ABD'li medya milyarderi Bloomberg, başkanlık yarışına girdi
ABD'li medya milyarderi Michael Bloomberg, Demokrat Parti'den başkanlık yarışına gireceğini Twitter'dan İngilizce ve İspanyolca olarak açıkladı.
Tweetlerinde New York belediye başkanı olduğu dönemde yaptığı icraatları sayan Bloomberg, 29 yaşında kovulduğunu ancak daha sonra kurduğu şirket sayesinde bugün 20 bin kişiye istihdam sağlayarak büyük kazançlar elde ettiğini söyledi.
ABD Anayasası'na göre, başkan olacak kişi 35 yaşından büyük, "doğuştan ABD vatandaşı" ve ülkede en az 14 yıl ikamet etmiş olmak zorunda.
ABD'li medya milyarderi ve New York'un eski belediye başkanı Michael Bloomberg, önümüzdeki yıl gerçekleşecek ABD Başkanlık seçimleri için Demokrat Parti'den aday adayı olduğunu açıkladı.
ABD'li medya milyarderi ve New York'un eski belediye başkanı Michael Bloomberg, 2020 yılında düzenlenecek Amerikan başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti'den aday adayı olduğunu açıkladı.
Bloomberg, adaylık açıklamasını Twitter'dan hesabından İngilizce ve İspanyolca paylaşımlarla yaptı.
77 yaşındaki medya milyarderi ABD'nin dört yıl daha Trump'ın 'pervasız ve etik olmayan davranışlarını' kaldıramayacağını ve bu seçimi kazanarak ABD'nin yeniden inşasına başlamaları gerektiğini dile getirdi.
Tweetlerinde New York belediye başkanı olduğu dönemde yaptığı icraatları sayan Bloomberg, 29 yaşında kovulduğunu ancak daha sonra kurduğu şirket sayesinde bugün 20 bin kişiye istihdam sağlayarak büyük kazançlar elde ettiğini söyledi.
I’m running for president to defeat Donald Trump and rebuild America.
— Mike Bloomberg (@MikeBloomberg) November 24, 2019
I believe my unique set of experiences in business, government, and philanthropy will enable me to win and lead.
Join our team: https://t.co/7ezlUeouqH pic.twitter.com/IyOeS3aWaF
Demokrat Parti aday adayı Michael Bloomberg kimdir?
14 Şubat 1942'de Boston'da dünyaya gelen bir muhasebecinin oğlu Bloomberg, Johns Hopkins Üniversitesi ve Harvard Üniversitesi'ni bitirdi. Bloomberg, 1966'da İşletme Yüksek Lisansı derecesi aldı. Bloomberg'ün ilk Wall Street işi, 1972'de ortaklaşarak hızla merdivene tırmandığı Salomon Brothers'taydı.
Bloomberg daha sonra onu milyarder yapan kendi şirketi Bloomberg LP'yi kurdu. Eylül 2019’dan itibaren Bloomberg’in net değeri 56 milyar dolar olarak bildirildi.
Bloomberg 2001'de siyasete atıldı
Bloomberg, New York’un 108’inci belediye başkanı olarak seçildiği 2001’de siyasi alana girdi. Kendisine liberal bir Cumhuriyetçi olarak tanımlayan Bloomberg belediye başkanlığı döneminde arayanları şehre temas ettiren ve suçları, çöp sorunlarını ya da başka herhangi bir şeyi bildirmelerini sağlayan 311 telefon hattı kurmasıyla takdir toplandı.
Bloomberg Kasım 2005’te belediye başkanlığına tekrar seçildi. 2008'de Bloomberg, özellikle zorlu ekonomik iklimin ve mali becerilerinin görevde kalmasını garanti ettiğini ileri sürerek, belediye başkanı olarak üçüncü bir dönem seçmesine izin veren yasayı zorladı. Kampanyanın benzeri görülmemiş bir miktarını (90 milyon $ 'dan fazla) harcadıktan sonra, Bloomberg 2009 yılının Kasım ayında üçüncü kez belediye başkanlığına seçildi.
Bloomberg Ocak 2014'teki politik görevinden istifa etti ve o yıl Bloomberg LP Demokrat CEO'su olarak dönmeden önce sosyal sorumluluk projelerinde yer aldı.
Bloomberg seçim kampanyasına ne kadar bütçe ayırdı?
Bloomberg'in kampanya yöneticisi, ilk aşamada televizyon kampanyasına önümüzdeki iki hafta için 31 milyon dolar yatıracaklarını açıkladı. Bu rakam, Bloomberg'in diğer adaylara göre maddi avantajının yüksek olduğunu gösteriyor. Ancak diğer adaylar aylardır bu yarışa hazırlandığı için Bloomberg'in en büyük dezavantajı zaman.
Bloomberg daha önce Kasım ayının başında yaptığı açıklamada Trump'a karşı olarak kritik dört eyalette 100 milyon dolarlık bir online kampanya başlatacağını duyurmuştu.
Demokrat Parti'nin güçlü aday adayları mevcut
17 kişinin aday adayı olduğu Demokrat Parti'de Elizabeth Warren ve Bernie Sanders, ABD'nin zenginlerine karşı olan söylemleriyle ön plana çıkıyor.
Joe Biden, Demokrat Parti'nin güçlü aday adayları arasında gösteriliyor. Biden'in destekçileri, ABD Başkanı Donald Trump’ın kışkırtıcı davranışlarının ve ülkede tepkiye yol açan politikalarının karşısında iki dönem başkan yardımcısının statüsünde bulunmuş deneyimli politikacı Biden’ın istikrarı geri getirebilecek en doğru isim olduğunu savunuyor.
ABD'deki kapitalist sisteme eleştiriler yönelten ve zenginlerden daha çok vergi alınmasına yönelik olarak birtakım politikalar açıklayan Warren ve Sanders'ın önde giden adaylığına karşı milyarder Bloomberg'in nasıl bir performans sergileyeceği merak ediliyor.
🗣️ABD’de 2020'de yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde 12 Demokrat Parti aday adayı kozlarını CNN canlı yayınında paylaştı
— gzt (@gztcom) October 17, 2019
👎Demokrat aday adaylarının tümü Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı’na karşı çıktı pic.twitter.com/RyLktNc1JC
Warren ve Sanders aynı zamanda Bloomberg'in aday olmasını eleştirdi.
Demokrat aday adayı Sanders, Twitter'dan yaptığı açıklamada milyarderlerin bu seçimi satın almaya hakkı olmadığını söyledi.
We do not believe that billionaires have the right to buy elections.
— Bernie Sanders (@BernieSanders) November 24, 2019
That is why multi-billionaires like Michael Bloomberg are not going to get very far in this election. pic.twitter.com/738Eg5ssLe
2016 ABD Başkanlık seçimlerinde ne olmuştu?
Demokratların adayı Hillary Clinton, favori olarak girdiği 2016 başkanlık yarışında Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump'a yenilmişti.
ABD Anayasası'na göre, başkan olacak kişi 35 yaşından büyük, "doğuştan ABD vatandaşı" ve ülkede en az 14 yıl ikamet etmiş olmak zorunda.
- Başkanlığa aday olanların çoğu daha önce seçilmiş senato üyelerinden, vali, başkan yardımcıları ya da Kongre üyelerinden oluşuyor; ancak ABD ordusunun eski başkomutanı Dwight Eisenhower gibi asker kökenliler ile eski emlak müteahhidi ve televizyon yıldızı Başkan Donald Trump gibi iş dünyasından isimler de yok değil.
Seçim kampanyaları ne kadar sürüyor?
İngiltere ve Fransa gibi bazı ülkelerden farklı olarak ABD'de adaylar istedikleri süre boyunca seçim kampanyası yürütebiliyorlar. Genelde seçim kampanyaları 18 ayı bulabiliyor.
Başkan Trump Ocak 2017'de Beyaz Saray'ın anahtarını aldığı gün yeniden seçilmek için başvuru belgelerini vermişti. 'Make America Great Again' yani "Amerika'yı yeniden büyük yap" sloganını mitinglerinde kullanmayı sürdürdü.
Seçim kampanya finansmanını nasıl sağlanıyor?
Başkanlığa aday olan kişiler kampanyaları süresince milyonlarca dolar para harcıyor. Nitekim başkan adaylarının destekçilerinden bağış toplaması seçim kampanyası içinde değerlendiriliyor.
OpenSecrets.org isimli gözlem kuruluşu, Hillary Clinton ve Donald Trump'ın yarıştığı 2016 seçiminin 2,4 milyar dolara mal olduğunu belirtiyor.
Demokrat aday adaylarının en çok konuşulan isimlerinden Bernie Sanders'in topladığı bağışların 20,7 milyon doları geçtiği söyleniyor.
Amerikan seçim kampanyalarının finansmanı 4 ana yol ile sağlanıyor:
- Küçük bireysel bağışçılar (200 usd’den az bağış yapanlar)
- Büyük bireysel bağışçılar ( 200 usd’den çok bağış yapanlar)
- Politik Eylem Komiteleri (Political Action Committee): Bir adayın seçim kazanması için oluşturulmuş özel eylem grupları. ABD Yüksek Mahkemesinin 2010 yılında şirketleri de “kişi” sayarak politikaya istedikleri katkı ve etki yapmalarını “kişisel ifade hürriyetinin bir yansıması” kabul etmesiyle “SuperPAC” denen yeni bir eylem komitesi oluştu. Federal Temyiz mahkemesinin SuperPAC’lere sınırsız harcama yapma yetkisi vermesi ile şirketler istedikleri adaya büyük miktarlarda para verme olanağına kavuştu.
- Kişisel finansman
Seçimlerde hangi partiler yarışıyor?
ABD'deki Başkanlık seçimlerinde asıl yarış, sağcı Cumhuriyetçi Parti ile liberal Demokrat Parti arasında geçiyor.Yeşil Parti, Bağımsız Parti ve Liberter Parti gibi bazı "üçüncü taraf" siyasi partiler de bazen seçimlerde aday çıkarabiliyor.
Başkan nasıl seçiliyor?
Bilinenin aksine Amerikan başkanı, teknik olarak doğrudan halk oyu ile seçilmiyor. Sandık başına giden Amerikan halkı seçiciler kurulu (“Electoral College”) denen ve sadece başkan seçmekle görevlendirilen bir meclisin delegelerini seçiyor. Aslında seçilen bu meclis tamamen sembolik bir görevi yürütüyor. Nitekim, delegeler oyları ile bağlı. Yani hangi aday için seçilmişlerse, o aday için oy kullanmak mecburiyetindeler.
“Seçici kurul”da her eyalet, 538 üyeli Amerikan Kongresine gönderdiği toplam üye kadar, seçici delege oyuna sahip. Seçim günü sayısal olarak adayların bu mecliste kazandıkları oy sayısına göre başkan belirlenmekte. Salt çoğunluk (yarının bir fazlası) oyu (270 seçici delege) kazanan aday başkan seçilmiş kabul ediliyor.
En kritik eyaletler California (55), Teksas (38), New York (29), Florida (29), Illinois (20) ve Pennsylvania (20). California, New York ve Illinois eyaletleri Demokratların, Teksas eyaleti ise Cumhuriyetçilerin kalesi olarak görülüyor.
Başkanlık yarışının sonucunu genelde, en çekişmeli seçim bölgeleri olan Ohio ve Florida belirliyor.
Sandıkta en fazla oyu alanın başkan seçilmeme olasılığı var mı?
Electoral College sistemi nedeni ile bu olasılık özellikle oy sayıları birbirine yakın çekişmeli başkanlık seçimlerinde var. Nitekim, 1876, 1888 seçimlerinde ve son olarak 2016 yılındaki başkanlık seçiminde ülke genelinde en fazla oy alan aday, electoral college’da daha az sayıda sandalye kazandığı için başkan olamadı. 2000 yılında Al Gore, ülke çapında toplam halk oyunda George W. Bush’tan yarım milyon daha fazla oy aldı;ancak Florida’da Bush’a 500 oy farkla yenildi. Bu 500 oy farkı da mahkeme kararıyla kabul edildi.
ABD'de 2016'da önemli bir sürprize imza atan Cumhuriyetçi Donald Trump, Demokrat rakibi Hillary Clinton'dan yaklaşık 200 bin daha az oy almasına rağmen, başkanlık için gereken 270 seçici kurul üye sayısını geçerek başkan oldu.
“Blue states (mavi eyaletler)”, “red states (kırmızı eyaletler)” nedir?
Amerikan siyasi geleneğinde Demokrat Partinin rengi mavidir. Cumhuriyetçi Partinin rengi ise kırmızıdır. Bütün Amerikan medyası, seçim haberlerinde Demokratların kazandığı eyaletleri haritada mavi renkle, Cumhuriyetçilerin kazandıkları eyaletleri ise kırmızı renkle boyar.
Bu nedenle, uzun süredir Demokrat Partinin kazandığı eyaletler, Demokratların kalesi anlamında “blue states” ifadesiyle, Cumhuriyetçi Partinin kazandığı eyaletler ise “red states” ifadesiyle anılıyor. Bu iki parti arasında gidip gelen eyaletlere ise “swing states (değişken eyaletler)” deniyor.