Hakan Fidan açıkladı: Rusya ve İran nasıl saf dışı kaldı?

​Dışişleri Bakanı Hakan Fidan
​Dışişleri Bakanı Hakan Fidan

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye'nin Suriye konusundaki diplomatik rolüne vurgu yaptı. Bakan Fidan, "Rusya ve İran ile konuşup askeri olarak denkleme girmemelerini söyledik." dedi. Doha'da da görüşme yaptıklarını belirten Bakan Fidan, "Bir noktadan sonra onlar da telefon ettiler ve o akşam Esed gitti" diye konuştu.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, NTV'de gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği bu hafta sonundan (cumartesi) itibaren faaliyete geçecek. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye'nin Şam Büyükelçiliği Geçici Maslahatgüzarı olarak görevlendirilen Burhan Köroğlu ve ekibinin Şam'a doğru yola çıktığını açıkladı.

Suriye'de muhalefetin üstün cesareti ve kararlılığıyla devrik Beşşar Esed rejimine karşı ilerleyen bir harekat yapıldığını belirten Fidan, "Türkiye riskleri görüyordu. Başlatmak istediğimiz süreçlere rejim arkasını döndü. Biz onlara samimi çağrı yapmıştık, şartımız yoktu. Biz buradan minimum can kaybı olması için buranın iki önemli kinetik güç kullanabilecek aktör Rusya ve İran ile odaklı görüşmeler sürdürerek, bunun kansız bir şekilde olmasının yolunu açtık." değerlendirmesinde bulundu.

"Bir noktadan sonra telefon ettiler, o akşam da Esed gitti"

Bakan Fidan "Bu harekat başladığında yapılması gereken en kritik konu, Rusların ve İranlılarla konuşup askeri olarak denkleme girmemeleriydi. Yani Ruslar ve İranlılarla görüşmelerimiz işte yani o bir hafta bunun özeti onlar artık anladılar. İran Dışişleri Bakanı geldi. Sonra Doha'da hem Ruslarla hem İranlılarla bir araya geldik ve bazı konuları konuştuk. Burada her şeyi burada konuşmak istemiyorum. Ama bir noktadan sonra onlar da artık telefon ettiler, o akşam da Esed gitti." açıklamasını yaptı.

Fidan, Heyet Tahrir Şam'ın (HTŞ) önceden hakimiyet altında tuttuğu alanlarda 5 milyon Suriyeliyi yönettiğini dile getirerek, "Sadece İdlib'de 4 milyon Suriyeli kardeşimiz vardı. 4 milyon Suriyeliye geçtiğimiz 5-6 yıl içerisinde belediyecilik hizmetleri, eğitim hizmetleri, temel hizmetler, ulaşım gibi birçok konuda hizmet verme konusunda tecrübeleri oldu." diye konuştu.

"Suriye'nin artık hakim milli bir hükümeti var"

"Suriye'nin artık hakim milli bir hükümeti var. Bunlar gelecekler. YPG tanımazlar bunlar, başka güç de tanımazlar. Kendi toprağını, kendi egemenliğini geri alır." ifadelerini kullanan Fidan, Türkiye'den, Irak'tan, İran'dan ve Avrupa'dan bölgeye giden PKK'lı teröristlerin, petrol çıkartıp kaçakçılarla Kuzey Irak üzerinden dünyaya satmasını ve bundan gelir elde ederek örgüt yönetmesini kimsenin kabul etmeyeceğini kaydetti.

Fidan, Suriyelilerin geri dönüşü konusunda Suriye yönetimine ve halkına güvendiğini vurgulayarak, "Herkes kendi yuvasına dönmek ister muhakkak. Oradaki şartlar iyileştikçe, burada bir devamlılık olduğu duygusu oluştukça ben geri dönüşlerin tabii ki artacağına inanıyorum." dedi.

Fidan, İsrail'in, Suriye'deki yeni yönetimin elindeki imkan ve kabiliyetleri yok etmek için bir strateji geliştirdiğini paylaşarak, "Bence bu strateji çok tehlikeli. Bu strateji büyük bir provokasyona yol açabilir. Bunu göz ardı ediyorlar. Her şey bu kadar güllük gülistanlık gitmeyebilir. Onun için kendilerine haber yolladık. Artık provokasyondan vazgeçin, Suriye yönetiminin kontrolü altında bulunan yerleri bombalamaktan vazgeçin." diye konuştu.

Suriye'de iç savaşın 2011'de başladığını hatırlatan Fidan, Suriye halkının yanlış yönetimden kaynaklanan eksikliği ve baskıyı protesto ettiğini, ardından da iç savaşın başladığını söyledi.

Fidan, iç savaşın Türkiye'nin yanı başında olduğu için, terörizme ve diğer karşıtlıklara karşı bir refleks geliştirmesi gerektiğini belirterek, "Devletimiz krizin başından beri bütün organlarıyla bu krizi çok yakından takip etti." dedi.

"Suriye'yi düşünmediğim hiçbir mesai günüm, başka normal günüm de olmadı." diyen Fidan, bu konunun her zaman Türkiye'nin gündeminde olduğunun altını çizdi.

Fidan, Suriye konusunun çok katmanlı olduğunu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bu konunun her zaman arkasında durduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Biz de profesyonel bütün metotları geliştirerek bu krizi hem uluslararası ortaklarımızla, hem yerel ortaklarımızla yürütmeye çalıştık. Biz bir sorunla karşılaştığımız zaman, bizim niyetimiz ve politikamız belliydi. Biz sorundan önce de Suriye halkının iyiliğini istiyorduk."

Fidan, zaman zaman karamsar noktaya gelindiği anlar olduğunu kaydederek, Halep'in düşmesi ve bir takım kuşatmaların yaşanması gibi dönemlerde çok kritik stratejik kararlar alınması gerektiğinin altını çizdi.

Bu süreçte terörle mücadelede atılan adımlara değinen Fidan, yapılan operasyonları anlattı ve aynı zamanda Türkiye'nin Rusya, ABD ve İran gibi aktörlerle de bir ilişki tarzı geliştirdiğine dikkati çekti.

Suriye Milli Ordusu

Suriye Milli Ordusu'nun kurulduğu döneme değinen Fidan, Suriye halkının krizin ilk başladığı andan itibaren kendini örgütlemeye başladığını ve Özgür Suriye Ordusu'nu kurduğunu hatırlattı.

Fidan, 2016'ya kadar Özgür Suriye Ordusunun faaliyetlerin sürdürdüğünü hatırlatarak, Astana süreci başladıktan sonra Suriye'nin Dostları Platformu'nun her zaman Suriye muhalefetinin yanında olduğunu kaydetti.

Ancak bir müddet sonra, ABD'nin fikir değiştirmesiyle hem bölgedeki hem de Avrupa'daki bazı aktörlerin alandaki stratejilerini değiştirdiğini söyleyen Fidan, "Stratejiyi, muhalefetin aktif desteklenmesinden DEAŞ'la mücadeleye kaydırdılar. Bu daha sonra onlar için inanılmaz derecede jeo-stratejik problemler çıkardı. Başka yerde de etkilerini gördüler." diye konuştu.

Fidan, "O zamanda söylemiştik, 'Siz burada bu adımı atarsanız Ruslar bunu okur ve başka yerde başka adım atarlar, kurtulamazsınız bundan.' Ama dar görüşlülük zaten çaresi olan bir hastalık değil. Maalesef dinlemediler ve başka bir yerde başka daha büyük bir problemle şu anda baş başalar." ifadelerini kullandı.

O dönemde Özgür Suriye Ordusu'nun, Suriye Milli Ordusu'na dönüştürüldüğünü söyleyen Fidan, Türkiye'nin Suriye halkının yanında olduğunu açıkladığını anımsattı.

Fidan, Türkiye için önemli hususlar olduğunu vurgulayarak, "Biz Suriye'deki savaştan dolayı milyonlarca insanın evini terk etmesinden dolayı ev sahipliği yaptık. Bu sayı da artabilirdi, Suriye Milli Ordusu'nun dost unsurlarının hakimiyeti altında kalan bölgelerde 5 milyon Suriyeli kardeşimiz yaşıyordu." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'de o dönem Suriye muhalefetiyle ilişkilerin Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından yürütüldüğüne işaret eden Fidan, şunları kaydetti:

"Bunu Türkiye'nin içindeki emperyal hizmetçiler biliyordu, FETÖ. Uluslararası çevreleri memnun etme adına bunu yaptılar. Biliyorsunuz MİT tırlarını, muhalefete, Türkmenlere yardım götüren MİT tırlarını DEAŞ'a silah götürülüyor propagandası adı altında Batı'ya bunu servis etmeyi, bu şekilde Batı'dan ve uluslararası kamuoyundan kendine destek alıp, Türkiye'deki iktidarı korsan bir şekilde ele geçirme operasyonuna bunu alet etmeye çalıştılar. Bunun içerisinde maalesef Jandarma Komutanlığı içerisindeki FETÖ'cü teröristler rol aldılar."

Bakan Fidan, Suriye meselesinin sadece Suriye sahasında değil Türkiye'nin içinde de fiili ve siyasi mücadelesinin verildiği bir konu olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Esed'e çağrıları

Esed rejiminin bitmek ve tükenmek üzere olduğunun daha önce Türkiye tarafından görüldüğünü kaydeden Fidan, Türkiye'nin niyetinin, Suriye'de, Suriye halkını mutlu eden, birliğini, bütünlüğünü güvenliğini sağlayan bir Suriye'nin ortaya çıkması olduğunu hatırlattı.

Fidan, Rusya ve İran ile yürütülen süreçte bunun defalarca dile getirildiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da bu sorunun çözülmesi için bir el uzattığını hatırlattı.

Rejimin kendi eksikliklerini görecek durumda olmadığını ve yüksek bir savaş psikolojisi içinde olduğunu söyleyen Fidan, "Savaşın olmadığı, çatışmanın olmadığı bir ortamda, 2016'dan sonraki süreçten bahsediyorum. Rejim, iç savaş dönemindeki o adrenalin olmayınca kendi eksikliklerini gördü. Bu aslında bir fırsattı, bunu gidermek için de çalışabilirdi." dedi.

Fidan, rejimin kendi halkını düşman olarak gördüğü için Türkiye ile diyaloğa girmediğini, rejimin karar alma noktasında da yalnız olmadığının da altını çizdi.

Esed rejimi, son anda Rusya ve İran'dan destek alamadı

Fidan, Suriye'de muhalefetin Halep'e neredeyse silah atılmadan girdiğini belirterek, bunun rejimin çok zayıf olmasından kaynaklandığını söyledi.

Fidan, Astana süreci hakkında "Bu harekat başladığında işte bu tam da bu anlattığım sebeplerden dolayı yapılması gereken en kritik konu Rusların da İranlılarla konuşup askeri olarak denkleme girmemeleriydi." dedi.

Muhaliflerin, Suriye'de yönetime gelme sürecinin kısa sürede sonuçlanmasının sebebinin arka planda yapılan konuşmalar ve Esed rejiminin destek alamaması olduğuna dikkati çeken Fidan, Rusların ve İranlıların "hem üstüne yatırım yaptıkları adamın yatırım yapılacak bir adam olmadığını, hem de bölgedeki şartların artık eski şartlar olmadığını" anladıklarını belirtti.

Fidan, Suriye'de bütünlüğün sağlanmasının "öncelikli" olduğunu vurgulayarak, "Yeni dönemdeki hedefimiz, uluslararası toplumu ve bölgesel aktörleri, Suriye halkına, Şam'da yeni kurulan yönetime destek vermeye, sahip çıkmaya ikna edip, onlarla beraber Suriye'de istikrarı tekrar getirmek." ifadesini kullandı.

Fidan, Suriye'nin bir yeni güç ve nüfuz mücadelesi alanına dönüşmemesi için Türkiye'nin oldukça duyarlı davrandığını belirtti.

Fidan'dan bölge ülkelerine "Suriye" çağrısı

Fidan, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) konusundaki bazı endişeleri son derece normal karşıladığını belirterek, bu endişelerin giderilmesi gerektiğini söyledi.

Bu endişelerin giderilmesi için harekat başladığında Halep düştükten sonra bütün Arap ülkelerinin dışişleri bakanlarıyla ayrı ayrı görüştüğünün altını çizen Fidan, dünyanın bu konuda Türkiye'nin belirttiği parametreleri kabul etmiş durumda olduğunu kaydetti.

Fidan, Suriye'de terörizmin olmadığı, terör örgütü PKK/YPG ve DEAŞ'ın destek bulmadığı, azınlıkların kötü muamele görmediği, temel ihtiyaçlarını karşıladığı, kitle imha silahlarıyla "kimsenin işinin olmadığı", bölge ülkelerine tehdit üretmeyen ve aynı zamanda ülkenin birliğini bütünlüğünü beraberliğini sağlandığı kuşatıcı bir hükümet olan bir yapı istendiğine dikkati çekti.

Endişeleri gidermek için "bu endişeleri" Şam'daki yönetime ilettiklerini belirten Fidan, onlardan gerekli tavrı ve adımları atmasını beklediğini söyledi.

Bazı ülkelerde endişelerin devam ettiğini belirten Fidan, bölge ülkelerine, "Suriye meselesini diğer konulardan farklı olarak gelin beraber sahiplenelim ve yapıcı bir şekilde, iyi bir şekilde, mutlu bir sonla sonlandıralım, bütün ülkelerin burada ortak bir çabası olsun." çağrısı yaptıklarını söyledi.

Bakan Fidan, Rusya'nın Suriye'deki alana yayılmış bulunan bütün unsurlarını çektiklerini, alandan üstlere çekildiklerini belirterek, "Bundan sonra yani belli ekipmanları ve malzemeleri hava yoluyla muhtemelen taşıyacaklar Rusya'ya ama daha sonra olayın nasıl gelişeceğini yakın ve orta vadede onu aslında üzerinde çalışılan bir konu, takip edeceğiz kaçarı yok." dedi.

İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırılarına değinen Fidan, Esed rejiminin elindeki askeri kabiliyetlerin İsrail'e karşı hiçbir zaman kullanılmadığını hatırlattı.

ABD'nin PYD/YPG ilişkisi

Fidan, Türkiye'nin terör örgütü PYD/YPG konusunda ABD ile başından beri son derece taban tabana zıt iki pozisyonda olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:

"Burası bizim milli güvenliğimizle ilgili yaşamsal varoluşsal bir konu yani biz bu konuyu mümkün olan en yüksek ciddiyetle ele almış bir ülkeyiz. Bunun hem sahadaki operasyonel araçlarını hem masadaki diplomatik araçlarını da her türlü ciddiyette kullandık şimdi bizim pozisyonumuz hala aynı, hiç değişmedi."

Fidan, Suriyeli muhaliflerin yıllardır rejime karşı savaştıklarını, inanılmaz zulümlere ve kayıplara maruz kaldıklarını belirterek, "Şimdi vatanlarını tekrar alıyorlar bunlar. Tabii ki ülkenin bütünlüğünü sağlama yolunda adım atacaklar. Bundan sonra olacak olan şu; Şam'daki yönetimin kendi milli bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü sağlamak için atacağı adımlar neticesinde YPG'nin artık çok bir zemin bulamayacağını düşünüyoruz." diye konuştu.

Türkiye'nin YPG konusundaki stratejisi

Fidan, Türkiye'nin terör örgütü PKK/YPG ile ilgili stratejisine ilişkin şunları kaydetti:

"YPG'nin elimine edilmesi, ortadan kaldırılması bizim stratejik hedefimiz. Yani ya bunlar kendi kendilerini feshederler ya feshedilirler yani yok olurlar. Tabii belli parametreler var o parametreleri belki ifade etmek faydalı olur diye düşünüyorum. Birincisi ifade ettiğim gibi yani biz her ne kadar imkan ve kabiliyetlerimiz buna müsait olsa da ilk etapta Suriye'deki kardeşlerimizin kendi toprak bütünlüğünü, milli bütünlüğünü sağlamayla ilgili atacağı adımlarla bu tehdidi bertaraf etmesine yönelik adımları bekleyeceğiz. Diğer taraftan yani burada özellikle YPG elimine edilirken bölgenin kadim şehirlerinde yaşayan kadim orada yüzyıllardır Kürtlere bir zarar gelmemesi lazım çünkü YPG'nin Araplara yaptığı, Kürtlere yaptığı zulüm her zaman için ortada. Onları baskı ile el altında tutuyor."

Fidan, birinci aşamada bir an önce YPG/PKK'nın içerisinde bulunan Suriye'deki Suriyeli olmayan uluslararası terörist savaşçı statüsündeki unsurların ülkeyi terk etmesi gerektiğini vurguladı.

İkinci aşamada YPG'nin bütün komuta kademesinin, Suriyeli olanların da ülkeyi terk etmesi gerektiğini vurgulayan Fidan, daha sonra PKK'lı olmayan kadroların yeni yönetimle bir anlayış birliği içerisinde silahlarını bırakarak, normal hayatlarına dönerek Suriye içerisinde hayatlarına devam etmeleri gerektiğini dile getirdi.

Suriye'deki DEAŞ kampları

Batılıların, terör örgütü YPG/PKK'ya gardiyanlık rolü verdiklerini belirten Fidan, Avrupalı devletlerin kendi DEAŞ'lılarını alıp götürmeleri gerektiğini vurguladı.

Fidan, DEAŞ'lı tutuklular üzerinden PKK'nın Avrupalılara şantaj yaptığını ve Amerikalılar ile Avrupalıların bu şantajı yediğini belirterek, "Şantaja maruz kalan ülkelerin PKK'ya tepki göstermesi gerekirken, Türkiye'ye dönüp 'Ya buralara harekat yapmayın, onu yapmayın, bunu yapmayın.' diyorlar. DEAŞ'la mücadele dedikleri aslında DEAŞ tutuklularına yapılan gardiyanlık işi." dedi.

Suriye'de artık bağımsız milli bir aktörün olduğunu belirten Fidan, bu aktörün YPG'yi tanımayacağını vurguladı.

Fidan, Suriyelilerin geri dönüşüne ilişkin ise şunları söyledi:

"Burada hem Suriyeli kardeşlerimizin hem de Suriye'deki yönetimin sağduyusuna güveniyorum açıkçası. Herkes kendi yuvasına, ait olduğu yere dönmek ister muhakkak. Oradaki şartlar iyileştikçe, burada bir devamlılık olduğu duygusu oluştukça ben geri dönüşlerin artacağına inanıyorum. Türkiye'de bir düzen oluşturmuş olan Suriyeli kardeşlerimizin bu düzeni aniden değil de aşamalı olarak tekrar değiştirip Suriye'de başka bir hayat kurma yolunda adım atacaklarını düşünüyorum."

Fidan, Ürdün'de Suriye gündemiyle gerçekleştirilecek toplantıya Suriye'nin komşu ülkeleri, bölge ülkeleri ve Avrupa Birliği ile ABD'nin de katılacağını hatırlatarak, Suriye'deki yeni yönetim ve durumun görüşüleceğini dile getirdi.

Fidan-Blinken görüşmesi

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşmesine de değinen Fidan, Blinken'la Gazze'deki ateşkesin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini konuştuğunu söyledi.

Fidan, Trump'ın iktidarı döneminde Filistin meselesinde birkaç senaryonun olabileceğini belirterek, şunları kaydetti:

"Olumlu bir senaryo da olabilir, ateşkesin olduğu nispeten insani şartlarını iyileştirmeye başladığı bir senaryo mümkün olabilir veya İsrail yayılmacılığının daha da yaygınlaştığı, Batı Şeria'yı da içine alan bir operasyonun başlatılma ihtimali de var. Netanyahu, Trump yönetiminden almak istediği sinyali ve desteği alırsa yayılmacılığının maksimumunu yapmak istediğine dair emareler var. Lübnan'daki şu andaki ateşkesin neticelerini bekliyoruz. Her ne kadar 60 günlük bir ateşkes ilan edilmiş olsa da zaman zaman İsrail'in bu ateşkesi ihlal ettiğini de görüyoruz ve bu ateşkes 60 günden sonra da devam edecek mi ona bakacağız."

Fidan, Gazze'de her şeye rağmen "umudun" olması gerektiğini aktardı.

Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >