Arap Birliği, işgal altındaki Filistin topraklarında BM barış güçlerini görevlendirme çağrısında bulundu
22 üyeli Arap Birliği'nin yayınladığı “Manama Deklarasyonu”, İsrail-Filistin çatışmasına iki devletli çözüm uygulanıncaya kadar “Birleşmiş Milletlerin işgal altındaki Filistin topraklarındaki uluslararası koruma ve barışı koruma güçleri” ve Gazze'de ateşkes çağrısında bulundu
İsrail'in Gazze Şeridi'nde aylardır devam eden yıkıcı saldırılarının gölgesinde düzenlenen Arap Birliği'nin liderler düzeyindeki 33'üncü zirvesi dün Manama'da sona erdi. Zirve, ilk kez Bahreyn'in ev sahipliğinde Sahir Sarayında gerçekleştirildi.
Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, zirvenin sona ermesiyle yayımlanan sonuç bildirisinde yer alan önemli noktalara değindi.
Arap Birliği Genel Sekreteri, bildiride, "Gazze Şeridi'nde acilen ateşkesin sağlanması ve bağımsız Filistin devletinin oluşması gerçeğini somutlaştıracak Ortadoğu'da uluslararası barış konferansının düzenlenmesi çağrısının bulunduğuna" dikkati çekti.
Bahreyn resmî ajansı BNA'da yer alan açıklamaya göre ise zirvenin sonuç bildirisinde liderler, "İsrail'in Gazze Şeridi'nde devam ettirdiği acımasız saldırılarını, sivil Filistin halkı aleyhinde işlenen suçları ve İsrail'in uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuku benzeri görülmemiş şekilde ihlal etmesini" şiddetle kınadı.
Liderler, ayrıca, Gazze'de sivillerin ve sivil tesislerin hedef alınmasını, kuşatmanın bir silah olarak kullanılmasını, aç bırakmayı, zorla yerinden edilme girişimlerinin yanı sıra bunların sonucunda on binlerce masum Filistinlinin öldürülmesi ve yaralanmasına da tepki gösterdi.
Açıklamada, savaşın devam etmesinden İsrail'in sorumlu olduğu belirtildi.
İsrail'in saldırılarının, bir milyondan fazla tehcir edilmiş insan için sığınak haline gelen Refah'a kadar yayılması ve bunun sonucunda ortaya çıkan insanî felaketi kınayan liderler, İsrail'in Refah Sınır Kapısı'nın Filistin tarafını ele geçirmesine ve bunun insanî yardım akışının durmasına neden olmasına da tepkilerini ifade etti.
İki devletli çözüm uygulanıncaya kadar Birleşmiş Milletler Geçici Görev Güçleri'nin işgal altındaki Filistin topraklarında konuşlandırılması çağrısında bulunan liderler, Filistin'in BM'ye tam üyeliğini kabul ederek, iki devletli çözümün uygulanması için net önlemler alma konusundaki sorumluluğun BM Güvenlik Konseyi'ne ait olduğunu vurguladı.
Liderler, siyasî süreç için bir zaman sınırı belirlenmesi ve bağımsız bir Filistin devleti kurulmasına yönelik bir BM Güvenlik Konseyi kararı çıkarılması gerektiğine dikkati çekti.
Bölgesel sorunlar, çağrılar ve uyarılar
Bölgesel meselelerle ilgili olarak da liderler, Sudanlı taraflara bir yıldan fazla süredir devam eden silahlı çatışmanın çözümüne yönelik girişimlere katılmaları çağrısında bulundu.
Suriyeli mültecilerin ülkelerine onurlu, güvenli ve gönüllü olarak geri dönmelerini sağlayacak koşulların oluşturulması gerektiğini vurgulayan liderler, Suriyeli mültecilere ve onlara ev sahipliği yapan ülkelere yönelik uluslararası desteğin azalmasının yansımaları konusunda uyardı.
Yemen ve Libya'daki krizlere siyasî çözümü desteklediklerini vurgulayan liderler, tüm Lübnanlı taraflara, görev süresi 31 Ekim 2022'de sona eren Mişel Avn'ın yerine bir cumhurbaşkanı seçilmesine öncelik vermeleri çağrısında bulundu.
Somali'nin egemenliğini koruma ve buna gölge düşürebilecek her türlü icraata karşı koyma konusunda Somali ile dayanışma içinde olduğunu vurgulayan liderler, BAE'nin Basra Körfezi'nde bulunan Ebu Musa, Büyük Tunb ve Küçük Tunb adaları üzerindeki egemenliğini teyit ederek, İran'ı müzakereler yoluyla barışçıl bir çözüm bulmaya veya kontrol ettiği adalarla ilgili olarak Uluslararası Adalet Divanı'na başvurmaya çağırdı.
Arap su güvenliğinin, özellikle Mısır ve Sudan için Arap ulusal güvenliğinin ayrılmaz bir parçası olduğunu kaydeden liderler, Nil suları üzerindeki haklarını etkileyen her türlü eylem veya icraatı reddettiklerine dikkati çekti.
Liderler, devlet egemenliği kapsamı dışında faaliyet gösteren ve Arap ülkelerinin üstün çıkarlarıyla çatışan yabancı ülkelerin ajandalarını takip eden veya uygulayan silahlı gruplara veya militanlara verilen her türlü desteği reddettiklerini yineledi.
Uluslararası sularda denizde seyrüsefer özgürlüğüne bağlı kalındığını ve Kızıldeniz, Umman Denizi ve Basra Körfezi'nde seyrüsefer özgürlüğünün güvence altında olduğunu vurgulayan liderler, seyrüsefer özgürlüğünü, uluslararası ticareti, dünya ülkeleri ve halklarının çıkarlarını tehdit eden ticarî gemilere yönelik saldırıları kınadı.
Al Halife, 2025'te düzenlenmesi planlanan bir sonraki zirveye Irak'ın ev sahipliği yapacağını aktardı.