Hayır diyememek tükenmişlik sendromunu tetikliyor
Mesleki depresyon olarak tanımlanan tükenmişlik sendromunu tetikleyen unsurlardan biri de hayır diyememek.
Ünlülerin hastalığı olarak da bilinen tükenmişlik sendromu, son zamanlarda sıkça gündeme gelmeye başlayan bir konu oldu. Son olarak ünlü oyuncu Burak Özçivit, bu sendroma yakalandığı yönündeki demeciyle çok konuşulmuştu.
Mesleki depresyon olarak tanımlanan tükenmişlik sendromunun belirtilerini, kimlerde daha çok görüldüğünü, nedenlerini ve nasıl engelleneceğini aktaran Beykent Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Filiz Şükrü Gürbüz, bu sendromun depresyondan farklı olduğunu ve hayır demekte güçlük çeken kişilerde görülme sıklığının daha fazla olduğunu söyledi.
Depresyon belirtilerinin benzerinin mesleki anlamda daha fazla görülmesi olarak nitelendirilen tükenmişlik sendromu ile ilgili bilgi paylaşımında bulunan Beykent Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Filiz Şükrü Gürbüz, yoğun stres ortamının ve beklentinin fazla olduğu bir meslek hayatı içerisinde bulunmanın tükenmişlik sendromuna sürüklediğini ifade etti.
Tükenmişlik sendromunun depresyonla büyük ölçüde benzer belirtiler göstermekle birlikte aynı şeyler olmadığını da kaydeden Gürbüz, hayır demekte güçlük çeken ve mükemmeliyetçi kişiliğe sahip olanlarda bu sendromun görülme sıklığının daha yüksek olduğunu belirterek, sendrom ile ilgili merak edilen noktalara değindi.
Tükenmişlik sendromunun belirtileri nelerdir?
Tükenmişlik sendromunun belirtilerini sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Filiz Şükrü Gürbüz, “Yoğun stres ortamı ve beklentinin fazla olduğu bir meslek hayatı içerisinde bulunmak, sendromu tetikleyen durumlardır. Sendromun; kişinin kendisine iyi gelen aktivitelerden uzaklaşması, enerji kaybı, biyolojik dengede bozulma, uyku bozuklukları, iştah bozuklukları, isteksizlik, keyifsizlik ve tahammülsüzlük gibi birçok belirtileri vardır. Bedensel sıkıntılar ve nedeni belli olmayan yaygın kas ağrıları da tükenmişlik sendromunun çok sık görülen belirtilerindendir” diye konuştu.
“Mükemmeliyetçi yapıya sahip olanlarda görülme sıklığı yüksek”
Tükenmişlik sendromunun daha çok kimlerde ortaya çıktığına da değinen Gürbüz, “Depresyon kişiyi her şeyden geri çekerek, içine kapatıyor. Kişinin çalışmasına engel oluyor. Tükenmişlik sendromu ise depresif belirtiler gösteren ancak depresyona girme lüksü olmayan kişilerde görülüyor. Nitekim bu sendromu daha çok yoğun iş temposunda çalışanlarda, yıpratıcı bir iş içerisinde bulunanlarda, depresif semptomları göstermeye tahammül etmeyen iş ve sosyal yaşam içerisinde bulunan kişilerde, hayır demekte güçlük çekenlerde ve mükemmeliyetçi yapıya sahip olanlarda görüyoruz” şeklinde konuştu.
Bu sendromun depresyon ile birçok benzer belirtilerinin olduğunu ancak aynı şeyler olmadığını da belirten Gürbüz, “Tükenmişlik sendromuna yakalanan kişide depresyonda olduğu gibi enerjisizlik, isteksizlik, keyifsizlik ve hayattan zevk almama meydana geliyor. Ancak depresif belirtiler içerisinde bulunan bu kişiler; tamamen iş ve sosyal hayattan kendilerini geri çekemiyor ve çalışmak zorunda hissediyorlar. Bu durum tükenmişlik sendromunu depresyondan ayıran en temel farktır. Bunun yanı sıra depresyonun bir öncesi olarak görülen tükenmişlik sendromu, bir süre sonra depresyona dönüşüyor” ifadelerini kullandı.
Sendroma yakalanmamak için yapılması gerekenler
Sendroma tutulmamak için alınması gereken önlemlere de değinen Gürbüz, şu önerilerde bulundu:
“Hepimizin bir bardağı olduğunu düşünelim. Gündelik stres kaynakları bu bardağı doldurur. Bu bardağın üzerinde bir de delikler vardır. Bize iyi gelen aktiviteler, bu bardağın üzerindeki deliklerdir ve stresi boşaltır. Bu bardağın dolma ve boşalma dengesi sağlandığında kişide psikiyatrik herhangi bir bozukluk geliştirme oranı azalmış olur. Bunun dışında elimizden geldiğince gündelik stres kaynaklarını kontrol etmeliyiz. Bardağımızı boşaltan şeyleri hayatımızda tutmalıyız. Böylece bardağın taşmasına ve tükenmişliğe engel olabiliriz. Bunların yanı sıra spor, bu sendroma karşı en önemli koruyucu aktivitelerden bir tanesidir. Seyahat, sosyal ilişkiler, yakın arkadaş ilişkileri ve duyguların dile döküldüğü ortamlar kişinin yeniden yenilenmesine ve risk faktörlerinin azalmasına vesile olur. Tükenmişlik ortaya çıktıktan sonra ise yapılabilecek şeyler yine aynı şeylerdir. Fakat bir çeşit psikoterapi desteği almakta da fayda var. İyileştirici bir müdahale, kişide bardağı önemli derecede boşaltacak bir kaynak oluşturabilir.“