Türkiye’yiseçtim çünkü aynı değerleri paylaşıyoruz
Süleyman Fazıl / Afganistan: Afganistan ile Türkiye dost ve kardeşülkeler. Aynı dînîve sosyal değerleri paylaştığımız için bu mânâdayabancılık çektiğimi söyleyemem.Ayrıca Gazneliler ile Selçuklular dönemleri gibi ortak bir tarihve kültüre sahip olmamızın bunda muhakkak payı var. Türkdizileri Afganistan’da izleniyor. Eğitim ve diğer sosyalalanlarda Türkiye’nin olumlu bir görüntüsü var. Bunedenlerdendolayı iki farklı bursdaha kazanmamarağmen hiçtereddüt etmedenTürkiye’yi seçtim.
Merhabalar. Rengarenk köşesinin bu ayki konuğu benim. 1996 yılında Afganistan'da doğdum. Hali vakti yerinde, eğitimli bir âilenin mensubuyum. Babam ve annemle birlikte üç kardeşim daha var. Ailenin en büyük çocuğu benim.
Okul hayatım, Afganistan'ın başkenti Kâbil’de geçti. 2015 Kâbil Üniversitesi hukuk bölümünü kazandım. Üç dönem, yani bir buçuk orada hukuk okuduktan sonra Türkiye bursunu kazanıp 2017 yılında güzel ülkenize geldim.
- Babam askeri bir üniversitede öğretim üyesi, annem lise öğretmeni. Kardeşlerimden biri benim peşimden Kâbil Üniversitesi Hukuk bölümüne girdi, oradan mezun. Bir diğeriyse hâlen Kâbil Üniversitesi'nde tıp okuyor. En küçük kardeşim ise henüz lise son sınıf talebesi, üniversite imtihanına hazırlanıyor.
Afganistan'da hayat, Türkiye’ye göre çok daha zor. Üniversiteyi bitirip mezun olmak kolay değil. Âilem sayesinde bugüne geldim. Annem babam her zaman yanımda oldu. Onların desteğiyle ülkemde iyi bir bölümü kazandım, yüksek bir not ortalaması tutturdum. Bu başarımdan dolayı Türkiye bursunu kazandım. Çok şükür, şu anda da başarılı bir talebeyim.
Başarıda âile desteği önemli
Eğitim konusunda âile desteğinin çok önemli olduğuna inanıyorum. Başarılı bir eğitim hayatı, iş hayatında da başarı kazanmayı kolaylaştırıyor. Zor şartlar altında yaşasalar bile çocuklarının iyi bir eğitim almaları için mücadele veren tüm anne babaları saygı ve minnetle anıyorum. İyi ki varlar.
2017 yılında Türkiye’ye geldiğim zaman Isparta şehrinde bulunan Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslarası İlişkiler bölümünü kazanmıştım. Bir sene Türkçe hazırlık okuduktan sonra üniversite eğitimine başladım. Şu an, Uluslararası İlişkiler bölümü üçüncü sınıf talebesiyim. Yani toplamda dört senedir Türkiye’deyim.
İlk başta bir takım zorluk çektiysem de, güzel bir eğitim hayatı geçirdiğime inanıyorum. Üniversitenin farklı değişim programları ve konferanslarına devam ederek kendimi sürekli geliştirmeye gayret ettim. Nitekim ikinci sınıfın ikinci dönemini Sakarya Üniversitesi'nde bitirdim ve daha sonra Erasmus sınavlarına katılıp kazandım. Fakat maalesef pandemi döneminin getirdiği sıkıntılar nedeniyle Erasmus programına katılamadım. Bu sene tekrar başvurdum ve yüksek bir puanla tekrar hak kazandım. İnşallah beklentilerim gerçekleşir, kendimi geliştirme yolunda çıtayı daha da yükseltmiş olurum. En iyisi için her insanın hayatında bir planı olmalıdır diye düşünüyorum.
Ortak bir tarih ve kültüre sahibiz
Afganistan ile Türkiye dost ve kardeş ülkeler. Aynı dînî ve sosyal değerleri paylaştığımız için bu mânâda yabancılık çektiğimi söyleyemem. Ayrıca Gazneliler ile Selçuklular dönemleri gibi ortak bir tarih ve kültüre sahip olmamızın bunda muhakkak payı var. Cumhuriyet dönemi Türk-Afgan ilişkilerinin olumlu seyri de aramızdaki bağları güçlendirdi. Türkiye’ye gelmeden önce ülkeniz hakkında çok şey bildiğimi söylemeliyim. Türk dizileri Afganistan’da izleniyor. Eğitim ve diğer sosyal alanlarda Türkiye’nin olumlu bir görüntüsü var. Bu nedenlerden dolayı iki farklı burs daha kazanmama rağmen hiç tereddüt etmeden Türkiye’yi seçtim.
Yanımda hesap makinası taşıdım
Buraya gelmeden önceki hedeflerimi ilk etapta başardığımı umuyorum. Eğitim hayatımı başarıyla bitirme noktasında son düzlüğe yaklaştım. Kendi hayatımı kurup ayaklarımın üzerinde durabilmeyi istiyorum. Her ne kadar ortak değerler noktasında yabancılık çekmesem de, dil konusunda başlarda sıkıntı çektiğimi itiraf etmeliyim. Çünkü dil öğrenmek çabucak olan bir hâdise değil, zaman gerektiriyor. Bir örnek vermek gerekirse, Türkiye’ye ilk geldiğimde dil bilmediğim için dışarda yemek veya bir şeyler satın almak konusu benim için genelde sıkıntı oldu. Telefonum olsa da ihtiyaten yanıma hesap makinası aldığımı hatırlıyorum. Hesap makinasını uzatıyordum, satıcı hesap makinasına giriyordu ödeyeceğim bedeli.
En zor tarafıysa, anne babanız ve kardeşlerinizle birlikte yaşadığınız sıcak aile ortamından uzakta kalmak. Tek başına yaşamak hiç de kolay değil. İnsanlara, çevreye ve diğer alışkanlıklara uyum sağlamanın belli bir zamana ihtiyacı var. Buraya geldiğinizde öğrenci yurduna yerleşiyorsunuz ve tanımadığınız üç kişiyle aynı odayı paylaşmak durumundasınız. Takdir edin ki, yeni gelen biri için buna alışmak zor. Ama bu şoku da bir zaman sonra atlatıyor ve güzel arkadaşlıklar ediniyorsunuz. Hele pandemi döneminde tek başına yaşayınca o günleri özlemeye bile başlıyorsunuz.
Yemek konusunda şanslıyım
Yemek kültürüyse başka bir hâdise. Her ülkenin farklı yemek kültürü var. Aşina olduğunuz damak tadından uzak, farklı bir coğrafyaya gidiyorsanız yeni tatlara alışmak sıkıntılı bir süreç. Bazen hiç alışamıyorsunuz. Mesela ben 2014 yılında Hindistan'a gitmiş ve orada belli bir süre kalmıştım. Yemekler konusunda gerçekten zorlandığımı söylemeliyim. Hindistan (ve tabii ki Pakistan) halkı, acısı bol yemekleri daha ziyade seviyor ve yiyorlar. Oysa Afgan kültüründe yemeklere bu denli bol acı konmaz.
Yemek konusunda diğer öğrencilere nispetle şanslı olduğumu düşünüyorum. Çünkü Türk yemekleri tıpkı bizimkiler gibi, o kadar acılı sayılmaz. Bu benim avantajım. Afrika, Avrupa ve Japonya’dan gelen öğrenciler bu konuda daha fazla zorluklar yaşayabilirler. Damak tadı, yemek kültürü önemli çünkü. Şahsen Türk yemeklerini çok sevdiğimi itiraf etmeliyim. Daha önce bilmediğim farklı yemekleri ve tatlıları Türkiye'de tanımış oldum.
Bizde kriket popüler
Türk halkı ile Afgan halkı konukseverlik açısından birbirlerine benziyorlar. Burada çok iyi dostlar ve anılar biriktirdim. Bugüne dek sadece bir kez olumsuz hâdise yaşadım. O da psikolojik sorunları olan birine denk geldi. Türk polisi hemen müdahale edip beni daha güç bir duruma düşmekten kurtardı. Böyle sorunlu kişiler maalesef her toplumda var.
Türk ve Afgan kültürlerinin yakınlığından bahsetmiştim. Bayramlar, el öpme ile çocuklara şeker verme geleneği, âile yapısı, kadın erkek ilişkileri, çeyiz ve evlenme konusu hemen hemen aynıdır diyebiliriz. Türklerdeki futbol tutkusu ise bize tamamen yabancı. Bizde daha ziyade kriket ve dövüş sporlarının popüler olduğunu söyleyebilirim.