Ve PKK için son!

Ve PKK için son!
Ve PKK için son!

Esad rejiminin 8 Aralık’ta devrilip, 13 yıllık mücadelenin ardından Suriye'de devrimin gerçekleşmesi yarım asırlık PKK sorununun çözümüne de yeşil ışık yaktı. Kısa süre içinde İmralı’nın bir videolu mesaj yayınlayarak teröristlerin silahlarını bırakmasını isteyeceği konuşuluyor. Aslında bunun sinyalleri biraz daha önce 22 Ekim’de MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Öcalan PKK’yı lağvederse kendisine umut hakkı verilebileceği” açıklamasıyla gelmişti. Ancak “niye şimdi” sorusunun cevabı o sırada anlaşılamamıştı. Esad rejiminin gri alanlarını kullanarak yıllar yılı Suriye’de varlığını sürdüren terör örgütü, Şam’da hükümetin kurulması, ABD’nin arkasını dönmesi, hasta adam Avrupa’nın kendine hayrı olmaması ve Türkiye’nin kararlı duruşu karşısında yeni duruma en az hasarla uyum sağlaması gerektiğini anladı ve beklenen açıklamayı yaptı.

Katliam yapan kadın teröristle övünmek

PKK, 13 Kasım 2022'de Beyoğlu İstiklâl Caddesi’nde hâin bir saldırı yapmış, o zaman da gündem yine terörle değişmişti. Uzaktan patlatılan bomba sonucu 6 kişi vefat etmiş, 99 kişi de yaralanmıştı. Bombayı caddeye bırakan Ahlam Albashir yakalandı ve 7 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ile 1794 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Türkiye’yi yasa boğan hâdisenin üstünden henüz iki yıl geçmişken kendisine ‘komedyen’ diyen bir kadın sosyal medyada yayınlanan gösterisinin bir bölümünde şu kan donduran ifadelere yer verdi: “Düz bir kadınım. Çok iyi bir feminist değilim. Mesela 8 Mart’ta hiç Taksim’e gitmedim. Hiç yürüyüşe katılmadım ve düz bir kadın olarak şöyle düşünüyorum; iki sene önce Taksim’de bir kadın uzaktan kumandayla bir bankta oturarak bir bomba patlatmıştı. Çok üzücü, elim bir olaydı gerçekten. Ama ben düz bir kadın olarak şunu düşünmeden edemiyorum. Terörizm ne kadar korkunç ne kadar insanlık dışı bir şey olsa da kadınlarımızı o alanda da görmek gururlandırıyor açıkçası. Kadın teröristler de var diyorum. Sonuçta feminizm bu değil mi? Kadınların hayatın her alanında eşit bir şekilde olması…”

Selin Dilmaç.
Selin Dilmaç.

Selin Dilmaç bu sözleri söylerken gösterinin kayda alındığı Kadıköy’deki az tanınmış komedyenlerin sahneye çıkmasıyla meşhur olan mekânda bir Allah’ın kulu “sen ne diyorsun be kendini bilmez” demediği gibi kıkır kıkır gülüştüler. Ama korkmayın, Selin Dilmaç’a bu sözleri nedeniyle Adâlet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı kurumlarınca ne bir soruşturma ne de bir ifadeye çağırma kabilinden sanata sansür ya da baskıyı çağrıştıracak bir girişimde bulunulmadı çok şükür!

Ancak geçenlerde yine Kadıköy’de ilginç bir hâdise yaşandı. İlçe polis müdürlüğüne bağlı memurlar, Rasimpaşa Mah. Alikalfa Sk. ile Hayrullah Efendi Sk. kesişiminde tanıdık bir yüze rastladılar. Halleri şüpheli iki kişiye yaklaştıklarında bir de ne görsünler. “Feminiterörist” Selin, uyuşturucu işine de el atmış. Dilmaç’ın evinde yapılan aramada turpun büyüğü çıktı. Tam 759,32 gram uyuşturucu ile suçtan elde edildiği değerlendirilen bir miktar para ele geçirildi. Tutuklandı tabi. İlâhî adâlet!

Ortadoğu’da, Uzak Asya’da, Kuzey Afrika’da veya Güney Amerika’da yerel halktan müteşekkil bir terör örgütü, Batı’nın hep istediği, palazlanması için elinden geleni fazlasıyla yaparak, desteklediği bitmeyen bir plan. Plan dahilinde genelde bu terör örgütlerinin illegal kazançlarına göz yumulur, Batı da her zaman iç karışıklıklarla uğraşan ülkeleri kolayca sömürür. FARC’dan Tamil’e, DAEŞ’ten PKK’ya bu işler hep böyledir.

Ahlam Albashir.
Ahlam Albashir.

Terör örgütü PKK’nın sözde yöneticilerinden Şemdin Sakık’ın 1998 yılında yakalandıktan sonra alınan ifadesinde Abdullah Öcalan’ın kendisine, ‘‘örgütü ayakta tutmak kolay değil, uyuşturucu geliri olmazsa bu kadar insanı nasıl doyuracağız’’ itirafını bu sayfalarda 2022 Aralık ayında okumuştunuz.

Coğrafyamızda PKK ve uyuşturucu birbirinden ayrı düşünülemez. PKK, “Balkan Rotası” olarak bilinen Afganistan, Pakistan sınırından Ortadoğu’ya, oradan da Avrupa’ya uzanan hat üzerindeki uyuşturucu piyasasının yüzde 80’ini elinde tutuyor. Araştırmalara göre Avrupa uyuşturucu piyasasının toplam hacmi 24 milyar dolar civarında. Bu da bölücü örgütü aynı zamanda bölgenin en büyük uyuşturucu karteli konumuna koyuyor.

Avrupa sokaklarında uyuşturucu satanların önemli kısmı da PKK üyeleri. Örgütün torbacılığı sanıldığı gibi ayağında mekap, sırtında haki gömlekle dolaşan teröristler tarafından değil, sanat, insan hakları, öğrenci kulüpleri çevrelerinde devşirilen gençler tarafından yapılıyor. Bu durum Avrupa’da da aynı şekilde. İsviçre Federal İstihbarat Servisi’nin hazırladığı "İsviçre'nin Güvenliği 2024" ve “Human Rights Watch HRW / İnsan Hakları İzleme Örgütü”nün 02.10.2024 tarihinde yayınlanan "Northeast Syria: Military Recruitment of Children Persists / Kuzeydoğu Suriye: Çocukların Askere Alınması Devam Ediyor" başlıklı raporları bir kez daha gösteriyor ki PKK, haraç toplama, uyuşturucu kaçakçılığı, insan kaçırma, silah ticareti ve taşeron cinayetlerle Avrupa’nın ve bölgenin kanseri. Nitekim İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de güçlü kolları olan, önemli bir ayağı da Avrupa’da olan yarım asırlık bir örgütü bölgeden silip atmak o kadar da kolay değil. Türkiye, bölgenin güçlü devleti olarak sınır içinde hareket edemez hâle getirdiği, sınır dışında da yaptığı operasyonlarla köşeye sıkıştırdığı PKK’nın belini kırmaya şu anda epey yakın.

PKK’nın narko terör yapısı, ülke sanatını da ele geçirmiş gibi. Menajerlik şirketleri soruşturmasıyla ortaya çıkanlar, Gezi olaylarına katılan sanatçıların ifadeye çağrılması hep birbiriyle ilişkili gelişmeler. Günümüzde her şey halkla ilişkiler, imaj çalışması… Sanat ve sanatçılar da bu meselenin tam göbeğinde.
PKK’nın narko terör yapısı, ülke sanatını da ele geçirmiş gibi. Menajerlik şirketleri soruşturmasıyla ortaya çıkanlar, Gezi olaylarına katılan sanatçıların ifadeye çağrılması hep birbiriyle ilişkili gelişmeler. Günümüzde her şey halkla ilişkiler, imaj çalışması… Sanat ve sanatçılar da bu meselenin tam göbeğinde.

PKK’nın halkla ilişkiler kadrosundaki sanatçılar

Türkiye’de pek çok sanatçı yasadışı eylemlerde boy gösterdiği gibi pek çok sanatçı da uyuşturucu ticareti veya kullanımı nedeniyle gündeme geliyor. PKK’nın narko terör yapısı, ülke sanatını da ele geçirmiş gibi. Menajerlik şirketleri soruşturmasıyla ortaya çıkanlar, Gezi olaylarına katılan sanatçıların ifadeye çağrılması hep birbiriyle ilişkili gelişmeler. Günümüzde her şey halkla ilişkiler, imaj çalışması… Sanat ve sanatçılar da bu meselenin tam göbeğinde. Sanatı ve medyayı propaganda aracı olarak kullanmak tabii ki Yahudilerin fikriydi. Bu gücü kullanarak terör oluşumu israili kuracak güce eriştiler. Mesela bazılarına göre ‘Kürt meselesi’ olan, bazılarına göre ‘PKK meselesi’, bazılarına göre sekülerlik, diğerlerine göre feminizm olabiliyor. Konu işte bu kadar dallanıp, budaklanabiliyor.

Prof. Dr. Rasha Al-Ali.
Prof. Dr. Rasha Al-Ali.

Türkiye’nin Kürt meselesinin kendi sınırlarını aştığı bir dönemde yaşıyoruz. Artık sadece ülke sınırlarındaki Kürtler değil Irak’taki Suriye’deki Kürtlerin de sorunu Türkiye’nin yeni politik durumu nedeniyle bizi de ilgilendiriyor. Bölgemizdeki son yıllarda yaşanan en önemli hâdise yarım asırlık Esad rejiminin yıkılması, HTŞ liderliğindeki grupların Şam’da yönetimi ele geçirmesi oldu. Bu durum PKK’nın da YPG’nin de muvazenesini fena hâlde bozdu. YPG daha önce yönetimde yer alan ama aslında azınlık konumundaki Alevileri harekete geçirdi. Her gün sosyal medyada Alevilere yönelik saldırıların, cinayetlerin ve türlü eziyetlerin işlendiğine yönelik şayialar yayılırken bu haberler ışık hızında ülkemizde de konuşulur, paylaşılır hâle geldi.

Geçtiğimiz 20 Ocak’ta Humus Üniversitesi Arapça Dili Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rasha Al-Ali, maskeli iki kişi tarafından kaçırıldı.

Aynı zamanda şair, yazar olan Al-Ali, Suriye Arap Yazarlar Birliği’nin de üyesi ve ülkenin tanınmış edebiyatçılarından. Kaçırılma olayından kısa süre sonra YPG’ye bağlı sosyal medya hesapları, akademisyenin Alevi olduğu için kaçırıldığını, parmaklarının kesildiğini ve katledildiği iddiasını ortaya attı. Haber, ailesi, Humus üniversitesi ve yetkililer tarafından doğrulanmamasına rağmen hemen Türkiye’de yayılmaya başladı.

DEM Parti milletvekilleri, akademisyenin parmakları kesilerek öldürüldüğü haberlerini yaydılar. "Alevi Profesör, HTŞ tarafından katledildi. Alevi katliamı devam ediyor" başlıklarını kullandılar. Paylaşımlarında bu iddiaya dair herhangi bir resmi açıklama veya fotoğraf olmamasına rağmen bilgiyi teyitli bir haber gibi yansıttılar. Bunu yapanlardan birisi de CHP Milletvekili Semra Dinçer’di. Çarpıtma korosuna katılanlar arasında, Aziz Nesin’in gelini olan “sanatçı” Hilal Nesin de var. Dikkat çeken bir detay, söz konusu isimlerin, paylaşımda kullandıkları fotoğrafın başka birisine ait olduğunu farkına varmamalarıydı.

Hilal Nesin, yalanında daha da ısrarcı. Paylaşımının altına eklediği etiketlerse amacını anlamaya yetiyor.

  • Türkiye’deki Alevilere neler oluyor?
  • Türkiye’deki Alevi dernekleri ise son çeyrek asırda eşine az rastlanır bir şekilde Suriye’deki devrime karşı birleşmiş durumda. Ahmet eş-Şara’nın (Golânî) Suriye’nin devlet başkanı sıfatıyla Türkiye’yi ziyareti öncesinde âdeta bir yerlerden düğmeye basılmışçasına Golânî’nin Alevi kâtili olduğunu öne sürerek ortak bir bildiri yayınladılar.
  • Benzer bir tavrı Al-Ali’nin kaçırılıp öldürüldüğü iddiasından sonra gösterdiler.
  • Hâlâ sağ mı ölü mü olduğu bilinmeyen Rasha Al-Ali hakkında Alevi derneklerin sosyal medyada paylaşılan mesajlarından bazıları şöyle:
  • Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Mustafa Aslan: Rasha Al-Ali’nin kâtilleri, Suriye’de Alevileri katletmeye devam ediyor. Bu zulüm bir an evvel son bulmalıdır. İnsanlık dışı uygulamalardan vazgeçilmelidir! Suriye’de tüm inanç ve kimliklerin bir arada özgürce yaşayacağı ortam vakit geçmeden oluşturulmalıdır.
  • Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Seher Şengünlü Yılmaz: Rasha Al-Ali’nin katilleri, Suriye’de Alevileri katletmeye devam ediyor. Bu zulüm bir an evvel son bulmalıdır. İnsanlık dışı uygulamalardan vazgeçilmelidir! Suriye’de tüm inanç ve kimliklerin bir arada özgürce yaşayacağı ortam vakit geçmeden oluşturulmalıdır.
  • Ahmet eş-Şara.
  • Britanya Alevi Federasyonu: Humus Üniversitesi akademisyenlerinden Dr. Rasha Al-Ali, terör örgütü HTŞ tarafından kaçırılmış ve ne yazık ki hunharca katledilmiştir. Alevi kimliği nedeniyle hedef alınmıştır. Dr. Al-Ali, yalnızca bilimsel başarılarıyla değil, adalet, eşitlik ve insan hakları konularındaki mücadelesiyle de tanınan bir isimdi. Bu olay, Suriye’de inanç ve kimlik temelli şiddetin acımasız bir örneğidir. Artık bu zulmün sona ermesi ve herkesin özgürce, barış içinde yaşayabileceği bir düzenin inşa edilmesi elzemdir. Devri daim olsun…
  • Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Cuma Erçe: Suriye’de cihadcı katiller, Alevi akademisyeni katlettiler! Rasha Al-Ali: Bir Alevi Akademisyeni ve İnsan Hakları Savunucusu Humus Üniversitesi akademisyenlerinden Dr. Rasha Al-Ali, terör örgütü HTŞ tarafından kaçırılmış ve ne yazık ki hunharca katledilmiştir. Alevi kimliği nedeniyle hedef alınmıştır. Dr. Al-Ali, yalnızca bilimsel başarılarıyla değil, adalet, eşitlik ve insan hakları konularındaki mücadelesiyle de tanınan bir isimdi. Bu olay, Suriye’de inanç ve kimlik temelli şiddetin acımasız bir örneğidir. Artık bu zulmün sona ermesi ve herkesin özgürce, barış içinde yaşayabileceği bir düzenin inşa edilmesi elzemdir.

Yabancı basında yeni PKK güzellemeleri

Benzer bir propaganda dış basında da sürüyor.

9 Şubat’ta Natasha Walter'ın the Guardian'da yayınlanan, Suriye’de PKK/YPG terör örgütünün işgali altındaki bölgeden yaptığı haber ve 12 Şubat’ta NBC'de yayınlanan ve Trump’ın uluslararası yardımları kesme kararının Suriye’de terör örgütü DEAŞ’lıların tutulduğu kamplara etkisini ele alan haberi de terör örgütünün elini güçlendirmek için özellikle yapıldığı çok belli.

Guardian terör örgütünün bölgeyi nasıl da demokratik yönettiğini, kadınların modern, seküler ve feminist olduğunu ve Suriye’deki iç savaş boyunca diziler, filmler ve sanatçılar aracılığıyla vurgulamaya çalıştıkları, “özgürlük savaşçıları” imajını tazeliyor.
Guardian terör örgütünün bölgeyi nasıl da demokratik yönettiğini, kadınların modern, seküler ve feminist olduğunu ve Suriye’deki iç savaş boyunca diziler, filmler ve sanatçılar aracılığıyla vurgulamaya çalıştıkları, “özgürlük savaşçıları” imajını tazeliyor.

ABD Başkanı Trump’ın uluslararası yardımları kesme sözü birilerini panikletmiş olmalı ki, NBC, eğer yardımlar kesilirse DEAŞ terörünün tıpkı 2014-2016 yılları arasında olduğu gibi Avrupa’da terör saldırıları düzenleyebilecek güce ulaşabileceği öne sürülüyor. Guardian ise terör örgütünün bölgeyi nasıl da demokratik yönettiğini, kadınların modern, seküler ve feminist olduğunu ve Suriye’deki iç savaş boyunca diziler, filmler ve sanatçılar aracılığıyla vurgulamaya çalıştıkları, “özgürlük savaşçıları” imajını tazeliyor.

İmaj önemli

Günümüzde her şeyin bir halkla ilişkiler ve imaj çalışması olarak yürütüldüğünü söylemiştik. PKK’nın lağvedilmesi konusu da Türkiye’nin imaj yönetiminin başarısına bağlı. Türkiye'de özellikle son 10 yılda FETÖ’nün askerî ve idârî bürokrasiden ayıklanmasıyla savunma sanayi alanında önemli bir imaj oluşturuldu. Türk ordusu, 1453’te topları kullanarak elde ettiği hâkim gücün benzerini, İHA ve SİHA’larla yüzyıllar sonra tekrar geri kazandı. Güçlü ordu imajı, Türkiye’ye sadece terörle mücadelede değil dünya siyasetinde de başarı getirdi. Uluslararası platformlarda FETÖ’ye kaptırdığımız lobi faaliyetleri, tekrar devletin kurumlarında ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında toplandı. Bugün ABD’nin binlerce TIR silah ve mühimmat dağıttığı, generallerini eğitmek için seferber ettiği YPG, merkezi yönetimin emrine girmeye karar verdiyse bu durumda Türkiye’nin güçlü ordu, güçlü istihbarat imajının etkisi tartışılmaz.

İmralı’nın açıklamasıyla terör örgütünün ne yapacağı, 50 yıldır ülkenin canını, kanını emen örgütün tarihten silinip silinmeyeceği herkesin merak konusu. Türkiye’nin beklediği, PKK’lıların silahlarını gömmesi veya parmaklarını tetikten çekmesi değil, silahların teslim edilmesi. Tıpkı Suriye’de SDG’nin kabul edeceğini açıkladığı gibi. Dünyada üçüncü dünya savaşı çeşitli cephelerde farklı yöntemlerde sürerken Türkiye, Suriye ve de Irak yıllardır yaşadıkları PKK teröründen artık kurtulup, ayağındaki prangaları atması gerekiyor. Unutmamalı ki küçük lokmayı yutması kolay olur. O yüzden hem ülke içinde hem de komşularımızla birlik olup ortak çıkar, ortak düşman ilkesiyle hareket etmeliyiz. PKK, uyuşturucu ticareti sayesinde milyar dolarlık karanlık bir holdinge dönüşmüşken elindeki güçten kolay kolay vazgeçmeyecektir. Ancak Suriye’deki devrim ve Türkiye’nin günbegün artan askeri ve politik gücü, PKK’nın sonunu getirebilir. Ana muhalefet de köstek olmaktan geri durursa işler daha da kolaylaşabilir.

Öcalan: PKK kendini feshetmeli

DEM Parti heyeti, İmralı'da ziyaret ettiği terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın tarihi çağrısını okudu. “Kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” çağrısı yapan Öcalan, PKK’nın anlamını yitirdiğini, örgütlenmenin bundan siyasal alanda olması gerektiğini belirtti ve ekledi: Sayın Devlet Bahçeli'nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum.

PKK’nın ateşkesler tarihi

1. 1993 Ateşkesi (20 Mart 1993)

Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde Kürt meselesine dair çözüm arayışları vardı. Özal, Kürt kimliğinin tanınması ve demokratik reformlar konusunda bazı adımlar atılmasını destekliyordu. PKK lideri Abdullah Öcalan, ateşkes ilan etti ancak 17 Nisan 1993’te Özal’ın ânî ölümü sonrası süreç kesintiye uğradı.

24 Mayıs 1993'te PKK, Bingöl’de 33 askerin şehit olduğu saldırıyı gerçekleştirerek ateşkesi fiilen sona erdirdi.

2. 1995 Ateşkesi (15 Aralık 1995)

1994-1995 yıllarında Türkiye’nin PKK'ya karşı yoğun askeri operasyonları devam ediyordu.

PKK, Avrupa ülkeleri aracılığıyla göstermelik siyasi bir çözüm arayışına girdi. Ancak amaçlarının çözüm değil dileklerini Türkiye’ye kabul ettirmek olduğu ortada olduğu için Türk Silahlı Kuvvetleri sınır ötesi operasyonlarına yeniden başladı. PKK da zaten saldırılarını hiç durdurmamıştı.

3. 1998 Ateşkesi (1 Eylül 1998)

Türkiye, PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’a ev sahipliği yapan Suriye’ye büyük baskı yapıyordu. Suriye, Ekim 1998’de Adana Mutabakatı ile Öcalan’ı sınır dışı etti. Öcalan, 1999’un Şubat ayında Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirildi.

PKK, Öcalan’ın yakalanmasının ardından Mart 1999’da tekrar ateşkes ilan etti ve 2004’e kadar silahlı faaliyetlerini büyük ölçüde durdurdu.

4. 2006 Ateşkesi (1 Ekim 2006)

2004’te PKK, ateşkesi bozarak tekrar saldırılara başladı. 2006’da Abdullah Öcalan’ın talimatıyla PKK yeniden ateşkes ilan etti. Ancak PKK saldırıları hiçbir zaman bitmedi.

5. 2009 "Çözüm Süreci" Ateşkesi (13 Nisan 2009)

AK Parti hükümeti meseleye siyasi bir çözüm arayışıyla "Demokratik Açılım" sürecini başlattı. PKK, süreci desteklemek için ateşkes ilan etti ancak iş terör örgütünün gövde gösterisi ve tekrar güç toplamak için gizli faaliyetler sürdürmesine dönünce çatışmalar başladı.

6. 2013 Çözüm Süreci Ateşkesi (21 Mart 2013- 22 Temmuz 2015)

2012’deki yoğun çatışmalar sonrası değerlendirmeler yapıldı. 2013 Nevruz’unda Öcalan, PKK'ya silahlı unsurlarını Türkiye dışına çekme çağrısı yaptı. PKK büyük ölçüde eylemsizlik sürecine girdi. 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP barajı aşarak güçlü bir şekilde Meclis’e girdi. Düz ovada siyaset söylemleri dillerde şarkı olduğu sırada, Ceylanpınar’da PKK’nın iki polisi evine gizlice girip uykusunda şehid etmesi üzerine süreç bir daha başlamak üzere bitti. Çatışmalar tekrar başladı.

  • PKK’nın kardeşi YPG bitiyor
  • SDG'ye bağlı Kuzey Demokratik Tugayı'nın Komutanı Ebu Ömer El İdlîbî, Suriye Demokratik Meclisi ve Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile SDG Genel Komutanlığı arasında 17 Şubat’ta bir toplantı gerçekleştirildiğini bildirdi. El İdlibi toplantıda, SDG ve Rojava'daki güvenlik kurumlarının, Suriye ordusunun yapısına dâhil edilmesi kararı alındığını açıkladı.
  • Alınan 8 maddelik kararın özeti şöyle:
  • 1- SDG ve diğer kollara bağlı silahlı güçler Suriye ordusuna katılacak.
  • 2- Kuzeydoğu Suriye'deki devlet kurumları yeniden faaliyete geçirilecek.
  • 3- Tüm “yabancı savaşçılar” Kuzeydoğu Suriye bölgesinden çekilecek.
  • 4- Suriye hükümeti ile koordinasyon artırılacak.
  • 5- Suriye'nin toprak bütünlüğü korunacak.
  • 6- Mültecilerin ve yerinden edilen kişilerin, kendi şehirlerine ve köylerine geri dönüşünün kolaylaştırılması için gerekli koşullar sağlanacak.
  • 7- Golani'nin başkanlık görevine başlaması dolayısıyla kendisine tebrikler iletildi ve Kuzeydoğu Suriye'ye resmi bir ziyaret için davet gönderildi.
  • 8- Alınan kararların uygulanması için ortak komiteler oluşturulacak.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım