Trablus hükümetine destek sürmeli
Türkiye ne pahasına olursa olsun Trablus hükümetini desteklemekten vazgeçmemeli. Trablus hükümeti, Arap dünyası için önemli bir kilometre taşı. Özgürlük savaşının son istinat duvarı. Birilerinin ateşkesten, uzlaşmadan söz ediyor oluşuna bakmayın. En ufak bir açık verilirse sırtlan gibi üşüşecekler, buna emin olabilirsiniz.
Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi, Libya konulu basın toplantısında Mısır’ın yaklaşımını açıkça ilan etti. Libya halkının iradesine rağmen darbecilere destek vermeye dayalı bu yaklaşımın ardında BAE parasının mıknatıs rolü inkâr edilemez. Fakat ana motivasyon Arap Baharı’yla filizlenen hürriyet tutkusunu bastırmak. Nihayetinde kendisi de baskıcı bir rejim olduğu için.
Libyalı masumların kanını dökmede Hafter’e ortaklık yapan Sisi, 14 aylık taarruzdan sonuç çıkmayınca Libyalı taraflar arasında tek taraflı bir ateşkesin sözcülüğüne soyundu. Rus dışişlerine kalırsa BM önderliğinde siyasi ve diplomatik bir hamle olarak işleri Sisi’nin ateşkesi düzeltecekmiş.
Hafter cephesinden peşpeşe gelen bozgun haberleri, başlarındaki korona belasıyla kendi içişlerine odaklanmak durumunda kalan “müttefik güçleri” tek ayak üzerinde yakalamışa benziyor.
Trablus’u terkedip 80 kilometre güneydeki Terhune’ye kaçmak zorunda kalan Hafter çeteleri burada da tutunamayınca Libya meşru hükümeti Sirte ve Cufra kapılarına dayandı. İş buraya gelince daha önce müzakereleri iplemeyenler BM’nin hakemliğine başvurdu. Diğer yandan Rus jetlerinin bitik Hafter’e desteğe gelmesi dikkat çekti.
Yeni Kaddafi Olma Hayalleri Suya Düştü
Libya’da yeni bir Kaddafi olma hayalleri kuran Hafter, bu gidişle Abu Dabi’ye sığınmak zorunda kalabilir. Hafter gitse de Libya görüşmelerinin zorlu geçeceğine şüphe yok. Zira şu anda Hafter’in elinde tuttuğu arazide ciddi petrol yatakları mevcut.
Uluslararası güçlerin bu petrolün peşinde olduğunu herkes biliyor. BAE açısından da zorlu bir süreç söz konusu. Ne kadar uğraşsa da Libya’nın meşru hükümetini denklemden çıkarmaya gücü yetmeyecek.
Günümüz tarihine baktığımızda halkların kendi yolunu çizme, kendi kaderine sahip olma talepleri noktasında uluslararası mekanizmaların gerçekten destek olduğuna şahit olamıyoruz.
Geçen yüzyılın ortalarından bu yana sözde bağımsızlıklarını ilan ettikleri zamandan beri Arap coğrafyasındaki halkların bu uğurda ne denli uğraş verdiği, ne kanların döküldüğü herkesin malumu. Türk halkı da kendi kaderine sahip çıkma savaşında tıpkı Arap halkları gibi mücadele etti, ülkesinde vesayet sistemi kurmaya çalışanlara karşı savaşarak şehidler verdi.
Enerji ihtiyacının yüzde 75’ini ithal etmek durumundaki Türkiye’nin gerek coğrafi gerekse siyasi olarak Akdeniz petrollerinde hakkı bulunduğu diğer taraflarca kabul edilmiş olsaydı, bugün Yunanistan ve dolayısıyla AB ile yaşanan sorunlar meydana gelmeyecekti. Fakat onlar bütün petrol sahalarının tek sahibiymiş gibi davranmayı seçtiler.
Libya'yı Üçe Bölmeyi Deneyecekler
Nitekim Libya’da meşruluğu herkes tarafından teslim edilen Trablus hükümeti, uluslararası hukuk ve mahalli kanunlar çerçevesinde ülkenin tamamında egemenliğini ilan etse bile mevcut küresel güçlerin Libya’nın doğusundaki petrolü onlara bırakacağı şüpheli.
- Bu konuda ihtilaf büyürse yönelecekleri cihet de gayet açık. Hafter’i ve Serrac’ı aynı anda denklemden çıkaracak, hassas aşiret dengelerinin geçerli olduğu coğrafyada ülkeyi üçe bölme senaryolarını bulunduğu raftan alıp masaya taşıyacaklar.
Ne de olsa üçe bölünmüş bir coğrafyada manipülasyon çok daha kolay.
Türkiye’nin Desteği Önemli
İşte bu noktada coğrafyamızda neredeyse yegâne meşru hükümete sahip bulunan Türkiye iki hususa dikkat etmeli.
■ Trablus hükümetine destek veren bölgeler ve aşiretler arasındaki bağları güçlendirip bir millî cephe oluşturmalı. Zira Hafter’den kurtulmakla iş bitmiyor. Bu aşiretler, güç hangi tarafa kayarsa oraya doğru meyillenen bir yapıya sahip.
- Dolayısıyla Türkiye’nin şu noktada Trablus hükümetinin geri kazanılan topraklarda gücünü pekiştirecek adımlar atmasına yardımcı olması gerekiyor. Savaşa motive olmuş, amaçları belli profesyonel askerlere karşı savaşan aşiret güçlerinin millî bir şuurla donanmazsa işleri pek kolay değil. Mevcut aşiret mantığıyla bu iş yürümez.
■ Türkiye ne pahasına olursa olsun Trablus hükümetini desteklemekten vazgeçmemeli. Korona veya herhangi bir malî kriz ülkelerimizi zayıf düşürebilir.
- Asker dediğin gerekirse taş yer ama vatanı için kanını, canını ortaya koymaktan çekinmez.
Trablus hükümeti, Arap dünyası için önemli bir kilometre taşı. Özgürlük savaşının son istinat duvarı. Birilerinin ateşkesten, uzlaşmadan söz ediyor oluşuna bakmayın. En ufak bir açık verilirse sırtlan gibi üşüşecekler, buna emin olabilirsiniz.