Sisi, Mursi’nin şehadetinden mes’ul tutulmalı

Sisi, 14 Ağustos 2013 günü devlet başkanı Muhammed Mursi’ye verilen desteği bitirme noktasında hangi noktaya varabileceğini açıkça ortaya koydu. Netice itibariyle Rabia ve Nahda meydanlarında tarihin gördüğü en vicdansız katliamlardan biri işlendi ve tam bin kişi bir gün içerisinde canice katledildi. Bunun mimarı elbette Sisi’ydi.
Sisi, 14 Ağustos 2013 günü devlet başkanı Muhammed Mursi’ye verilen desteği bitirme noktasında hangi noktaya varabileceğini açıkça ortaya koydu. Netice itibariyle Rabia ve Nahda meydanlarında tarihin gördüğü en vicdansız katliamlardan biri işlendi ve tam bin kişi bir gün içerisinde canice katledildi. Bunun mimarı elbette Sisi’ydi.

Rahmetli Mursi’nin devlet destekli bir cinayete kurban gittiğinden zerre şüphem yok. Ölümüne dair açılacak bir soruşturmanın Mısır rejimi tarafından işlenen toplu cinayetleri de gündeme getireceğinden umutluyum. Mursi’nin öldürülmesi bir trajediden çok daha fazlasıdır. Ardında nice katliamın izlerini barındırmaktadır. İşte bu yüzden Sisi hesap vermek zorundadır.

Sovyet lideri Stalin bir zamanlar şöyle bir laf etmişti: “Bir kişinin ölümü bir trajedidir. Fakat milyonların ölümü sadece istatistikten ibarettir.”‘Arap Baharı’ sonrasında yaşanan korkunç örnekler kitle cinayetlerinin devlet eliyle işlendiğine bir kez daha yeni deliller sunarken belki de zâlim diktatörü doğrulamış oluyor.

Bazı ölümlerse mâsumların kitleler halinde katlini düşünen liderler için baş ağrısı teşkil etmekle aynı zamanda caydırıcı bir nitelik taşıyor. Biliyorum, şu günlerde ölümden bahis açınca akla Yemen, Suriye, Irak ve Arakan geliyor ancak ben bugün Mısır lideri Abdülfettah Sisi’den söz açma niyetindeyim.

Ordunun eski mensubu Sisi, 14 Ağustos 2013 günü devlet başkanı Muhammed Mursi’ye verilen desteği bitirme noktasında hangi noktaya varabileceğini açıkça ortaya koydu. Netice itibariyle Rabia ve Nahda meydanlarında tarihin gördüğü en vicdansız katliamlardan biri işlendi ve tam bin kişi bir gün içerisinde canice katledildi.

Bunun mimarı elbette Sisi’ydi.

Bu katliamdan dolayı şu güne dek kimse sorumlu tutulmuş değil ve nitekim Sisi de bu işten bir şekilde sıyrılacağını hesap ederek bu alçaklığa imza attı. Bugün işlediği cürümden bahis açılsa cinayetleri güvenlik kavramıyla açıklamaya çalışacağına hiç şüphe yok. Bazıları içindeki cânî eğilimleri haklı çıkarmak için mantık akîdelerine kırk takla attırabiliyor.

Rabia katliamını gözünü kırpmadan işleyen birinin Mursi cinayetine bahaneler bulması elbette şaşırtıcı gelmez.

Bu yılın 17 Haziranın’da Mısır’ın ilk ve tek demokratik yollardan seçilmiş devlet başkanı Dr. Mursi Kahire’deki bir mahkeme salonunda, bir kafesin içinde can verdi. Ailesinin ve Mısır Devrim Konseyi’nin talimatıyla Uluslararası Adalet Odaları (Guernica 37 International) tarafından ölümüne dair detaylı bir araştırma gerçekleştirildi.

Kasım ayının 9’u itibariyle biten araştırma neticesinde Birleşmiş Milletler’in konuya dair ivedilikle harekete geçmesi ve soruşturma başlatması kaçınılmaz bir zaruret hâlini almıştır.

Birleşmiş Milletler’in yargısız infaz ve keyfi muhakemeden sorumlu özel raportörü ve keyfi gözaltılara ilişkin çalışma grubu gerek Mursi’nin gerekse 2012 yılından bu yana gözaltında ölen mahkumların hukuksuz ölümü karşısında bağımsız bir soruşturma yürütülmesine dair ağırlıklarını koymuş durumdadır.

Sisi’nin bilgisi dahilinde işkence gören, gözden kaybolan ve canice katledilen binlerce insan için âdaletin gündeme gelmesi bir tek adamın ölümüyle gündeme gelmiştir.

Açılacak bir soruşturma, aynı zamanda rahmetli Mursi’ye karşı gösterilecek en iyi saygı ifadesi olacaktır.

Mısır makamlarını açık bir şekilde cinayetle suçlayarak Mursi cinayetine ilk defa dikkat çeken isim Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. İstanbul’daki bir konuşma esnasında Mısırlı yetkilileri illa ki bir gün uluslararası mahkemede yargılanmış olarak göreceğini ifade etmiştir.

Yine Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı’nı Mursi’nin ölümüne ilişkin harekete geçmeye davet etmiştir. Oysa, ne yazık ki, bizzat bu teşkilata mensup nice liderin uluslararası mahkemelerde katliamlardan ve işledikleri yargısız infazlardan dolayı yargılanması gerektiği gerçeği orta yerde durmaktadır.

Birleşmiş Milletler sözcüsü Rupert Colville de Mursi’nin ölümü ve gözaltı şartlarının incelenmesine dair derhal tarafsız ve şeffaf bir soruşturmanın gerektiğini ifade etmiştir.

Mursi’nin şeker hastası olduğu, yüksek tansiyon ve karaciğer rahatsızlığından muzdarip bulunduğu çok iyi bilinmektedir.

Nitekim muhakemesi esnasında dış güçler ve militan gruplarla iş birliği ithamıyla yargılanırken yere düşüp can vermesi bu şartlar altında gerçekleşmiş ve maalesef oradaki görevliler 20 dakikayı aşkın bir süre boyunca yapılan yardım çağrılarına rağmen kendisine en ufak bir tıbbî müdahaleye bile izin vermeyerek öylece ölmesine izin vermişlerdir.

Mısır'ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin ölüm nedeni, Mısır devlet televizyonu tarafından
Mısır'ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin ölüm nedeni, Mısır devlet televizyonu tarafından


Mısır’ın 2012 yazında seçilen devlet başkanı Mursi, 2013 Temmuzun’da istifasını isteyen protestolar akabinde tutuklanmış, daha sonra protestoculara karşı şiddeti kışkırtmak ve ülkesi aleyhine casusluk yapmak gibi uydurma gerekçelerle mahkeme karşısına çıkarılmıştır.

Birleşmiş Milletler üyesi 193 ülke tarafından benimsenen Evrensel Periyodik Gözden Geçirme mekanizması süresince geniş bir temsilciler heyeti Mısır’da işlenen insan hakları ihlallerine, işkencelere, yargısız infazlara, gözden kaybolmalara, toplu yargılamalara, gözaltı şartlarının kötülüğüne, kadınlara yapılan fena muameleye ve keyfi ölüm cezalarına karşı seslerini yükseltmişlerdir.

Başkan Mursi’ye karşı yapılan darbenin ardından, bir yıl sonra 2014’te resmen iş başına gelen Sisi, sivil toplum gruplarına karşı merhametsiz tutumuyla uluslararası bir suçlamayla yüzleşmiş durumdadır.

  • Birleşmiş Milletler tarafından yapılacak bir soruşturmanın endişesi daha şimdiden Sisi ve etrafındaki dalkavukları fena hâlde terletmiştir. Rahmetli Mursi’nin de tutulduğu meşhur Tora cezaevini ilk kez bir medya turuna açacağını ifade etmesi uluslararası baskının ve oradaki kötü koşullara ilişkin Birleşmiş Milletler raporunun bir neticesidir.

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın gözden kaybolmasına ilişkin Türkiye’nin açtığı soruşturma göstermiştir ki, etrafı beyaza boyamakla, dezenfektan ile her yeri silip delilleri yok etmeye yeltenmekle gerçeklerin üzerini örtebilmek mümkün değildir.

Rahmetli Mursi’nin devlet destekli bir cinayete kurban gittiğinden zerre şüphem yok. Ölümüne dair açılacak bir soruşturmanın Mısır rejimi tarafından işlenen toplu cinayetleri de gündeme getireceğinden umutluyum. Mursi’nin öldürülmesi bir trajediden çok daha fazlasıdır. Ardında nice katliamın izlerini barındırmaktadır.

İşte bu yüzden Sisi hesap vermek zorundadır.