Yorumsuz

20 yılı aşkın zamandır çocuğunu aşılatmamış ailelerle çalışıyorum, Hayatımda gördüğüm en sağlıklı çocuklar bunlar. Bana gelen aileler arasında büyük çocuğu aşıların tümünü olmuş, ortanca çocuk kısmen aşılı, en küçük ise hiç aşılanmamış olanlar var. Küçük çocukları hemen hiç hasta olmazken, büyük çocuk okulda “özel gereksinimliler” programında ve ilaç kullanıyor. Ve bu birkaç örnekle sınırlı değil.
20 yılı aşkın zamandır çocuğunu aşılatmamış ailelerle çalışıyorum, Hayatımda gördüğüm en sağlıklı çocuklar bunlar. Bana gelen aileler arasında büyük çocuğu aşıların tümünü olmuş, ortanca çocuk kısmen aşılı, en küçük ise hiç aşılanmamış olanlar var. Küçük çocukları hemen hiç hasta olmazken, büyük çocuk okulda “özel gereksinimliler” programında ve ilaç kullanıyor. Ve bu birkaç örnekle sınırlı değil.

ABD’nin Connecticut eyaleti Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) tarafından geçtiğimiz yıl kasım ayında sunulan “tüm aşıların çocuklarda zorunlu kılınması” hakkındaki kanun teklifine, ülkenin tanınmış çocuk mütehassıslarından Dr. Lawrence Palevsky’nin yaptığı itirazı ve ortaya koyduğu delillerin özetini yorumsuz sunuyoruz:

Aşıların zararlarını gizliyorlar

• 1983'te Tıp Fakültesine başladığımda bana öğretilen “aşı zarar vermez, korur” idi ve “yapacaksın” dendi. Fakat bana ne aşının zararsız olduğuna dair tek bir bilimsel delil gösterildi, ne de bu güvenlik deneylerinin nasıl yapıldığına dair bir şey öğrendik. 1998'de bir anne bana “Doktor, aşılarda cıva varmış, biliyor muydunuz?” diye sordu ve cevabım, “Yok, bilmiyordum” oldu. Bundan sonra araştırdım. Ve gördüm ki, aşılarda kobay hayvanlarına ağır zararlar veren pek çok madde kullanıyor. Bu tehlikeli maddelerin aşılarda ne aradığını ise çözemedim.

  • • Sonra ailelerden bazı hikâyeler duymaya başladım. Düzinelerce değil, yüzlerce değil, binlerce aile aynı şeyi söylüyordu. Sapasağlam çocuklarını doktora götürüyorlar. Sonra bir bakıyorlar çocuklar sağlığından olmuş. Kimi havale nöbetleri geçirmeye başlıyor, kimi hayatını kaybediyor. Astım, otizm gelişiyor ve bugün olduğu gibi o gün de onlara bu yaşadıklarının aşıyla ilgili olduğu söylenmiyor.

Beyine ulaşmak için Nano partiküller kullanılıyor

• 1976'da her 17 çocuktan biri öğrenme güçlüğü çekerken, bugün bu oran 5’te bir. 8 yaşın altındaki her 6 çocuktan birinin, her iki ergenden birinin ve her dört genç erişkinden birinin zihinsel, davranışsal veya duygusal bir bozukluk teşhisi var.

• Aşı içeriğini oluşturan maddelerin nasıl çalıştıklarını anlayacak kadar bilginiz varsa, bu vakaların her birinin sorumlusunun aşı olabileceğini görebilirsiniz.

Nano ile kan-beyin bariyerini aşıyorlar

• Fakültedeyken bize vücudun bir “kan-beyin bariyeri” olduğu öğretildi. Bu kan beyin bariyeri dediğimiz şey beynin hazine kasası gibidir. Kan dolaşımı bileşenleri (ilaçlar, virüsler ve bakteriler) bu bariyer sayesinde beyine geçemez.

  • • İlaç firmalarının ise beyne etki edecek ilaç geliştirmesi lazım. Bu bariyeri geçmek için, onlar da “nano partikül” denilen parçacıkları ilaç etken maddesine bağlıyor. Bu sayede beyne ulaşabiliyorlar.

Alüminyum, beyne sızan bir ajan

• Sonra bir emülgatör alıyorlar. Suyu ve yağı seven bir madde bu. İkisinde de çözünebiliyor. Bunu alıp da ilacı bağladıkları nano partiküle ekledikleri anda beyne ilaç geçişini 20 kat artırabildiklerini keşfediyorlar. Aşılar da aynen bu şekilde yapılıyor işte. Virüs ve bakteriniz var. Bunlar alüminyum denilen bir nano partiküle bağlı durumda. O alüminyum nano boyutta bir partikül ve tanımı gereği nano partikülün beyin dokusu içine geçme potansiyeli var.

Virüs ve bakteriniz var. Bunlar alüminyum denilen bir nano partiküle bağlı durumda.
Virüs ve bakteriniz var. Bunlar alüminyum denilen bir nano partiküle bağlı durumda.

• Aşıların çoğunda ayrıca “ polisorbat-80” veya “sorbitol” var. Bu bileşiklerin her ikisi de emülgatör. Emilgatörler bu alüminyum partikülüne sıkı sıkıya bağlanıyor. O da zaten sıkı sıkıya aşı antijenlerine bağlı durumda. Yani aşıların etken maddeleri de, doğrudan beyine ulaşma yeteneğine sahip. Bu durum, aşıdan sonra sağlığı bozulan çocukların durumunu da açıklıyor. Bilim bunu ispat etse de, medya ve devlet bu durumu reddediyor.

Aşı üreticilerinin ‘sınırsız’ yetkisi var

• Aşıların çok sıkı incelemelerden geçirildiği söylenir. Fakat alüminyumun beyne intikal edip etmediğini araştırmış tek bir çalışma bile yok. Çünkü beyine ulaşmaması gereken maddeler “kan-beyin” bariyerini aşarsa bu durumda enflamasyon oluşur. Ve bugün öğrenme engelli ya da otistik çocuklarda gördüğümüz şey de enflamasyondur.

• Maalesef aşı üreticisi firmalar, aşıdan sonra oluşacak yan etkilerin hangilerinin aşıdan kaynaklandığını, hangilerinin kaynaklanmadığını baştan belirleme hakkına sahipler. Yani çocuk hakikaten de bir aşı reaksiyonu geçirmiş ise bunun aşıyla bağlantılı sayılıp sayılmayacağına karar veren aşı firması.

Aşı, mikrobu sizden uzak tutmaz

• Çocuğunuz aşı olduktan 5 ay sonra aşı nedeniyle nöbet geçirirse, size bunun aşıyla ilgisi olduğu söylenmeyecek. Çünkü bu konuda hiçbir çalışma yapılmıyor. Bebek daha 9 saatlikken yapılan aşılamanın, bundan aylar hatta yıllar sonra ortaya çıkacak tıbbi bir olayla alakası olup olmadığına hiç bakılmamış.

  • • Aşı olan çocuğun o mikrobu taşımayacağı öğretiliyor bize. Tüm bilimsel yayınlar bu minvalde. Oysa bunun bilimsellikle alakası yok. Aşının bir mikrobun kökünü vücuttan kazıdığınızı gösteren tek bir bilimsel delil, çalışma yok.

• Aksine, bilimsel araştırmalar gösteriyor ki ,aşıyla bu mikroorganizmaların mutasyona uğramasına sebep oluyorsunuz. Aşılanmadan sonra, hedeflenen bakteri virüs tipinin yerini yenilerinin aldığını gösteren yığınla yayın var. Yoğun kullanım nedeniyle antibiyotikler nasıl ortaya yeni bakteri tiplerinin çıkmasına neden oluyorsa, burada gözlemlenen de o.

Gördüğüm en sağlıklı çocuklar, aşı olmayanlar

• 20 yılı aşkın zamandır çocuğunu aşılatmamış ailelerle çalışıyorum, Hayatımda gördüğüm en sağlıklı çocuklar bunlar. Bana gelen aileler arasında büyük çocuğu aşıların tümünü olmuş, ortanca çocuk kısmen aşılı, en küçük ise hiç aşılanmamış olanlar var. Küçük çocukları hemen hiç hasta olmazken, büyük çocuk okulda “özel gereksinimliler” programında ve ilaç kullanıyor. Ve bu birkaç örnekle sınırlı değil.

 Aşı mevzusunda benim kanaatim şu: Çocuklarda bulaşıcı enfeksiyon hastalıklarını önleyeceğiz derken yerine daha beter bir şey koymadığımızdan emin olmamız lazım
Aşı mevzusunda benim kanaatim şu: Çocuklarda bulaşıcı enfeksiyon hastalıklarını önleyeceğiz derken yerine daha beter bir şey koymadığımızdan emin olmamız lazım

• Aşı mevzusunda benim kanaatim şu: Çocuklarda bulaşıcı enfeksiyon hastalıklarını önleyeceğiz derken yerine daha beter bir şey koymadığımızdan emin olmamız lazım. Maalesef ortada gerçek bilimsel bilgi yerine çokça inanç var.

• “Hastama zarar vermeden müdahale etmek” birinci vazifem diye yemin ettim ben. Ancak bilim ne diyor diye bakıp, ortada uzun vadeli çalışma olmadığını gördüğümde; aşı deneylerinin sadece 4-10 gün sürmüş, yan etkilerin de üretici firmaca manipüle edilmiş olduğunu gördüğümde; aşı içeriğindeki maddelerin etkilerinin araştırılmamış olduğunu gördüğümde; aynı maddelerin hayvan deneylerinde yol açtığı tahribatı gördüğümde; alüminyum verilen hayvanlarda hareket, gelişme geriliği ve davranış problemleri ortaya çıktığını görüp, bunun bugün çocuklarda gözlemlediğimiz sıkıntıların kaynağı olduğunu anladığımda, önceliğimizin “zarar vermemek” olduğundan emin miyiz diye soruyorum kendime.

Dr. Lawrence Palevsky’nin sözlerini hiç yorum eklemeden verdik. Aşılar konusundaki son kararı başkalarına bırakmadan artık siz verirsiniz.