İdlib'de yaşananlar Türkiye'ye olası bir göç dalgasına neden olur mu?
● Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Artık İdlib yavaş yavaş yok oluyor" çıkışı bölgedeki durumun vahametini gösteriyor. ABD ve rejimin İdlib'deki sivil halkı hedef alarak gerçekleştirdiği saldırılar ise bölgedeki insanların Türkiye sınırına doğru hareketini hızlandırıyor.
● Erdoğan'ın İdlib hakkındaki açıklamasını hatırlattığımız Güvenlik ve Terör Uzmanı Coşkun Başbuğ, açıklamanın oradan bir göç korkusundan kaynaklanmadığına işaret ederek, "Yapılan saldırılar İdlib'i yok etmek için yapılıyor. Yoksa Türkiye insan yaşatmaya odaklı bir devlet olarak her türlü göçü karşılar, bağrında besler ve insanlık adına ne yapılması gerekiyorsa yapar." dedi.
● GZT'nin ulaştığı bir diğer isim Emekli Tuğgeneral Fahri Erenel ise bölgeden olası bir göç halinde, Türkiye'nin çok büyük bir tecrübesi olduğuna vurgu yaparak, "Türkiye'nin bu grup içinde sağlık ve acil müdahale gerektirenlerin dışında ülkeye girişe izin vereceğini düşünmüyorum." ifadelerini kullandı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Artık İdlib yavaş yavaş yok oluyor. Halep nasıl yok olduysa, yerle yeksan olduysa aynı şekilde İdlibde böyle bir durumun içinde." dedi.
ABD'nin ve rejimin saldırıları sonucu bölgede yaşayan insanların Türkiye'ye göç etme olasılığı gündemin önemli maddelerinden biri oldu.
15 Ağustos 2019 Mülteciler Derneği'nin kayıtlarına göre halihazırda 3 milyon 649 bin 750 Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye'nin olası bir göçe nasıl tepki vereceğini güvenlik uzmanlarına sorduk.
"Türkiye insan yaşatma odaklı bir devlet"
GZT'nin ulaştığı Güvenlik ve Terör Uzmanı Coşkun Başbuğ, "Sayın Erdoğan'ın burada 'İdlib yok oluyor' vurgulaması oradan gelecek bir göç korkusundan değil. Yapılan saldırılar İdlib'i yok etmek için yapılıyor. Hem coğrafyayı hem insanlığı hedef alan saldırılar. Yoksa elbette Türkiye insan yaşatmaya odaklı bir devlet olarak her türlü göçü karşılar bağrında besler insanlık adına ne yapılması gerekiyorsa yapar." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifadesinin göç dalgasından ziyade, idlib'de ülkelerin, insanların ve yönetenlerin çok farklı hesapları olduğuna dikkati çekmek için söylendiğine işaret eden Başbuğ, "Ateşkes ilanından hemen sonra, henüz 10 saat geçmeden hem rejimin hem ABD'nin yapmış olduğu saldırılarla yüz yüze kaldık." şeklinde konuştu.
"İdlib'i çözerseniz Suriye'deki bütün sorunları çözersiniz"
İdlib'in Suriye'nin denklem noktası olduğunu söyleyen Coşkun Başbuğ sözlerini şöyle sürdürdü:
"İdlib'i çözerseniz Suriye'deki bütün sorunları çözersiniz. İdlib'de sorunlar iyice sarpa sarar çözülemez noktaya gelirse Suriye sürecinde herkes havlu atmış olur. Suriye konusu İdlib'e odaklanmış durumda. Maalesef burada bir askeri müdahale bütün bölgeyi sarar ve kimse önünü alamaz. Askeri müdahale felaket olur. Astana masasını dağıtır bundan dolayı bizim 'askeri müdahaleyi aklınızdan geçirmeyin' tarzında net çıkışlarımız oldu.
"Yeni 'one minute' gelebilir"
Sayın Erdoğan BM ile görüşecek muhtemel bu konuyu orada gündeme getirecek. Birleşmiş Milletler'de (BM) ben yeni bir 'one minute' yaşanabilir diye değerlendiriyorum. Hiçbir Avrupa devleti ve Müslüman devletler dahil bu konuda Türkiye ile yan yana durmuyor. Hepsinin arka planında farklı maksatlar var hepsi farklı planların peşinde. Buna da en çok aynı dine mensup olduğumuz devletler ev sahipliği yapıyor. Dolayısıyla Türkiye bu konuda yalnız."
Türkiye'nin insanı yaşatmaya odaklı bir siyaset izlediğini ve fedakarca bir tutum sergilediğini altını çizen Başbuğ, "Ben Birleşmiş Milletler'de tıpkı 'one minute' olayı gibi bir konuşma bekliyorum. Çünkü biz Cenevre'ye köprü olsun diye Astana'yı teşkil ettik ve Astan sürecini Cenevre'ye taşımak istedik. Ama maalesef ne Astana'da ne Cenevre'de bu çapalara karşılık bir yaklaşım göremedik." ifadelerini kullandı.
"ABD ve rejimin saldırıları manidar"
Ümitlerin azaldığına değinen Coşkun Başbuğ sözlerini şöyle tamamladı:
"Bugün Sayın Erdoğan'ın açıklamasının ardından ABD ve rejimin saldırılarını çok manidar bulunuyorum. ABD'nin saldırısının ardından Rusya'dan bir tepkinin olmaması da dikkat edilmesi gereken başka bir husus. Orada S-400 var ABD'nin saldırılarında devreye girmiyor ama.
"Rusya ve rejimin kirli pazarlıkları var"
İdlib konusunda biz ağır bir sorumluluk aldık ve şuana kadar büyük bir başarıyla buraya getirdik. ABD'nin yaptığı saldırıda 700 kişinin hayatını kaybetmesi bir insanlık dramı. Bizim masada olduğumuz İdlib'de Astana sürecinden bu zamana kadar burada katledilen insan sayısı ise 700. Türkiye burada göğsünü gererek durdurmayı başardı zira burada rejim ve Rusya'nın çok kirli pazarlıkları var. Böyle giderse maalesef göç dalgasının artarak devam edeceğini söyleyebiliriz.
"Sahaya gireceğimizi düşünüyorum"
Burada Türkiye'nin güvenlik koridoru hakkında da ümitleri azaldı. Ancak ben her iki tarafa yani hem İdlib ve hem güvenlik koridoruna Türkiye'nin daha fazla seyirci kalmayıp tıpkı Zeytin dalı ve Fırat Kalkanı gibi birkaç hafta içinde sahaya gireceğini düşünüyorum. Girmemiz de şart, hem ülke hem bölge güvenliği açısından son derece önemli. Bu güvenlik koridorunu oluşturursak İdlib'de sıkışmış insanları burada tansiyonun düşeceği ana kadar barındırabiliriz. Aksi halde sorun uluslararası ve bir insanlık dramı haline dönüşüyor."
Türkiye olası bir göçe nasıl tepki verir?
GZT'nin ulaştığı bir diğer isim Emekli Tuğgeneral Fahri Erenel oldu. Erenel göç konusunda Türkiye'nin çok büyük bir tecrübesi olduğuna işaret ederek, "Hem mevzuat olarak, hem organizasyon olarak, gerek AFAD ve Kızılay olarak bütün bu kurumlar arasında bir koordinasyon var. Silahlık kuvvetler de aynı şekilde bu konuda deneyimli ve eğitimliler." dedi.
- Türkiye'nin hudut hattında aldığı önlemlere de değinen Erenel şöyle konutu:
- "Türkiye'de bunun önlenmesi için önemli yerlere sınır güvenlik sistemleri çekildi. Türkiye zaten idlib konusunda böyle olası bir göçü öngördüğü için sınır ötesinde bunun önlemlerini almaya çalışıyor. Türkiye bu grup içinde sağlık ve acil müdahale gerektirenlerin dışında göçe izin vereceğini değerlendirmiyorum açıkçası. Çünkü bu Türkiye'nin yükünü ciddi bir şekilde artırır. Bunun için alınmış tedbirler var."
Suriye'de Türk bayrağı ve Erdoğan'ın posterinin yakılması
Suriye'de Türk bayrağı ve Erdoğan'ın posterinin yakılması olayı hakkında konuşan Fahri Erenel, "Geçen gün bunun provokasyonu oldu. Türkiye'nin yapmış olduğu bunca desteğe rağmen özellikle sınıra gelenler Türkiye bayrağı yakacak kadar ileri gitti. Bunlar Uluslararası kamuoyunda Türkiye'nin yaptıklarını hiçe sayan davranışlar. Bunların da en büyük destekçisinin ABD'nin CIA desteğiyle yapıldığını düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
ABD'nin saldırısı ne anlama geliyor?
ABD'nin İdlib'e yaptığı saldırıyla bayrak yakılmasının eş anlamlı olduğuna değinen Erenel, saldırıyla Türkiye'ye göçün artırılması, ekonominin daha da zora sokulması özellikle Türk kamuoyunda Suriyelilere yönelik başlamış olan farklı bakış açılarının daha artarak kutuplaşmanın artmasının amaçlandığını söyledi.
Türkiye'nin dikkatinin güvenli bölgeden bu bölgeye kaydırılmasının sağlanması gibi bir takım düşünceler olduğunu değerlendiriyorum" şeklinde konuşan Erenel sözlerini şöyle sürdürdü:
"İstihbarat bilgilerine göre eli silahlı 60 bin terörist olduğu biliniyor bu bölgede. Bunların ülkemize sızmaması son derece önemli. Normal insanları durdurabilirsiniz fakat eli silahlı teröristler hakkında alınacak önlemler de son derece önemli. ABD bunları Türkiye'ye karşı bir çatışmaya da sürükleyebilir. Bu yüzden ciddi bir şekilde Türkiye'nin dikkatini Fırat'ın doğusundan bu bölgeye çekerek zor durumda bırakmaya yönelik ulusal ve uluslararası bir davranış olarak görüyorum."