısı’nın açılmasında da yeni bir kararlılık gösterisine şahit oldu.
Başbakan Netanyahu, 14 Temmuz olayları sırasında Aksa’yı bölmeye niyetlerinin olmadığını ve mevcut anlaşmalara uyduklarını tekrarlamış olsa da, önümüzdeki ay düzenlenecek genel seçimler nedeniyle Mescid-i Aksa üzerinden gerginliği artırmak isteyeceği görülüyor.
Müslüman ülkelerin, Kudüs’teki tüm bu olaylar karşısındaki kayıtsızlığından söz etmeye gerek yok. Ancak şu bir gerçek: Müslümanlar sessizliklerini ve tepkisizliklerini korusalar da, İsrail’in Aksa’ya yönelik tehdit ve müdahaleleri, Kudüslüleri birleştiriyor.