Köklerinin neler olduğunu öğrenince şaşıracağınız bazı kelimeler
Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bir araçtır. Peki anlaşırken kullandığımız kelimelerin köklerinin nereden geldiklerini biliyor musunuz?
İşte o kelimeler;
Kasap: Ar. "kesmek" anlamındaki "kasb" kökündendir. Doğrusu kassâb'tır. Kurban kesimi akabinde acemi kasaplar yine haberlerde zuhur etti. pic.twitter.com/vfxzhSEtic
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 1 Eylül 2017
Namazgâh: Farsça "namaz" ve mekân eki olan "gâh" birleşiminden. Açık havada namaz kılmak için tayin edilmiş hususi yerler. pic.twitter.com/pKSwfofgn7
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 2 Eylül 2017
Sadak: Mogolca "sagadak"tan. Ok kılıfı, tîrkeş, okluk. 17.yy'dan kalma ok ve sadak görülmektedir. pic.twitter.com/SHeZn7jCLu
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 4 Eylül 2017
Ayvaz: Büyük konaklarında yemek taşımak, ayak işlerini görmekle görevli kişi. Ar. “İvaz” sözcüğünden. Hacivat da Hacı İvaz’dan değişmedir. pic.twitter.com/bw4l0KXa97
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 5 Eylül 2017
Seyyâr: Ar. "yürüdü" anlamında "sâre" fiilinden "çok yürüyen, gezen." Tenceresinden faraşına Osmanlıda bir seyyar satıcı. ~1880'ler. pic.twitter.com/jNwYkYUAuh
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 5 Eylül 2017
Nümâyiş: Gösteri, protesto. Farsça "göstermek" fiili olan "nümûden"den gösteri. Hareket ordusunun yürüyüşü (nümâyişi) görülmekte. pic.twitter.com/Ji0kRXED0J
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 6 Eylül 2017
Dürbün: Farsça "uzak" anlamında ْدُور "dûr" ve "gören" anlamında ْبِين "bîn" birleşiminden. Aslı dûrbîn. Uzağı gören, gösteren âlet. pic.twitter.com/B2NDZnLt1f
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 7 Eylül 2017
Heft iklim: Eskilerin dilinde yeryüzü demektir. Bugünkü yedi kıta ile bağlantısı yoktur. Heft Farsçada yedidir. Hafta da buradan. 7 gün. pic.twitter.com/Za2p5VFuZc
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 8 Eylül 2017
Gülbank: Yüksek sesle okunan dua ve ilahi. Farsça “gül” ve “feryad” anlamına gelen “bânk” birleşiminden. Kökeni “bülbülün güle yakarışı”ndan pic.twitter.com/kDtppC4Jcw
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 8 Eylül 2017
Hükümdâr: Ar. "hüküm" ve Farsça "sahip" anlamındaki "dâr" birleşimi. Hüküm verme yetkisine sahip kişi. pic.twitter.com/PT8bgEIyK1
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 8 Eylül 2017
Kalfa: Birinin yerine geçen, ondan sonra anlamındaki "halîfe"den bozmadır. Kâtip Çelebi için Hacı Kalfa denir ki Hacı Halîfe'den değişmedir. pic.twitter.com/0PoFmSawU9
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 8 Eylül 2017
Çarşı: Farsça olup "dört" demek olan "çehâr" ve "taraf, yol" anlamındaki "sû" birleşimi. Çehârsû'dan çarşı. Dört yolun birleştiği merkez. pic.twitter.com/wAUjeohDVe
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 9 Eylül 2017
Arasta: Farsça "düzene koymak, tanzim etmek" fiili "âresten"den arasta olmuştur. Karşılıklı ve yanyana dizilmiş dükkanlar. pic.twitter.com/tyCjHh9raJ
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 10 Eylül 2017
Mütâlaa: Ar. "doğdu, ortaya çıktı" fiili طَلَعَ "tala'a"dan. Bir eseri/metni dikkatlice inceleyerek yeni bilgi ve fikirler çıkarmak. pic.twitter.com/ZcbE3ox5KX
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 10 Eylül 2017
Asâ: Uzunca dal, değnek. Kökeni İbranice "esâ"ya kadar gider. "Esâ" ağaç demektir. Ağaç dalından yapıldığı için bu isimle anılır. Ama... pic.twitter.com/c1gnbne2Hd
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 11 Eylül 2017
Hergele: Farsça "eşek" demek olan "har" ve "sürü" anlamındaki "gele" birleşiminden. Hergele at, eşek sürüsü. Ankara'nın eski meşhur meydanı. pic.twitter.com/YDptaK5syj
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 14 Eylül 2017
İdol: Kelime bugün Tr'de "örnek alınan, aşırı sevilen kişi" anlamında fakat Fransızcada "put" demektir. Latince "idolum" sözcüğünden gelme. pic.twitter.com/iYI2aZB5XY
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 18 Eylül 2017
Hamal: Aslı "hammâl"dır. Ar. "yüklendi" anlamındaki "hamele" fiilinden "çok taşıyan" demektir. Çocuğu taşıdığından "hâmile" de aynı kökten. pic.twitter.com/ZBQj3w9Upa
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 20 Eylül 2017
Siperdûz: Farsça "kalkan" anlamındaki "siper" ve "diken, dikici" anlamındaki "dûz" birleşiminden. Osmanlıda kalkan yapan kişilere denirdi. pic.twitter.com/Sho73w729t
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 21 Eylül 2017
Çilingir: Bugün anahtarcılık ile özdeşleşse de Osmanlıda bilumum demir işleri yapan ustadır. Farsça "demir : cilân" ve "tutan : gîr"den. pic.twitter.com/6X0HVtmMmG
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 21 Eylül 2017
Dülger: Marangoz demektir. Farsça "kesici, biçici" anlamındaki "durûger"den dülger olmuştur. Genç nesil bu kelimeyi unutmuştur. pic.twitter.com/PlrjYZCWLc
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 21 Eylül 2017
Kürekçi: Osmanlı İstanbulunda son döneme kadar deniz ulaşımında görev yapmış işçi sınıfı. Kürek, Eski Türkçe "kürgek"ten, küreme aleti. pic.twitter.com/eFLDXurCOZ
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 22 Eylül 2017
Yelpâze: Türkçe "yel" ve Farsça "rüzgar vuran" anlamındaki "bâdzen" birleşimi. Resimde bir Osmanlı hanım sultanının zarîf yelpâzesi. (18yy.) pic.twitter.com/aNaJ4hC8Ia
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 25 Eylül 2017
Serdengeçti" Farsça "baş" anlamındaki "ser' ve "geçmek" fiilinden. Başını düşünmeyen. Yeniçerilerde en ön safta hamle yapan cesur askerler. pic.twitter.com/fdtWCzdBCe
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 28 Eylül 2017
Agora: Eski Roma ve Yunan sitelerinde sosyal hayat merkezi, meydan. Eski Grekçede "toplanma" anlamındaki "ageírō" fiilinden, toplanma yeri. pic.twitter.com/EoUFrzOMV9
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 3 Ekim 2017
Aceze: Ar. "âciz" kelimesinin çoğulu. Sultan Hamid'in yaptırdığı Dârü'l-Aceze'de yalnızca yaşlılar kalmaz, yetim çocuklar da eğitim görürdü. pic.twitter.com/DdZhbVOy0W
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 5 Ekim 2017
Hâmûşân: "Suskunlar" demektir. Farsça "konuşmayan, sessiz" anlamındaki "hâmûş" ve çoğul eki "ân"dan. Mevlevî mezarlıklarına denirdi. pic.twitter.com/0wDYozrcyK
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 8 Ekim 2017
Âbkeş: Farsça "su" anlamındaki "âb" ve "çeken" anlamındaki "keş". Su çeken. Osmanlıda vakıflar için kuyu ve çeşmelerden su temin eden kişi. pic.twitter.com/n812w9mppu
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 10 Ekim 2017
Yarlık: Eski Türkçe "ferman" demektir. Osmanlıda ferman, berat yerine kullanılmıştır. "Yarlığ" şeklinde de geçer. "Yarlığ-ı belîğ" gibi. pic.twitter.com/QePdwc91qb
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 16 Ekim 2017
Dersaâdet: Farsça "kapı" anlamındaki "der" ve "saâdet" birleşimi. Osmanlı İstanbulunun onlarca isminden biri. Saadet kapısı. pic.twitter.com/ORnjWMq19c
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 20 Ekim 2017
Hurdebîn: Osmanlıda mikroskop. Farsça "hurde" "ufak" ve "bîn" ise "gören". Hurdebîn, en ufak şeyleri gösteren âlet. pic.twitter.com/KDgLAisFuu
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 22 Ekim 2017
Sâlhorde: Farsça "yıl" anlamındaki "sâl" ve "yemiş" anlamındaki "horde" birleşimi. Sene yemiş yani gün görmüş, tecrübeli. Sâlhurde de denir. pic.twitter.com/k7Njd3qNNs
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 25 Ekim 2017
Serpûş: Farsça bir kelime olup "baş" anlamındaki "ser" ve "örten" anlamındaki "pûş" sözcüklerinin birleşimidir. Serpûş, "başı örten şey." pic.twitter.com/0ohfGY9Ri2
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 28 Ekim 2017
Tîrkeş: Farsça "ok" anlamındaki "tîr" ve "çeken" anlamındaki "keş" birleşimi. Tîrkeş, ok çeken, yani okçu. Okun konduğu sadağa da denir. pic.twitter.com/qY1sMDI262
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 29 Ekim 2017
Testere: Farsça "el" anlamına gelen "dest" ve "kesici alet" anlamındaki "erre" birleşimi. El bıçkısı. Dest-erre'den testere olmuştur. pic.twitter.com/qh4XtlvDql
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 30 Ekim 2017
Rencber: Çiftçi. Anadolu'da hala kullanılır. Köken ise çok mânidar.
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 30 Ekim 2017
renc: Farsça "sıkıntı" demek.
ber: "çeken"
Rencber: Zahmet çeken. pic.twitter.com/3Tv9Zd3Ayc
Matador: İsp. "öldürmek" fiili "matar"dan kâtil. Endülüs etkisiyle Ar. "mevt/mâte"den geçmiş olabilir.
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 1 Kasım 2017
Merhamet etmeyene merhamet edilmez. pic.twitter.com/G3vtHwsPOe