Irkçı ve İslam karşıtı lider Geert Wilders kimdir
Yaptığı ırkçı ve islam karşıtı konuşmalarla Hollanda siyasetinde halkın eğilimlerini gün yüzüne çıkaran yarı Endonezyalı yarı Hollandalı lider Geert Wilders'ın siyasete atılma sürecini ve yaptığı açıklamaların mahiyetini editörümüz Sena Özyurt ele aldı.
1963'te Hollanda'da doğduğunda Endonezya'lı annesi, oğlunun ırkçı olacağından bi' haberdi. Evet, Wilders'ın annesi Endonezya'lı, babası ise Hollandalı. Babası, İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlardan kaçmıştı, öyle ki Geert Wilders yıllar sonra bile Almanya'yı ziyaret etmeyi reddediyor. Böylesi katolik bir ailede büyümesine rağmen erken yaşta kiliseden kaydını sildirdi. Hareketleri yaşamının en başından itibaren radikal ve öngörülemezdi.
Geert Wilders’ın hayatı
Ortaokul ve Liseyi Venlo'da okuduktan sonra dünyayı gezmek istedi ancak parası yettiği için sadece İsrail'i ve Ortadoğu'yu gezebildi. Batı Şeria'daki bir Moşav'da bir yıl boyunca gönüllü olarak çalıştı. Batı Şeria'daki Moşav ne diye soracaksınız, öyleyse anlatayım. Moşav, İsrail'de kullanılan bir tarım ve yerleşim modeli. Moşavlar için, bireysel mülkiyet ve girişimciliği vurgulayan tarım toplulukları diyebiliriz. Moşavdaki tarım arazileri kolektif olarak işletilse de bireyler kendi evlerine sahip olabiliyorlar.
Wilders da bir yıl kaldığı İsrail'de bu şekilde çalışmıştı. İsrail'de yaşamak, ona Arap ülkelerindeki demokrasi eksikliğinin İslam yüzünden olduğunu düşündürdü. Bu yanlış yanılgı hala hayatına yön veriyor. İsrail hakkında içinde "teröre karşı" "özel bir dayanışma duygusu" taşıdığını söylüyor. Yani, müttefikleri arasına Yahudileri bu dönemde eklemiş bulunuyor.
Geert Wilders siyasete atılıyor
Wilders üniversiteyi açıktan okuyarak çeşitli hukuk sertifikaları aldı ve Amsterdam'da bir Sağlık Sigortası kursuna gitti. İsrail'den döndükten sonra ise sağlık sigortası sektöründe çalışırken bir müşterisi onu Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi, kısaca VVD'de konuşma yazarı olması için siyasete yönlendirdi ve Wilders'ın asıl macerası böyle başladı.
VVD'ye konuşma yazarlığı yaptı, 1990'da parti lideri Frits Bolkestein'in parlamento asistanı olarak resmen siyasete başladı. Frits'in uzmanlığı dış politika alanındaydı. Müslüman göçmenlere yönelik sert eleştirilerde bulunan, kitlesel göçün Hollanda toplumu üzerindeki sonuçları hakkında konuşan ilk Hollandalı politikacı oydu.
Tahmin edildiği gibi Frits Wilders'ın fikirleri üzerinde etki sahibiydi. Sert ve çatışmacı konuşma tarzı da onu örnek aldığı şeylerden bir diğeriydi. Wilders 8 yıl boyunca Frits'e asistanlık yaptı. Bu süre zarfında ise Orta Doğu'daki neredeyse tüm ülkeleri ziyaret eti. Asistanlıkla başladığı kariyerine yükselerek devam etti.
1997'de VVD'den Hollanda'nın büyük şehirlerinden biri olan Utrecht'in belediye meclisine seçildi. Burada ciddi bir başarı gösterdiğini söylemek mümkün değil. Hemen bir yıl sonra Hollanda ulusal parlamentosuna seçildi. Burada da pek ilgi görmedi. Ardından, 2002'de, VVD'nin kamu sözcüsü olarak atandı.
Geert Wilders’ın İslam karşıtı söylemleri
Kamu sözcüsüyken yaptığı açıklamalar, özellikle İslami aşırıcılıktan çok keskin sözlerle bahsetmesi onu dünya çapında tanınan bir isim haline getirdi. "Ne demiş olabilir ki?" diyebilirsiniz. O zaman sizinle birkaçını paylaşayım: Batılı olmadığı takdirde Hollanda'ya göçün durdurulması gerektiğini söyledi. Bunu da "Hollanda'da daha az Faslı!" diye bağırarak slogan ataray yapmıştı. "Türkiye, Avrupa Birliğine girmesin" yazılı bir pankart açmıştı. Camiilerin ve islami okulların açılmasını bir süreliğine durduracağını, Kur'anı ve Hollandaca dışında herhangi bir dilde vaaz verilmesini yasaklayacağını yabancı imamların vaaz vermesine izin vermeyeceğini, radikal camileri kapatıp radikal Müslümanları sınır dışı edeceğini söylemişti. Çok geçmeden Wilders'ın yolu VVD ile ayrıldı.
Geert Wilders’ın Türkiye ile bağlantısı
Tabii Türkiye Cumhuriyeti olarak her masada olduğu gibi bu masada da varız. Geert Wilders, zaten sağ kanatta olan VVD'ye göre bile aşırı sağcı kalması nedeniyle partisiyle çatışmalar yaşıyordu. En büyük çatışması ise Türkiye-Avrupa Birliği müzakerelerinin başlaması konusuydu. Parti, müzakerelerin başlamasına ılımlı yaklaşırken VVD'nin parti programına Türkiye'nin AB'ye üye olamayacağının yazılmasını istedi. Fakat bu, parti tarafından reddedildi. Bunun Üzerine Geert 2004'te partiye istifasını vererek VVD ile ilişkisini kesti.
İki yıl sonra, 2006'da Özgürlük Partisini kurdu. Partinin başlıca vaadi olan Hollanda'ya göçün durdurulmasının yanı sıra toplamda 16 milyar Euro'luk vergi indirimi yapmak, eğlence amaçlı uyuşturucu kullanımına yönelik katı bir tutum sergilemek, yollara ve diğer altyapılara daha fazla yatırım yapmak, nükleer enerji santralleri inşa etmek ve hayvan haklarını Hollanda anayasasına dahil etmek gibi vaatleri de vardı. Vergilerle birlikte devlet düzenlemelerini de önemli ölçüde azaltmak istiyor.
Bu bilgi sizi dehşete düşürecek: Hollanda anayasasının tüm insanların kanun önünde eşitliğini güvence altına alan 1. maddesini değiştirmek istiyor. Bu maddeye Hıristiyan, Yahudi ve hümanist geleneklerin kültürel hakimiyetini belirten bir düzenleme getirilmesi gerektiğini savunuyor. Avrupa Birliğine yapılan mali katkıları ve ülke içinde Avrupa Birliği'nin etkilerini azaltmayı hedefliyor.
Wilders'ın partisinin başarısı nasıldı?
2006'daki ilk parlamento seçimlerinde 150 sandalyeden 9unu almışlardı. Mart 2009'da yapılan bir anket Özgürlük Partisinin toplum tarafından en çok tercih edilen parti olduğunu gösteriyordu. Yine de 2010'daki belediye seçimlerine aday yetersizliği yüzünden sadece 2 yerde katılabildiler: Lahey ve Almere. Almere'i aldılar, Lahey'de ise seçimi 2.likle bitirdiler. 2014'ün Mayısında ise Avrupa Parlamento seçimleri vardı.
Ama önce size Avrupa Parlamentosunu kısaca anlatmak istiyorum. Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği'nin yasama organı. Avrupa Birliğine üye ülkelerden seçilen milletvekilleri tarafından bir Parlamento oluşturulur. Her beş yılda bir düzenlenen seçimlerde, AB vatandaşları, temsilcilerini seçmek için oy kullanırlar. Seçilen bu temsilciler de Avrupa Birliği'nin politika ve yasalarının belirlenmesinde etkili rol oynarlar. Geert Wilders'ın Özgürlük Partisi de 2014 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Hollanda'dan seçilen milletvekilleri ile Avrupa Parlamentosu'nda temsil edilmeye başlandı. 2014 seçimleri için "Avrupa için Özgürlük ve Direniş İttifakı" adında bir ittifak oluşturmaya çalışmıştı. Bu ittifak, AB karşıtı ve göçmen karşıtı politikaları benimseyen partileri bir araya getirmeyi amaçlıyordu. Ancak, bu girişim farklı ülkelerin farklı siyasi bağlamları, farklı sorunları, farklı kitleleri ve farklı politikaları olduğu için hiçbir zaman kurulmadı.
2017 genel seçimlerine gelelim. Bu seçimlere Geert Wilders'ın liderliğinde katılan Özgürlük Partisi (PVV), kamuoyu yoklamalarında birçok kez 1. sırada çıkmasına rağmen, tüm büyük partiler Özgürlük Partisi ile koalisyon kurmayı reddetti ve hatta Özgürlük Partisi'nin bir sonraki hükümette liderlik yapma veya etkin bir rol oynama şansını tamamen engelledi. Bu durum, Özgürlük Partisi'nin en fazla sandalyeyi kazanmasına rağmen 20 milletvekili çıkararak ana muhalefette yer almasına neden oldu. 2021'deki genel seçimlerde ise popülaritesi daha da düşmüş ve 3 sandalye kaybetmişti.
Bir ropörtaj sırasında oy kaybetmesini İslam hakkında yaptığı açıklamalar ve göç karşıtlığına bağlamıştı. Bağlamakta da haklıydı, çünkü ölüm tehditleri almak Wilders'ın hayatının günlük bir parçası haline gelmişti. 2008 yılında Hollanda'da en çok tehdit edilen politikacı olarak belirlendi. O tarihten itibaren güvenlik zorluklarıyla başa çıkmak zorunda kaldı. Lahey'de ona karşı bir suikast girişimi gerçekleşti. Elinde üç el bombası bulunan bir saldırgan, Wilders'i ve milletvekili arkadaşı Ayaan Hirsi Ali'yi hedef aldı.
2007 yılında, Hollandalı bir kadın, Wilders'e yönelik yüzden fazla tehdit içeren e-postalar nedeniyle bir yıl hapis cezasına çarptırıldı. Rotterdam'lı bir rapçi de Wilders'i bir rap şarkısında tehdit etti, bu da Wilders'in sürekli güvenlik koruması altında yaşamasına neden oldu. Wilders, sürekli olarak yaklaşık altı sivil polis memurundan oluşan bir güvenlik ekibi ile geziyor. Ziyaretçiler evine veya ofisine kabul edilmeden önce sıkı güvenlik protokollerine tabi tutuluyorlar.
Wilders, devlet tarafından sağlanan kurşun geçirmez özelliklere sahip bir araçla ekstra güvenli evinden parlamentodaki ofisine gidiyor ve bu sırada koruma amaçlı kurşun geçirmez bir yelek giyiyor. Ofisi ise Hollanda Parlamento binasının en izole köşesinde bulunuyor.
Bunların ardından 2008 yılında yönetmenliğini yaptığı "Fitna" isimli belgeselinden bahsetmemek olmaz. Kuran'ın bazı ayetlerinin terörizmi teşvik ettiği iddiasını ortaya koyan film, İslam'ın radikal olduğunu düşündüğü unsurlarını eleştiriyor ve İslam'ın, terör saldırılarına ilham kaynağı olabileceği görüşünü savunuyor. "Fitna," Wilders'ın İslam'ın yayılması ve Müslüman nüfusun artışı ile ilgili endişelerini vurgulayan bir film. Tabii ki "Fitna"nın yayınlanması büyük bir tepkiye yol açtı. Film, Müslümanlar, siyasi liderler ve çeşitli ülkeler tarafından şiddetle kınandı. Wilders'a yönelik tehditleri arttıran unsurlar içinde bu film en büyük unsurdu. ve o dönemde zaten yüksek güvenlik önlemleri altında olan Wilders, bu durumu daha da ciddileştirmiş oldu.
Wilders her zaman bir kitlenin bayıldığı, öbür kitlenin ise nefret ettiği bir isim oldu. Öyle ki 2009'da bir anket sonucunu yorumlarken "Hollanda'nın yarısı beni seviyor, yarısı da benden nefret ediyor. Arası yok" demişti. Dünya geneline bakarsak nefret eden sayısı daha çoktu, öyle ki Temmuz 2010'da Inspire dergisi Wilders'ın El Kaidenin "ölüm listesinde" yer aldığını duyurdu. 2021 seçimlerinde ona oy kaybettiren bu konular, bu yıl onu iktidara getirebilecek olan şey oldu. Bundan da bahsedeceğim çünkü Wilders'ın Ukrayna-Rusya arasındaki savaş konusunda yaptığı açıklamalar da fazlasıyla çarpıcı olduğundan anlatmaya değer görüyorum.
Geert Wilders’ın Ukrayna-Rusya hakkındaki görüşleri
Rusya'nın Ukrayna'ya savaş açmasının ardından Avrupa'dan belli başlı tepkiler yükselmişti ancak Hollanda'da durum biraz daha değişikti. Hollanda'da aşırı sağ ikiye bölünmüştü. Yine aşırı sağcı olan Demokrasi Forumu Partisi lideri Thierry Baudet, Rusya'ya açık destek verirken Batılı devletleri savaşın sorumlusu olarak göstermişti. "Batı, 1999'da Sırbistan topraklarında başlattığı hukuksuz savaştan bu yana haydut gibi davranıyor. NATO/AB/ABD tansiyonu yükseltmekten vazgeçmeli." demişti.
Aşırı sağ olarak nitelendirilen kanadın bir üyesi bunu söylerken, diğer üyesi olan, programımızın asıl konuğu Geert Wilders ise Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasının bir açıklamasının olmayacağını söylese de Avrupa birliğinin Ukrayna'yı NATO'nun Ortaklık Programına almasının bir hata olduğunu söyledi ve Ukrayna'ya silah yardımı yapılmasını reddetti. Sebebini ise "Zaten bizim de çok az silahımız var. Ayrıca savaşmak yerine görüşmek daha doğru" diyerek açıkladı. Rusya'nın saldırısını kınadı, kınamakla kalmadı, geçici olarak Ukraynalı mültecileri Hollanda'da barındırmak için Suriyeli, Afrikalı ve Müslüman mültecilerin geri gönderilmesi önerisinde bulundu İnsanın anlatırken bile gülesi geliyor ama hepsi yaşandı.
Geert Wilders’ın 2023 seçimlerindeki başarısı
Gelelim 2023’e... 2023 seçimlerinde henüz kesin olmayan sonuçlara göre 37 sandalye kazandı. Bu, Wilders da dahil kimsenin beklemediği bir sonuçtu. Uzun süre Özgürlük Partisinin tek üyesi kendisiydi. Siyasi faaliyetlerini eski adı Twitter olan sosyal medya platformu X’te sürdürmesi onun partisine “tek kişilik bir parti” imajı verdi. Durum öyle bir seviyedeydi ki, reklama para vermediğini, tüm reklamı X uygulaması üzerinden yaptığına dair iddialar bulunuyor.
Seçimi kazanmasının ardından koalisyon kurmaya çalışsa da diğer partiler onunla bir ortaklık kurmaya şu anlık sıcak bakmıyor. Bu yüzden olması gerek ki, Wilders söylemlerinde ufak bir değişikliğe gitti. Seçimdeki başarısının ardından kendisini anayasal kuralları hiçe saymakla suçlayan Yeni Sosyal Sözleşme Partisi liderine “Kuran ve camilerin yasaklanması gibi demokratik olmayan ya da anayasaya aykırı tedbirler almayacağını" söyledi ve “Bütün Hollanda’nın Başbakanı olmak istediğini” açıkladı. Önceki aşırı sağcı açıklamalarını soranlara verdiği cevap ise Hollanda’nın şu anda “İslam'ı geri itmekten daha büyük sorunları bulunduğu". İslam karşıtlığı yerine sosyal güvenlik, sağlık ve sığınma konularına daha fazla öncelik vereceğini vurguladıktan sonra, şimdi kendisiyle ittifak kuracak partiler arayışında. Bu işbirliği çağrısı diğer partilerde karşılık bulacak mı, göreceğiz.