Mim Kemal Öke: Boğaziçi'nde dindar ve milliyetçi olduğum için beni istemediler
Prof. Dr. Mim Kemal Öke, GZT'ye verdiği röportajda hayatının perde arkasını takipçileriyle paylaştı. Uzun ve derinlemesine bir röportajın arasından, sırf milliyetçi ve dindar olduğu için Boğaziçi Üniversitesi'nde gördüğü negatif ayrımcılıktan bahsettiği kısım, sosyal medyada büyük yankı uyandırdı.
Kendi tabiriyle bir zamane dervişi Mim Kemal Öke. Bir dedesi Atatürk’ün ünlü doktoru, diğer dedesi ise Demokrat Parti’nin kurucularından. Nişantaşı’nda doğup büyüyen Mim Kemal Öke, evini ve ‘hiçbir güzel anım yok’ dediği çocukluğunu GZT.com takipçilerine anlattı.
Bu özel röportajın içerisinde sosyal medyada en fazla yankı uyandıran kısım, Öken'in Boğaziçi Üniversitesi'nde çalıştığı zamanlar, görüşleri ve inançları yüzünden yaşadığı ayrımcılığı anlattığı bölümler oldu. Boğaziçi Üniversitesi denilince Türkiye'nin farklı görüşlere en saygılı kurumu olarak bilinse de bunun bir algıdan ibaret olduğunu bizzat deneyimlediği olaylardan referans alarak belirtti.
- Röportajın tamamı için:
''Gezi olayları patladığında Erdoğan ile kimsesiz çocukları konuşuyorduk.''
Boğaziçi Üniversitesi'nin ''farklılıkları bir arada barındıran'' sosyolojik yapısının aslında öyle olmadığını ve bu algının nasıl oluştuğunu anlatıyor:
Kimse alınmasın ama ‘Boğaziçi Üniversitesi çok liberal ve farklılıkları içerisinde barındıran bir kurumdur’ diyemeyeceğim. Beni aldatmayın çünkü sizin içinizden geldim.
28 Şubat’ta Boğaziçi Üniversitesinde çok kötü şeyler yaşadım. Hatırlamak bile istemiyorum. Boğaziçi Üniversitesi eskiden Robert Kolejdi. Ben orada iki yıl okudum. Robert Kolej Yüksek olarak devam ederdi. Biz de Robert Kolejliler olarak Robert Akademiye oraya giderdik. İlginçtir. Bizim lisede ders yaptığımız oda, Boğaziçi Üniversitesine öğretim üyesi olarak girdiğimde bana tahsis edilen odaydı.. Kimse alınmasın ama ‘Boğaziçi Üniversitesi çok liberal ve farklılıkları içerisinde barındıran bir kurumdur’ diyemeyeceğim. Beni aldatmayın çünkü sizin içinizden geldim. Mümkün olan zarafet ve nezaketi göstermeye çalışırlar fakat öyle bir sosyal inhibisyon ile davranırlar ki size, belli ki itiyor. Karşınıza çıkıp, “Mim Kemal ben seni sevmiyorum” deseler daha iyi. Gerçi en sonunda onu da dediler. “Senin bu milliyetçiliğinden, dini yönünden hoşlanmıyoruz. Seni de burada istemiyoruz” dediler. Beni istemeyen kimlerdi, onları yönlendirenler kimlerdi? O dönem 28 Şubat’ın içerisinde bir çete vardı, o çetenin arkasında FETÖ ve onun arkasında da Amerika olduğunu daha sonra anlayacaktım.