Gündelik konuşma dilimize renk katmak için kullanabileceğimiz kelimeler
Doğru bildiğimiz yanlışlar, yanlış bildiğimiz doğrular ve bilmediklerimiz... Okuyunca şaşıracağınız bazı kelime ve kelime öbeklerinin anlamlarını sizler için derledik.
İşte o kelimeler;
Kerîme: Kız çocuğu. Osmanlıda kız evladı için kullanılırdı. Kerîm, cömert ve asil gibi anlamlara geliyorsa da burada kıymetli mânâsındadır. pic.twitter.com/KpuNjnY6TU
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 2 Eylül 2017
Ok kandili: Menzil oklarının bozulmadan taşınabilmesi için yapılmış mahfaza. Tîrdân, kubur da denir. Resimdeki gibidir. pic.twitter.com/xVVhHCZM1J
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 4 Eylül 2017
Alaylı: Vaktiyle Osmanlıda askerî okul bitirmeyip neferlikten yetişen askerler için kullanılan bir tabirdi.
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 4 Eylül 2017
Vekîlharc: Doğrusu "vekîl-i harc" dır. Eskiden konaklarda ve paşa kapısı gibi büyük evlerde her türlü harcamayı bu kişi yapardı. pic.twitter.com/2pDWvLf0xN
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 4 Eylül 2017
Bânû: Farsça "asil kadın" demektir. İran hükümdar hanımlarından bazıları "şahbanu" şeklinde bu sıfatı kullanmışlardır.
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 4 Eylül 2017
Dersaadet: Aslı der-i saâdet olan kelime "mutluluk, saadet kapısı" demektir. Osmanlıda İstanbul için kullanılmıştır.
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 6 Eylül 2017
Cüdâ: Farsça olup "ayrı düşmüş, uzak kalmış" demektir.
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 7 Eylül 2017
"Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ."
Bugün kullandığınız endişe de Farsça düşünmek fiili "endîşîden"den. Endişe, kaygılı düşünce.
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 7 Eylül 2017
Kın: Kılıçların konduğu koruma kılıfı. 16. yy'dan kalma mükemmel işlemeli kılıç ve kını görülmekte. pic.twitter.com/rPc8c9R28S
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 7 Eylül 2017
Şam Kılıcı: Çelik ve kılıçlarıyla ünlü kılıç çeşidi. Bunlara Dımeşkî de denirdi. Resimde 17.yy’dan kalma Şam işi kılıç görülmektedir. pic.twitter.com/PBPhGKKQzk
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 7 Eylül 2017
Balçak: Kılıçta tutma yeri (kabza) ile çelik arasında kalan kavisli kısım. Balçak ile hem kılıç rahat tutulur hem de el darbelerden korunur. pic.twitter.com/HxiPD0xvgz
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 7 Eylül 2017
Payanda: Yapının ayakta durması için eklenen destek, dayanak. Farsça "ayakta duran" anlamındaki "pâyende"den. Şekilde Ayasofya payandaları. pic.twitter.com/V1gM4q1mP4
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 7 Eylül 2017
Urug: Göktürklerde aileler birliği anlamına gelir. Uruglar da bir araya gelerek "bod" yani boy ve kabileleri oluştururlardı. pic.twitter.com/Cuogp9NfxS
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 11 Eylül 2017
Palavra ve Palavra sıkmak: Eskiden kalyonların güvertenin alt kısmındaki yere palavra denirdi. Burada palavra topları da yer alırdı. pic.twitter.com/vdsQzPBaaZ
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 27 Ağustos 2017
Deveci: Yeniçerilerde develerle ilgilenen ortalara ve buradaki memur askerlere denilmekteydi.
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 16 Eylül 2017
Üsküdar Meydanı'nda bir deve görülmektedir. pic.twitter.com/XNU38WkxZx
Börk: Daha çok keçeden yapılmış ve yeniçerilerle özdeşleşmiş asker başlığı. Ahi teşkilatından alınmıştır. Orhan Gazi'den itibaren vardı. pic.twitter.com/8Xl2Ra8oT5
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 16 Eylül 2017
Sur: Yüksek duvar. İstanbul surları bilinir ama bir zamanlar Galata Kulesi'nin etrafında da surlar vardı. Bugüne tek tük kalıntıları kaldı. pic.twitter.com/Q0FJtqvpBi
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 19 Eylül 2017
Hattat sandığı: Güzel yazı (hüsn-i hatt) üzerine çalışan hattatların kağıt, divit, hokka gibi malzemelerini koydukları husûsî çanta. pic.twitter.com/UvSjeGsHPt
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 25 Eylül 2017
Martaval okumak: Hıdrellez sabahı mâni küpünden çekilerek okunan mânilere denirdi. Artık argoda palavra, yalan söz için kullanılır olmuştur.
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 3 Ekim 2017
Nakkāre: Mehterde kullanılan vurmalı sazlardan. Kösten farkı, kucakta taşınması ve küçük oluşudur. İki çubuk bagetine de "zahme" denirdi. pic.twitter.com/HRKH2cGZJg
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 9 Ekim 2017
Zevrak-ı şerîf: Padişah kayığı. Zevrak, küçük kayık demekse de bu haliyle zaman içinde saltanat kayığına isim olmuştur. pic.twitter.com/OPXRpUhkdP
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 13 Ekim 2017
Namzed olmak: Farsça "aday" demektir. Osmanlıda namzed, daha çok evliliğe uygun kişi için kullanılırdı. Bilhassa saraya damat anlamında.
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 15 Ekim 2017
Eğirmek: Yün veya pamuğu iğ yardımıyla ipliğe çevirmek. Onun için "İnce eleyip sık dokumak" deyimi yanlış telaffuz ediliyor. "İnce eğirip". pic.twitter.com/MSLqvTii5n
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 17 Ekim 2017
Cân: Farsça bir kelime olup aslında "ruh" demektir. Yûnus Emre'nin şu mısra'ında olduğu gibi:
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 19 Ekim 2017
"Ölür ise ten ölür, cânlar ölesi değil!"
Keleci: Eski Türkçe "güzel söz" demektir. Yunus'tan:
— Tarih Lügati (@tarihlugati) 29 Ekim 2017
Keleci bilen kişinin
Yüzünü ağ ede bir söz
Sözü pişirip diyenin
İşini sağ ede bir söz