Üçüncü Dünya Savaşının ayak sesleri
Dünyadaki çatışma ve savaşlar her geçen gün artıyor. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş henüz sona ermemişken dünya bir de İsrail ve Filistin arasında tırmanan savaşa şahit oldu. Her iki savaş da giderek çıkmaza sürüklenirken Cumhurbaşkanı Erdoğan haricindeki dünya liderleri müzakere ve arabuluculuk için hiçbir çaba sarf etmiyorlar. Macron’un Ukrayna’ya asker göndermeye yönelik yaptığı açıklama dünya çapında büyük yankı yaparken Moskova saldırısı sonrası Putin de intikam yemini etti. Hemen ardından Fransa’da terör alarmının en yüksek seviyeye çıkarılması dünyadaki istikrarsızlığın giderek artacağı yeni bir döneme girdiğimize işaret ediyor. Putin'in sağ kolu olduğu iddia edilen Aleksandr Dugin'e göre, “3. Dünya Savaşı bir anlamda başladı” ve “biz nükleer savaşa hiçbir zaman bu kadar yakın olmadık.”
ABD eski Başkanı Donald Trump yılın başında “3. Dünya Savaşı'nın eşiğindeyiz” ifadelerini kullanırken belki de hiç kimse buna henüz ihtimal vermiyordu. Daha sonraki aylarda meydana gelen gelişmeler Putin'den de oldukça tehditvari açıklamalar gelmesine sebep oldu. Özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un Ukrayna'ya asker göndermenin ihtimal dışı olmadığına yönelik yaptığı açıklama ortalığı karıştırdı. Putin, Rusya'nın nükleer savaş için hazır olduğunu ve ABD'nin Ukrayna'ya asker göndermesini müdahale sayacaklarını bildirdi. Ayrıca NATO-Rusya çatışmasının dünyayı 3. Dünya Savaşı'na götüreceğinin de altını çizerek Batı ülkelerini uyardı.
Tam bunlar yaşanırken dünya bir de Moskova’da gerçekleştirilen büyük çaplı bir terör saldırısı ile sarsıldı. Peki, bu terör saldırısının arkasında ne gibi mesajlar yatıyor? Bundan sonra bizleri nasıl günler bekliyor? Rusya “intikam” için Batı ülkelerini hedef alabilir mi?
Moskova saldırısı savaşın seyrini değiştirir
Rusya’nın başkenti Moskova’da 22 Mart akşamı gerçekleştirilen terör saldırısında şu ana kadar en az 137 kişinin öldüğü kaydediliyor. Terör saldırısını gerçekleştiren ve Tacikistan vatandaşı oldukları bildirilen dört sanık ömür boyu hapis cezası talebiyle yargılanacak.
Rusya, Ukrayna’yı suçluyor. Kiev yönetimi suçlamaları kabul etmese de Putin, Moskova saldırısını düzenleyen teröristlerin Ukrayna’ya kaçmaya çalıştıklarını ve teröristler için “Ukrayna tarafından devlet sınırını geçmeleri için bir pencere hazırlandığı” açıklamasını yaptı.
Ancak terör saldırısına yönelik bir başka kafa karıştırıcı durum daha mevcut. ABD, 7 Mart’ta kendi vatandaşlarına yönelik oldukça detaylı bir uyarı metni paylaşmıştı. Uyarıda “aşırılıkçıların” Moskova’da büyük katılımlı etkinlikleri hedef alma planlarının olduğu belirtilerek vatandaşlara kalabalık yerlerden uzak durmaları tavsiye edilmişti. ABD bu konuda kendi vatandaşlarını uyarmanın dışında Rus hükümetiyle de doğrudan temas kurduğunu bildirdi.
Zamanlamayı incelediğimizde terör saldırısı hem Macron’un savaşı tırmandıran açıklamalarından hem de Putin’in yüzde 87,28 oy oranı ile 5. kez devlet başkanı seçilmesinden hemen sonra gerçekleştirildi. Şu anda da Putin’in ABD’nin uyarısını dikkate almadığı ve terör saldırısına karşı vatandaşlarını yeterince korumadığı tartışılıyor. Putin halkının tam desteğini alarak tekrar başkan seçilmişken, ülkeyi “içten vurmaya ve istikrarsızlaştırmaya” yönelik terör saldırısı halk nezdinde Putin’e karşı güven kaybettirmeyi amaçlıyor olabilir.
Terör saldırısının arkasındaki amaç ne olursa olsun şuna kesin gözüyle bakılıyor: Rusya daha şimdiden intikam planları yapıyor. Putin saldırıdan sonra “Rusya’ya, halkımıza yönelik bu saldırıyı hazırlayan, teröristlerin arkasında duran herkesi tespit edip cezalandıracağız” açıklamasını yaptı.
- Macron AB liderliğine oynuyor
- Peki, neredeyse bütün Batı ülkeleri karşı çıkmasına rağmen Macron neden bu kadar gergin bir ortamda Ukrayna’ya asker gönderme ihtimalinden bahsetti? Bunun birçok açıklaması olabilir.
- Birinci açıklaması, Fransa ve Rusya arasında uzun süredir devam eden rekabet. Söz konusu rekabetin en çok hissedildiği yer kuşkusuz Afrika. 2020 yılından beri Gine, Burkina Faso, Nijer, Mali gibi birçok ülkede peş peşe meydana gelen darbelerden sonra Fransa tarafından oluşan boşluğu Rusya doldurdu.
- Fransa, Afrika’da güç ve itibar kaybederken Rusya ise “Batı emperyalizmine karşı mücadele sembolü” haline geldi. Macron, rekabetin daha da üst seviyeye taşınmasını engellemek istiyor olabilir.
- Ekonomik temelli ikinci açıklaması, Fransa’nın uzun süredir devam eden “silah diplomasisi.”
- Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) küresel silah transferlerine ilişkin raporuna göre Rusya, dünyanın en çok silah satan ikinci ülke unvanını Fransa'ya kaptırdı. Bir başka deyişle Fransa ve Rusya arasındaki rekabet savunma sanayinde de devam ediyor.
- Fransa, ekonomisinin pek de parlak olmadığı bu dönemde bile uzun süredir silah ticaretinden önemli bir gelir elde ediyor. Bu da aslında Macron'un dünyadaki gerginlik, çatışma ve savaşlara son verme yerine tırmandırmaya yönelik söylem ve eylemlerini açıklıyor. Özellikle kendisine rakip olarak gördüğü Türkiye ve Rusya gibi ülkelerin müdahil olduğu meselelerde “karşı tarafı” destekleyen Fransa son yıllarda Yunanistan, Ermenistan, Ukrayna, Moldova gibi birçok ülkeyle savunma anlaşmaları imzaladı.
- Macron’un provokatif açıklamasının bir üçüncü nedeni de yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimleri olabilir. Macron uzun süredir Avrupa Birliği’nin “liderliğini” üstlenmek istiyor. Güçlü bir lider figürüne sahip olan Merkel zamanında bu mümkün değildi. Ancak arka planda kalmayı tercih eden Olaf Scholz ile Macron tekrar bu imkâna sahip oldu.
- Daha önce de “NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğine” ve “Avrupa ordusu kurulması gerektiğine” dair açıklamalarda bulunan Macron, bu son açıklamasıyla yine Avrupa’nın güvenlik açısından özerk olması gerektiğine vurgu yaparak popülerliğini arttırmak istiyor olabilir. Yaklaşan ABD seçimlerini ve Trump’ın tekrar başkan seçilme ihtimalini de göz önünde bulundurursak gerçekten de Avrupa, Ukrayna Savaşı’ndaki tutumunda yalnız kalabilir.
Macron Avrupa’yı böldü
Rusya’da bunlar yaşanırken Avrupa ülkelerinde de ortam oldukça karışık.
Macron’un Ukrayna’ya asker gönderme açıklaması Batı ülkelerini böldü. Fransa'nın aksine Almanya ve ABD başta olmak üzere birçok Batı ülkesi, Ukrayna'ya asker gönderme fikrine karşı çıktı. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Ukrayna'ya, Avrupa ve NATO ülkeleri tarafından askeri birliklerin gönderilmeyeceği açıklamasını yineledi. Aynı şekilde, Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada da ABD'nin Ukrayna'ya asker göndermeyeceği belirtildi.
İsveç, Ukrayna'ya asker gönderme olasılığının şu an için gündemde olmadığını ancak bu seçeneği tamamen dışlamadığını bildirdi. Polonya, Çekya ve Macaristan gibi ülkeler de Ukrayna'ya asker gönderme konusunda şimdilik bir planlarının olmadığını vurguladılar.
Ukrayna'ya asker gönderilmesi konusu birçok Batı ülkesinin gündeminde olmamasına rağmen Ukrayna'dan bazı yetkililer bu olasılığı memnuniyetle karşıladıklarını ifade etti.
- Fransa’da terör alarmı
- Macron’un Ukrayna Savaşı’nı tırmandıran nitelikteki açıklaması, Fransız kamuoyunda eleştiri ve tepkiyle karşılandı. Fransız halkının büyük çoğunluğuna göre Macron ülke dışındaki meselelere müdahil olmak yerine emeklilerden çiftçilere kadar toplumun her kesimini ilgilendiren mevcut problemlere odaklanmalı.
- Ancak halkın endişelerine rağmen Fransa için belki de artık çok geç. Hauts-de-France bölgesindeki eğitim kurumlarına eposta ile gönderilen saldırı tehditleri sonrasında birçok ihbarda bulunuldu. Tehdit mesajlarında CNews televizyon kanalı da hedef alındı.
- Fransa Başbakanı Gabriel Attal, Cumhurbaşkanı Macron başkanlığındaki Ulusal Güvenlik ve Savunma Konseyi toplantısının ardından yayınladığı mesajında, “Moskova'daki saldırının DEAŞ tarafından üstlenilmesi ve ülkemizin karşılaştığı tehditlerin ciddiyeti göz önüne alındığında, ulusal güvenlik uyarı seviyesini en üst düzeye çıkarmaya karar verdik: Saldırı acil durumu” ifadesine yer verdi.
- Aynı zamanda Macron, “Rusya'nın İslamcı bir saldırının kurbanı olduğunu” söyleyerek, “Saldırıların arkasındaki grup yakın zamanda Fransa'da da eylemler yapmaya çalıştı” dedi. Rusya'ya teröre karşı “artan iş birliği” önerisinde bulundu.
- Peki, Fransa’nın da iddia ettiği gibi bütün bu olayların arkasında DEAŞ mı var? Aksine Moskova saldırısının ardından Rusya, Fransa’yı mı hedef almak istedi? Yoksa Rusya ve Fransa’yı birbirine düşürecek olan kaostan fayda sağlayacak güç veya güçler mi mevcut? Dünya çapında yaşanacak bir savaştan önce ülkeleri içten çökertmeyi amaçlayan terör saldırılarının artacağı yeni bir döneme mi girdik? Bütün bu soruların cevabına önümüzdeki dönemde erişeceğiz. Ancak şu bir gerçek ki hepimizi zor zamanlar bekliyor.