Uluslararası Ceza Mahkemesi kimin için çalışıyor?
UCM gerçekten samimiyse, niçin Arakan’daki Müslümanlara yönelik yapılan şiddet eylemlerini gündeme getirmiyor, Arakan devlet başkanı hakkında bir soruşturma açmıyor. Sadece Afrika söz konusu olunca Batı’nın uşağı sözde Savcı Fatou Bensounda hemen harekete geçiyor. Bu da UCM’nin tarafsız hareket etmediğini gayet net bir şekilde ortaya koyuyor.
Yapılan tespitler neticesinde görülen şu ki, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde en çok Afrikalı liderler yargılanıyor. Hâlbuki savaş suçları, soykırım suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar, sadece Afrika’da değil, diğer kıtalarda da işlendi ve hâlen işlenmeye devam ediyor.
Bu demek oluyor ki, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) "ırkçı bir ava" liderlik ediyor, hatta düpedüz "ırkçı" bir yapı görüntüsü arzediyor. 2002 yılının Temmuz ayında, 123 devletin tüzüğünü onaylamasıyla birlikte insan vicdanını derinden rahatsız eden suçları yargılama görevine başlayan bu yapı, her nedense şimdiye dek yürüttüğü 8 soruşturmanın hepsini Afrika’da yürütüyor.
Oysa bu mahkemenin 1998 yılında Roma Antlaşması ile kurulması büyük umutlara yol açmış, kalıcı ve evrensel bir uluslararası adalet organı ilk kez gerçek mânâda hizmet verecek umudu oluşmuştu. Soğuk Savaş sonrasında, Eski Yugoslavya Uluslararası ceza Mahkemeleri (1993) ve daha sonra "Ad hoc" olarak bilinen Ruanda Uluslararası ceza mahkemesinin kurulması yoluyla insanlığa karşı işlenen suçlarla mücadele etme hayali yeniden canlanmıştı.
Adaletsiz bir sistemde UCM bir ucube
Ancak daha işin başında UCM için engeller kondu. Hesap vermekten korkan ülkeler (ABD, Rusya, Çin, İsrail ve neredeyse tüm Arap ülkeleri) bu mahkemenin yargı yetkisini reddettiler. İşin şöyle de çetrefil bir durumu vardı. Mahkeme meseleyi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne taşıyabilirdi. Fakat maalesef ABD, Rusya ve Çin zaten Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleriydi. Biri dahi veto etse herhangi bir meselede arpa boyu yol almak mümkün değildi.
Dolayısıyla UCM, dişi kesmediği için ABD, Rusya, Çin ve İsrail gibi sürekli insan hakları ihlalleri yapan ülkeleri görmezden geldi ve neredeyse tamamen Afrika kıtasına odaklandı. Dünyanın dört bir yanında asker bulundurup Afganistan ve Irak gibi ülkelerde mâsum sivilleri öldüren ABD’nin başkanı Obama Nobel Barış Ödülü’ne layık görülürken Sudan’ın eski devlet başkanı Ömer el Beşir, 2009 yılından bu yana Darfur’da insanlığı karşı suç ve soykırım işlediği iddiasıyla UCM tarafından hedef alındı.
Bu ikiyüzlü tavır bir yana, Afrika’nın sorunu öncelikle Afrikalıları ilgilendirir. Çünkü Afrika kıtası Afrikalılara aittir. Bu nedenle, suç işleyen Afrikalı liderler Afrika’da yargılanmalıdır. Dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi, her ülke, suç işleyenleri kendi mahkemesi tarafından sorguya çekmeli, cezasını kendi yasalarıyla bizzat kendisi vermelidir. Her lider, öncelikle kendi milletine karşı sorumludur, Lahey’deki UCM’ye karşı değil.
ABD’nin Afganistan ve Irak’ta yaptıklarını hiç görmedi
UCM gerçekten insanlığa iyilik yapmak istiyorsa, en başta güçsüz ülkelere karşı güç gösterisi yapmaktan vazgeçsin, gerçek sorumluların peşine düşsün.
- • Hâlihazırda Afganistan’da, İran’da, Irak’ta, Somali’de, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde, Kongo’da ve Ruanda’da işlenen suçlar hakkında UCM niçin kılını kıpırdatmıyor?
- • Dünya’da işlenen en büyük suçları ABD, Rusya ve Çin’in yanısıra Fransa, Belçika, İngiltere, Almanya ve İtalya gibi ülkeler işlemiyor mu?
- • Neden bu ülkelerin yöneticileri bu fiillerden sorumlu tutulmuyor?
İşin en komik yanı da şurası; UCM sadece Roma Statüsü'nün yürürlüğe giriş tarihi olan 1 Temmuz 2002'den sonraki suçları yargılama yetkisine sahip. Daha önceki yapılanların üzerine bir bardak soğuk su içilecek manasına geliyor bu. Hem zaten gücü yeten yetene... Nitekim 11 Haziran 2020’de Savcı Fatou Bensouda, ABD askerlerini soruşturmaya kalktı. Peki, ne oldu? ABD Başkanı Donald Trump, Amerikan askerlerini Afganistan'daki eylemlerinden dolayı soruşturan UCM yetkililerine yaptırım uygulanmasını mümkün kılan kararnameyi imzaladı. Böylece UCM, ABD askerlerine ilişkin soruşturma dosyasını kapatmak durumunda kaldı.
On davadan dokuzu Afrika’da
Roma Statüsü'nün yürürlüğe girmesinden on yedi yıl sonra, UCM’nin iktidarsızlığı âdeta sırıtıyor. Afrika devletlerine karşı bariz önyargısı ise yoğun tartışmaların konusu oluyor. Mahkeme tarafından araştırılan on davadan dokuzu Afrika devletleriyle ilgili (Uganda, Kongo Demokratik Cumhuriyeti ve Orta Afrika Cumhuriyeti iki kez; ayrıca Darfur, Kenya, Libya, Mali ve Fildişi). Bugüne dek çıkan dört mahkûmiyet kararı da Afrikalı liderler ile ilgili (Fildişili eski başkanı Laurent Gbagbo ve Charlie Goude, Kongolu Bosco Ntaganda ve Ugandalı Dominic Ongwen). 2009 yılında Sudanlı Ömer el Beşir ile 2011'de Kenyalı Uhuru Kenyatta hakkındaki iddianameler UCM’nin gerçek niyetini tamamen ortaya koymuş durumda.
Afrikalı liderleri birçok açıdan zaten eleştiriyoruz, fakat "neo-sömürgeci" "mahkemenin "çifte standardını" meşru kılar mı bu durum? Mesela iki sene önce Gambiya, UCM'ye başvurmuş ve Batı ülkelerinin Akdeniz'de can veren binlerce göçmenin ölümünden sorumlu olduğunu, dolayısıyla yargılanmalarını istemişti. Peki, netice çıktı mı?
Mahkemeyi kim ayakta tuttu?
Ekim 2013'teki Afrika Birliği Olağanüstü Zirvesi’nde, Afrika Birliği Üye Devletleri tarafından Roma Statüsü'nün toplu olarak feshi gündeme getirildi. Ocak 2016'daki Addis Ababa Zirvesi’nde, aynı devletler Uluslararası Ceza Mahkemesinin "geri çekilme stratejisini" kabul ettiler. Mahkemenin bu kararı reddi, 2016 sonbaharında Güney Afrika, Burundi ve Gambiya'nın Roma Antlaşması'nı kınama yönündeki tek taraflı kararıyla sonuçlandı.
Oysa 1998'de Roma statüsünün ilk destekçileri Afrika ülkeleri olmuştu. Senegal, 1999 yılında anlaşmayı onaylayan ilk devlet oldu. Afrika, 34 ülkenin onayı ile Taraf Devletler Kurulu'ndaki en büyük bölgesel grup olarak öne çıktı. Afrika ülkeleri bu mahkemeye taraf olmasaydı mahkeme belki de kendi ayakları üzerinde duramayacaktı. Mahkemenin finansmanı da en çok Afrika devletleri tarafından sağlanıyor çünkü.
Afrika ülkeleri UCM’den ayrılıyor
Mahkemeyi soruşturmalarında Afrika'yı hedef almakla suçlayan bazı Afrika devletlerinden net tavırlar gelmeye başladı. Mesela Güney Afrika Cumhuriyeti, Burundi ve Gambiya UCM’den ayrılma kararı aldı. Senegal'in eski Adalet Bakanı ve Taraf Devletler Meclisi Başkanı Sidiki Kaba, Dakar'da bir basın toplantısında "UCM’nin dosyaları neredeyse sadece Afrika vatandaşlarını ilgilendiriyor, bu bir gerçek" ifadesini kullandı. Dünyada bu kadar zulüm ve insanlık dışı faaliyetler mevcutken Afrika ülkeleri haricinde bir tek Gürcistan’ın UCM’nin radarına yakalandığını, mahkemenin ayrımcı bir tavır içinde hareket ettiğini sözlerine ekledi.
UCM gerçekten samimiyse, niçin Arakan’daki Müslümanlara yönelik yapılan şiddet eylemlerini gündeme getirmiyor, Arakan devlet başkanı hakkında bir soruşturma açmıyor. Sadece Afrika söz konusu olunca Batı’nın uşağı sözde Savcı Fatou Bensounda hemen harekete geçiyor. Bu da UCM’nin tarafsız hareket etmediğini gayet net bir şekilde ortaya koyuyor.