60 sene gizli tutulan facia: Kazakistan'da Kızıl Kıtlık
Bolşeviklerin iktidara gelmesinden sonra, özellikle Stalin’in önderliğinde gerçekleştirilen kollektifleştirme sürecinde kitlesel ölümlerle ilgili Türkçe’de çok az kaynak var. Kazakistan’daki kıtlık/katliamla ilgili Bilge Kültür Sanat Yayınevi’nden çıkan, Damira İbrahim ve Vahit Türk’ün derlediği “Kazakistan’da Kızıl Kıtlık (1929-1933)” isimli kitap, var olan bu bilgi boşluğunu doldurma açısından altın değerinde bir çalışma. Kitapta dönemin yerel komünist parti yöneticilerinin Moskova’daki Komünist Parti Merkezi Komitesine sitem dolu mektuplarının yanı sıra, olayın tanıklarının anıları ve konuyla ilgili tanıklar ve araştırmacılarla ilgili yapılan röportajlar mevcut.
Gorbaçov’un “glasnost” politikalarının uygulanmaya konmasına kadarki sürece kadar Sovyetler Birliği sınırları içerisinde yaşayan insanların 1932-1933 yılları arasında yaşanan kıtlıkla ilgili konuşması, demeç vermesi ve hele hele dönemin sorumlu komünist parti yetkililerini suçlamaları imkansızdı. Bu konuda olayın şahitleri 50-60 sene susup yaşadıkları acıları içlerine attılar hatta ailelerine bile anlatmaktan çekindiler.
- O dönemin arşiv kayıtlarına ulaşıp açlığın sebepleri, sonuçları ve sorumluları hakkında bilgi edinmek ise imkansızın ötesinde bir şeydi.
SSCB'nin dağılmasından sonra ise kıtlıkla ilgili bağımsız akademik çalışmalar, araştırmalar ve edebî eserler yazılmaya başlandı.
Rusyalı tarihçi Viktor Kondarşin 1932-33 yılları arasında Sovyetler Birliği'nin belli bölgelerinde yaşanan kıtlık hakkında şöyle diyor:
1932-1933 yılları arasındaki kıtlığın özelliği, politik faktörün belirleyici olduğu ve tarihte ilk “organize kıtlık” olduğu gerçeğine dayanıyor.
Geçimini hayvancılıkla veya tarımla sağlayan Sovyet köylülerinin kolektifleştirme süreci çerçevesinde hem hayvanları müsadere edildi hem de bir sonraki dönemin ekini için tuttukları tohumları bile ellerinden alınarak organize şekilde açlığa mahkum edildiler. Organize kıtlıkla o dönemlerde tam olarak ne kadar insanın öldüğü/öldürüldüğü tam belli olmasa da milyonlarla ifade edilen tahmini rakamlar mevcut. Ve değişik kaynaklarda o kadar çelişkili rakamlar mevcut ki aradaki fark bile 3-4 milyon civarında gösteriliyor. Örneğin, Ukraynalıların her sene büyük hüzünle andıkları 1932-33 “Golodomor” kıtlığında açlıktan, hastalıktan ölenlerin sayısı 3,7-7,5 milyon arasında gösteriliyor. Aynı yıllarda Kazakistan’daki kıtlıkta ölenlerin sayısı ise 1.5-2.3 milyon arasında gösteriliyor.
Bolşeviklerin iktidara gelmesinden sonra, özellikle Stalin’in önderliğinde gerçekleştirilen kolektifleştirme sürecinde kitlesel ölümlerle ilgili Türkçede çok az kaynak var. Kazakistan’daki kıtlık/katliamla ilgili Bilge Kültür Sanat Yayınevi’nden çıkan, Damira İbrahim ve Vahit Türk’ün derlediği “Kazakistan’da Kızıl Kıtlık (1929-1933)” isimli kitap var olan bu bilgi boşluğunu doldurma açısından altın değerinde bir çalışma. Kitapta dönemin yerel komünist parti yöneticilerinin Moskova’daki Komünist Parti Merkezi Komitesine sitem dolu mektuplarının yanı sıra, olayın tanıklarının anıları ve konuyla ilgili tanıklar ve araştırmacılarla ilgili yapılan röportajlar mevcut.
1925 yılında Kazakistan Komünist Partisi Birinci Sekreterliği görevine getirilen Filipp Goloşyekin, Ekim Devrimi’nin Kazakistan’da gerektiği gibi yaşanmadığını söyleyerek bir nevi “Küçük Ekim Devrimi”nin Kazakistan için şart olduğunu söyleyerek görevine başlamıştı. Arkadaşları tarafından “kan akıtmaktan korkmayan, kibirli, merhametten yoksun ve kelle kesmenin uzmanı” olarak tarif edilen Goloşyekin 1933 yılına kadar kaldığı görevde kendi uygulamaları ve merkezden gelen direktifleri uygulamaya koymakla milyonlarca Kazak Müslümanın ölümüne sebep oldu.
- Kolektifleştirme, kolhozlaştırma sürecinin en acımasız ve devlet baskısıyla uygulandığı dönemde Goloşyekin, iklim şartlarından dolayı tarıma uygun olmayan bozkırlarda insanların tek geçim kaynağı olan hayvanlarını ellerinden alarak onları açlığa mahkum etti.
1930 yılında Kazakistan’da 40 milyon olan hayvan sayısı 2 yıl içerisinde 5 milyona düşmüş, komünist yöneticilerin emri ile toplanan hayvanlar et tedariki için kesilerek çürümeye terkedilmiş, tarıma uygun olmayan büyük arazilerde zorla ekin yaptırılmış ve tahıllar bilinçli şekilde yok edilmiştir. Hayvanları ve tahılları ellerinden alınan Kazaklar organize bir şekilde ölüme terkedilmişti.
“Kazakistan’da Kızıl Kıtlık” kitabında dönemin tanıklarının anlattıkları insanın aklını başından alan cinsten. Okudukça “insan nasıl bu hale düşürülür?” sorusunu sorup, anlatılan o korkunç hikayeleri hayal etmeye çalışıyorsun. İnsan beyni, hafızası o dehşeti kendisi yaşamadığı müddetçe hayal etmesi mümkün değil. Açlıktan köpeklerin, kedilerin, farelerin ve hatta insanların birbirini yediği, mezardan ölülerin çıkarılıp yenildiği bir dönem, tanıkların diliyle anlatılıyor.
Kitapta Sovyet rejiminin kolektifleştirme bahanesiyle bölgede oluşturduğu bilinçli kıtlıkla yakınlarını göz göre göre kaybedenlerin dehşet dolu anılarıyla birlikte bugünü de düşünüyorsun. “Ya o kıtlık yaşanmasaydı bugünkü Kazakistan’ın nüfusu ne kadar olurdu, gücü ne olurdu?” sorusunu soruyorsun kendi kendine. Şimdiki nüfusu 18 milyon olan Kazakistan 1929-33 yıllarındaki açlıkta neredeyse nüfusunun yarısını kaybetmiş. Bugünü varın, siz düşünün...
- “Kazakistan’da Kızıl Kıtlık” çalışması ibret ve tarih bilinci için mutlaka okunması gereken kitaplardan...
Kazakistan’da Kızıl Kıtlık (1929-1933) -Stalin'e Mektuplar, Anılar, Röportajlar- Damira İbrahim, Vahit Türk.
Bilge Kültür Sanat, 2016