“Yaprak sıkılmıştı ağaçtan, bahane idi sonbahar” tadında, dipnotu Eylül olan şiirler

Yaprak sıkılmıştı ağaçtan, bahane idi sonbahar
Yaprak sıkılmıştı ağaçtan, bahane idi sonbahar

Eylül'ün günleri bile ne uzun ne kısa; tam kıvamında. Hayatın kavşağı olduğunu söylüyor; değişimi hatırlatıyor. Herkes kendine bir pay biçiyor Eylül'den... Kimisi ömrünü benzetiyor, kimisi yarini... Hüznüne tanık tutanlar da var, yeni bir başlangıcın umudu kılanlar da...

Öyle ya şairin dediği gibi,
“Eylül'e girdim, Eylül'e girdim… Her ömrün bir Eylül'ü vardır… Onca yaşadım… Şimdi bildim” (Murathan Mungan/Eylül Rübai)

Haydar Ergülen – Eylül

                                    Kadın gider ve bunun şiir olduğu söylenir

 kadın gider ve bir şair doğar bundan

 (Ben hangi kadından şair olduğumu bilirim)

 “Yazın bittiği her yerde söylenir”se 

 kadının bittiği de yer yerde söylenir

 kadının gittiği het yerde şiir diye söylenir:

 Kadın gittiği yazın bittiğidir, her yerde

 yaz biterse kadın giderse, bunun sonu şiirdir,

 yazın sonu şşirdir, şiirdir aşkın sonu…

 şehir her semtiyle yazın peşine düşse

 yaz uzar bundan ve aşklar da nasiplenir,

 yazın peşinde şehir, kadının peşinde şiir

 eylülün semtine kadar böle gidilir

 bir gecede gittimdi hazirandan eylüle

 eylül yazdan terkedilmişti, şiirse haziranda

 kadın tarafından terkedildi o söylenceye:

 Bütün oğullar anneyi bir şiire terk eder!

 O kadın beni terkederse şair olurum

 oğul olduğum kadın sakın beni terkeme,

 şiirdir söylenir, yazdır biter, kadındır gider

  

 Bütün kadınlar şiiri bir kadına terkeder!
Haydar Ergülen – Eylül Kadın gider ve bunun şiir olduğu söylenir kadın gider ve bir şair doğar bundan (Ben hangi kadından şair olduğumu bilirim) “Yazın bittiği her yerde söylenir”se kadının bittiği de yer yerde söylenir kadının gittiği het yerde şiir diye söylenir: Kadın gittiği yazın bittiğidir, her yerde yaz biterse kadın giderse, bunun sonu şiirdir, yazın sonu şşirdir, şiirdir aşkın sonu… şehir her semtiyle yazın peşine düşse yaz uzar bundan ve aşklar da nasiplenir, yazın peşinde şehir, kadının peşinde şiir eylülün semtine kadar böle gidilir bir gecede gittimdi hazirandan eylüle eylül yazdan terkedilmişti, şiirse haziranda kadın tarafından terkedildi o söylenceye: Bütün oğullar anneyi bir şiire terk eder! O kadın beni terkederse şair olurum oğul olduğum kadın sakın beni terkeme, şiirdir söylenir, yazdır biter, kadındır gider Bütün kadınlar şiiri bir kadına terkeder!
Hilmi Yavuz - Eylül

                                    Eylül, daha çocukluğumdan

 beri size bakardım ben

 bir yazın azalmakta olan

 sözcüklerinden nasıl da

 ansızın dökülürdünüz

 bahçelerle ve kül

 dolardı içim… eylül!

  

 eylül! Kırılgan mevsim!

 cam hançeri güzün 

 dağılırdı kalbimde

 birden gecenin ve gündüzün 

 perdesiyle örtülürdünüz 

 tenhayla ve tül

 dolardı içim… eylül!

  

 eylül! Unuttum sizi

 dağ kızarır yol sarardı 

 ve ben dönüşlere bakardım o amanvermez belleğin 

 paramparça güldüğüydünüz 

 aynalarla ve gül

 dolardı içim… eylül!
Hilmi Yavuz - Eylül Eylül, daha çocukluğumdan beri size bakardım ben bir yazın azalmakta olan sözcüklerinden nasıl da ansızın dökülürdünüz bahçelerle ve kül dolardı içim… eylül! eylül! Kırılgan mevsim! cam hançeri güzün dağılırdı kalbimde birden gecenin ve gündüzün perdesiyle örtülürdünüz tenhayla ve tül dolardı içim… eylül! eylül! Unuttum sizi dağ kızarır yol sarardı ve ben dönüşlere bakardım o amanvermez belleğin paramparça güldüğüydünüz aynalarla ve gül dolardı içim… eylül!
Edip Cansever – Eylülün Sesiyle

                                    Baylar!
 Bin dokuz yüz seksen birdeyiz
 Karşınızda eylülün sesi
 Ağustosa çekildi, eylülün sesi
 Birazdan konuşacak
 "Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar."
 
 Tepelerde bulamaçların kahverengi eridiği
 Eriyip sarı sarı aktığı bir mevsim
 Bir saat gibi işlerken avucumdaki güz çiçeği
 Yosunların kapılara usulca
 Tırmanıp yerleştiği
 Yani eylülün sesi, buysa çok iyi baylar.
 
 Yaz geçti, sözgelimi midyelerden yorulduk
 Eni boyu belirsiz bir ıslaklıktan
 Upuzun gündüzlerden, sevimsiz otellerden
 Eylül ki, sorabilir mi
 Hüzünler iç kamaştırıyor, aşklarsa niye yoksul
 Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız
 Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar.
 
 Dahası
 Bu düğmesiz giysileri şöylece giymek
 Bir boşluuğu giyinmek mi olur
 Olsun
 İşte karşınızda ekimin sesi
 Kasımın sesi sonra
 Yağmurun eşliğinde -çocuğunu emziriyor yaz-
 Bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar.
 
 Her şey o kadar dokunaklı ki
 Eylülsem, istemeden kırılıyorsam bazen
 Dağınık, renksiz bir mozayık gibiysem
 Üstelik yalnızsam bir de -telefonda kuş sesleri-
 Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı
 Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar.
 
 Sonra bir kır kahvesi kendini okurken
 Masaları toplanmış, bardakları toplanmış
 Tam kendini okurken
 Derim ki bir semti iyi tanımak kadar
 İyi tanımal dünyayı
 Açın radyolarınızı: eylülün sesi
 Bu dünyada can sıkıntısının bir başka anlamı var baylar.
 
 Elmalar silik silik kırmızı artık -olsun-
 Gözlerimiz tozlanmış, kirli
 Gizlisi yok, bu dünyada böyle sıkılmak iyi
 Sıkılmak iyi baylar
 Biz hazır tuttukça böyle
 İçi yangından alev alev
 Dışı buz tutmuş kalplerimizi.
Edip Cansever – Eylülün Sesiyle Baylar! Bin dokuz yüz seksen birdeyiz Karşınızda eylülün sesi Ağustosa çekildi, eylülün sesi Birazdan konuşacak "Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar." Tepelerde bulamaçların kahverengi eridiği Eriyip sarı sarı aktığı bir mevsim Bir saat gibi işlerken avucumdaki güz çiçeği Yosunların kapılara usulca Tırmanıp yerleştiği Yani eylülün sesi, buysa çok iyi baylar. Yaz geçti, sözgelimi midyelerden yorulduk Eni boyu belirsiz bir ıslaklıktan Upuzun gündüzlerden, sevimsiz otellerden Eylül ki, sorabilir mi Hüzünler iç kamaştırıyor, aşklarsa niye yoksul Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar. Dahası Bu düğmesiz giysileri şöylece giymek Bir boşluuğu giyinmek mi olur Olsun İşte karşınızda ekimin sesi Kasımın sesi sonra Yağmurun eşliğinde -çocuğunu emziriyor yaz- Bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar. Her şey o kadar dokunaklı ki Eylülsem, istemeden kırılıyorsam bazen Dağınık, renksiz bir mozayık gibiysem Üstelik yalnızsam bir de -telefonda kuş sesleri- Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar. Sonra bir kır kahvesi kendini okurken Masaları toplanmış, bardakları toplanmış Tam kendini okurken Derim ki bir semti iyi tanımak kadar İyi tanımal dünyayı Açın radyolarınızı: eylülün sesi Bu dünyada can sıkıntısının bir başka anlamı var baylar. Elmalar silik silik kırmızı artık -olsun- Gözlerimiz tozlanmış, kirli Gizlisi yok, bu dünyada böyle sıkılmak iyi Sıkılmak iyi baylar Biz hazır tuttukça böyle İçi yangından alev alev Dışı buz tutmuş kalplerimizi.
Necip Fazıl Kısakürek – Bahçedeki ihtiyar

                                    Yıllar bir gözyaşı olup da kaymış

 Nurlu ihtiyarın yanaklarında 

 Yapraktan saçını yerlere yaymış

 Sonbahar ağlıyor ayaklarında.

 Süzüyor ufukta bir kızıl yeri, 

 İçi karanlıkta dolu gözleri;

 Alnında akşamın ince kederi, 

 Sessizliğin sırrı, dudaklarında

  

 Yanan bir kağıtta küçük bir satır

 Yazı gibi akşam onu karartır;

 Artık o, silinen bir hatıradır,

 Bu ıssız bahçenin uzaklarında…
Necip Fazıl Kısakürek – Bahçedeki ihtiyar Yıllar bir gözyaşı olup da kaymış Nurlu ihtiyarın yanaklarında Yapraktan saçını yerlere yaymış Sonbahar ağlıyor ayaklarında. Süzüyor ufukta bir kızıl yeri, İçi karanlıkta dolu gözleri; Alnında akşamın ince kederi, Sessizliğin sırrı, dudaklarında Yanan bir kağıtta küçük bir satır Yazı gibi akşam onu karartır; Artık o, silinen bir hatıradır, Bu ıssız bahçenin uzaklarında…
Nazım Hikmet - Mevsim Sonbahar

                                    Çiçekli badem ağaçlarını unut.

 değmez,

 bu bahiste 

 geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.

 ıslak saçlarını güneşte kurut:

 olgun meyvelerin bsygınlığıyls pırıldasın

 nemli, ağır kızıltılar…

 sevgilim, sevgilim,

 mevsim

 sonhabar…
Nazım Hikmet - Mevsim Sonbahar Çiçekli badem ağaçlarını unut. değmez, bu bahiste geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı. ıslak saçlarını güneşte kurut: olgun meyvelerin bsygınlığıyls pırıldasın nemli, ağır kızıltılar… sevgilim, sevgilim, mevsim sonhabar…
Ahmet Telli – Güz Gelmeden 

                                    Sırtında taşıdığın kıl heybe

 dağ rüzgarı ve lor peyniri

 gibi doluysa kır çiçekleriyle

 sesler türkülere dönecektir

 üzünçse ışıklı bir sevince

 Dudaklarında özlem türküleri

 ve gözlerinin menevşesinde aşk

 çağıldıyorsa çavlanlar gibi

 usulca gir umudun menziline

 güznü gerilerde bırak

 Türküler paylaşılıyorsa eğer

 dağ rüzgarları paylaşıyorsa

 sevinç de dahildir buna

 ve o zaman bütün bir yaşam

 paylaşılacak kadar güzeldir artık

 Heybendeki kır çiçekleri

 bir yangındır güze doğru

 tutuşturur yüreğinde uzak özlemlerin külünü

 hiç beklmediğin bir anda

 Güz gelip de yangın başlamadan

 tutmalısın doğanın yelesinden yüreğindeki seher yeli

 varmalıdır sabah olmadan

 gül bahçesine sevda hevengine
Ahmet Telli – Güz Gelmeden Sırtında taşıdığın kıl heybe dağ rüzgarı ve lor peyniri gibi doluysa kır çiçekleriyle sesler türkülere dönecektir üzünçse ışıklı bir sevince Dudaklarında özlem türküleri ve gözlerinin menevşesinde aşk çağıldıyorsa çavlanlar gibi usulca gir umudun menziline güznü gerilerde bırak Türküler paylaşılıyorsa eğer dağ rüzgarları paylaşıyorsa sevinç de dahildir buna ve o zaman bütün bir yaşam paylaşılacak kadar güzeldir artık Heybendeki kır çiçekleri bir yangındır güze doğru tutuşturur yüreğinde uzak özlemlerin külünü hiç beklmediğin bir anda Güz gelip de yangın başlamadan tutmalısın doğanın yelesinden yüreğindeki seher yeli varmalıdır sabah olmadan gül bahçesine sevda hevengine
Metin Altıok - Sonbahar

                                    Sonbahar –ki acının değişmez dipnotudur-

 Sesinin solgun göğünde

 Küçük bir yıldızla bir harfi tutuşturur.

 Savrulur her yana kavruk kelimelerle,

 Yüreğini acıyla buruşturur. 

 Bakışının pasıyla zırhlanan dünya,

 Binlerce pıtrak yapıştırır yüzünün kumaşına

 Sonbahar –ki doyumsuz bir aşkın sonudur.
Metin Altıok - Sonbahar Sonbahar –ki acının değişmez dipnotudur- Sesinin solgun göğünde Küçük bir yıldızla bir harfi tutuşturur. Savrulur her yana kavruk kelimelerle, Yüreğini acıyla buruşturur. Bakışının pasıyla zırhlanan dünya, Binlerce pıtrak yapıştırır yüzünün kumaşına Sonbahar –ki doyumsuz bir aşkın sonudur.
Yahya Kemal Beyatlı- Eylül Sonu

                                    Günler kısaldı… Kanlıca'nın ihtiyarları

 Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.

  

 Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa…

 Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa…

  

 İçtik bu nadir bu nadir içki'yi yıllarca kanmadık…

 Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor, yazık!

  

 Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sahile,

 Bitmez bir özleyiştir, ölümden beter bile.
Yahya Kemal Beyatlı- Eylül Sonu Günler kısaldı… Kanlıca'nın ihtiyarları Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları. Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa… Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa… İçtik bu nadir bu nadir içki'yi yıllarca kanmadık… Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor, yazık! Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sahile, Bitmez bir özleyiştir, ölümden beter bile.
Ahmet Uysal – Güz Gelmeden

                                    Güz gömleği giydi şiir

 Hüzün sanıyor görenler

 Açık kalmış bir düğmesi

 Ki rüzgar girsin diyedir

 Cebinde yağmur kokusu

 Bir tutam kurutulmuş ot

 Yeni bir imge arıyor

 Onunla, ince akan su

 Bir kadın eli değmiştir

 Belki de yıllar öncesi

 Saklar durur unutamaz

 O gömleği giydi şiir
Ahmet Uysal – Güz Gelmeden Güz gömleği giydi şiir Hüzün sanıyor görenler Açık kalmış bir düğmesi Ki rüzgar girsin diyedir Cebinde yağmur kokusu Bir tutam kurutulmuş ot Yeni bir imge arıyor Onunla, ince akan su Bir kadın eli değmiştir Belki de yıllar öncesi Saklar durur unutamaz O gömleği giydi şiir
Özdemir Asaf – Umut Yaprakları

                                    Öyle bir ilkyaz ol ki korkut yaprakları,

 Öyle bir son yaz ol ki tut yaprakları,

 Sararıp dökülürken güz rüzgarlarında 

 Ardında savrulsunlar, unut yaprakları.

 Sevinçlerinde onlar vardı, hüzünlerinde onlar

 Seninle yeşerdiler, seninle soldular…

 Olsunlar senden sonra da umut yaprakları.
Özdemir Asaf – Umut Yaprakları Öyle bir ilkyaz ol ki korkut yaprakları, Öyle bir son yaz ol ki tut yaprakları, Sararıp dökülürken güz rüzgarlarında Ardında savrulsunlar, unut yaprakları. Sevinçlerinde onlar vardı, hüzünlerinde onlar Seninle yeşerdiler, seninle soldular… Olsunlar senden sonra da umut yaprakları.
Ataol Behramoğlu- Eylül Sabahının Serinliği 

                                    Eylül sabahının serinliğini 

 Yaprakların serinliğini

 Ciğerlerime dolduruyorum

 Sessizlik ve serinlik

 Birleşiyor

 Yıkanmış güvercinler

 Ve çok uzakta bir tren sesi

 Her zaman yeniden başlamak duygusu

 Doğuyor içimde 

 Her uyanışımda

 Düşmanlarımı bağışlıyorum

 Daha çok seviyorum dostlarımı

 Her uyanışımda

 Eylül sabahının serinliğini

 Yaprakların serinliğini

 Yüreğime dolduruyorum
Ataol Behramoğlu- Eylül Sabahının Serinliği Eylül sabahının serinliğini Yaprakların serinliğini Ciğerlerime dolduruyorum Sessizlik ve serinlik Birleşiyor Yıkanmış güvercinler Ve çok uzakta bir tren sesi Her zaman yeniden başlamak duygusu Doğuyor içimde Her uyanışımda Düşmanlarımı bağışlıyorum Daha çok seviyorum dostlarımı Her uyanışımda Eylül sabahının serinliğini Yaprakların serinliğini Yüreğime dolduruyorum
Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >