Şii İran’ın Sünni Taliban açılımı
Taliban bu yılın Ocak ayında Kasım Süleymani’nin ölümüyle yayınladığı bildiride ABD’nin yaptığını “Büyük Macera” olarak adlandırmış, Süleymani’nin ailesine başsağlığı diledikten sonra ABD’nin Afganistan’dan çıkarılması için vereceği mücadelede kararlılık mesajını yineleyerek cihada devam edeceğini vurgulamıştı.Ortak düşman mantığının Taliban ile İran’ı kimi zaman yakınlaşmaya ittiği, örgütün kilit isimlerinin İranlı yetkililer ile bir araya geldiği biliniyor. Peki, bu durum, Fatimiyyun gibi bir yapıyı çıkaran Şii tabanı rahatsız ediyor mu? Tahran’ın müdahaleleri ve göçmen politikalarından usanmış Afgan kamuoyu bu ilişkiye ne diyor?
Kasım 2019’da Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahit, Taliban'ın Siyasi Ofis Başkanı Berader’in bir heyet eşliğinde Tahran’a gittiğini ve İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ile görüştüğünü kamuoyuna bildirmişti. İran cezaevlerinde Taliban üyeliği veya sempatizanlığı adı altında uzun yıllar hapis cezası alan kayda değer sayıda mahkûmun olduğu biliniyor.
Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde Taliban benzeri sertlik yanlısı İslâmî oluşumların varlığı herkesin malumu. Kimilerine göre İran rejiminin bu işte parmağı var.
Zira hem radikal sol hareketi, hem de Kürt milliyetçisi bölücü örgütleri frenleme açısından bu tür yapılara sınırlı bir faaliyet alanı tanınması hiç de mantıksız durmuyor. Böylece kontrollü bir muhalefet dengesi sağlanıyor, rejim açısından tehdit unsurları daha küçük lokmalara bölünmüş oluyor.
Nitekim mevcut rejimin yeri geldiğinde farklı projelere sahip, birbiriyle tamamen zıt güçleri bile kendi amaçları doğrultusunda kullanma geçmişine baktığımızda, Taliban ile muhtemel bir işbirliğinin çok da şaşırtıcı olmadığı anlaşılıyor. Kaldı ki İran, her türlü durumu kendi lehine propaganda etmeyi bir şekilde beceren bir ülke. Şii görünümüyle Suriye ve Irak cephesinde aktif olarak yer alan İran’ın Sünni Taliban ile kurduğu ilişki, coğrafyada bozulan imajını bir nebze de olsa düzeltmeye yardım edebilir. Ayrıca Şii İran’ı mutlak olarak hedef tahtasına koyan diğer Sünni radikal grupları belli oranda ikna da edebilir.
Pratikte İşbirliği Zemini Mevcut Mu?
Devrim Muhafızları Ordusu içerisinde özel bir yeri bulunan Kudüs Gücü, ülkeler bazında bir örgütlenme yapısına sahip. Kudüs gücünde mesela Irak’tan sorumlu komutan, o ülkenin neredeyse tamamından sorumludur, son derece geniş yetki ve hareket alanına sahiptir. Kasım Süleymani sonrası Kudüs Gücü Komutanlığına atanan İsmail Kaani’nin geçmişi ve çalışma alanına bakılacak olursa Taliban ile ortak yürüme ihtimalinin yüksekliği gayet net ortaya çıkıyor.
Zira İsmail Kaani daha önce Kasım Süleymani’in yardımcılığını yapıyorken çalışma alanı Afganistan’dı. Suriye’de İran namına ciddi roller üstlenen Fatimiyyun tugayları Kaani’nin uzun yıllar Afganistan’da yürüttüğü çalışmaların bir ürünü. Dolayısıyla Kudüs Gücü, Kaani ile birlikte Afganistan’da yakaladığı fırsatı kaçırmamaya çalışacaktır.
İran Hazara Türklerinin Gönlünü Kazandı
Ancak sunduğu avantajların yanı sıra Afganistan aşılması kolay olmayan dezavantajlara da sahip. Mesela 1998’de Taliban’ın Mezar-i Şerif’de İran Konsolosluğuna saldırı düzenleyip diplomatlarını öldürmesi, Tahran’ın örgütle uzun zaman etkili bir iletişime geçmesini büyük oranda engelledi. Zira bu türden hadiselerin İran kamuoyundaki etkisi görmezden gelinir gibi değil. Bölgede Taliban ve işgalci güçlere karşı oluşan memnuniyetsizliği iyi okuyan İran, ötekileştirilen Şii azınlığa hitap etmeyi önemli derecede başardı.
Türkiye gibi önemli aktörlerin bıraktığı boşluklardan istifade etmeyi siyaset tarzı olarak seçti ve Şii inancına mensup Hazara Türklerini her anlamda cezbetmeyi başardı.
- Batıya doğru akan göç güzergâhında yolu İran’dan geçen, bazen uzun yıllar burada ikamet etmek durumunda kalan Afgan gençlerini devşirme planı da genel mânâda tuttu. Kum ve Meşhed gibi şehirlerdeki dinî eğitim merkezleri bu gençler ile dolduruldu. Mesela merkezi Kum’da bulunan ve yabancı öğrencilerin tercih ettiği bir eğitim kurumu olarak bilinen Camiatul Mustafa’nın 30 bin yabancı öğrencisi var ve bunların yarısından çoğunu Afgan öğrenciler oluşturuyor.
Kasım Süleymani sonrası İran’ın ABD’ye ait Ayn el-Esed üssüne yaptığı kontrollü saldırının verilen kayıpla eşdeğer olmaması, Irak’ta Tahran rejimine taraftar kitleyi hayal kırıklığına uğrattı. Mustafa El-Kazımi hükümetinin işi sakin götürmesi, İran’a karşı soğukkanlı tutumu ve özellikle ekonomik cihetten ABD’ye bağlı olduğunu bilmesi önemli. Yönetim zaafının tetiklediği ekonomik taleplerin büyük bir halk isyanına dönüştüğü Irak’ta, İran karşıtı protestoların revaç bulduğunu biliyoruz. Haşdi Şabi gibi İran uzantıları örgütlerin yolsuzluklarla anılması ülkedeki Şii kamuoyunda İran karşıtı bir eğilim doğurdu.
Tahran buradaki nüfuzunu koruma adına yoğun bir mesai harcarken diğer yandan Washington ile mücadelesini sürdürmek için elini çeşitlendirme ihtiyacı duyuyor. İşte tam da bu noktada Taliban benzeri radikal yapılarla işbirliği elverişli bir seçenek haline geliyor.
Afgan Kamuoyu İran'a Mesafeli
Afganistan Irak’tan sonra İran’ın en uzun ortak sınıra sahip komşusu. Ancak bu sınır her zaman iki tarafın da başını çokça ağrıttı. İran, iç savaş ve işgal yorgunu Afgan halkı için iyi bir seçenek konumundaydı. Milyonlarca Afgan göçmeni uzun yıllar İran’da yaşadı. Ancak bir türlü bitmek bilmeyen ayrımcılığa maruz kaldı. Bunun en yakın örneği, Şehab Mayel Herevi oldu. Afgan yazar ve araştırmacı Necip Mayel Herevi’nin oğlu olan Şehab, babasının 50 yıllık ikametine rağmen hala oturum izni konusunda sıkıntı yaşamasını protesto etti ve Meşhed’deki Dışişleri binası önünde kendini yaktı.
İran Afgan Göçmenlere Mezar
Yine İran polisinin düzensiz göçmenlere Yezd şehrinde ateş açması sonucu bindikleri arabada yanarak can vermeleri ve sadece birkaç hafta önce de sınırı kaçak geçmek isteyen onlarca Afgan göçmenin güvenlik güçleri tarafından nehre dökülmek suretiyle can vermeleri geniş yankı uyandıran hadiselerden sadece birkaç tanesi. Nitekim son yaşanan olaylar Afganistan’da hem halk hem de devlet düzeyinde misli görülmemiş İran karşıtı bir söylemin gelişmesine yol açtı.
Hirmend nehrinde meydana gelen hadise, İran faşizmine karşı geniş bir kampanyanın başlamasına neden oldu. Daha sonra meydana gelen ve Afgan göçmenlerin ölümüyle sonuçlanan hadiseler kampanyaların genişlemesine yol açtı.
- Özellikle Afganistan'ın yeni nesli, alternatif medya, ifade özgürlüğü ve siyasi iradenin temsili gibi konularda hep yukarıdan bakan komşusunu geride bırakmayı başarmış durumda.
Özgürlükler konusunda İran’dan daha iyi durumda olmanın verdiği özgüven, İran’ın ırkçı politikalarına dur deme imkânını az da olsa vermiş gözüküyor.
Müdahil tavırları nedeniyle Afgan halkının nefret odağı konumundaki Pakistan, hızlı şekilde İran’la yer değiştiriyor. ABD’nin Taliban ile anlaşmasıyla ülke üzerindeki nüfuzu ciddi manada sekteye uğrayan Tahran’ın, kendisi gibi bu anlaşmaya karşı Taliban mensuplarından devşirdiği yeni bir oluşum ile yepyeni serüvenlere açılma çabası kendisine duyulan nefreti pekiştirecek yönde. Bütün bu verilerin ışığında İran’ın sadece Irak, Lübnan ve Suriye’de değil, doğusundaki Afganistan’da kan kaybettiğini söylemek mümkün.