İnsanlık tarihinin en eski iletişim araçlarından biri: Beden dili
Beden dili canlı bir varlığın mimik, jest ve vücut hareketleri ile gerçekleştirdiği sözlü olmayan iletişim biçimi olarak tanımlanıyor. Toplum yapısına göre değişiklik gösteren beden dili hareketlerini günümüzde birçok siyasi propaganda aracı olarak kullanıyor.
İnsan iletişiminin çok büyük bir bölümü hareket, duruş, konum ve mesafelerle gerçekleşir. Biz farkında olmasak da çoğu zaman bedenimiz, ne düşündüğümüz hakkında karşı tarafa bazı sinyaller verir. Bu sinyalleri beden dili vasıtasıyla veririz.
'Dil kulaklara seslenirken, beden dili göze hitap eder'
İnsanoğlunun dünya üzerinde var olmaya başladığı ilk andan itibaren kullanmaya başladığı beden dili, bugüne kadar birçok farklı araştırmanın temel motivasyonu oldu ve farklı açılardan sürekli olarak değerlendirildi. Beden dili en basit haliyle anlatmak gerekirse; insanların ya da hayvanların hareketleri, jestleri, yüz ifadeleri ve mimikleri ile herhangi bir konuşma ya da ses çıkarmadan iletişim kurabilmesi olarak tanımlanıyor. Farklı bir ifade biçimine göre ise kelimeler olmadan kurulan her türlü anlamlı bağlantıya beden dili deniyor. Beden dili hakkında yapılan sayısız çalışma ve araştırma mevcut olsa da dilin tam olarak nasıl özelliklere sahip olduğu halen netleştirilemedi. Bu konudaki araştırmaların öncü isimlerinden Francis Bacon’a göre beden dili insanların iç dünyasını yansıtan bir araç. Bacon bu fikirlerini “Dil kulaklara seslenirken, beden dili göze hitap eder.” sözüyle açıklıyor.
Yükselmek ve alçalmak senin elinde
İnsanların topluluk halinde yaşamaya başlamasıyla birlikte yönetim kavramı ortaya çıktı. Öte yandan kurulan topluluklar küçük devletler haline geldi. Otoriteyi elinde bulunduranlar genellikle güçlü liderler oldu ve bu gücü ellerinde tutmak için de çaba gösterdiler. Seçilmek marifetiyle yönetime gelmek isteyen, iktidar olmak isteyenler birçok teknik kullanarak kitleleri ikna etmeye çalıştılar. Burada kendilerine inanacak bir topluluk üzerinden etkileme sanatının tüm özelliklerini kullanmaya çalıştılar. Kimisi başarılı olup ününe ün; gücüne güç katarken, kimisi ileri gidip kendi ipini çekti.
Beden dili, özü itibariyle toplumlara yaşıt denecek kadar eski olup yeni versiyonlarını dışarıda bırakırsak kökeni çok eskilere dayanıyor demek de mümkün. İnsanoğlunun gruplar halinde yaşamaya başlamasından itibaren doğal olarak liderlik sorunu da kendiliğinden ortaya çıktı ve toplumu kimin idare edeceği tartışma konusu oldu. Durum böyle olunca, toplumu idare etmeye talip olanlar arasında kendilerine yandaş bulma amacıyla kendilerine has yöntemler kullanarak beden dillerini aktardı. Tarih boyunca yöneticilerin halkın güvenini ve desteğini almak için beden diline ihtiyaç duydu.
Toplum yapısına göre değişiklik gösteren beden dili
Kendi ülkenizde hoş karşılanan bir davranışın başka bir ülkede saygısızlık olarak adlandırılması olası bir durum. Geçmişten günümüze toplumların kendi örf ve adetlerine göre refleks haline getirdikleri beden dilleri her yerde aynı anlama gelmiyor.
Osmanlı toplumunda yapılması saygısızlık olarak görülen ama Romalılar tarafından normal olarak karşılanan, ziyafetlerde kusma geleneği yaygındır. İmparator Augustos’a saygı olarak görülen ve kusarak midelerini boşaltan Romalı zenginler, akabinde yemeğe devam ediyordu. Bu olaydan anladığımız şey; beden dilinin evrensel olmasına rağmen örf, adet ve geleneklere göre toplumdan topluma değişiklik göstermesi.
Türkiye’ye özgü beden dili ve bazı davranışlar yabancılara oldukça ilginç geliyor. Örneğin; yabancıların aksine tokalaşmak Türkiye’de arkadaşlar arasında temel selamlaşma şekli değil. Bunun yerine Türkler, arkadaşlarına sarılarak kafalarının iki yanını tokuşturmayı tercih ediyor. Yumruk sıkılı vaziyette iken baş parmağı havaya kaldırarak yapılan hareket Türkiye’de otostop yapmak için kullanılır, halbuki yabancılar bu işareti her şeyin yolunda olduğunu ifade etmek için kullanır.
Bir propaganda aracı olarak 'Beden Dili'
Günümüzde üstünden onlarca yıl geçmesine rağmen beden dili denilince akla gelen ilk isim Hitler. Çatık kaşları, emir veren otoriter konuşması, gergin yüz hatları, konuşurken el ve kollarını direktif verircesine savurması, gözü dönmüşlüğü, “Ben en doğrusunu biliyorum!” diyen tavrı Hitler’in diktatör kişiliğiyle büyük bir uyum içinde. Vücudunu ve başını dik tutuşu, dudaklarının keskin ve sert bir çizgi halini alışı, kendini beğenmiş, kibirli bir güvenin göstergesi. Bu konuyu örneklendirmek gerekirse Hitler’in özel alanına girmek şart.
Adolf Hitler’in çalışma odası uzun dikdörtgen biçimindedir. İçeri giren kişi, ona otoriteyi, kanı, içgüdüleri çağrıştıran ve heyecanını arttıran kırmızı bir halıyla karşılaşır, yürür, fakat ortaya geldiğinde bocalamaya başlar. Masa normalde olması gereken yerde, yani karşıda değildir ve oturacağı sandalyeye ulaşması için halının dışına çıkması gerekmektedir. Kararsız kalıp bir süre sonra kafasında soru işaretleri ile halıdan ayrılır ve alçak sandalyeye oturur. Karşısında, hemen kısa bir mesafede beyaz düz bir duvar vardır. Arkası ise büyük bir boşluktur ve arkasındaki pencereden gelen ışık arkasının sağlam olmadığını ona tüm görüşme boyunca hatırlatır. Hitler’in önü ise açık ve geniştir, arkasını ise duvara dayalıdır. Böyle bir durumda görüşmenin ipleri Hitler’in elinde.
Doğru beden dilinin yanında, beden dilini doğru okuma
Beden dili kullanımı bu konuda uzman olan kişilerin en etkili iletişim araçlarından biri oldu. Beden dilini doğru yönetenler kitleleri etkilemeyi başardı ve kendi düşünceleri doğrultusunda onları ikna etti.