Yer sofrasıyla hizmet sektörüne girdi, dünyanın en prestijli aşçılarından biri oldu
Dünyanın en saygın mutfak kültürü yarışması "Bask Dünya Aşçılık Ödülleri"nde ilk 10'a kalan Ebru Baybara Demir, dezavantajlı kadınların da umudu haline geldi.
Mardin'de yıllar önce turistler için kurulan yer sofrasıyla sektöre giren, dünyanın en saygın mutfak kültürü yarışması "Bask Dünya Aşçılık Ödülleri"nde ilk 10'a kalan Ebru Baybara Demir, dezavantajlı kadınların da umudu haline geldi.
Mardinli şef ve sosyal girişimci Ebru Baybara Demir'in, 16 yıl önce profesyonel turizm rehberi olarak başladığı iş hayatında, farklı din, dil ve kültüre mensup insanların bir arada yaşadığı hoşgörü kenti Mardin'de açtığı restoran, adeta çevresindeki kadınların hayata açılan penceresi konumuna geldi.
Mardin'in tarihi evlerinde yöre kadınının hünerli ellerinde pişen yöresel lezzetleri açtığı konak restoranda yerli ve yabancı turistlerle buluşturan Demir, kentte gastronomi okulu açarak hem Suriyeli hem de yöreden kadınları profesyonel bir kariyere taşımak istiyor.
Kent merkezinde 16 yıldır çalıştırdığı konakta, pazardan aldığı doğal ürünlerle hazırladığı yöresel lezzetleri müşterilerine sunan Demir'in yemekleri beğeni topluyor. Demir, şimdiye kadar 100'den fazla kadına aşçılık mesleğini öğreterek, istihdam edilmelerini sağladı.
Demir, yıllar önce göç ettikleri İstanbul'dan 1999'da eşiyle Mardin'e geldiklerini, doğal ve kültürel zenginlikleri mükemmel olan şehirde turizmde bir şeyler yapmaya karar verdiklerini söyledi.
O dönemde terör nedeniyle güvenlik sorununun aşılamadığını, buna rağmen turizme önem verdiklerini anlatan Demir, "Mardin'e geldiğim zaman, kenti ziyaret eden turist sayısı 11 bindi. Kamu misafirhaneleri dahil yatak kapasitesi 220 idi. Hiçbir turizm altyapısı olmayan bir yerdi. Eşime 'Burada yaşayıp, turizme yönelik çalışalım' dedim. Eşim çok istekli olmasa da kabul etmişti ve benim içimde fırtınalar kopmaya başladı. Çalıştığım bütün seyahat acentelerine Mardin'i anlattım. Ufak ufak kültür turları yaparak ilginin buraya çekilmesine çalışıyordum." diye konuştu.
Alman turistlere Mardin sofrası
Mardin'de yengesinin evinde kaldığı 2000 yılında 28 kişilik Alman turist grubunu gezdirdiğini belirten Demir, bir lokantaya götürdüğü turistlerin yemekleri beğenmemesi üzerine sıkıntısını yengesine aktardığını, yengesinin de grubu evine davet ettiğini kaydetti.
"Mardin'in o dar ve merdivenleri sokaklarından yukarı çıkarken bacaklarımın titrediğini hissettim çünkü beni neyin beklediğini bilmiyordum. Evin kapısını çaldım. Yengem komşuları da çağırmış, bir araya toplamış, avluda çok güzel bir sofra hazırlamış." diyen Demir, mahalleli kadınların yaptığı yemeklerin çok beğenildiğini, yoluna bu kadınlarla devam etmeye karar verdiğini ve onlara teklif sunduğunu dile getirdi.
Kente gelen turist kafilelerini artık evlerde yer sofralarında misafir etmeye başladıklarını anlatan Demir, "Herkes bu işe alıştı ve dolayısıyla bu iş bayağı iyi olmaya başladı. Herkes bizlerden bahsedince kente gelenler bizi aramaya başladı. Bu işten gerçekten para kazanır hale geldik." dedi.
Yaşamak için kiralamayı düşündüğü evi restoran olarak düzenlediğini ve kadınlarla birlikte iş yapmaya başladığını kaydeden Demir, "2001'de kentin ilk turistik işletmesini 21 kadınla açtık. Daha sonra başka yerler de açılmaya başladı. 2014'e kadar çok güzel işler başardık. Bizim için en önemli kazanım 2014 yılı oldu çünkü turizmin en yüksek sezonu yaşandı. Kenti 800 bin kişi ziyaret etmiş ve yatak kapasitesi 5 bin 800'e ulaşmıştı." şeklinde konuştu.
Birlikte çalıştığı kadınlarla önemli bir iş başardıklarını ve rol model olduklarını belirten Demir, "11 bin turistten 800 bin turiste ve 220 yatak kapasitesinden 5 bin 800'e gelmeyi, küçük bir restoran örneğinden esinlenilerek bir sektör yaratılmasının gururu olarak düşünüyorum. Bunu bir tek ben yapmadım, Mardin'in cesur kadınlarıyla başladık. Kadınlar her yerde çalışabilirler. Bu konuda rol model olduğumu düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
Azim başarıyı getirdi
Yapılan çalışmalarının takdir topladığını ve birçok mecra tarafından da ödüllendirildiklerini anlatan Demir, eğitmen şefliğini yürüttüğü, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ve Harran Kaymakamlığı destekli Harran Gastronomi Okulu-Amazon Kraliçeleri Projesi ile "Bask Dünya Aşçılık Ödülleri"ne aday gösterildiğini kaydetti.
Projede Harran'daki istihdam açısından dezavantajlı Suriyeli ve Türk kadınlara mesleki eğitim vererek nitelikli iş gücü potansiyeline katkıda bulunmanın, istihdam olanağı yaratmanın amaçlandığını ifade eden Demir, yarışmada 30 ülkeden 110 aday arasından ilk 10'a girerek finale kalan ilk Türk şef olduğunu dile getirdi.
Emekleri karşılığında aldıkları başarı nişanlarının kendilerini gururlandırdığını anlatan Demir, "Bu inanılmaz bir gurur. Yarışmanın birinciliğini Kolombiyalı başka bir kadın kazandı. Bir kadının kazanması çok önemli. Ayrıca birincilikten çok daha fazlasını kazandığımı düşünüyorum. Bölgemizde mülteci ve işsizlik sorununun ne kadar önemli olduğunu bütün dünyaya vurguladık." diye konuştu.
Attığı her adımda yanında olan ve kendisine umutla bakan kadınlar için bir çalışma daha ortaya koymak istediğini belirten Demir, "Kentte binlerce sığınmacı yaşıyor, ayrıca işsizlik sorunu var. Bu sorunu minimize etmek için bir gastronomi okulu açmak istiyorum. Projeyi hazırladık. Bunun finansmanı arıyoruz." dedi.
"Ebru abla bize meslek öğretti"
Ekipte yer alan 20 yaşındaki Rojin Osman da Suriye'deki savaş nedeniyle Şam'dan Mardin'e geldiklerini ve 5 yıldır Demir'in yanında çalıştığını söyledi.
Osman, "Suriye'de bir savaş vardı. Mecbur kaldık buraya geldik. Ebru abla bize yardımcı oldu. Bize bir meslek öğretti. O bize göre dünyada birinci oldu. Onu çok seviyoruz, biz de onun gibi olmak istiyoruz." şeklinde konuştu.
Süreyya Gökçeoğlu (51) ise Demir ile tanıştıktan sonra tek aşçısı olduğu evinin mutfağından 17 ay içinde restoranın ustabaşılığına yükseldiğini belirterek, "Burası hayatıma çok renk kattı. Boşandım ve işe ihtiyacım vardı. Ebru hanım burada bize iş verdi. İlk çalıştığım yer burası. Ayaklarımın üzerinde durmayı öğretti. İş yerinden çok aile gibiyiz burada. Çok memnum ve rahatım. Bu işin sayesinde ayakta durdum." dedi.
Konakta "hala" olarak seslenilen 58 yaşındaki Meryem Ökmen de "Yöresel yemekler yapıyorum. Buradaki gençlere bizler de yardımcı oluyoruz. Evde olsaydım boğulurdum. Burada stresimi atıyorum ve severek işimi yapıyorum. Ebru hanım hayatımızı değiştirdi, onu örnek alıyoruz." ifadelerini kullandı.