Koronavirüs, ideoloji ve ırkçılık

Devlet şiddetinin hat safhada olduğu Suriye'de insanlar salgına karşı nasıl tedbir alıyorlar?
Devlet şiddetinin hat safhada olduğu Suriye'de insanlar salgına karşı nasıl tedbir alıyorlar?

Korona ailesine mensup Kovid-19’un hayatımızı felç ettiği şu günlerde, hasta olan entelektüel dünyamız daha da çürüdü.

Slavoj Zizek iki ay önce koronavirüsle ilgili "Vuhan Hayalim" isimli yazısında sordu: Veri nerede biter ve ideoloji nerede başlar? Zizek salgının siyaset ve ideoloji için araç haline getirileceğini iki ay önce bize anlattı. Katılmamak elde değil.

Bize ufak bir sosyalizm güzellemesi de yapmayı ihmal etmedi tabii, bir de üzerine karantina ve sınır kapatma politikalarını eleştirdi. Sosyalizm propagandasına virüsü alet edip ideoloji için salgını araçsallaştırmış mı oldu, tartışmak mümkün.

Ulus devletler sınırlarını kapatıyor, kendi içlerinde seyahat kısıtlamaları getiriyor. Devletsiz binlerce insan ise çaresizce virüsün kendisine ulaşmasını bekliyor. Ancak, mevzu burada bitmiyor: İnsanların hareketliliğini azaltmak gibi bir sonucu olan sınır kapatma/karantina gibi uygulamalar sırf ulus devlet eliyle yapılıyor diye eleştirmenin bize faydası nedir? Onun yerine Esed gibi halkını katleden, bir nevi onları devletsiz bırakan diktatörleri mi konuşsak? İdlib’de şu an neler oluyor, kısıtlı imkanlarla salgın tedbirleri nasıl alınıyor, bunları mı konuşsak?

Gerçek münekkit nasıl olunur, asıl sorun bu.

Kapitalizm ve sosyalizm birbirinin antitezi gibi servis ediliyor. İkisine aynı anda karşı çıkmak da "Ne kadar liberal!" diye aşağılanıyor. Bu sefer de liberaller tartışmaya üşüşüyor. Bize abarta abarta Leviathan örnekleri veriyorlar.

Irkçılık işte bu kadar kolay

Yunanistan’ın "önde gelen" gazetelerinden Kathimerini, 21 Mart’ta provokatif bir "karikatür" yayınladı. Ilias Makris imzası taşıyan "karikatür" gazetenin İngilizce edisyonunda paylaşılarak uluslararası okuyucuya sunuldu. Yazı boyunca "karikatür" kelimesini tırnak içinde kullanmak isabetli olabilir zira bu "karikatürde" ne anlatıldığı pek çok kişi tarafından anlaşılamadı.

"Karikatürü" kısaca tarif edecek olursak: Siyah çarşaflı iki kadın figürü Sultan Ahmet Camii’nin (ya da Süleymaniye?) önünde tasvir edilmiş, arkada Türk bayrağı dalgalanıyor. Bu iki kadının yüzü yerinde ise koronavirüs figürü var.

Twitter’da yapılan yorumlardan birine katılmamak mümkün değil: Yaptığınız yanlış tasvirin yanısıra, bu "karikatür" neyi anlatmayı amaçlıyor?

Irkçı, cinsiyetçi, ayrımcı ve bayağı bir anlayıştan sanat meydana gelemez. O yüzden bu sözde "karikatür" hangi çirkin geleneğe mensup, sağduyulu insanların kanaatine bırakmak gerekir.

Ve bunu yaparken, nefret suçu ve ifade özgürlüğü kavramlarını karıştırmamak iyi olabilir.

Trump, her fırsatta Kovid-19'dan Çin virüsü diye bahsetmeyi ihmal etmiyor
Trump, her fırsatta Kovid-19'dan Çin virüsü diye bahsetmeyi ihmal etmiyor

Trump ve Çin virüsü

ABD Başkanı Donald Trump, Kovid-19’dan sürekli "Çin virüsü" diye söz ediyor. Ortada aleni bir ırkçılık var. Trump’ın böyle çıkışlarına çok alıştık ama biz ne kadar normal karşılarsak karşılayalım, ABD Başkanı’nın bu sözleri onlarca Asyalıya yöneltilen ve salgın sonrası dozu iyice artan ırkçı ve zenofobik (yabancı karşıtı) saldırıları meşrulaştırıyor, teşvik ediyor.

  • Kovid-19 sadece can almadı, zihinlerimizi de zehirledi dersek, hata yapmış oluruz. Zira bu salgın sadece insanlığın içindeki kiri ve pası biraz daha fazla görünür kılmaktan başka bir şey yapmadı.
Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >