Türkiye’de sanat kimlerin elinde?

Türkiye’de sanat kimlerin elinde?
Türkiye’de sanat kimlerin elinde?

Geçtiğimiz ay Rekabet Kurumu, oyuncu ajansı ve menajerlik alanlarında faaliyet gösteren 21 şirkete soruşturma açılmasını kararlaştırdı. Bunun ardından siyasetten iş dünyasına, medyadan sanatçılara pek çok koldan ilerleyen karanlık ve kirli ilişkiler yumağı âşikâr oldu. Ortaya çıkan en önemli gelişme de ülke gündemindeki kritik pek çok olayda sanatçıların bir el tarafından sahaya sürüldüğü ve açıklamalarıyla ya da suskunluklarıyla kamuoyunu yönlendirmeye çalıştıklarıydı.

Sanat kara para için kullanılıyor

Dergimiz Gerçek Hayat bundan yaklaşık iki sene önce yuvarlak masa etrafında buluştuğu tiyatro, sinema, televizyon sektöründen konuklarına çok mühim bir soru sormuştu; “Türkiye’de sinema kimlerin elinde?”

Soruya şöhretli oyuncu İsmail Hakkı Ürün, zülfiyâre de dokunarak şu samimi cevabı vermişti: “Sinema kimin elinde sorusuna benim cevabım, yapan herkesin elinde şeklinde olacak. Kim, neyi nasıl yaptığına göre kendini insanların değer piyasasına sunuyor. Türkiye’de hâlâ çok popüler olmayan bir sanat var maalesef. Yedinci sanat değerini bulmuş değil. Buna rağmen her isteyen bir şekilde sinema filmi çekiyor. Farklı mesleklerden de gelseler bir şekilde sinemanın içinde bir şekilde kendini var ediyor, bunun bir yolunu buluyor. Türkiye’de bu yolu bulmak çok kolay. Müteahhitseniz, demir tüccarıysanız, bir yerlerde tanıdığınız varsa sizi alıp yapımcı yapabiliyorlar. Çünkü iyi para kazandıran bir iş. Kara para aklamada çok fazla kullanılan bir mecra maalesef.

Sinemada yahudi ve eşcinsel lobisi

Bizim sektörde en fazla üretilen şeydir yapımcı. Biz fikir üretmedik, sanat üretmedik, sanatçı üretmedik, fakat bol bol yapımcı ürettik. Onlara sorarsanız sinema onların elindedir. Yahudiler, dönmeler, Sabetaycılar, azınlıklar şunlar bunlar… Ve onlara teşne olan kendini bilmezler elbette. Bunun altına ne koyarsanız artık.

Dünya sinemasına iki lobi yön verir. İlki Yahudi lobisi, ikincisi eşcinsel lobisi… Siz bu iki lobinin gönlünü etmeden sinemanızı dünya piyasasında gezdiremezsiniz. Gezdirseniz de bu kısıtlı bir şekilde olur, bir noktada kalır ilerlemez.

Çeşitli lobilerin, stratejik ve sosyal kuruluşların Türkiye üzerinde oyun oynadığı, oynarken de sinemayı, televizyonu dijital dünyayı çok rahat kullandığı; kullanılabilecek en güçlü ve etkili yol olarak da buraların benimsendiği ve işlenecek senaryoların bile masada yazılıp çizildiği bir matematikten bahsediyorum.”

Gerçek Hayat daha menajerlik şirketleri skandalı patlak vermeden iki yıl önce sanat üzerinden Türkiye’de dönen dolapları masaya yatırmış ve bazı kişilerin ceplerini doldururken nasıl Türk aile düzenini hedef aldığını ortaya koymuştu. Bugün gelinen noktada bazıları yargıya da intikal eden siyaseti dizayn etmek, kara para aklamak, eşcinsel ilişkiler gibi iddialar gün yüzüne çıkınca ne kadar doğru bir konuya temas ettiğimiz de kanıtlanmış oldu. Ancak ne kadar hukuken üstüne gidilse ve mevcut düzenin elemanları derdest edilse yahut uzaklaştırılsa da yeri hemen aynı kalibrede kişilerce doldurulacak. Çünkü Türkiye’deki sanatçı yetiştiren konservatuvarlarda bırakın Müslüman kimliğe sahip profesörü, doçenti, toplumun genel ahlâk ve değerlerine saygı duyacak düşüncede bir öğretim görevlisi bile bulmak imkânsıza yakın. Mesele doğru teşhis edilmeden tedavi etmek maalesef mümkün olmayacaktır. Tıpkı memleketin içinde olduğu pek çok kronik sorun gibi…

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım