Şirketokrasi hükümranlığı

İdi Âmin.
İdi Âmin.

Şirketokrasi insanı korkutmak, kontrol etmek, varlıklarına meşru gözüken araçlara el koymak, dinlerden uzaklaştırmak, aile ve devlet müesseselerini yok etmek, insanları sapıklaştırmak için çabalar. Elon Musk’un Twitter’i aldıktan sonra ifşaatları bunun en son delili.

İdi Âmin’i bilirsiniz, “insan yediği” iftirasına mâruz kalan Afrikalı eski bir lider. Uganda devlet başkanı Milton Obote, Singapur’a giderken emrindeki askerlere İdi Âmin’i öldürmelerini emreder. Bu özel haber genelkurmay başkanı olan İdi Âmin’e ulaşınca, düşmanlarından hızlı davranarak kendisini öldürecek olan ekibi yok eder. Bununla da yetinmeyip darbe yaparak yönetimi ele geçirir. İdi Âmin Müslüman’dı. Devirdiği Milton Obote ise Hıristiyan bir Anglikan’dı. Aynı zamanda Katolik Papa'yı Afrika kıtasında ağırlayan ilk devlet başkanıydı. Bu nedenle Batı’da hatırı büyük oldu.

Blackrock.
Blackrock.

Nasıl ki bugün sosyal medya, Batı’nın kontrolü ve tekelindeyse dün de geleneksel medya Batının tekelindeydi. Batı medyası bir kişi için “iyi” diyorsa iyiydi. “Kötü” diyorsa kötü… Bugün de değişen bir şey yok.

Türk medyası ve dolayısıyla halkın zihninde de İdi Âmin insan kanı içen hatta insan eti yiyen bir “yamyam” idi. Sadece medya değil, Batı yapımı film ve belgeseller de böyle diyordu.

Hâlen ülkemizde özellikle de İslam’a mesafeli ve hatta düşman kalemlerin yakın tarihli köşe yazılarında da İdi Âmin aynı şekilde tasvir edilmeye devam ediliyor.

‘Ben kan içtiysem siz de Rum çocuklarını diri diri gömdünüz’

State Street.
State Street.

Batı, İdi Âmin’i “kendi gibi” bildi; bu sebepten “Uganda kasabı” veya “vampir” olarak nitelemesi son derece tabii bir durum. Çünkü bütün bunlar kendi hasletleri; çocukları kesip nasıl kanını içtiklerini, nasıl tecavüz ettiklerini, dünyanın dört bir yanında nasıl kasaplık yaptıklarını kendilerinden daha iyi kim bilebilir?

Elon Musk’ın Twitter ile ilgili ifşaatlarını kaleme almak isterken aklıma sıra dışı bir İdi Âmin hikâyesi geldi. Belki de kaleme almaya niyetlendiğim şirketokrasi ve medyanın şuur altımıza yapılan müdahalelerini, İdi Âmin’in bu hikâyesi ile daha güzel ifade etmek mümkün olacak.

Hâdise, Avustralya’da yaşayan Ahmet Bozlar hocadan naklediliyor:

Vanguard.
Vanguard.

“1980’li yılların başları... Cidde’de büyük bir otelde yapılan Türkiye’yi tanıtma haftası toplantılarından birine katıldık. Aynı şirkette çalıştığımız, inancı olmayan bir Türk mühendis de bizimle beraberdi.

Bana: “Hocaefendi, şu adam İdi Âmin değil mi” diye sordu. “Ona benziyor, amma bilmem” dedim. Mühendisin ısrarı üzerine masasına gittik ve arkadaşım “Siz İdi Âmin misiniz” diye sordu.

“Bir Türk kahvesi ısmarlamazsanız konuşmam” deyince sıcak bir hava oluştu. Oturduk yanına. Tam o esnada bizim mühendis bey bombayı patlattı: “Siz, ülkenizdeyken neden insan kanı içiyordunuz?”

İdi Âmin gayet sakin bir şekilde: “Orada Türk kahvesi yoktu da onun için” dedi. Bizim mühendis bey ukalalığına devam eder mahiyette güldü. İdi Âmin, mühendisi omuzundan eliyle bastırarak sandalyeye oturttu ve “Siz Türkler, 1974’de Kıbrıs’ta çocukları, ihtiyar kadınları, neden dozerlerle çukurlar açarak canlı canlı gömdünüz” diye sordu.

Mühendis bey celâllenerek: “Hayır! Biz öyle bir şey yapmadık. Onu Rumlar yapmıştı” deyince o aslan yapılı İdi Âmin kükrercesine: “Sen bana ‘insan kanı içiyordun’ dedin. Bir insana yapılabilecek en ağır hakareti yaptın, ben kızmadım. Sana ne oluyor şimdi” diye çok sert bir üslup ve bakışla dakikalarca sayın mühendis beye baktı ve ekledi:

Her haber önce Londra’ya gider orada şekillenir…

“Çocuk, benim ülkem kuş cennetidir. Ben halkımla hep iç içe yaşadım. Beni ziyarete gelenler bana kuş eti veya canlı kuş getirirlerdi. Kabul ettiğim tek hediye buydu. Ben o kuşların bile kanını içmedim. Ben gelmeden önce Uganda’da Müslümanlar köle ve hizmetçi idi. Resmi iş alamazlardı. Ben bunların resmî işlerdeki oranını yüzde 80’e çıkarttım. İngiliz ve Batı bunu asla kabullenemedi. Daima aleyhte haberler üretti masa başından.

Bilin ki, benim ülkemden çıkan her haber önce Londra’ya gider, orada şekillenir ve oradan size gelirdi. Sizinle ilgili haberler de önce İsrail’e, oradan İsviçre’ye gider, orada istenen şekle konur, sonra bize gelirdi ve bu hâlen öyledir” dedi.

Ve: “Hadi bir Türk kahvesi daha...” diyerek sustu. Kendisinden özür diledik.”

Sizce Batı hangisini tutar?

İdi Âmin bir devlet başkanı ve asker. Ülkesi, İngiliz sömürgesi. Kendinden önceki devlet başkanı, İngilizlerin adamı ve İdi Âmin’i yok etmek isteyen biri. Sizce Batı hangisini tutar?

İdi Âmin de meslektaşları gibi çok fazla hata etmiş olabilir. Zâten konumuz da bu değil. Batının zorbalığı. İyiyi köyü, kötüyü iyi göstermesi. Siyasî despotizm ve terörün yanı sıra medya şirketokrasisi.

Aksi yönde sayısız şahit varken İdi Âmin’in insan kanı içtiği ve etini yediğine dâir tek bir şahid yok. Ama bütün dünya onu yamyam ve kasap olarak tanıyor. Üstelik pek çok Müslüman bile. Çünkü böyle okudular ve çoğu zaman haberin, iddianın, bilginin kaynağını sorgulama ihtiyacı bile hissetmediler.

Bugün Batı medyası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı en basit mânâda “diktatör” olarak resmediyor. Hakkında yazmadıkları yalan ve iftira kalmadı. Çünkü o kendilerinden biri değil. Elon Musk’un Twitter’i satın aldıktan sonra yaptığı ifşaatlar “şirketokrasi zulüm ve terörü”nün hangi boyutlara eriştiğini açık bir şekilde ifşa ediyor.
Bugün Batı medyası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı en basit mânâda “diktatör” olarak resmediyor. Hakkında yazmadıkları yalan ve iftira kalmadı. Çünkü o kendilerinden biri değil. Elon Musk’un Twitter’i satın aldıktan sonra yaptığı ifşaatlar “şirketokrasi zulüm ve terörü”nün hangi boyutlara eriştiğini açık bir şekilde ifşa ediyor.

“Diktatör Erdoğan”

Bugün Batı medyası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı en basit mânâda “diktatör” olarak resmediyor. Hakkında yazmadıkları yalan ve iftira kalmadı. Çünkü o kendilerinden biri değil.

Elon Musk’un Twitter’i satın aldıktan sonra yaptığı ifşaatlar “şirketokrasi zulüm ve terörü”nün hangi boyutlara eriştiğini açık bir şekilde ifşa ediyor.

Dünyanın sahibi 3 şirket

Bugünkü mülkiyet düzeninde pek çok dev markanın sahiplerinin, lanse edilen kişilerden çok görünmeyen fonlar olduğu biliniyor. Mesela Google ve yan şirketlerinin hepsi Alphabet Inc’e bağlılar. Google kurucuları Larry Page’in tüm yapıdaki payı %5,7. Sergey Brin’in ise %5,5. Peki, geriye kalan kimin elinde? Grubun %68’e yakın hissesi Blackrock, Vanduard ve State Street gibi yatırım şirketlerinin…

Aynı şekilde Microsoft grubunun yaklaşık %70 hissesi de bu yatırımcı şirketlerin elinde. Apple, Pepsi, CocaCola, Bayer, Pfizer, Nike, Live’s, Goldman Sachs, Citi, J.P.Morgan, Bank of Amerika, batılı medya şirketlerinin ve daha pek çok şirketin gerçek sahibi de bu üç firma.

Arama motoruna, Facebook grubunun yeni adı olan ‘Meta Platforms, Inc. Shareholders’ yazın bakın sahipleri kim çıkacak? Mark Zuckerberg sanıyorsanız yanıldığınızı göreceksiniz. Denerseniz yine bu üçlü çeteyle karşılaşacaksınız. Sıkı durun Elon Musk’un sahibi olduğunu sandığımız şirketlerin de çoğunluğu bu üçlü şirk ağına ait.

İyi de bu şirketler kimin?

State Street’in sahipleri: Vanguard Group, Blackrock Inc., Dodge & Cox Inc.

Blackrock’ın sahipleri: Vanguard Group, Blackrock Inc., State Street Corp.

Vanguard’un sahipleri: Blackock Inc., Holder Shares, Dimensional Fund, Wellington Manageme

Yani bu üç şirket de birbirine ait.

2021 sonu itibariyle Vanduard 8,1 trilyon, Black Rock 10 trilyon, State Street ise 4,2 trilyon dolarlık bir fonun sahibi veya yönetiyor. Sadece bu üçünün varlığı 22,3 trilyon dolar. Bu ise 400 milyonluk ABD’nin yıllık GSMH’ından birkaç trilyon dolar daha fazla.

Peki, bu üç şirketin sahipleri kim?

O bildiğiniz meşhur 5-6 aile.

Medya, sosyal medya, enerji, bankacılık, kimya, tohum, gıda, ilaç ve daha nice sektörlerin gerçek sahipleri satanistler… Düşmanlıkları evvel emirde İslam ve Müslümanlara olsa da aslen insana yani bütün insanlığa... Çünkü onlar şeytana tabidir, şeytan da âdeme düşman.
Medya, sosyal medya, enerji, bankacılık, kimya, tohum, gıda, ilaç ve daha nice sektörlerin gerçek sahipleri satanistler… Düşmanlıkları evvel emirde İslam ve Müslümanlara olsa da aslen insana yani bütün insanlığa... Çünkü onlar şeytana tabidir, şeytan da âdeme düşman.

Şirketokrasi’nin gerçek amacı

Youtube’un kurucu ortakları Steve Chen ve Chad Hurley, Linkedin’in kurucusu Reid Hoffman ve Yahoo’nun CEO’su Scott Thompson da “tesadüfen zengin” olan Elon Musk’ın PayPal’daki ekibinden…

Bir başka tesadüf ise diğer genç milyarderlerle olan benzerlik. Facebook’un kurucusu Yahudi Mark Elliot Zuckerberg, Google’un kurucusu Yahudi Larry Page ve yine Google’un kurucu ortağı Rus Yahudisi Sergey Mikhaylovich Brin ile Musk’un ortak tesadüfenlikleri… Yahut da göçmen kökenlilikleri… Amerika’nın karanlık milyarder morukları ve derin devleti ile “tesadüfen” kesişen yollar… Ve de onları birleştiren şeytanın tek gözü…

Medya, sosyal medya, enerji, bankacılık, kimya, tohum, gıda, ilaç ve daha nice sektörlerin gerçek sahipleri satanistler… Düşmanlıkları evvel emirde İslam ve Müslümanlara olsa da aslen insana yani bütün insanlığa... Çünkü onlar şeytana tabidir, şeytan da âdeme düşman.

Şirketokrasi insanı korkutmak, kontrol etmek, varlıklarına meşru gözüken araçlara el koymak, dinlerden uzaklaştırmak, aile ve devlet müesseselerini yok etmek, insanları sapıklaştırmak için çabalar. Elon Musk’un Twitter’i aldıktan sonra ifşaatları bunun en son delili.