Ekolojik felaketten kozmo-ontik dönüşüme
Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın, gzt.com’un canlı yayında kendisinden istenen kitap tavsiyesinden sonra dünyamızın içerisinde bulunduğu ekolojik felaketi ve tabiatla olan ilişkimizi anlamaya yönelik olarak Seyyid Hüseyin Nasr’ın İnsan ve Tabiat kitabını tavsiye etti.
Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın, gzt.com’un canlı yayınında kendisinden istenen kitap tavsiyesinden sonra dünyamızın içerisinde bulunduğu ekolojik felaketi ve tabiatla olan ilişkimizi anlamaya yönelik olarak Seyyid Hüseyin Nasr’ın İnsan ve Tabiat kitabını tavsiye etti.
Nihayet Dergisi’nin Mayıs sayısında “ Tabiatın Karşında Değil Yanında Yer Almak" başlığı altında İslam ve ekoloji ilişkisini ele aldı. Seyyid Hüseyin Nasr'ın kitabı Nihayet Dergisi'nde dosya kitap ve film önerileri arasında da yer alıyor.
Derginin bu ay ki sayısında İslam Ekoloji ve Çevre Bilimleri Vakfı Kurucusu ve Birleşmiş Millet Çevre Programı Dinlerarası Dayanışma Konseyi üyesi Fazlun Khalid’in 'Virüs Yönetimi' yazısı da yer aldı. Fazlun Khalid’i dergide yazmış diğer isimlerden ayıran başka bir özelliği var.
World Religions & Ecology Book Series, Dünya Dinleri ve Ekoloji Dizisi olarak İGDAŞ tarafından Türkçe’ye kazandırılmıştı. Fazlun Khalid ise serinin ilk kitabı olan İslam ve Ekoloji’nin editörüydü. Ayrıca Recep Tayyip Erdoğan , İstanbul Belediye Başkanı iken bu serinin sonraki baskılarına önsöz yazmıştı. Bugün yaşadığımız virüs felaketiyle birlikte ekoloji yeniden gündemde.
Din ve Ekoloji
Her din iddiası gereği hayatı açıklıyor. Bu iddianın doğal sonucu olarak her dinin insanın içinde bulduğu kaostan kozmos çıkaran, insana ve eşyaya bakışı belirleyen kozmolojik bir görüşü var. Tabii bu kozmoloji içerisinde ekosistem, biyo-sistem ve sosyo-ekolojik sistem başta olmak üzere bir çok sistemi barındırıyor.
Dinler tarihine şöyle bir baktığımız zaman, özellikle çok tanrılı pagan dinlere, yaşadıkları ve anlamlandıramadıkları birçok doğa olayını ‘tanrıları’nın gazabıyla yorumlayarak anlamaya çalışırlar. Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler (Kabalcı Yayınları, 1.Cilt) kitabında dinleri incelerken doğa ve din ilişkilerini anlatır. Hasatlar, depremler, güneş tutulmaları, yağmur, kıtlık, ay ve güneş tutulmaları ‘tanrılarla’ kurulan rıza ilişkisine bağlıdır.
Modern dünyada 'kutsal bilim’, dünyayı bir büyü bozumuna uğratmıştır. Yağmurun yağması suyun buharlaşmasına, depremler tektonik hareketlere bağlıdır. Hatta geçmişte yaşanan birçok helaket, ekolojik felaket olmuştur.
Hayretini ve haşyetini yitiren insan için dünya büyü bozumuna uğraşmıştır. Meşhur fıkrada olduğu gibi değildir her şey. Yağmur duası için papazın yanına şemsiyesiz gelen inançsızları kovduğu günler geride kalmıştır.
Gelişen teknoloji ve şehirleşmeyle daha birçok etmeni işin içine katarsak insanın doğadan daha hızlı kopuşu sağlandı. Dünyada birçok insan hayatını dünyanın döngüsüne bağlı olarak değil de çalar saatlerine bağlı olarak yaşıyor.
Kutsal ile ilişkisini koparan, bir meseleyi anlamak ve açıklamak için ‘eskinin yükünden kurtulan insanlık’ tabiatla uyumlu bir yaşamı seçmek yerine ona hükmetmeye ve boyun eğdirmeye çalışmakla uğraşıyor. İnsanlık, kendisini yeryüzünde misafirlikten efendiliğe terfi ettirerek bütün dünyayı ve sahip olduğu kaynakların tasarrufunu kendisinde görmeye başladı.
Kendinde bu hakkı görmeseydi, insanları nasıl sömürecekti? Klasik bir örnek verecek olursak, ‘insanların ihtiyaçları sınırsız, kaynaklar sınırlı’ kabulüyle yola çıkan ekonomiden ne bekliyor olabiliriz ki?
Kutsalını veya referans noktasını kaybeden modern dünya da bozulan ya da kirlenen tek dünya değil. Dilin de sanatın da ekosistemi bozuluyor hatta bir kısmı maalesef kirleniyor ve kirletiyor.
Dünya üzerinde yaşadığımız ekolojik felaketlerin aslında eskatolojik manzaralardan bir farkı yok. Suyumuz, havamız çoktan kirlendi. Bugün kuşların, deniz canlıların ve maalesef insanın bedenini plastikle dolduran bir dünyadayız.
Kozmo-ontik Dönüşüm
Yaşanan bu dönüşüme Müslümanlar açısından Ahmet Murat’tan bir alıntıyla işaret edelim: "Hazreti Peygamber aleyhisselam kozmo-ontik bir prensiptir. Kozmolojik bir prensip olarak ele alınır. Habibullah’ tır. Varlığın sebebidir. Varlığın kendisi hatırına yaratıldığı ilkedir. Hem ontolojik bir ilkedir hem kozmolojik bir ilkedir. Biz bu klasik metinlerde bir soyutlama yapıldığını ve tarihsel tarafının, Hazreti Peygamber’in (s.a.v) tarihsel ve beşeri tarafının neredeyse gizlendiğini, neredeyse kozmo-ontik bir prensip olmasının gölgede bırakıldığını görüyoruz. …Hazreti Peygamber’i (s.a.v) rekabet edilemez kozmo-ontik bir prensip olmaktan çıkartıp O’nu (s.a.v) rekabet edilebilir, başka siyasi ve askeri dehalarla , diplomatik dehalarla en azından mukayese edilebilir bir mevkiye çektiğini görüyoruz."
Müslümanlar için dünya ve içindeki her şey birer emanet. Nehir kenarında abdest alırken suyu israf etmeyen, dağa selam veren, hayvanların rahatsız olmaması için ordusunun yolunu değiştiren bir Peygamberlik örneği var.
Tabii ki Müslüman toplumların tarih içerisinde maruz kaldıkları travmaları ve içlerine düştükleri hâlin İslami bir ideoloji olarak algılanması, küresel ısınma, iklim değişikliği gibi daha birçok meselenin marjinallerin elinde bayraklaşması bunu da sağladı. (Bunun üzerinde çokça durmak gerekir. Bugün birçok önemli mesele, inananların bir araya gelmenin imkansız olduğu grupların tekelinde kalarak anlaşılmaz hale gelmiştir.) Uzunca bir süre bu meseleler ‘çiçek-böcek’ muhabbeti olarak algılandı.
Ama bugün dünyanın içinde bulunduğu durum artık birçok siyasi sorunu arka planda bırakacak seviyeye ulaştı. Pakistan Devlet Başkanı İmran Khan Birlemiş Milletler kürsünde yaptığı konuşmasına iklim değişikliği problemine vurgu yaparak başladı. Bugün dünyada iklim mülteciliği gerçekliği var.
Dünyadaki büyük resme baktığımız zaman bize düşen en büyük görevlerden bir tanesi de yaşadığımız dünyanın sahip olduğu ekolojik döngüsünü, florasını ve faunasını tanımaktır ve korumaktır. Bu, biz Müslümanlar için kozmo-ontik bir gerekliliktir.