Bizi beşerden insana dönüştüren asıl güç, 'akıl' ve onun bir etkinliği olan 'anlamlandırma' yetisidir. Anlamlandırmak ise büyük oranda çevremizde olup bitenleri açıklamak, çözümlemek ve anlamak ile mümkündür. Açıklayamadığımız ve çözümleyemediğimiz olgu ve olayları anlayamayız. Anlayamadıklarımızı da anlamlandıramayız. Anlamlandıramadığımız için de 'ad' yani sınır koyamayız. Sınır koyamadığımız için de tanımlayamayız. Tanımlayamadığımızda ise olgu ve olayları kendi süreçleri içinde idrâk edemeyiz. Her şey bize belirsiz, karmaşık ve puslu gelir. Bu nedenle okuduklarımızı öğrenmek, öğrendiklerimizi düşünmek ve düşündüklerimizi de bilmek zorundayız. İhsan Fazlıoğlu, Nazâri Ufuk'ta tam da bu meseleyi büyük bir entelektüel tarihin içinden tam bir yetkinlikle ele alıyor. Nazarî Ufuk, anlamak ve anlamlandırmak isteyen herkesi düşünce tarihimizde zorlu ama derin bir yolculuğa davet ediyor. İhsan Fazlıoğlu'nun Nazâri Ufuk'ta anlamaya ve anlamlandırmaya çalıştığı ve okuru da buna davet ettiği sorulardan sadece bir tanesi şu: “Süleymaniye'yi mümkün kılan 'şey' nedir?"