Zorunlu askerliğe dönüş ve silahlanma yarışı Balkanları nereye götürür?
1999 yılında NATO’nun Sırbistan’ a yaptığı askeri harekâtı bir türlü unutamayan Belgrad yönetimleri hatta Sırp kamuoyu, NATO‘yu hasım olarak görmeye devam ediyor. AB tam üyeliğini stratejik hedef olarak seçmiş olmasına rağmen Sırbistan devleti, NATO’ya dâhil olmayacağını her fırsatta tekrar ediyor. Bu politikanın ne kadar gerçekçi ve sürdürülebilir olabileceği hakkında kesin bir kanaat ifade etmek şimdilik mümkün görünmüyor. Batı ile Rusya arasında çıkabilecek bir savaşta Sırbistan kiminle ittifak eder sorusunun cevabını vermek çok zor görünüyor.
Ağustos ayının son gününde Sırbistan’ın başkenti Belgrad’a gelen Fransa Cumhurbaşkanı Macron iki ülke ilişkilerini onarmaya geldiğini söyledi. Bilindiği üzere Sırbistan, Kosova konusunda Batı dünyasıyla ciddi bir ihtilaf yaşıyor.
Belgrad iki ay önce de Çin lideri Xi Jinping’i ağırlamıştı. Macron’un iki gün süren Sırbistan resmi ziyareti boyunca en çok konuşulan konu, Sırbistan’ın Fransa’dan alacağı Rafale savaş uçakları oldu. Macron’un Belgrad gezisinden birkaç gün sonra Sırbistan başbakan yardımcısı Aleksander Vulin’in Moskova’da Putin ile verdiği samimi fotoğraf, Belgrad’ın güçlü devletlerle yürüttüğü çok yönlü siyasetin yeni bir örneği olarak yorumlandı.
Yakın tarihten bilindiği üzere eski Yugoslavya’nın dağılma süreci yıllarında Sırbistan, yakın komşuları Hırvatistan ve Bosna ile silahlı çatışmalarla anılıyordu. Sırbistan yetkilileri her fırsatta Hırvatistan ve Bosna ile savaşmadıklarını, yaşanan çatışmaların Hırvatistan ve Bosna’nın içinden kaynaklanan hâdiseler olduğunu iddia etmekteydi. Ancak bu iddianın doğru olmadığının en bariz delili, Sırbistan bütçesinde yer alan savaş mâlûllerine ödenen maaşlardır.
Sayıları yüz binlerle ifade edilen savaş mâlûllerine ödenen maaşların gerekçesi ne olabilirdi? “Bu kadar yüksek sayıdaki savaş mâlûlü nerede ve kiminle savaşırken mâlûl konumuna düştü” sorusunun cevabı, Sırbistan’ın Bosna ve Hırvatistan’daki savaşlar konusundaki iddialarının gerçeklerle bağdaşmadığını açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Gittikçe uzayan Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle Avrupa’daki ülkeler güvenlik politikalarını gözden geçirmeye hatta yeniden oluşturmaya mecbur kaldılar. Yıllar önce mecburi askerlik gibi mükellefiyetleri kaldıran Avrupalı bazı devletler konuyu tekrar gündemlerine almayı konuşuyor.
2. dünya savaşından bu yana soğuk savaş yılları boyunca tarafsızlıklarını korumayı başaran Finlandiya ve İsveç, Rus tehdidi sebebiyle acilen NATO paktına alındılar. Avrupa’daki bu gelişmeler Balkanlar’a çok daha büyük ölçekte yansımaya başladı. Bu yansıma silahlanma yarışıyla kendini gösterdi.
Sırbistan ve Hırvatistan’ın silah yarışı
Sırbistan, Balkanlar’daki konumu itibarıyla NATO üyesi olmayan bir devlet. 1999 yılında NATO’nun Sırbistan’a yaptığı askeri harekâtı bir türlü unutamayan Belgrad yönetimleri hatta Sırp kamuoyu, NATO‘yu hasım olarak görmeye devam ediyor. AB tam üyeliğini stratejik hedef olarak seçmiş olmasına rağmen Sırbistan devleti, NATO’ya dâhil olmayacağını her fırsatta tekrar ediyor.
Bu politikanın ne kadar gerçekçi ve sürdürülebilir olabileceği hakkında kesin bir kanaat ifade etmek şimdilik mümkün görünmüyor. Batı ile Rusya arasında çıkabilecek bir savaşta Sırbistan kiminle ittifak eder sorusunun cevabını vermek çok zor görünüyor.
Başta ABD olmak üzere batı dünyası, Sırbistan’ı yanlarında tutmak için farklı yollar denerken, Moskova, Belgrad’la tarihi dostluğu her fırsatta Kosova konusunda destek vererek devam ettirmeye çalışıyor. Belgrad’daki siyasetçiler ise ABD, AB, Rusya, Çin hatta Türkiye ile geliştirdiği kendine has ilişkiler modeli ile siyasi ve ekonomik hedeflerine ulaşmak için farklı adımlar atmaya ve sürpriz hamleler yapmaya devam ediyor.
Hırvatistan 2016 yılında AB tam üyeliğine ve NATO’ya dâhil oldu ancak bağımsız savunma politikalarını uygulamaya devam etti. Bu çerçevede israil ve diğer bazı Batılı ülkelerden F16 ve bazı ileri savunma silahları temin etme çabalarını aralıksız sürdürüyor. Bu çerçevede zorunlu askerlik uygulamasını da geri getirmeye karar vermiş bulunuyor.
Sırbistan ise silahlanma yarışında Balkan ülkeleri arasında birinci sıradaki yerini koruyor.
Bir asırdan beri eski Yugoslavya devletinin merkezinde yer alan başkent Belgrad, hem silah üretiminde hem de ticaretinde önemli bir yer almaya devam ediyor. 90’lı yıllara kadar Bağlantısızlar Hareketi’nin lideri konumuyla Sırbistan, eski Yugoslavya’nın tüm mirasına sahip çıkarak sadece bölgede değil Avrupa’nın nehir ulaşım yollarında yer alan kilit bir ülke.
Hiçbir süper güç, Sırbistan’ı dikkate almadan bölgede her hangi bir tasarruf yapma imkânına sahip değil. Sırbistan elindeki bu kozu her fırsatta kullanacağını gerek sözlü gerek yaptığı hamlelerle süper güçlere ve bölgedeki herkese kabul ettirmiş bulunuyor.
Sırbistan’ın en büyük problemi Kosova’dır. Bu konuda batı ile ters tarafta yer alan Sırbistan, Rusya ve Çin’in desteği ile Kosova topraklarını kâğıt üzerinde de olsa elinde tutmaya çalışıyor. BM Güvenlik Konseyi’nde Rusya ve Çin’in desteği ile Sırbistan, Kosova’nın BM üyeliğinin önünü kesmeyi başarmış bulunuyor.
Ezcümle... Balkanlar’da barış olmazsa Avrupa’da da barış olmaz. Sırbistan ve Hırvatistan milyar dolarlar vererek aldıkları silahları kime karşı kullanacak? Bu sorunun cevabı hepimizi korkutuyor.
- Bosna’da muhteşem eser günyüzüne çıktı
- 15 Eylül günü Bosna-Hersek’in Olovo şehrinde Ahi Evran Veli Kırşehir adını taşıyan bir külliyenin açılışı yapıldı. Kırşehir Belediyesi’nin desteğiyle başlayan inşaat, 2019’da belediyenin el değiştirmesi sebebiyle durmak zorunda kalmıştı. Yeni belediye başkanı cami yapımına karşı olduğunu, belediye olarak parasal destek vermeyeceklerini söylemesiyle inşaat durmuştu. İnşaatı başlatan Bosnalı yetkililer güç durumda kalmıştı. Bu durum Türkiye’nin devlet imajına da ciddi zarar vermeye başlamıştı.
- Devamında Türkiye Diyanet Vakfı, cami inşaatının yapımını üstlendi. Sekiz seneye yakın süren inşaat çalışmaları geçen sene tamamlanabildi. 15 Eylül Pazar günü bu fakirin de davetli olduğu bir törenle külliyenin resmi açılışı yapıldı. Aniden soğuyan hava ve şiddetli yağmur törene yoğun katılımı engelleyemedi.
- Genç, yaşlı, kadın, erkek binlerce Boşnak Müslümanın katıldığı törene Türkiye’nin Saraybosna Büyükelçisi, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı’ndan konuyla ilgili kalabalık bir heyetin katılımı dikkatleri çekti.
- Tören, protokol konuşmaları ve tanınmış genç ses sanatçısı Armin Muzafferija’nın okuduğu ilahilerle devam etti. Bosna-Hersek İslam Birliği Başkanı Hüseyin Kavazoviç’in konuşması dikkat çekici idi. Bu konuşmanın en önemli kısmı, 2024 yılında Türkiye’nin desteğiyle Olovo dâhil üç tarihî caminin açılışına vurgu yapan kısmı oldu. Türkiye’nin bu fedakâr katkıları asla unutulmayacaktır.
- Mimari ve tarihi değeri fevkalade yüksek bu camiler hakkında çok kısa bilgiler sunmak istiyorum.
- Banja Luka şehrindeki Arnaudije Camii:
- 16. asır Osmanlı yapısı olan cami 1992 yılında Sırp çetnikler tarafından patlayıcı kullanılarak yok edilmişti. Caminin inşaatı 2015 yılında başladı ve 7 Mayıs 2024 yılında resmî açılışı gerçekleşti.
- Çajniçe Sinan Paşa Camii:
- 16. asırda yapılan bu güzel eser aynı şekilde Sırp çetnikler tarafından 1992’de yıkıldı. Yıllar süren inşaat sürecinden sonra 12 Temmuz 2024’te resmî açılışı yapıldı. Her iki cami, Sırp yönetim bölgesinde yer aldığı için bürokratik işlemler ve inşaat izinleri uzun uğraşlar sonunda alınabilmiştir. Tüm bu işlemler için fedakârca çalışan Bosna İslam Birliği, Bosna Vakıflar İdaresi, Türkiye Diyaneti ve Diyanet Vakfı yetkilileri tebriği hak ediyor.
Abone olmak için: www.birlikte.com.tr/gercek-hay...