Erdoğan: Türkiye, Rusya ve İran, Astana süreciyle belirli bir mesafe kat ettik
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, Rusya ve İran, Astana süreciyle belirli bir mesafe kat ettik. Bu süreçte ABD ve koalisyon ortaklarının ne yaptıklarına, ne yapacaklarına da bakmak gerekiyor. Bir yanda çözüme yönelik belirli adımlar atılırken, diğer yanda ise ABD’nin Suriye’ye neredeyse 4 bin TIR zırhlı, tank, top, ağır silahlar soktuğunu görüyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Suriye’de silahların sustuğu ve savaşın resmen sona erdiğinin açıklanması size göre daha ne kadar zaman alacak?” sorusuna, “Böyle bir süreçte, tarih belirlemek, “Bu iş şu kadar zamanda olur” demek mümkün değil. Türkiye, Rusya ve İran, Astana süreciyle belirli bir mesafe kat ettik. Bu süreçte ABD ve koalisyon ortaklarının ne yaptıklarına, ne yapacaklarına da bakmak gerekiyor. Bir yanda çözüme yönelik belirli adımlar atılırken, diğer yanda ise ABD’nin Suriye’ye neredeyse 4 bin TIR zırhlı, tank, top, ağır silahlar soktuğunu görüyoruz. Bunlar PYD-YPG’ye parayla getirilen silahlar da değil. ABD ve koalisyon güçleri, silahlarla birlikte bunlara eleman da veriyor. En son, gazetelerden birinde okuduğum veya sabah haberlerinde televizyonlarda izlediğim kadarıyla, PYD-YPG’ye 120 kadar zırhlı Hummer cip vermişler. Bunların Afrin taraflarına gönderildiğinden bahsediliyor.
Bu yapılanları anlamak mümkün değil. Bu arada, Trump ile belki bir telefon görüşmesi yapabilirim. Gerçi geçenlerde Putin, Trump ile bu konuları ele aldıkları bir telefon görüşmesi yaptı. Ama bizim de ayrıca görüşmemiz iyi olabilir. Kanaatleri nedir? Ne yapmak istiyorlar? Kendilerinden dinleyelim.” diyerek yanıt verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’nın Soçi kentindeki zirveden dönerken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Erdoğan, gazetecilerin "Terörle mücadelede Ankara-Şam arasında daha yakın bir temas, ortak çalışma ihtimali düşünülebilir mi?" sorusuna "Siyasetin kapıları, son ana kadar her zaman açıktır. Yarın neler olabileceği, o anki şartlarla alakalıdır. Bu konuda bir şey olmaz türünden peşinen kestirip atma türünden bir anlayışın, bir yaklaşımın içinde olmamız çok da doğru olmaz. " yanıtını verdi.
Ankara ile Şam yönetimi arasında iletişim kurulup kurulmadığı sorusuna da yanıt veren Erdoğan, "An itibarıyla o tür bir durum yok ortada." şeklinde konuştu.
“Putin’in, bizim YPG konusundaki hassasiyetimizi paylaştığını söyleyebilir miyiz? Kuzey Suriye’de 60 bin civarında YPG militanı var. Silahları alınsa bile akıbetleri ne olacak? Kandil’e mi dönecekler?”
Erdoğan, “Biz, PYD-YPG konusundaki tutumuzu net olarak ifade ettik. Putin, bizim PYD-YPG konusundaki hassasiyetlerimizi paylaşıyor. Orada bir sıkıntı yok. Paylaşmayan, ABD ve koalisyon güçleri. Ha, PYD-YPG’ye karşı açıkça tavır almaları söz konusu olabilir mi? Orada bizim çizgimiz şu: Ülkemize yönelik herhangi bir tehdit unsuruna karşı, gerek İran’ın gerekse Rusya’nın bizim yanımızda yer almasını istiyoruz. Bu ne demektir? İlla silah gücü olarak yanımızda yer alınmasını kastetmiyoruz. Diplomasi olarak o noktada karşı çıkmamaları yeterli. Şu anda herhangi bir ters duruş da söz konusu değil.”
“Zirve öncesinde Putin, Esed ile de görüşme yaptı. O görüşmenin içeriğiyle ilgili size bir bilgi verdi mi?”
Erdoğan, “Bazı şeyleri elbette paylaştı ama paylaşmadığı şeyler de vardır. Örneğin PYD-YPG’ye Esed’in de olumsuz baktığından söz etti. Masada PYD-YPG’nin yer almasını onun da istemediğine değindi. Bu çok da şaşırtıcı değil. Türkiye olarak bizim Kürt kardeşlerimizle sorunumuz yok. Sorunumuz terör örgütleriyle. Suriye yönetimi ise öteden beri bırakın YPG gibi bir terör örgütünü, Kürtlerin varlığını bile kabule yanaşmıyordu. Vatandaşlık, kimlik, pasaport vermiyordu. O zaman “Bunlar senin vatandaşın, niye pasaport, kimlik vermiyorsun?” dediğim anlar olmuştur kendisine.”
“Afrin konusunda gelişme var mı?”
“Afrin konusunda, Soçi’deki toplantı bizim için gerek Rusya, gerek İran’ın tavrını görmemiz açısından çok çok önemliydi. Şimdi, tavırlarını görmemizin ardından, İdlib’deki kontrol ve gözetleme noktalarının Afrin’de de oluşturulması için arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürecekler. Bizler kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Afrin’in asli sakinlerinin yerlerine dönmeye başlamasıyla, şehrin demografik yapısı da normale dönüyor. Kamplardan oraya dönüşün başlamasıyla birlikte, şehirler asıl sahiplerine kavuşmuş olacak. Bu, İdlib için de geçerli. Türkiye’de yaşayan İdliblilerin topraklarına dönmeleriyle, orası da eski demografik yapısına kavuşacak.”