Yapayet yâhut insanın tabağında insanın yemek olacağı günlere hoşgeldiniz...
Bütünüyle haksızlık etmeyelim. Yapay etin iddia ettiği her şey yalan değil. Özellikle de küçük çocukları severken söylenen “yerim seni” deyiminin gerçeğe dönüşeceği yalan değil mesela. Evet, yanılmadınız Bitelabs isimli bir firma şimdiden sevilen ve ilgi duyulan ünlülerden alınmış hücrelerden üretilen salamları, sosisleri, köfteleri hazırlıyor isteklisine. Şimdi oturup, yapay et için türlü yalanlarla suçlu edilen mübarek hayvanları topluca telef edilmekten kurtaramayacağımıza mı yanalım yoksa insanın insanı afiyetle yiyeceği yamyam günleri göreceğimize mi?
Önce sağlıklı et, sonra kesimsiz et, in vitro et, kapta üretilmiş et, laboratuvarda yetiştirilmiş et, hücre bazlı et, temiz et, ekili et, sentetik et ve kültürlenmiş et oldu. Belli ki konu alengirli olduğunda isim seçmekte zorlanmışlar. İsimlerinden de anlaşılacağı üzere yapay et, laboratuvar ortamında hayvan hücrelerinin sığır cenin serumu gibi kültürlenmiş bir ortamda büyütülmesi. Dünya çapında birçok şirket, geleneksel etten daha “güvenli” olduğunu iddia ettikleri bu acayip şeyi üretmek için çoktandır canla başla çalışıyor.
- Aralarında yok yok. Memphis Meats, Aleph Farms, Mosa Meat, JUST Inc., Meatable, SuperMeat, Finless Foods gibiler ve Türkiye’den Biftek bunlardan bazıları. Onları büyük yatırımlarıyla Cargill ve Tyson gibi devler, Blue Yard Capital, Union Square Ventures, S2G Ventures ve Emerald Technology Ventures gibi risk yönetim şirketleri ve Bill Gates, Richard Branson gibi milyarderler destekliyor. Hepsinin ortak derdi dünyayı sözde iklim değişikliği belasından kurtarırken bizi de daha iyi beslemek(!)
Üretime soyunmuş şirketlere, her kepazeliği bilim diye yutturmayı görev addeden bilim-memurlarına ve medya işini ürün pazarlamaya dönüştürenlere göre kültürlenmiş et, her şeyden önce eziyet etmeyen, antibiyotik içermeyen, temiz, sağlıklı ve çevre dostu bir ürün.
Peki, bu iddialar ne kadar doğru? Gelin yakından bakalım.
Kanser daha da yaygınlaşacak
Hayvanları kesmeden sürdürülebilir bir "et" üretimi birilerinin kulağına hoş gelse de yapay etin hayatımızı olumsuz etkileyeceği hususunda ciddi endişeler var. Kuşkusuz en büyük endişe, kullanılacak hücrelerin genetik mühendisliği ve kanser hücrelerinin artışını teşvik edebilecek olabilmesi.
Mâlum yapay et ile uğraşan firmalar bilgilerinin gizli ve ticari bir sır olduğunu iddia ederek bir şey paylaşmıyorlar. Yine de kısmen de olsa bilgilerini görünür kılan halka açık patent başvurularında kansere neden olan mutasyona uğramış onkojenik genlerin olduğu tespit ediliyor. Mesela modifiye edilmiş pluripotent hücre hatlarının oluşturulmasına ilişkin bir Memphis Meats patentinin tümör baskılamasından sorumlu çeşitli proteinlerin aktivasyonu veya inaktivasyonu içerdiği biliniyor. JUST Inc.'in bir patenti, büyüme faktörlerinin büyüme ortamının bir parçası olarak kullanıldığını gösteriyor. Bu bulgular laboratuvarda kültürlenmiş "et" ürünlerinde kanser hücrelerinin gelişimine engel olunamayacağına işaret ediyor.
Yapay et için hayvanlara acı verici zulüm
Peki, geleneksel yöntemde hayvanlara çektirildiği söylenen eziyetlerin yapay et ile biteceği iddiaları doğru mu? Maalesef laboratuvarda kültürlenmiş et üretimi söylendiği gibi acıdan muaf değil. Aksine hayvanlar canlı canlı büyük iğnelerin kullanıldığı son derece ağrılı ve rahatsız edici yoğun biyopsi prosedürüne mâruz kalıyorlar.
Çünkü kültürlenmiş "et" üretmek için canlı hayvanlardan hücre alınması gerekiyor. Hücre bazlı ürünün yeterli ve tutarlı olması için aynı hayvandan defalarca ağrılı ekstraksiyon yapılarak biyopsi alınması ise tam bir işkenceye dönüşüyor. Hayvanların çektiği acı bununla da kalmıyor. Büyütülecek hayvan hücreleri (genellikle kas hücreleri) için büyüme ortamı olarak ihtiyaç duyulan sığır cenin serumunun elde edilmesi için de hamile bir ineğin fetüsünden ihtiyaç hâsıl oldukça epey ağrılı kan almalar gerekiyor.
Öte yandan cenin serumu kullanarak üretim kapasitesini artırmak, farklı sorunları da beraberinde getiriyor. Genetiği değiştirilmemiş hayvan kas hücrelerinin belirli bir dereceye kadar büyüyebilmesi sebebiyle serumun mecburen genetiğiyle oynanmış hayvanlardan alınması tercih ediliyor mesela.
Memphis Meats, bu sınırlamanın üstesinden gelmek için, bir tür biyo-reaktör kullanarak sonsuz hücre hatları oluşturmaya çalıştığını açıkladı. Biyo-reaktör, et hücrelerinin üzerinde ve çevresinde büyümesini sağlayacak bir tür yapı iskelesi görevi gören ve bütün biyolojik reaksiyon süreçlerinin geçeceği çok büyük bir kap. İskele, hücrelerin bağlanıp, et benzeri bir yapının oluşmasına yardımcı oluyor. Burada hayvan kas hücresi yerine kültürlenmiş kök hücreleri kullanılıyor. Bu ayrım önemli, çünkü kas hücreleri yalnızca belirli bir dereceye kadar çoğalabiliyor. Üretici firmalar, alternatif bir hücre türü olarak kültürlenmiş kök hücreleri denediklerini, böylece üretimi artırabileceklerini ve daha sonra hücreleri biyo-reaktörde hayvan etini oluşturan çeşitli hücre türlerine (kas, yağ ve kan) ayırabileceklerini söylüyorlar.
Amaç insanı korumak değil kontrol etmek
Tabii ki bu teknoloji de hayvanların acısını dindirmiyor. Çünkü kök hücreleri de hayvanlardan alınıyor. Bu tekniğin laboratuvarda kültürlenmiş et üretme kapasitesini büyük ölçüde artırsa da insan sağlığını ve gıda güvenliğini olumsuz etkileyeceği düşünülüyor. Laboratuvarda kültürlenmiş eti toplu tüketim için uygun hale getirecek ölçeğin, var olan en büyük doku mühendisliği çalışması olacağı ve bunun beslenme zincirine genetik olarak tasarlanmış yeni tür hücreler ekleyebileceği tehlikesi var çünkü.
Bu noktada diğer bir problem, hızla büyüyen genetiği değiştirilmiş hücre hatlarıyla kültürlenmiş etlerdeki bazı büyüme faktörlerinin sindirim sonrası kan dolaşımıyla emilme ihtimali. Çünkü hatların, kültürlenmiş birincil hücrelerden oluşan popülasyonunun orijinal özelliklerini taşımayan kanserli bir hücrenin özelliğini taşıma olasılığı var. Kök hücre temelli et şirketlerinin kullandıkları kültürlerde kanser hücrelerinin ortaya çıkma riskinin varlığı emilme ile tüketicide kanser olasılığını da güçlendiriyor.
Muhteva gizemi
Yapı iskelesi ve büyütme ortamı için, laboratuvarda kültürlenmiş et şirketlerinin ne türden malzeme kullandıkları da diğer bilinmeyen bir nokta. Şirketlerin, yapı iskelelerinin veya büyüme ortamlarının bileşimlerinin tüketicileri potansiyel yeni proteinlere ve alerjenlere maruz bırakacak karışımlar içerebileceği düşünülüyor.
Hücre hatları ve/veya kültür ortamının kullanıldığı işleme yöntemleriyle ilişkili kirlenme tehlikesi de önemli bir sorun olarak görülüyor. Laboratuvarda kültürlenen et üreticileri tersini iddia etseler de hayvanların aksine, hücrelerin işleyen bir bağışıklık sisteminin olmadığı biliniyor. Bu nedenle, hücrelerin büyütüldüğü kaplarda bakteri veya mantar büyümesi, mikoplazma ve diğer insan patojenlerinin oluşma ihtimali çok yüksek. Antibiyotikler veya diğer bazı farmasötik patojenik kontrol yöntemleri olmadan bunun gerçekleşemeyeceği biliniyor. Gerçi üreticiler de laboratuvarda yetiştirilen et üretiminde kontaminasyonu önlemek için antibiyotik kullanılacağını reddetmeyerek, kullanımın ana hatlarını çizdiklerini ifade ediyorlar.
- Fakat bu sefer de farklı süreçlerde kullanılan antibiyotik miktarının ne olacağı açıklanmıyor. Bunun yerine, laboratuvarda yetiştirilen etin seri üretiminin biyo-reaktörler ve tanklarla laboratuvar ortamında değil, endüstriyel bir ortamda yapılacağı ve bunun tıbbi laboratuvarlara göre daha yüksek güvenlikle olacağı söyleniyor. Fakat bu da akıllara bir gıda üretim tesisinin nasıl tıbbî bir laboratuvardan daha steril olacağı sorusunu düşürüyor.
Bakteriyel ve viral kontaminasyonla ilgili sorunlar tıbbi hücre kültürünü rahatsız ettiği için genellikle anti-mikrobiyal kullanılıyor. Bunun anlamı kısa süreli de olsa antibiyotik kullanımını gerektiren herhangi bir büyük ölçekli laboratuvarda kültürlenmiş et üretiminin geleneksel yöntemle üretilen etten daha çok ilaç kalıntısı ve patojen içerebileceği.
Yapay et=toksin deposu
Aynı şekilde şirketler, biyo-reaktörler, yapı iskelesi ve büyüme faktörleri / hormonları gibi sığır cenin serumu veya at serumu dâhil olmak üzere farklılaştırma faktörlerini, anti-mikrobiyalleri ve kültür ortamlarındaki toksinleri nasıl bertaraf edeceklerini de açıklamış değiller. Oysa geleneksel olarak üretilen ette, hayvanlar bu toksinleri tabii yoldan idrarları ve dışkılarıyla atıyorlar. Şirketler eğer bu "etin" bu toksinleri atması için bir yol bulamazlarsa, potansiyel olarak bu toksinler et içinde birikip, insanların sistemine geçecek, başka yolu yok.
Yine bu yeni ürünün gıda tedarikine yeni alerjenler getirmediğinden, ürünün herhangi bir zararlı bileşik içermediğinden, kullanılan hormon veya antibiyotiklerin nihai üründe güvenli seviyelerde olacağından emin olan yok. Gerekli olan kesin üretim süreci, üretiminde kullanılacak girdiler ve nihai ürünün niteliği de tam olarak bilinmiyor veya şirketler tarafından bilerek açıklanmıyor.
Meşhurlardan alınmış hücrelerden üretilen salamlar
Sonuç olarak bir yığın bilinmezlik kültürlenmiş eti tüm güzellemelerine karşın uzak durulası bir başka ürün yapıyor. Hakkında söylenen her iddianın kısa zamanda yalan olduğunun ortaya çıkması tüketilmesi durumunda geri döndürülemez hasarlar yapacağına dair kuşkuları güçlendiriyor.
Yine de bütünüyle haksızlık etmeyelim. Yapay etin iddia ettiği her şey yalan değil. Özellikle de küçük çocukları severken söylenen “yerim seni” deyiminin gerçeğe dönüşeceği yalan değil mesela. Evet, yanılmadınız Bitelabs isimli bir firma şimdiden sevilen ve ilgi duyulan ünlülerden alınmış hücrelerden üretilen salamları, sosisleri, köfteleri hazırlıyor isteklisine.
Şimdi oturup, yapay et için türlü yalanlarla suçlu edilen mübarek hayvanları topluca telef edilmekten kurtaramayacağımıza mı yanalım yoksa insanın insanı afiyetle yiyeceği yamyam günleri göreceğimize mi?