Kapitalizmi eleştirirken sistemin arzu nesnesi olan Che Guevara’nın konuşulmayan gerçekleri
Sürekli övgü ile bahsedilen, bir emperyalist markası haline gelen Che'nin aslında nasıl biri olduğu çoğu kişi tarafından bilinmemekte. Yakın dostlarının, o zamanlarda yaşanan olaylara şahit olanların anlattıkları, yazdıklarına göre Che aslında şiddet yanlısı birisiydi.
Meclis Başkanı İsmail Kahraman dün Rize'de yaptığı konuşmasında Che Guevara için "Arjantin'de faaliyette bulunan bir eşkıya benim liseli gencimin yakasında, göğsünde olamaz, olmamalı." dedi.
Kahraman'ın hain darbe girişimini karşısında içindeki kahramanlığı bir kez daha gösteren bu ulusun Che gibi kahramanlara ihtiyaç duymadığını, kendi içimizdeki kahramanların bize yeteceğini ifade ettiği sözleri sosyal medya da çarpıtılarak farklı yönlere çekildi.
Che'nin gerilla arkadaşı Regis Debray'ın (Loues soient nos seigneurs: Une education politique, Gallimard,1996) kitabında Che'nin gerçek yüzünü anlattı.
Debray kitabında Che'nin bölük komutanı olduğu zamanda yiyecek çalan genci mahkeme bile yapmadan kurşuna dizdirdiğini anlattı.
'Che bölük komutanıydı ve kısa zamanda sertliğini herkesin görmesini sağladı. Bölüğünden çok genç bir gerilla biraz yiyecek çalmıştı. Che hiç mahkeme yapmadan hemen o gün kurşuna dizdirdi o genci...'
Bir başka yerde Debray, binlerce muhalif Kübalı'nın telef edildiği zulüm kamplarının fikir babasını da açıklıyor:
'1960 yılında Guanaha Yarımadası'nda devrimci çizgide olmayanlar için ilk zorunlu çalışma kampını, resmi adıyla 'çalışma yoluyla ıslah kampı'nı kuran Fidel değil Che'dir.'
5 Şubat 1959'da Luis Paredes Lopez'e yazdığı mektupta 'İnfaz mangalarının idamları Küba halkı için bir zorunluluktur' diye kendini soğukkanlı biçimde savunan bir Che, Cabana hapishanesinde hem başsavcılık hem de hakimlik yaparken bu barbarlığını da uygulamaya geçirmiş, binlerce insanı kurşuna dizdirmiş, infazların birçoğunda bizzat orada bulunmuş, ölü bedenleri 'devrimin zaferi' olarak göstermiştir.
Arkadaşı Che'yi böyle anlattı: “Che vahşeti severdi”
Küba devriminde Che'nin yanında mücadele eden fakat daha sonra Che'le ters düşerek yollarını ayıran 95 yaşında vefat eden Huber Matoz Benitez Che'nin bilinmeyen özelliklerini Milliyet gazetesine anlatmıştı.
Che Guevara için iyi bir savaşçı ama maceraperestti diyen Benitez: “En kötü yanı vahşeti sevmesiydi. Binlerce idamın nedenidir. Yazılarını okuduğunuzda onun bir devrimci ruha sahip olmadığını görürsünüz. Kendisi Arjantin'den geliyordu ve Marksistti. Che'nin takıntısı sansasyonel bir şeyler yaratmaktı.” ifadesini kullanmıştı.
Che'nin kendisiyle sık sık sosyalist fikirlerden konuştuğunu vurgulayan Benitez, “Guatemala'da komünist akımdan bahsederken komünist olmadığını hiçbir zaman Stalin'in yaptıklarına ortak olmayacağını söylerdi. Devrimden sonra değişti. Hem Fidel'in sağ kolu oldu hem de öldürdüklerinin haddi hesabı yoktu. Bana göre Che'nin bu kadar öldürmesine de Fidel neden oldu.” şeklinde ifadeler kullanmıştı.
Ona göre amaç için kan akıtmak mübahtı
İngiliz tarihçi Andrew Sinclair, gerilla savaşında Che'nin, karakterindeki zalim yönü keşfettiğini yazıyor: "Ona göre, amaç için kan akıtmak mubahtı. İki yılda La Cabana'da yüzlerce Batista partizanının ölüm emrini verdi. Daha sonra da, Domuzlar Körfezi'nin anti-komünist sürgünler tarafından işgali sırasında, sağ kalan herkes öldürüldü."
Andy'yi yakalarsam boğazını keseceğim
Che, Look Dergisi'nde Amerikalı bir kadın muhabirle 3 saat süren bir röportaj yaptı. Röportaj sırasında kadın muhabire birden döndü ve “Sen Magnum'dandın değil mi? Arkadaşın Andy'yi yakalarsam boğazını keseceğim” dedi ve parmağını boğazının üstüne götürdü.
Bahsettiği Andy, Che ile Sierra Maestra'ya giden ve daha sonra tüm bilgileri Amerikan istihbaratına veren fotoğrafçı Andrew St. George'du.
Bir şovmendi ama politikadan uzaklaştığını, katile dönüştüğünü biliyordum
Arkadaşı Burri Che için 'Belki bir şovmendi ama politikadan uzaklaştığı anda bir asker ve katile dönüştüğünü biliyorum" diyor. 1965'te Burri haklı çıktı ve Che, Küba'daki görevlerinden istifa ederek Afrika ve Latin Amerika'daki devrimci hareketlere yardım etmek için adayı terk etti.
Lawrence Che'nin tüm romantizmi ve kahraman duruşunun ardında vahşi bir taraf olduğunu ve bunu Castro'nun çok önceden gördüğünü söylüyor.
Lawrence Che ile ilgili olarak “Devrimi büyük bir macera gibi görüyor ve pratik gerçeklerden, siyasi sorumluluklardan kaçıyordu. Bana kalırsa Che'nin bütün yaşamı, kendi sınıfını terk etmek için yaptığı başarısız girişimler olarak nitelendirilebilir" ifadelerini kullanmıştı.
Kahraman'ın hain darbe girişimini karşısında içindeki kahramanlığı bir kez daha gösteren bu ulusun Che gibi kahramanlara ihtiyaç duymadığını, kendi içimizdeki kahramanların bize yeteceğini ifade ettiği sözleri sosyal medya da çarpıtılarak farklı yönlere çekildi.
Che'nin gerilla arkadaşı Regis Debray'ın (Loues soient nos seigneurs: Une education politique, Gallimard,1996) kitabında Che'nin gerçek yüzünü anlattı.
Debray kitabında Che'nin bölük komutanı olduğu zamanda yiyecek çalan genci mahkeme bile yapmadan kurşuna dizdirdiğini anlattı.
'Che bölük komutanıydı ve kısa zamanda sertliğini herkesin görmesini sağladı. Bölüğünden çok genç bir gerilla biraz yiyecek çalmıştı. Che hiç mahkeme yapmadan hemen o gün kurşuna dizdirdi o genci...'
Bir başka yerde Debray, binlerce muhalif Kübalı'nın telef edildiği zulüm kamplarının fikir babasını da açıklıyor:
'1960 yılında Guanaha Yarımadası'nda devrimci çizgide olmayanlar için ilk zorunlu çalışma kampını, resmi adıyla 'çalışma yoluyla ıslah kampı'nı kuran Fidel değil Che'dir.'
5 Şubat 1959'da Luis Paredes Lopez'e yazdığı mektupta 'İnfaz mangalarının idamları Küba halkı için bir zorunluluktur' diye kendini soğukkanlı biçimde savunan bir Che, Cabana hapishanesinde hem başsavcılık hem de hakimlik yaparken bu barbarlığını da uygulamaya geçirmiş, binlerce insanı kurşuna dizdirmiş, infazların birçoğunda bizzat orada bulunmuş, ölü bedenleri 'devrimin zaferi' olarak göstermiştir.
Arkadaşı Che'yi böyle anlattı: “Che vahşeti severdi”
Küba devriminde Che'nin yanında mücadele eden fakat daha sonra Che'le ters düşerek yollarını ayıran 95 yaşında vefat eden Huber Matoz Benitez Che'nin bilinmeyen özelliklerini Milliyet gazetesine anlatmıştı.
Che Guevara için iyi bir savaşçı ama maceraperestti diyen Benitez: “En kötü yanı vahşeti sevmesiydi. Binlerce idamın nedenidir. Yazılarını okuduğunuzda onun bir devrimci ruha sahip olmadığını görürsünüz. Kendisi Arjantin'den geliyordu ve Marksistti. Che'nin takıntısı sansasyonel bir şeyler yaratmaktı.” ifadesini kullanmıştı.
Che'nin kendisiyle sık sık sosyalist fikirlerden konuştuğunu vurgulayan Benitez, “Guatemala'da komünist akımdan bahsederken komünist olmadığını hiçbir zaman Stalin'in yaptıklarına ortak olmayacağını söylerdi. Devrimden sonra değişti. Hem Fidel'in sağ kolu oldu hem de öldürdüklerinin haddi hesabı yoktu. Bana göre Che'nin bu kadar öldürmesine de Fidel neden oldu.” şeklinde ifadeler kullanmıştı.
Ona göre amaç için kan akıtmak mübahtı
İngiliz tarihçi Andrew Sinclair, gerilla savaşında Che'nin, karakterindeki zalim yönü keşfettiğini yazıyor: "Ona göre, amaç için kan akıtmak mubahtı. İki yılda La Cabana'da yüzlerce Batista partizanının ölüm emrini verdi. Daha sonra da, Domuzlar Körfezi'nin anti-komünist sürgünler tarafından işgali sırasında, sağ kalan herkes öldürüldü."
Andy'yi yakalarsam boğazını keseceğim
Che, Look Dergisi'nde Amerikalı bir kadın muhabirle 3 saat süren bir röportaj yaptı. Röportaj sırasında kadın muhabire birden döndü ve “Sen Magnum'dandın değil mi? Arkadaşın Andy'yi yakalarsam boğazını keseceğim” dedi ve parmağını boğazının üstüne götürdü.
Bahsettiği Andy, Che ile Sierra Maestra'ya giden ve daha sonra tüm bilgileri Amerikan istihbaratına veren fotoğrafçı Andrew St. George'du.
Bir şovmendi ama politikadan uzaklaştığını, katile dönüştüğünü biliyordum
Arkadaşı Burri Che için 'Belki bir şovmendi ama politikadan uzaklaştığı anda bir asker ve katile dönüştüğünü biliyorum" diyor. 1965'te Burri haklı çıktı ve Che, Küba'daki görevlerinden istifa ederek Afrika ve Latin Amerika'daki devrimci hareketlere yardım etmek için adayı terk etti.
Lawrence Che'nin tüm romantizmi ve kahraman duruşunun ardında vahşi bir taraf olduğunu ve bunu Castro'nun çok önceden gördüğünü söylüyor.
Lawrence Che ile ilgili olarak “Devrimi büyük bir macera gibi görüyor ve pratik gerçeklerden, siyasi sorumluluklardan kaçıyordu. Bana kalırsa Che'nin bütün yaşamı, kendi sınıfını terk etmek için yaptığı başarısız girişimler olarak nitelendirilebilir" ifadelerini kullanmıştı.