Bir modern zaman dini: Bahâîlik
Şii İmamiye fırkasının bâtınî kollarına dayanan Bâbîliğin kurucusu Mirza Ali Muhammed (1819-1850), Şiraz’da doğmuştur. Kendisini önce beklenen mehdiye açılan kapı, yani “bâb” olarak tanımlamış, daha sonra da mehdilik iddiasında bulunmuştur. Bahâîler, kendilerini bir dünya dininin mensupları şeklinde tanımlıyor. Buna göre Bahâî inancı, amacı tüm ırkları ve tüm insanları evrensel bir amaçta ve ortak bir inançta birleştirmek olan bir dünya dinidir. Tüm insanlığın tek bir aile olduğuna ve barış içinde küresel bir toplum halinde birleşme zamanının geldiğine inanırlar.
İran’da doğan ve günümüzde dünyanın değişik bölgelerinde takipçisi bulunan Bahâîlik, Bâbîliğin devamı olarak kabul ediliyor. Şii İmamiye fırkasının bâtınî kollarına dayanan Bâbîliğin kurucusu Mirza Ali Muhammed (1819-1850), Şiraz’da doğmuştur. Kendisini önce beklenen mehdiye açılan kapı, yani “bâb” olarak tanımlamış, daha sonra da mehdilik iddiasında bulunmuştur.
- Kendisinin ortaya çıkmasıyla İslâmî kaidelerin sona erdiğini, artık yeni bir şeriatın doğduğunu belirterek peygamberliğini ilan etmiştir. Mirza Ali Muhammed kaleme aldığı “El Beyan”da Kur'ân’ın geçerliliğini yitirdiğini yazmış ve yeni kutsal kitabın El Beyan olduğunu ileri sürmüştür.
İran’da devlete karşı silahlı harekete girişecek kadar etrafında taraftar toplayan Mirza Ali Muhammed, 1850 yılında Tebriz’de ulemanın fetvası ile kurşuna dizilerek idam edilmiştir.
Bâbîliğin devamı sayılan Bahâîlik, Mirza Hüseyin Ali (1817-1892) tarafından kurulmuştur. “Bahâullah” (Allah’ın nuru) olarak anılan Mirza Hüseyin, Mirza Ali Muhammed’in görüşlerini benimseyerek hareketin yeni lideri oldu. Bu sırada İran’da hüküm süren Kaçar Hanedanlığının hükümdarı Nasüriddin Şah, Bâbîlerin kendisine yönelik suikast girişimi sonrası Mirza Hüseyin’i Osmanlı idaresindeki Bağdat’a sürgün etti. 1863 yılında kendisinin Allah tarafından gönderilen kişi olduğunu iddia eden Mirza Hüseyin ile diğer Bâbîler arasında anlaşmazlık baş gösterdi. Durumun öğrenilmesiyle İstanbul’a getirilen Mirza Hüseyin daha sonra Edirne’ye sürgün edildi. Burada bulunduğu 4 yıllık sürede kendisinin Allah tarafından gönderilen kişi olduğu tezini savunmayı sürdürdü.
Sürgündeyken İran Şahı Nasırüddin, Osmanlı Padişahı Abdülaziz Han, Rus Çarı II. Alexander, Fransız İmparatoru III. Napolyon, Papa IX. Pius ve İngiliz Kraliçesi Victoria’ya yazdığı mektuplarla Bahâîlik adında yeni bir dinin doğduğunu bildirdi. Osmanlı idaresi tehlikenin artmasını önlemek üzere Mirza Hüseyin Bahâullah’ı, Filistin bölgesindeki Akkâ’ya sürgüne yollayarak dış dünyayla iletişimini kesmeyi amaçladı.
1871 yılında “El Akdes” isminde bir kitap kaleme alan Mirza Hüseyin, El Beyan’ın hükümlerini kaldırarak kendi hareketini genişletmeye çalıştı. 1892 yılında Akkâ’da ölen Mirza Hüseyin’in yerine geçen oğlu Abdulbahâ, Meşrutiyet’in ilanı sonrası Bahâîliği Avrupa ve Amerika’ya kadar genişletme faaliyetlerine girişti. Abdulbahâ’nın 1921’deki ölümünün ardından, yerine oğlu Şevki Efendi Rabbânî geçti.
Bahâîliğin felsefesini ve bugünkü teorik altyapısını oluşturan Şevki Efendi’nin 1957’deki ölümü, hareketin yeni bir istikamete sapmasına yol açtı. Şevki Efendi’nin hayattayken oluşturduğu “Uluslararası Bahâî Konseyi”, 1963’te ismini “Yüce Adalet Evi” olarak değiştirdi. İsrail’in Hayfa kentindeki Ulusal Adalet Evi, Bahâîliğin de dünyadaki yönetim merkezi kabul edilmektedir.
Bahâîler, kendilerini bir dünya dininin mensupları şeklinde tanımlıyor.
Buna göre Bahâî inancı, amacı tüm ırkları ve tüm insanları evrensel bir amaçta ve ortak bir inançta birleştirmek olan bir dünya dinidir. Tüm insanlığın tek bir aile olduğuna ve barış içinde küresel bir toplum halinde birleşme zamanının geldiğine inanırlar. Sabah ve akşam olmak üzere günde iki vakit namaz vardır. 2-21 Mart arası oruç dönemidir ve 19 gündür. Hac mekânları Mirza Hüseyin’in Bağdat’ta sürgünde kaldığı ev ile Şiraz’da bulunan Bâb’ın evidir.
Geçimini temin etmek için yapılan iş ibadet olarak görülürken sabah ve akşam Bahâullah’ın sözlerini okumak vaciptir. Zina, içki, alkol kötü alışkanlıklardan sayılır. Bahâî öğretileri, cennet ve cehennemin olmadığını ifade ederken ruhun, mükemmelliğe doğru sonsuz yolculuğunu vurgular.
Bahâî mabetleri dünyanın farklı kıtalarına dağılmış ve her kıtada birer ana merkezin olması üzerine kurgulanmıştır. Halihazırda ABD, Avustralya, Almanya, Panama, Türkmenistan, Uganda, Batı Samoa, Hindistan ve Şili’de Bahâî tapınakları bulunmaktadır. Bu mabetlerde farklı dinlere mensup herkesin ibadet etmesine izin verilmektedir. Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de 1986 yılında inşa edilen Lotus Temple (Nilüfer Mabedi) mimarisiyle pek çok ödül almış bir yapıdır. Lotus Tapınağı yılda ortalama 4 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir.
Bahâîlik, dünyanın birçok ülkesinde resmi din olarak tanınmakla birlikte bazı yerlerde bu söz konusu değildir. Özellikle Bahâîliğin doğduğu ve yasaklandığı ülke olan İran’da, bu inanca mensup olanların sayısının 1 ila 3 milyon arasında değiştiği ifade ediliyor. Öte yandan, Ortadoğu’da Irak, Suriye, Lübnan, Mısır ve İsrail’de Bahâî cemaatleri yaşamaktadır. Türkiye dâhil, İslâm ülkelerinin hiçbirinde Bahâîlik ayrı bir din olarak kabul edilmemektedir. Bu nedenle herhangi bir İslam ülkesinde Bahâîlerin resmi ibadethaneleri yoktur. Bahâîler günümüzde resmi olarak kabul edildikleri ülkelerde kurdukları okul, hastane, çocuk yuvaları ve dernekler ile inançlarını yayma çalışmalarını sürdürüyor.