'İsveç Modeli' can çekişiyor
Yüzyıllardır sosyal refah devletiyle birçok alanda örnek teşkil eden 'İsveç Modeli', İsveç'te geçtiğimiz gün sonuçlanan seçimlerde sosyal demokratların yüzde 30'un altına düşmesi sonucu tehlike altında. Aşırı sağcı İsveç Demokratları oy oranını 8 yılda yüzde 300 dolayında artırarak büyük bir çıkış yakaladı. Köklerinin Neo-Nazi hareketinden geldiği bilinen İsveç Demokratları'nın bu başarısı ve tüm dünyaya örnek olan 'İsveç Modeli'nin çöküşüne giden yola birlikte göz atalım.
İsveç’te, sosyal refah devletiyle tüm dünyanın dikkatini çekmeyi başaran sosyal demokratlar geçtiğimiz gün gerçekleşen seçimlerde yüzde 30’un altına düşerek tarihinin en kötü sonucunu almış oldu.
İsveç seçimleri sonuçlandı
Sosyal Demokrat Parti, Sol Parti ve Çevre Partisi yüzde 40.6 oy oranıyla 144 milletvekili çıkararak mecliste yerini alırken, sağ bloktaki dört parti de yüzde 40.3’le 143 milletvekili çıkarmayı başardı.
Aşırı sağcı parti oylarını ne kadar artırdı?
Aşırı sağcı İsveç Demokratları Partisi’nin kökleri Neo-Nazi hareketine dayanıyor. 8 yılda oylarını yaklaşık yüzde 300 artıran ve yüzde 17.6 oranıyla parlamentoya 62 milletvekili sokan parti, İsveç’te kilit konuma geldi.
İsveç Sosyal Demokratları bitiyor mu?
İsveç Sosyal Demokratlar partisi kadar tek başına bir ülkeyi bu kadar uzun süre yönetmiş başka bir parti yok. Kurmuş oldukları sosyal refah devletiyle dünyaya örnek olan sosyal demokratlar son otuz yılda sürekli gerileyerek önceki günkü seçimde yüzde 30’un altına düşerek tarihlerinin en kötü sonucunu aldı.
- Sosyal Demokrat Parti, Sol Parti ve Çevre Partisi toplam yüzde 40.6 oy oranıyla 144, sağ bloktaki dört parti de yüzde 40.3’le 143 milletvekili çıkardı. Sağ uçtaki aşırı sağcılar ise sekiz yılda oylarını yaklaşık yüzde 300 artırarak yüzde 17.6 oranıyla parlamentoya 62 milletvekili soktu. Hiçbir parti aşırı sağcılarla pazarlık yapmayacağını söylese de, anahtar parti rolündeki sağ partiyi hiç kimse yok sayamıyor.
İşbirliğine mecbur
Başbakanlık görevine devam eden Sosyal Demokrat Parti lideri Stefan Löfven, seçim sonuçlarıyla blok politikasının mezara gömüldüğünü söyledi. Löfven’in, koalisyona sıcak bakmasa da birkaç hafta içinde bir işbirliğine mecburi katılması bekleniyor.
Değişimin en büyük nedenlerinden biri: Göçmen krizi
Sandıktan çıkan oylar bu büyük değişimin en büyük göstergesi. Sebebi ise herkes tarafından merak ediliyor. Değişimin en önemli nedeni olarak göçmen krizi gösteriliyor.
Göçmen politikası rüzgarın yönünü değiştirdi
Almanya gibi, İsveç hükümetinin de 2015 yılında 'Göçmenlere kapılarını ardına kadar açma kararı' ülkedeki geleneksel seçim denklemlerinin bir anda terse dönmesini sağladı.
- 2015 yılında 163 bin mülteci başvurusu alan ülkede, kamuoyunun eğilimi de değişmiş oldu.
Bu gelişme karşısında Sosyal Demokrat İsveç hükümeti, Danimarka ile beraber, 1950'den bu yana ilk kez, sınır kontrolü kararı aldı. Ancak İsveç Demokratları (SD) seçmenleri bunun yeterli olmadığını, göç akınının engellenmesi için daha fazla önlem alınmasını, 'ülke ekonomisi ve kültürünü tehdit eden' bu göç akınının tümüyle durdurulmasını istedi.
Göçmen krizi SD'nin elini kuvvetlendirdi
Aşırı sağcı partinin seçim kampanyası da ‘göçmen kriziyle’ kolay bir hal almış oldu.
Başarının anahtarı ‘göçmen krizi’
SD’nin lideri Akesson, göç akınının ve mülteci kabulünün derhal durdurulmasını, mevcut göçmenlerin toplum içinde asimile edilmesini, suç işleyen yabancıların sınır dışı edilmesini, suç oranının düşürülmesini, vadetti.
Göteburg'da araç yakan göçmenlerin görüntüleri eşliğinde seçim kampanyası yapan Akesson, "Fark, önceden gelen ve sonra katılan göçmenlerin arasında değil. Fark, araba üreten ve araba yakanların arasında" sözleri yabancılara değil, kendi yaşam biçimlerine uymayanlara karşı olduğunu söyledi ve bu söylem seçimlerde göstereceği başarının habercisi oldu.
Yüz yıllık iktidar sarsıntı içinde
Ülkede yaklaşık yüz yıldır iktidarda olan sosyal demokrat parti ise alışık olmadığı bu söylemleri kaygıyla izledi ve bu durumu, 'amatör olmakla, hiçbir tecrübesi olmamakla' eleştirdi.
*Kısa not
- İsveç Demokratları’nın bazı liderleri, İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi SS ordusuna katılmasıyla biliniyor. Geçmişten kalan bu izleri temizlemek için çalışan parti, bu ilişkiye atıfta bulunan ve bu yönde açıklamalarda bulunan tüm üyelerini ihraç ediyor.
İsveç modeli nedir?
- İsveç Modeli, Danimarka, Norveç, Finlandiya, İzlanda ve İsveç gibi ülkelerde benzer iş gücü, eğitim ve sosyal politikalar için kullanılan bir terimdi. Bu modelle dünya ülkelerinden birçoğuna örnek olan İsveç modeli, refah devletinin temelini oluşturuyordu.
İsveç toplum sistemi ve İsveç politik kültürünü iki kelimeyle anlatmak gerekirse ‘İsveç Modeli’ demek yeterliydi. İsveç Modeli 1930 ve 1970 yılları arasında gelişen model, 1990'lı yılların başlarında İskandinavya ülkelerinde zorlu ekonomik kriz nedeniyle esaslı değişiklikler ve reformlar yapılarak gelişme gösterdi.
1994’den 2000’li yıllara kadar refah ülkesinin temellerinde yapılan reformlar Danimarka'nın o zamanki sosyal demokrat başbakanı Poul Nyrup Rasmussen tarafından yapıldı. Rasmussen Danimarka'nın iş gücü ve sosyal politikasını Flexicurity -flexibility (esneklik) ve security (güvenlik)- denilen yeni bir tarafa yönlendirdi ve böylece merkezi olarak işsizliğin ve fakirliğin ortadan kaldırılması istendi. Bu model kısmen de başarılı oldu!
İsveç Modeli’nin dönüşümü
1760’larda temelleri atılan fikir, 1850-1950 arasında nüfus olarak iki, gelir olarak sekiz kat büyüyerek inanılması güç bir başarıya imza attı. Fakir bir ülke olmaktan çıkan İsveç, dünyanın en zenginleri arasına girdi. Ancak, siyasette yalnızca liberaller yoktu. Liberal politikalara değişik derecelerde karşı çıkan muhafazakarlar da vardı. Sonra sol siyasî gruplar meydana çıktı.
1889’da İsveç Sosyal Demokrat Partisi kuruldu ve Sosyal demokratlar başlangıçta liberal fikirlerin etkisi altında kaldılar. 1932’de iktidara geldiklerinde şirketleri devletleştirme planlarından vazgeçtiler, çünkü üretimdeki artış sayesinde uygulamak istedikleri reform programlarının maliyetlerini karşılayabileceklerini anlamışlardı.
1950 yılı itibariyle İsveç dünyanın en zengin ülkelerinden biri haline geldi. Toplam vergi yükü Gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) sadece yüzde 19’uydu. Oran yavaş yavaş arttı fakat 1965’e kadar yüzde 30’u aşmadı. 1970’lerden itibaren enternasyonalist solcu akımlar yükseldi. Sosyal Demokratlar işçi piyasasına egemen oldu.
Kamu harcamaları ikiye katlandı ve yüzde 60’a ulaştı. Devlet büyüdü, vergi oranları yükseldi. Ülke daha liberal ekonomi politikaları döneminde yaratılan zenginliğin üzerine oturduğu için başlarda sorun yaşanmadı.
Ancak, 1980’lerde büyüme oranları düşmeye başladı. 1990’lar kriz yıllarıydı. İsveç parası yüzde 45 oranında değer kaybetti. Ülke şeffaf olmaktan çıktı. Küçük ve orta ölçekli işletmeler büyüyemezken, mevcut şirketler yenilik getiremedi. 2000 yılı itibariyle, var olan 50 büyük şirketin 49’u 1970 öncesindeki laissez faire (bırakınız olsunlar) döneminde kurulmuştu. İsveç ekonomisinin devletçileşme sürecinde eğitim ve sağlık devlet tekeline girdi.
1975 -2000 arasında kişi başına gelir ABD’de yüzde 72, Batı Avrupa’da %64, İsveç’te ise yüzde 43 büyüdü. 1970 yılında dünyanın 4. en zengin ülkesi olan İsveç 1993 yılında 14. sıraya geriledi.
Bu kötü gidişat liberal aydınların ve politikacıların dikkatinden kaçmadı. Diğer görüşlerden insanlar da gidişatta bir değişiklik yapılması gerektiğini savunuyordu. Böylece, İsveç’te 2000’lerde ciddi bir dönüşümün startı verilmiş oldu. İstikamet daha fazla değil daha az sosyal demokrasi, daha çok değil daha az devlet müdahalesiydi.
BBC'nin haberine göre, Avrupa genelinde aşırı sağcı siyasi hareketler seçimlerden büyük kazançlarla ayrılıyor artık. Bazı siyasi hareketler iktidarda kendilerine yer bulurken, kimileri ana muhalefet konumuna yükseliyor.
Aşırı sağcı ve milliyetçi hareketlerin bu kazanımları kendilerini merkezde konumlandıran partileri de çizgilerini gözden geçirmeye zorluyor.
Art arda gelen bu seçim sonuçları kısmen 2008 küresel ekonomik krizinin ve Avrupa Birliği'nin (AB) kalıcı çözüm üretemediği göçmen krizinin yansımaları olarak değerlendiriliyor.