Kızılay dünyadaki doğal afetleri mercek altına aldı: Türkiye 2020'de 8 doğal, 4 teknoloji kaynaklı afet yaşadı
Kızılayın, insani yardım alanında geçen sene yaşanan gelişmelere mercek tuttuğu 'Türkiye İnsani Çalışmalar Yıllığı 2020' çalışması yayımlandı. Ulusal ve küresel ölçekte hayatımızın her alanını etkileyen COVID-19 pandemisi 2020 yılı boyunca insani yardım gündeminin en önde gelen konusu olmakla birlikte dünyanın farklı bölgelerinde çok çeşitli afetler ve insani krizler de yaşandı. Uluslararası Acil Durum Veri Tabanına (EM-DAT) Türkiye’den 2020 yılında sekiz doğa kaynaklı ve dört teknoloji kaynaklı afet girdi.
Kızılay Akademi tarafından hazırlanan yıllıkta, afet, göç, sosyal hizmet, gönüllülük, halk sağlığı ve uluslararası yardımlar başlıkları altında, gerçekleştirilen insani yardımlar ele alındı.
Geçen sene meydana gelen doğal afetlerin haritalarla aktarıldığı yıllıkta, dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs salgını da yer buldu.
Yıllıkta, Birleşmiş Milletler İnsani Koordinasyon Ofisi (OCHA) verilerine göre 235,4 milyon kişi insani yardıma muhtaç olarak 2021 yılına girdiği belirtildi. Dünyadaki her 33 kişiden birinin acil yardıma muhtaç olduğu anlamına gelen bu veri, 2019 yılında her kırk beş kişiden birinin yardıma muhtaç olduğu gerçeği ile birlikte ele alındığında ihtiyaç sahibi insan sayısındaki artış daha belirgin hâle geliyor.
'TÜRKİYE İNSANİ ÇALIŞMALAR YILLIĞI'
Yıllıkta Türkiye'de yaşanan doğal afetlerle ilgili şu bilgiler verildi:
Türkiye'de 2020'de 8 doğal kaynaklı 4 teknoloji kaynaklı afet oldu
Uluslararası Acil Durum Veri Tabanına (EM-DAT) Türkiye’den 2020 yılında sekiz doğa kaynaklı ve dört teknoloji kaynaklı afet girmiştir. Doğa kaynaklı sekiz afetin beşini, jeofiziksel afetlerden deprem kaynaklı yer hareketi ve tsunami oluşturmaktadır. Diğer doğa kaynaklı üç afetin biri, meteorolojik ve ikisi de hidrometeorolojik afetten oluşmaktadır. Bunlar konvektif fırtınalar, ani sel ve çığlardan oluşmaktadır.
2020 yılında Türkiye’de yaşanan dört teknolojik afetin üçü ulaşım sektörü ile ilgili olarak yaşandı. Ulaşım sektöründeki bu afetlerin biri uçak kazası, ikisi denizde göçmenlerle ilgili hadise olarak kayıtlara geçti. Kayıtlarda bir de zehirlenme olayı var.
En yıkıcı afet İzmir depremi
2020 yılının en ölümcül ve yıkıcı afeti İzmir’in Bornova, Bayraklı ve Karşıyaka ilçelerini etkileyen Sisam merkezli deprem olmuştur. 114 kişinin hayatını kaybettiği 1.034 kişinin de yaralandığı bu depremde 5.000 kişi için barınma ihtiyacı hasıl olmuştur. 2020 yılında ikinci ve üçüncü sırada yine 41 can kaybı ile Elazığ Sivrice’de yaşanan deprem ve Van’da görülen çığ yer almıştır.
Sakarya’nın Hendek ilçesinde 3 Temmuz’da saat 11.15’te meydana gelen ve yaklaşık 50 kilometre mesafeden kentin birçok noktasından duyulan patlamalarda ve sonrasında 10 kişi hayatını kaybetmiş ve 135 kişi yaralanmıştır.
Sabiha Gökçen Havalimanı'nda pistten çıkan uçak faciaya neden oldu
Sabiha Gökçen Havalimanı’nda pistten çıkan Boeing 737 uçak kazasında 1 kişi hayatını kaybetmiş ve 177 kişi yaralanmıştır. Buna ek olarak ulaşım alanında yaşanan iki diğer teknolojik afette çok sayıda göçmen hayatını kaybetmiştir. Çeşme açıklarındaki deniz kazasında 11, Van Gölü’ndeki kazada ise 50 sığınmacı hayatını kaybetmiştir. Bursa ve Giresun selleri uluslararası veri tabanlarında yer almamıştır.
Yukarıda sadece bir veri tabanına göre 2020 yılında kayıtlara geçmiş afetlerden kısaca bahsedilmiştir. Bu afetlerin oluşum sayısı ve neden oldukları kayıplar bakımından büyük kısmını depremler oluşturuyor. Sonra meteorolojik afetler ve ulaşım kazaları önemli bir yer tutuyor.
Türkiye’nin büyük bir kısmının depremlerin etkisinde olması ve özellikle yapı stokunun depreme dayanıklı olmaması, deprem nedeniyle oluşan can kayıplarını ve ekonomik kayıpları önemli boyutlara ulaştırmaktadır. Bununla birlikte sel ve çığlar gibi meteorolojik afetler önemli can kayıplarına neden olurken bu afetlerdeki ekonomik kayıplar depreme nispeten düşük seyretmektedir.
Bununla beraber deprem ve seller daha çok Türkiye’deki yanlış şehirleşme, binalar için yanlış yer seçimi ve mühendislik standartlarının göz ardı edilmesinden kaynaklanmaktadır.
Hendek'teki patlama sonrası yeni tebliğ yayınlandı
Türkiye’de sık yaşanan maden kazalarına 2020 yılında birçok fabrika yangını ile beraber Hendek’teki patlama ilave olmuştur. Bu patlama sonrasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 5 Ağustos 2020 tarihinde Büyük Endüstriyel Kazalarda Uygulanacak Dâhili Acil Durum Planları Hakkında Tebliğ’i yayımlamıştır. Bu tebliğin amacı, 2/3/2019 tarihli ve 30702 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması Hakkında Yönetmelikte belirtilen üst seviyeli kuruluş yöneticilerinin aynı yönetmeliğin 13. maddesi gereği hazırlamaları veya hazırlatmaları gereken dâhilî acil durum planı için usul ve esasları belirlemektir.
Bütün bu afetlerden alınması gereken dersler vardır. Özellikle depremlere karşı öncelikle binaların sağlam olması olmazsa olmaz bir şarttır. Deprem tehlikesinin afete dönüşmemesi için öncelikle yapısal risklerin giderilmesi diğer bir deyişle binaların depreme dayanıklı yapılması şarttır. Bundan sonra insanları can ve mallarını koruma ile birlikte kurum ve kuruluşların işler hâlde kalması için yapısal olmayan tehlikelerin önlenmesi gerekir. Kamu kurum ve kuruluşları afet yönetiminde kritik tesisler olarak büyük önem arz ederler. Bir yerde kritik tesislerin afet sonrası yapısal veya yapısal olmayan nedenlerden dolayı kullanılamaz hâle gelmesi afet sonrası çalışmaların verimli bir şekilde yerine getirilmesini engeller.
Binalar can ve mal kayıplarına neden oldu
Elazığ ve İzmir depremlerinde yıkılan binalar büyük can ve mal kaybına neden olmuştur. Yıkılmış yahut hasarlı binalarda onlarca arama kurtarma ekibi tarafından uzun ve yoğun çalışmalar yapılmasına rağmen çok sayıda insanımıza ya hayatını kaybetmiş olarak ya da hafif veya ağır yaralı ulaşılabilmektedir. Arama kurtarma ve yara sarma çalışmaları ne kadar başarılı olursa olsun can kayıplarını, fiziksel ve ruhsal yaralanmaları geri döndürmek mümkün değildir.
Elazığ ve İzmir’deki arama kurtarma ve yardım çalışmaları asla İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde beklenen büyük bir deprem için ölçü veya emsal olarak kabul edilemez. Bu tür küçük depremlerdeki refleksimiz, 50.000 binanın yıkılması beklenen İstanbul depremi sonrasında göstermemiz gereken refleks ile kıyaslanamaz. Arama ve kurtarmadaki başarımızı, devletin seferber olma yeteneğini öncelikle İstanbul olmak üzere tüm deprem beklenen yerlerde afet öncesine aktarmamız gerekmektedir.