Çatal sofralarımıza nasıl geldi? Sofralarda çatal devrimi nasıl gerçekleşti?
Her gün rutin olarak yaptığımız ama bu rutinlerin hayatımıza nasıl girdiğini düşünmeye pek de fırsat bulamadığımız şeyler hayatımızın neredeyse büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor. Günümüzde dünyanın hemen hemen her yerinde istisnasız olarak yemeklerin çatal-bıçak-kaşık üçlüsü yardımıyla yenmesi de bu rutin alışkanlıklarımızdan biri. Peki ya bu üçlüyle insanlık nasıl tanıştı?
Çatal-bıçak-kaşık kullanılmayan dönemlerde insanlar yemeklerini elbette ki el ile yemek zorunda kalıyorlardı. Gözünüzü kapatıp günümüz koşullarında mutfağın demirbaşlarından olan bu üçlü olmadan yemek yemeye çalıştığımızı bir hayal etsenize. Eğer sofralarımıza çatal-bıçak ve kaşık hiç gelmemiş olsa muhtemelen yemek yemek bir azap haline dönüşecek, tüm keyfi rafa kalkmış olacaktı.
Biz de tam da bu sebeple birer yemek müptelası olduğumuzdan bizim için insanlık tarihinin en yararlı icatlarından biri olan ve günümüzde birçok şeyi onun yardımıyla tükettiğimiz çatalın, sofralarımıza geliş serüvenini şöyle bir anlatıp sofraların gizli kahramanına hakkını teslim edelim istedik. Buyurun çatal ile sofralarımızın tanışma hikayesine!
Sofralarımızın çatal ile tanışma hikayesi
Çatal her ne kadar Antik Yunan dönemiyle eşleşmiş olsa da ilk örneklerinin bir diğer tanımla tarih sahnesine çıktığı ilk yerin takvimler M.S 100’ü gösterdiğinde Ortadoğu olduğunu söylesek? Epey şaşırdığınıza eminiz çünkü dürüst olmak gerekirse günümüzde Orta Doğu’da sahip olunan yemek yeme alışkanlıkları ele alındığında birçok şeyin elle yendiğini bildiğimizden bu bilgi bizleri de en az sizin kadar şaşırtmıştı. Avrupa çatal ile 14.yüzyılda Venedik’e giden Bizanslı tüccarlar sayesinde tanışmış. Hatta şöyle ki Venedikliler çatalı epey uzun bir süre uğursuz olarak kabul etmiş ve kabullenmek de epey uzun bir zaman güçlük çekmişler.
Peki Türk mutfağı çatalla ne zaman tanıştı?Bizim sofralarımızda çatal devrimi nasıl gerçekleşti? Asıl konumuza giriş yapalım. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Türkler bir dönem geleneklerine oldukça bağlı, yeniliklere pek de sıcak gözle bakmayan bir konumdaydı. Ta ki Rönesans’ın etkileri tüm dünyayı kasıp kavurmaya başlayana kadar. 19.yüzyıla kadar süregelen gelenekçi ve dışa kapalı sosyal yaşantı, tüm dünyayı etkisi altına alan yenilik hareketiyle birlikte zincirlerini kırdı ve gittikleri bir baloda yemek servisinde çatal bıçak gören Osmanlı devlet erkanı çatal ile yemek yemenin çok daha kolay olduğunu fark ederek saray mutfağına da çatal kaşık alınmasını emrediyor ve böylece Osmanlı'da çatal kullanımı II.Mahmud döneminde başlamış oluyor.
II.Mahmud döneminde sofralarda gerçekleşen bu devrim ise oğlu Sultan Abdülmecid döneminde tam anlamıyla tamamlanıyor. Islahat fermanı ile birlikte artık yemeler sini adı verilen yer sofralarında değil masada yenmeye başlıyor. Çatal kaşık kullanımından sonra yemek yeme alışkanlıklarını masaya taşıyan Osmanlılar bu yeniliklerle birlikte yenilenen dünya düzenine ayak uydurmaya başlayarak birçok ıslahatı da bunların beraberinde gerçekleştirmişlerse de sosyal hayat kapsamında değerlendirildiğine en önemlisinin sofralarda çatal devrimi olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.