Avrupa Amerika’sız Kendi Savunmasını Üstlenebilir mi?

ABD’nin küresel önceliklerini Asya-Pasifik’e kaydırmasıyla, Avrupa savunmada yeni bir gerçeklikle yüzleşiyor: Artık kendi güvenliğini tek başına sağlamak zorunda. Bu, hem tarihi bir kırılma hem de stratejik bir dönüşüm süreci. Kıta ülkeleri, ya NATO'da ABD'nin yerini alacak ya da Avrupa ordusu kurarak bağımsız bir güvenlik mimarisi inşa edecek.

Avrupa’da halihazırda 1,5 milyon asker var ama ABD çekilirse 300 bin askerlik açık oluşacak. Bu, büyük bütçeler ve yapısal entegrasyon gerektiriyor. 25’ten fazla ordunun bir arada savaşması şu an için zor. ABD üslerinin sayısı azalırken, Almanya'nın başını çektiği “Avrupa Gökyüzü Kalkanı” gibi projelerle kıta, füze ve İHA tehditlerine karşı ortak savunma sistemleri kuruyor.

Savunma sanayisinde ise Eurodrone ve Tempest gibi yeni nesil projeler devrede. Ancak mühimmat üretimi ve askeri stoklarda Rusya’ya göre hâlâ gerideler. Moskova’nın savaş ekonomisine geçmesi ve hızlı asker seferberliği yapabilmesi Avrupa’yı zorluyor.

Fransa, Almanya ve Polonya gibi ülkeler bütçelerini artırırken, kamuoyunu ikna etme çabası da büyüyor. Türkiye ise Bayraktar ve Hürjet gibi ürünlerle Avrupa savunmasında stratejik bir aktör haline geliyor. Ancak AB fonlarına dahil edilmemesi dikkat çekici. Avrupa artık daha entegre, daha caydırıcı ve daha hazırlıklı bir düzene geçmek zorunda. Bu da refah devrinin yerini silahlı bir geleceğe bırakması anlamına geliyor.

GZT Özel İçerik Editörü Salih Cuma Aydın, Avrupa'nın Amerika'sız savunma planlarını anlatırken DİPAM Başkanı Dr. Tolga Sakman yorumlarıyla içeriğe katkı sağladı.