Yahudiler niçin Humeyni devriminidestekledi?
Ayetullah Talekani gibi o dönem son derece popüler bir rejim muhalifinin SAVAK tarafından izlenmemesi mümkün değil. SAVAK’ın meseleye kör kalması, işin içinde İran istihbaratını da aşan gizli ellerin bulunduğuna işaret ediyor. Şah döneminin Genelkurmay Başkanı Abbas Karabaği’nin sözlerine geri dönelim o zaman. Sahi, CIA yetkilileri SAVAK Şefi General Moghadam’a ne demişti, hatırlayan var mı aramızda?
- “Eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger İran’dan yeni dönmüş ve Şah ile yaptığı görüşmeyi bakanlığa sunmuştu. Şah, Kissinger’e bir avuç mollanın böyle organize ve etkili gösteriler düzenleyecek kapasitesi olmadığını, arkalarında muhakkak başka bir gücün olduğunu söylemiş. Şah’a göre bu güç CIA imiş. Kissinger’e CIA’nin niçin böyle bir şey yaptığını, neden ondan yüz çevirdiklerini sormuş.”
- ABD Dışişleri Bakanlığı İran eski direktörü Henry Precht
İran Şahı Rıza Pehlevi’nin ABD ve ülkesindeki Yahudi toplumuyla iyi ilişkilere sahip olduğu biliniyor.
ABD dış politikasının ana eksenini belirlediği neredeyse bütün uzmanlar tarafından kabul edilen Yahudi asıllı Dışişleri eski bakanı Henry Kissinger ile yakın dostluğu da mâlum. Durum bu minvaldeyken hem Amerikalılar, hem de İran Yahudileri bir anda Humeynici kesilip İran Şahı’na destek vermekten vazgeçiyorlar. O döneme ilişkin en ilginç tespitlerden biri zamanın İran Genelkurmay Başkanı Abbas Karabaği’ye ait. Karabaği, ABD Dışişleri Bakanlığı İran eski direktörü Henry Precht’in de teyit ettiği gerçeği “İran Krizi Hakkında Gerçekler” isimli hatıratında şöyle ifade ediyor:
Cıa: Humeyni ile görüşün
(Karabaği, istihbarat ve askeri yetkililerle toplantı halindedir.)
- ■ General Ali Badrei (İran Muhafız Kuvvetleri Komutanı): Bu sabah CIA istasyon şefi bana geldi ve Humeyni ile temasa geçmemizi tavsiye etti. Kendisine herhangi bir cevap vermedim.
- Konuyu sizinle paylaşmak istedim.
- ■ General Moghadam (SAVAK şefi): Doğru. CIA bu görüşte. ‘Humeyni ile görüşün’ diyorlar.
- ■ General Rabii (Hava Kuvvetleri Komutanı): Aksine ben bugün ABD Hava Kuvvetleri ile görüştüm. Onlar Bahtiyar hükümetine destek vermemizi istiyorlar.
- ■ General Ali Badrei: Bence durum tam aksi yönde. ABD ordu temsilcileri de aynı CIA gibi Humeyni ile görüşmemizin daha doğru olacağını düşünüyorlar.
- ■ Amiral Habibullahi (Donanma Komutanı): Amerikan donanması da Bahtiyar hükümetine destek verilmesini tavsiye ediyor.
- ■ General Hasan Tufanyan (Savaş Bakanı Yardımcısı): General Huyser, her ikisiyle de görüşmenin iyi olacağı fikrinde.
CIA ve Amerikalı yetkililer görüldüğü gibi İran istihbaratı ile ülkenin önde gelen komutanlarına Humeyni ile temasa geçmelerini söylüyorlar. Zira artık İran Şahı’nı defterden silmiş, meydanı Humeyni’ye bırakmışlardır.
Şah dönemi Yahudilerin altın çağı
Durumu ilginç kılan, bizzat kendi itiraflarıyla Şah döneminin İran Yahudileri için en rahat yıllar olmasıdır. İran devriminin hemen öncesinde iki yılını İran’da geçiren Tel Aviv Üniversitesi İran Araştırmaları Merkezi direktörü David Menashri şunları söylüyor:
“Yahudiler, İran’da gerek üniversite mecrasında, gerek doktorluk gibi prestijli mesleklerde, gerekse diğer beyaz yakalı profesyoneller arasında fazlasıyla temsil ediliyordu. Aralarında düşük gelirli insanlar elbette vardı ama büyük çoğunluğu üst orta sınıfa mensup insanlardı. İçlerinden bazıları ülkede kendilerine sağlanan özgürlük ortamını iyi değerlendirmiş, petrol gelirlerinden pay kapmayı bilerek zengin olmuşlardı.”
- David Sitton tarafından 1985 yılında yapılan bir araştırma ise Yahudilerin Şah dönemindeki durumunu rakamlarla ortaya koyuyor.
- ■ 979'da Bilimler Akademisi'nin 18 üyesinden 2'si,
- ■ 4.000 üniversite öğretim görevlisinden 80'i
- ■ 10.000 doktordan 600'ü Yahudi’ydi.
Bu rakamların ne ifade ettiğini tam olarak anlamak için Yahudilerin İran nüfusuna oranını bilmek gerekiyor. 1979 yılında İran nüfusu yaklaşık 38 milyon. Yahudi azınlığın nüfusu ise sadece 80 bin.
Yani ülkedeki 475 kişiden sadece 1’i Yahudi. 475’e 1 oranı Bilimler Akademisi üyelerine bakıldığında 9’da 1’e, üniversite öğretim görevlilerine bakıldığında 50’de 1’e, ülkedeki doktor sayısına bakıldığında ise 16’da 1’e iniyor. Ülkede nitelikli mesleklere sahip olma oranı Yahudilerde neredeyse 40 kat daha yüksek. Görüldüğü gibi İran Şahı İranlılara değil âdeta Yahudilere çalışmış, en prestijli alanlara onları taşımış.
Devrim İçin Yürüdüler.
Şah karşıtı protesto gösterilerinin en büyüğü 11 Aralık 1978'de Tahran'da gerçekleşti. Gazetelere göre “milyonlar yürümüş”tü. İran devrimine giden yolda bir kilometre taşı olarak kabul edilen bu yürüyüşte Yahudiler İranlı mollalara destek verdiler. Yahudi hahamları ön saflarda yürüdüler. Bu eyleme tam olarak kaç Yahudi’nin katıldığı bilinmiyor, ama Tahran’da yaşayan elli bini aşkın Yahudi’den on iki, on üç bininin orada olduğu bizzat katılımcılar tarafından ifade ediliyor. Pensilvanya Eyalet Üniversitesi Yahudi Araştırmaları Öğretim Üyesi Lior Sternfeld’in o gün Yahudileri örgütleyen isimlerden biri olan Huşeng ile röportajından bir kesit sunalım:
"Yahudi dinî liderler ön saflarda yürüdüler ve geri kalan Yahudiler onları takip ederek İranlı yurttaşlarımızla büyük bir dayanışma gösterdiler. Protestoların ilk günlerinden itibaren dinî liderlerden hatırı sayılır destek aldık. Haham Yedidya Shofet, Haham Uriel Davidi, Haham David Shofet, Haham Yosef Hamadani Cohen ve diğerleri katılıp destek verdi. Diğer önemli isimler ise Parviz Yeshaya, Aziz Daneshrad, Yakub Barkhordar, Hushang Melamed, Dr. Manuchehr Aliyasi idi.”
Yahudi hastanesi devrimin sığınacağı
Şah karşıtı ayaklanmalara İran emniyet güçleri sert müdahalelerde bulununca yaralananlara Yahudi toplumuna ait Sepir Hastanesi kucak açar. Humeyni taraftarları elbette tesadüf eseri bu hastanenin yolunu tutmaz. Devlet hastanelerinin aksine bu hastanede iyi karşılanacaklarını ve kendilerine her türlü tedavi imkânlarının sağlanacağını önceden öğrenmişlerdir. Ayrıca her yerde gözü kulağı olan İran Şahı’nın meşhur istihbarat servisi SAVAK her nedense bu hastaneye gelenleri bir türlü bulamamakta veya bulsa bile oradan çekip alamamaktadır. İşin bu tarafı elbette fazlasıyla ilginçtir. Hastane yetkilileri ile Humeyni’nin yakın adamlarından Ayetullah Seyyid Mahmud Talekani irtibat halindedir.
8 Eylül 1978'deki "Kara Cuma" olarak bilinen protesto gösterilerinde yaralananları tedavi eden hastane yetkililerinden Doktor Celali’nin o döneme ilişkin Lior Sternfeld’e anlattıklarına kulak kabartalım:
- “O Cuma günü başhemşire Bayan Farangis Hasidim beni aradı ve hastaneye birçok yaralı getirdiklerini söyledi. Hastaneye doğru yola koyuldum ama Jale caddesini kapatmışlardı, bu yüzden yürüyerek oraya yöneldim. Hâlen ateş edilmeye devam ediliyordu. Cankurtaran servisinde dostlarım vardı. Yaralıların neredeyse yüzde doksanını Sepir hastanesine getirttim. Bütün bu yaralıları dört ameliyathanemizde tedavi ettik.”
Kendi binasını tahsis etti
Doktor Celali, sadece hastaneyi değil, bizzat kendi binasını da Ayetullah Talekani’nin, yani İran devriminin hizmetine vermişti.
“Devrimden beş ay önce, Kara Cuma’nın hemen sonrasında ofisimin bitişiğinde şahsıma ait binayı Guruh e Emdade Talekani (Talekani Yarım Grubu)’na tahsis ettim. Kara Cuma sonrası Ayetullah Talekani bizzat beni arayıp yaptığım insani hizmetlerden dolayı teşekkürlerini sundu. Evet, herkes bunu biliyordu.”
Savak niçin göremedi?
Yahudi doktor Celali “herkes” derken acaba SAVAK’ı da kastediyor muydu? Gerçekten ilginç bilgiler bunlar. Ayetullah Talekani gibi o dönem son derece popüler bir rejim muhalifinin SAVAK tarafından izlenmemesi mümkün değil. SAVAK’ın meseleye kör kalması, işin içinde İran istihbaratını da aşan gizli ellerin bulunduğuna işaret ediyor. Şah döneminin Genelkurmay Başkanı Abbas Karabaği’nin sözlerine geri dönelim o zaman. Sahi, CIA yetkilileri SAVAK Şefi General Moghadam’a ne demişti, hatırlayan var mı aramızda?