GZT mahkeme salonunda: 'Yenidoğan çetesi' bugün hesap veriyor
İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan 'Yenidoğan çetesi' yöneticileri ve üyeleri bugün hakim karşısına çıktı. GZT Saha Editörü Ümmü Gülsüm mahkeme salonundan aktarıyor.
İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi hakkında yürütülen soruşturma tamamlanarak fezleke hazırlanmıştı.
Fezleke değerlendirme yapılması için Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmişti. İddianame Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanarak Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmişti.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianame kapsamında bugün 22’si tutuklu toplam 47 sanık yargılanıyor. Sanıklar 5 gün sürecek şekilde yargılanmaya başlandı.
- Bakırköy Adliyesi'nde 450 kişilik mahkeme salonu doldu. Sanıklar, sanıkların avukatları, müdahil avukatlar ve çetenin mağdur ettiği aileler duruşma salonuna alındı.
- Duruşmayı takip etmek için bekleyen basın mensupları içeri alındı. Salonda çoğu kişinin ayakta kaldığı biliniyor.
- Hakim, bir avukatın salondan çıkarılmasını istedi. Polisler avukatın koluna girmeye çalışınca avukat daha da sinirlenerek sesini yükseltti. Avukatın çıkarılmasına salondan tepki geldi. Mahkeme başkanı usulsüzlükle suçlandı.
Mahkeme başkanı uyardı "İzinsiz konuşulmayacak"
Mahkeme Başkanı: 500 tane insan var, herkes konuşacaksa mahkeme neden yargılama yapıyor. Dosyamda alabildiğim herkesi içeriye aldım. Bu şekilde olmaz. O zaman bir dava açılsın, 5 bin kişi katılma talebinde bulunsun. Seyirci bölümünü bir kez daha uyarıyorum. İzinsiz konuşulmayacak.
Ayrıca sanıkların avukatları konuyla ilgili olarak,
"Bu dosya medyada gösteri haline geldi. Gizlilik nerde kaldı?" şeklinde gerginliğe yol açan söylemlerde bulundu.
Çete Lideri Sarı: Aylık gelirim 400 bin lira
Peruksuz ve gözlüksüz bir şekilde salonda yerini alan Yenidoğan çetesi lideri Fırat Sarı, aylık gelirinin 400 bin lira olduğunu söyledi.
"Bebeğim sağlam doğmuştu, yoğun bakımda bebeğime engelli dediler"
Mağdur ailelerin de konuştuğu salonda bir baba,
"Bebeğim sağlam doğmuştu ama doktorlar 'İki gün yoğun bakıma almamız gerekiyor' dedi. Hastanede hiç doktor yoktu ve yoğun bakımda bebeğime ağır engelli dediler. Ben mağdurum ve davada yer almalıyım" şeklinde konuştu.
Tutuklu sanık Taşçı: SGK'dan daha fazla para almak için entübe yazıyorduk
Bakırköy Adliyesi, 21. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nda görülen ilk duruşmada hemşire olarak görev yapan Hakan Doğukan Taşçı savunma yapmaya başladı.
Hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini belirten Taşçı, "Hasta 3 günlük entübe ise SGK daha fazla para öder. O yüzden SGK'dan para almak için daha fazla entübe yazıyorduk. " dedi.
"Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum
Sanık Hemşire Hakan Doğukan Taşçı savunmasında, "Savunmamı yapacağım. Öncelikle tutuklandıktan sonra kendimi bizzat yaptığım bir iki işlemi söyledim, kabul ettim. Soruşturmanın başından itibaren tüm dürüstlüğümle cevap verdim. Doktor istemi olmadan ilaç istediğim yönündeki iddia doğru değil, talepleri de kabul etmiyorum. Sağlık meslek lisesi mezunuyum ve 10 yıldır yenidoğan bebek ünitesinde çalışıyorum. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum. Birinci hastanesine başladım. 5-6 ay orada çalıştım sonra Florya Hastanesinde başladım sonra tutuklama oldu. Diğer sanıklardan, hepimiz sağlık sektöründe olduğumuz için çoğumuz birbirimizi tanıyoruz. Whatsapp grubu bile var sağlıkla ilgili. Can Polat yıldırımı Reyap Hastanesinden tanıyorum. Ceylan Çetin'i tanımıyorum. Deniz Korkmaz’ı tanıyorum kendisi arkadaşım olur. Fırat Sarı'yı Reyap Hastanesinden tanıyorum. Evrak üzerinde daha fazla para alınmak için oynamalar yapılıyor. Her sene bu hastaneler denetleniyor. Benim bir kuruş fazla para kazandığım yoktur. Yoğun bakımda gece bilakis doktor durmuyor. Acil müdahale olması gerektiğinde biz müdahale ediyoruz. Etmediğimiz zaman da 'Sen nasıl müdahale etmezsin' diyerek suçlamalar var dosyada" ifadelerini kullandı.
"Fırat Sarı komisyonları kendisi alıyor"
Taşçı, "Her hastane sahibi para kazanmak ister. 20 hastadan bahsettikleri, daha fazla para kazanmak istedikleri için Fırat Sarı'dan bahsediyorlar. Sevkiyatı yapılan bebek, sevkiyatı doktor Sarı'nın yaptığını biliyorum.
Yoğun bakımdan birimim gelene kadar kayıt açılmayacağını söyledim. Aileden fazla para alınma muhabbeti oldu. Fırat Sarı aileye, total fiyat 30 bin TL demiş hastaneye 20 bin lira ödüyor komisyonu Sarı, kendisine alıyor. Olay duyulduğunda Fırat Sarı, 'Olay üzerime kalmasın, hastane yönetimi duymasın' şeklinde talimat verdi. 'Ölürse başımıza sıkıntı olacak' mesajlaşmalarına karşı şunu söylemek isterim, gelen hasta bebek yabancı uyrukluydu ve doğuştan kalp rahatsızlığı vardı. Bu nedenle, hastanın sevk edilmezse öleceğini belirttim. Mesajlaşmada bu durumdan bahsediyordum. Denetim sırasında kimseden emir ve bir talimat almadım. Orada arkadaşımla sohbet ediyordum olay bu şekilde" dedi.
"İlaçlar dolapta birikiyor, hastaya verilmiyordu"
Taşçı savunmasında "Buradan kafamıza göre bir hasta listesi belirledik, 'Bu çocuk nasıl birşey' mesajı üzerine, basamak listesi hasta şablonu ve kötü hasta şablonu var bizden yazılı istemiyorlardı bunlar gerçeğe aykırıydı. Biz sadece çarşaf liste yapıyorduk. SGK'ya bildirmiyorduk.
Hasta 5 günlük entübeyken 10 günlük gösterilmiş. Hasta 3 günlük entübe ise SGK daha fazla para öder. O yüzden SGK’dan para almak için daha fazla entübe yazıyorduk. Bebeklerin kullandığı bir ilaç. Akciğer gelişimi sağlamak için kullanması gerekiyor. Bu ilaçların fazlalığı oluyordu. Bu ilaçları hastaya vermemek gibi birşey olmuyordu. Bu ilaçlar için SGK 9 bin 500 lira ödeme yapıyor. Toplu alınca daha fazla para kazanıyor hastane. Bu ilaçlar dolapta birikiyordu, hastaya verilmiyordu. İlaçların çöpe gideceğine satılması konusunda Fırat Sarı ile konuştuk. Hasan, hastaneden paraları topluyordu biz de satışları yapıyorduk. Reyap Hastanesi, TRG Hastanesinden alındığını söyleyebilirim ama özellikle şu kişiden alınıyordu diyemem. SGK’yı dolandırmak gibi bir amacım yok" cümlelerini de kullandı.Şablonlar varsa ben hemşireye sadece çarşaf listesi yazarım. Aile, doktor ya da muhatap bulamayınca, aileye kendimizi doktor olarak tanıtıyorduk bilgi veriyorduk." ifadelerine yer verdi.
Borç yüzünden ölen bebeğin naaşını vermemişler!
Mahkeme başkanının '14 hastam var. Biraz hasta mı beklesek diye konuşmuşsun' sözü üzerine, Taşçı, “Bekleyen kişi ben değilim. Birim sorumlusu olduğum için söylüyorum. Yoğun bakıma bir hasta geldiğinde, aileye doktor olmadan bilgi veriyordum. Aile de bana doktor diye hitap ediyordu. Ben de doktor değilim demiyordum. Türkmen hastaydı. 500 bin lira ameliyat parası vardı. Aile, para olmadığı için ameliyatı kabul etmedi. Bir hafta yaşardı, ama şans eseri 1 haftadan fazla yaşadı. Hastanın kullandığı ilaçlar ve hastane yönetimiyle Fırat Sarı, ‘Bu çocuk zaten ölecek, bu kadar ilaç kullanmaya ne gerek var?’ dedi. Ancak 44 gün yaşadı. Çocuk öldükten sonra, çocuğun babaannesi aradı, ‘Bebeğin naaşını vermediler’ dedi. İçeride ödeme olduğunu, ödenmedikçe naaşını vermeyeceklerini söylediler. Ben de şok oldum, hastane yönetimiyle konuştum ve onlara yardımcı oldum. Çocuğun naaşını verdiler." dedi.
"Yoğun bakımlar ne kadar doluysa o kadar para kazanıyorlar"
“Ben ilaçları satıp sanık Hasan Basri’ye parasını verirdim. Fırat Sarı böyle talimat vermişti çünkü. Bu bebeklerin kullanması gereken bir ilaç. Sigortası varsa SGK karşılıyor. Bu ürün zaten zayi oluyordu, çöpe gidiyordu. İhtiyacı olan hastaya vermeme durumu söz konusu değil. Çok ufak da komisyon alıyorduk, 600 lira.
Doktor yerinde olmadığında acil durumlarda bebeklere işlem yaptığım oluyordu. Gıyasettin Mert ile çok tartışıyordum. Ben ambulans şoförü Gıyasettin Mert’i şikayet ettim zaten. Şafak Hastanesi’nde sürekli ihmali ölen hastalardan da bahsettim şikayetimde ama elimde çok fazla kanıt yoktu. Yoğun bakımlar ne kadar çok doluysa o kadar para kazanıyorlar. Bunun için de çaba sarf ediyorlar. Usulsüz sevkiyatlar yapıyorlar mesela. Hasta kabulü konusunda basit bir hastaysa Fırat Sarı’ya danışıp, kendimin kabul ettiği de oluyordu. Burada eksiklik doktorun olmamasından kaynaklanıyor. Doktor yoksa ve hastaya müdahale edilemeyecekse çocuk zaten ölecek. Ben buna göz yumamadığım için müdahale ediyordum” dedi.
İddianamede neler vardı?
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi.
İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK’dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı.
İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK’ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK’dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı.
Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi.
İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına kârlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi.
Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi.
Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki Yenidoğan Suç Örgütü’nün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeni ile aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcıları ile verildiği bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi.
İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçekle bağdaşmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı.
Şablon değerler hazırlayıp tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre kategorize etmişler
Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin "kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri" gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi.
Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu iddianamede kaydedildi.
Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. Düzey olmamasına rağmen 3. Düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı. İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, Yenidoğan Suç Örgütü’nün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde "TPN tüketimini azaltın" şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı.
İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘nitelikli dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve 11 kez ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in ise ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi’, ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi.
İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.
Hakan Doğukan Taşçı’nın ve avukatının savunmasının ardından mahkeme, duruşmanın ilk celsesinin ikinci oturumunun yarın devam etmesine karar verdi. Duruşma yarın saat 10.00’da devam edecek.