Zarif, İran sokağında konuşulanları teyit etti
Yakın zamanda yaşananlar, Hamaney sonrası çok büyük olaylara gebe olan İran’ı anlamak açısından son derece önemli noktaları içeriyor. Kimi zaman Suriye’de, kimi zaman Kuzey Irak’ta, kimi zaman da Karabağ’da Türkiye’nin karşısına çıkan İran’ın iç yüzünü bilmek önemli. Bu konuda ne kadar yazılsa yine azdır. Uzun yıllar boyu İran konusunda gerçekler yerine “resmî” bilgilerin tercih edildiği bir ülke oldu Türkiye. Gerçekler ortaya çıktıkça Türkiye’nin duruşu da netleşecektir.
Nisan’ın son haftasında İran siyasetine damga vuran tarîhî bir gelişme yaşandı. Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’e ait röportajın bir parçası basına sızdırıldı. 7 saatlik olduğu iddia edilen röportajdan sızdırılan 3 saatlik ses kaydı uzunca bir süre İran gündeminde kaldı. Söz konusu röportaj, nükleer enerji müzakerelerinden Devrim Muhafızları’nın dış siyasetteki rolü ve Rusya etkisine değin çok önemli, ifşa mahiyetinde bilgiler içeriyordu. Zarif’in açıklamalarının özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerine az bir süre kala ortaya çıkması İran siyasetinde bomba etkisi yaptı. Aradan bir kaç hafta geçmesine rağmen hala etkileri süren olayın gelecekte de İran’ın iç ve dış politikasını etkileyeceği inkâr edilemeyecek bir husustur. Zarif’e ait ses kaydının dikkatle incelenip analiz edilmesi, İran’daki güç yapısının daha net anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
Röportaj nereden çıktı?
İran'da ‘Sözlü Tarih’ adıyla bilinen bir söyleşi geleneği var. Bu çerçevede üst düzey yetkililerle görevleri bitmiş veya bitmek üzereyken geniş, detaylı ve eleştirel söyleşiler yapılır. Ruhani kabinesinin içeride ve dışarıda en bilindik yüzlerinden olan Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, 24 Şubat 2021’de benzer bir röportaja konuk oldu. Röportajı, Türkiye basınında servis edilenin aksine sıradan bir muhabir değil, Ruhani hükümetiyle iyi ilişkileriyle bilinen Ekonomi Uzmanı Dr. Said Leylaz yaptı. Röportaj ilk önce Sudi Arabistan’ın finans ettiği iddia edilen, Farsça yayın yapan bir muhalif televizyon kanalı aracılığıyla kamuoyuna paylaşıldı.
Bu durum, hem muhafazakâr hem de reformistlerin birbirlerine casusluk gibi ağır suçlamalarda bulunmalarına yetti de arttı. Zarif’in basına sızdırılan röportajı İran’ı karıştırdı. Cumhurbaşkanı müşaviri Hüsamettin Aşena, sızdırılan mülakatla ilgili Cumhurbaşkanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi başkanlığından istifa adı altında görevden alındı. Böylelikle Ruhani, daha pasif birini günah keçisi göstererek hâdisenin büyümesini engellemeye çalıştı ancak başaramadı.
‘Saha diplomasiye kurban edildi’
Zarif’e en çok eleştiri “saha” ile ilgili sarf ettiği cümleler dolayısıyla geldi. Zîra Zarif, İran’ın bölgedeki eylemlerini ve bilhassa Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü’nün “saha politikasını” sert bir dille eleştiriyor. “Normalde saha, dışişleri ve diplomasının emrinde olur ama bizde diplomasi sahanın emrindeydi” diyen Zarif, bunun bir hatadan ziyade yönetim tarzı olduğunu itiraf ediyor. Irak’ta öldürüldükten sonra rejim tarafından âdeta putlaştırılarak en keskin kırmızıçizgi haline getirilen Kasım Süleymani’nin karizmasına gölge düşüren sözler söyleyen Zarif, Süleymani’nin başına buyruk hareket ettiğini de ifade ediyor.
- Mesela bir yerde yaptırımlar henüz yeni kalkmışken İran Havayolları Şirketi’ni riske ettiğine dair ilginç itiraflarda bulunuyor. İran Dışişleri Bakanı, basına sızdırılan röportajında Kasım Süleymani’nin İran-Suriye hattında Iran Air havayolu şirketini kullandığından Cumhurbaşkanı Ruhani dâhil konuyla ilgili bakanın bile haberdar olmadığını dile getiriyor. Zarif, yönetimin merkezinde “saha”nın olduğunu vurgulayarak Devrim Muhafızları’nın kabinenin çok üstünde bir hareket özgürlüğüne sahip olduğunu ifşa ediyor.
Dahası Zarif, Beşşar Esed’in Tahran ziyaretini televizyondan öğrendiğini söyleyerek “O tarihte baktım ki, istifa etmezsem artık kimse bana bakla bile yüklemez” cümlesini kullanarak kaale alınmadığından şikâyet ediyor.
Zarif, en kritik olaylardan dahi haberdar edilmediğini ifade ederek ilginç bir açıklama daha yapıyor. İsrail’in Suriye’de 200’ü aşkın operasyonla İran güçlerini vurduğunu ve bunu kendi ülkesinin askeri yetkililerinden değil de ilk kez ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’den duyduğunu itiraf ediyor. Bu açıklamalardan sonra Cumhuriyetçi senatörlerin İran’a yasadışı bilgi verdiği gerekçesiyle Kerry’ye hesap sorması hâdisenin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor.
‘Rusya ABD’nin çıkarmadığı zorluğu çıkardı’
Zarif’in basına sızdırılan röportajının önemli bir bölü de Rusya ile ilgili. Zarif’in dediğine göre Nükleer Enerji Müzakereleri sırasında Çin ve Rusya dahi İran’ın yanında değillerdi. Müzakereler sırasında Moskova’nın ABD’den daha ağır şartlar ileri sürdüğünü söyleyen Zarif’, Rusya’nın nükleer enerji konusunda İran’ı kendine bağımlı hâle getirmeye çalıştığından bahsediyor. Rusya, İran’ın Buşehr kentindeki Nükleer Enerji tesislerindeki sorumluluklarını da yıllarca yerine getirmemişti. Ruslar, kovid-19 aşısıyla ilgili verdikleri sözleri de tutmayınca Zarif’in açıklamaları kamuoyundaki tepkileri daha da artırmış oldu.
Rusya ile ilgili başka önemli bir konu da, İran’ın Suriye savaşında Ruslar tarafından kullanılmasıyla ilgiliydi. Zarif, kamuoyunda dile getirildiğinin aksine Tahran’ın Moskova’yı değil, Moskova’nın Tahran’ı Suriye savaşına soktuğunu söylüyordu. Buna göre, Esed rejiminin hayati ihtiyacı mevcut değilken Rusya hava kuvvetleriyle boy gösteriyor ama iş zora gelince kara gücü olarak İran’ı sahaya sürüyordu. İran Dışişleri Bakanlığı’nın girişinde “Ne Doğu, Ne Batı, İslam Cumhuriyeti” yazsa da son yıllarda ülkede ciddi bir Rus ağırlığı hissediliyor. Dini lider Hamaney’in alenen doğuya yönelme tavsiyesi ışığında Zarif’in söyledikleri daha bir mânâlı duruyor, bir şekilde devrim liderini hedef almış oluyor.
Hamaney Zarif’i topa tuttu ama yalanlamadı
Basına sızdırılan ses kaydı, İran siyasetinde uzun süre gündemdeki yerini korudu. Devrim Muhafızları Ordusu ve dış politikanın düzeniyle ilgili yapılan açıklamalar, Hamaney’in meseleye dâhil olmasını kaçınılmaz kılmıştı, nitekim öyle de oldu. Dini lider, Dünya İşçiler Günü ve Öğretmenler Günü münasebetiyle halka seslendi ve meseleyi değerlendirdi. Zarif’in sözlerine atıfta bulunan Hamaney, bu sözleri “büyük bir hata” olarak nitelemekle kalmadı, “düşmanın sözlerinin tekrarı” sayarak ağır bir şekilde eleştirdi.
Ayrıca Dışişleri Bakanı’na verilen yetkinin dış politikayı belirlemek değil sadece uygulamak olduğunu net bir dille ifade ederek Zarif’in haddini aştığını söyledi. Bu ifadeler, Zarif’in siyasi hayatını da belirlemiş oldu. Hamaney’in açıklamalarından sonra radikallerin hücumu daha da arttı. Cumhurbaşkanlığı adayları bir bir adaylık başvurularını yaparken Zarif’in umutları bitmiş oluyordu. Çok genç yaşlardan beri İran diplomasisi için büyük mesai harcayan ve her fırsatta Hamaney’e teslim olduğunu ifade eden Zarif’ için artık her şey sona ermişti. Nitekim Hasan Ruhani’nin Birinci Danışmanı İshak Cihangiri Cumhurbaşkanı adaylığına başvurduğunda gayet manidar konuştu: “Zarif gelmedi, ben geldim.”
Zarif’in açıklamaları dış politikayı nasıl etkiler?
Zarif’in basına sızdırılan röportajı İran siyasetini fazlasıyla meşgul etti. Devrim Muhafızları, daha doğrusu Hamaney’in tek belirleyici unsur oluşu, Rusya’nın ülke yönetimi üzerindeki nüfuzu, hükümetin politika üretemeyen, sadece bir uygulayıcıdan ibaret kalışı elbette önemli konular ancak kimse için de sır olmadıklarını söylemek lazım. Sokaktaki İranlı vatandaşların kendi aralarında konuştuğu gerçeklerin üst düzey yetkili bir ağızdan doğrulanması var ortada.
İran’da Cumhurbaşkanı dâhil tüm bakanların Hamaney’e karşı hiçbir iradeye sahip olmadığı gerçeği, Zarif’in açıklamasıyla bir kez teyit edilmiş oldu.
- Bir de şu basına sızdırma işinin kasıtlı olma ihtimalinin yüksekliği dikkate alınırsa, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine pek az süre kala böyle bir hamlenin gelmesi fazlasıyla mânidar. İran’da öne çıkan bazı adayların seçim münazaralarında bu açıklamaların kullanılacağı aşikâr. Yönetime karşı memnuniyetsizliğin giderek arttığı İran’da, adaylar için de işler hiç kolay değil. Bir yanda merkezin bunaltıcı presi, diğer yanda kamuoyunun beklentileri.
Reformcu Zarif, belki sözleriyle bir şeylerin değişmesini istiyordu ama bunun pratikte bir karşılığının olmadığı en başından belliydi. Zira halk iradesinin yönetimde temsili ve Hamaney’in denetlenebilir olması, mevcut rejimin kabulleneceği hususlar değil.
Yakın zamanda yaşananlar, Hamaney sonrası çok büyük olaylara gebe olan İran’ı anlamak açısından son derece önemli noktaları içeriyor. Kimi zaman Suriye’de, kimi zaman Kuzey Irak’ta, kimi zaman da Karabağ’da Türkiye’nin karşısına çıkan İran’ın iç yüzünü bilmek önemli. Bu konuda ne kadar yazılsa yine azdır. Uzun yıllar boyu İran konusunda gerçekler yerine “resmi” bilgilerin tercih edildiği bir ülke oldu Türkiye. Gerçekler ortaya çıktıkça Türkiye’nin duruşu da netleşecektir.