Gün içerisinde, gökyüzünde seyreden bulutlara bakmak ve onlara hayallerimizi yüklemek, bir nevi ruhumuzun serbest uçuşuna davet gibidir. Bulutların yumuşak beyazlığı, rüzgarın oyunuyla şekil değiştirir ve gökyüzü, sanki bir ressamın tuvaliymiş gibi önümüze farklı şekiller sunar. Bu, içimizdeki çocukça hayal gücünün uyanmasına ve bir bulutun bir kuşa, bir ağaca veya belki de bir masal kahramanına dönüşmesine olanak tanır. Bulutlara şekil verme arzusu, insan doğasının içinde derinlere işlemiş bir özlemdir. Belki de bu, çocukluğumuzda hayal gücümüzün sınırsızlığını deneyimlediğimiz zamanlardan gelen bir kalıntıdır. Gökyüzündeki bulutları izlerken, sanki bir resim kitabının sayfalarını çeviriyor gibi hissederiz. Bir an için, bulutlar bize geçmişin masallarını hatırlatır ve gökyüzü, büyülü bir hikayenin arifesine taşır bizi. Bulutlarla yaşadığımız bu durum normaldir ama kahvede bu durumu ilk defa yaşıyoruz.