Şiddetin konuşulamayan yüzü alkol
Türkiye'de alkol politik bir unsur olması nedeniyle maalesef şiddet ve kadına şiddet konusunda tartışılabilen bir konu değil. Alkol ve şiddetle ilgili 2000’li yılların başında DSÖ tarafından ciddi ve ayrıntılı çalışmalar yürütülmüş. Fakat bu çalışmaların çoğu yaklaşık 15 yıl önce yapıldığı için, yeni verilerden uzak. Verilerdeki değişmeyen şey ise alkol kullanımının şiddete yol açtığı gerçeği. Ülkemizde ne kadar bir kesim tarafından alkol-şiddet ilişkisi kesin bir dille reddedilse de alanında uzman isimler tarafından hazırlanmış raporlar tam aksini söylüyor. İstanbul Sözleşmesini ve kadına şiddeti konuştuğumuz bugünlerde bu konuyu tartışmaya açmamız, gereken tedbirleri almamız gerekiyor.
Şiddet, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “fizikî güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması” olarak tanımlanıyor.
Kadına şiddetin arttığı günümüzde şiddete sebep olan nedenler de sıkılıkla tartışılıyor, kongreler düzenleniyor. Fakat bu nedenlerden birisi olan alkole konu gelince, suspus oluyorlar. Hatta şiddetin gerçek nedeni olan alkolü korumaya alıyorlar. Çünkü alkol bazıları için hayat memat meselesi ve Türk milletinin üzerinde tuttukları bir sopa.
Yeni bir çalışma yok
Kısa süre alkol kullanımında beyinde ortaya çıkan belirtiler, düşünme, karar verme ve hareket etme yetilerinde bozulmaya bağlı ölümle dahi sonuçlanabilecek kazalar olarak ifade ediliyor. Bu belirtilerin uzun süreli ve fazla miktarda kullanımda meydana getireceği sonuçlar az çok tahmin edilebilir.
DSÖ, 2000’li yılların başında “Yakın partner şiddeti ve alkol” başlıklı raporlar yayınlayarak şiddet unsurlarını ve alkolün şiddete etkisini derinlemesine verilerle inceleyen raporlar yayınlıyordu. En güncel rapor, son olarak 2006 yılında yayınlanmış. Sonrasında alkolün şiddete etkisi üzerine detaylı bir çalışma bulunmuyor. Örgütün detaylı çalışmalarından birisi yaklaşık 2003-2005 yılları arasında yayınlandığı düşünülen “Kişilerarası Şiddet ve Alkol Politikası Brifingi.” Metnin orijinal haline ulaşmak için https://www.kisa.link/OGu5 adresini ziyaret edebilirsiniz.
Brifing, kişilerarası şiddeti geniş bir kapsamda ele alıyor. Şiddet türleri, ülkelere göre alkol tüketimi, alkol tüketenlerin karıştığı şiddet olayları, kurban ve faillerin risk durumları gibi hususlar derinlemesine irdeleniyor. Öte yandan raporda detaylı olarak alkol kullanan kişilerin şiddet uygulama senaryoları her ihtimalle birlikte incelenmiş.
Alkol alan kişilerin, alkolden önce mi sonra mı, yakın ilişkide olduklarına mı, günün hangi saati, hangi günü şiddet uyguladığına dair türlü senaryolar kapsamında şiddet eğilimleri incelenmiş. Brifingde yer alan, ülkelerin referans verileri 1990’lara kadar uzanıyor. Yakın bir zamanda alkol üzerine bu kadar detaylı bir çalışma ise maalesef yapılmadı.
Kişilik bozukluğuna yol açıyor
Brifing, ilk olarak kişilerarası şiddet kavramının bir tanımını yapıyor. Kişilerarası şiddet, “başka bir kişiye karşı tehdit veya fiili olarak fiziksel güç/gücün kasıtlı olarak kullanılması” olarak açıklanıyor. Daha sonra başlıklar halinde şiddet türleri sıralanıyor; gençlerde şiddet, çocuklara kötü muamele, yakın partner şiddeti, yaşlı istismarı ve cinsel şiddet.
Alkol ve kişilerarası şiddet arasındaki ilişkinin çok yönlü olduğu ifade ediliyor. Alkol kullanımının, fizikî ve vukufiyeti doğrudan etkilediği, şahsi kontrolün sağlanamadığı ve beyne gelen bilgilerin işlenme yeteneğinin olumsuz etkilendiği vurgulanıyor. Ardından alkol ve şiddet arasındaki bağlar madde madde sıralanıyor:
- • Alkole bağımlılık, şahısların bakım sorumluluklarını yerine getiremediği anlamına gelebilir.
- • Şiddete şahit olmak veya tecrübe etmek, alkolün kötüye kullanılmasına neden olabilir. Alkol, şiddetle başa çıkma veya kendi kendine ilaç gibi yorumlanabilir.
- • Alkol ve şiddet ilişkili olabilir. Mesela sosyal kişilik bozukluğu hem ağır içki hem de şiddet içeren davranış riskine katkıda bulunabilir.
Alkol ve şiddet doğru orantılı
OECD’nin 2019 verilerine göre dünyada yıllık en çok alkol tüketen ülkeler sırasıyla şöyle,
- Litvanya 12,3 litre,
- Avusturya 11,8 litre
- Fransa 11,7 litre
- Çek Cumhuriyeti 11,6 litre
- Lüksemburg 11,3 litre
- Rusya 11,1 litre
- Macaristan 11,1 litre
- Almanya 10,8 litre
- Portekiz 10,7 litre
- Polonya 10,6 litre
Alkol tüketiminde ilk sırada bulunan Litvanya’nın istatistikleri bize bir yol çiziyor. Litvanya İstatistik Dairesinin 2020 Kasım ayında açıkladığı rakamlara göre, ülkede yalnızca 2019 yılında işlenen kadın cinayetleri bir önceki yıla kıyasla yüzde 61,5 oranında artmış.
Brifing, ABD'de, saldırıya uğrayan kurbanların bildirimlerine göre, suçluların yüzde 35'i alkollüyken şiddete başvurduğunu aktarıyor. İngiltere ve Galler'de, kişilerarası şiddet mağdurlarının yüzde 50'si, failin saldırı anında alkol etkisi altında olduğu, Rusya'da ise cinayetten tutuklanan kişilerin yaklaşık dörtte üçünün, olaydan kısa bir süre önce alkol aldığı rapor edilmiş.
Güney Afrika'da saldırganların yüzde 44'ünün alkol etkisi altında olduğu, Çin'in Tianjin kentinde, mahkûmlar üzerinde yapılan bir araştırma saldırı suçlularının yüzde 50'sinin olaydan önce alkol aldığı tespit edilmiş.
Brifingde, pek az ülkenin alkolün şiddet üzerindeki etkisini ölçtüğü de ifade ediliyor. Alkol kullanımını inceleyen araştırmaların yüksek gelirli ülkelerden saptandığı fakat bu ülkelerde bile şiddetin mevcut olduğu belirtiliyor. Zararlı alkol kullanımı olarak nitelenen şiddete neden olan alkol kullanımının erkeklerin yüzde 26'sını, kadınların ise yüzde 16'sını kapsadığı tahmin ediliyor. Yine unutmamak gerekir ki bu veriler oldukça eski.
Nesilleri de etkiliyor
Ayrıca alkol kullanan ve şiddet uygulayan bireylerin, çocuklarının şiddet eğilim oranları da brifingde kendisine yer buluyor. “Şiddete veya şiddet tehditlerine tanık olan çocukların ebeveynleri arasındaki şiddet, duygusal ve davranışsal gelişiminde büyük sorunlara yol açmaktadır. Çocukluk dönemindeki sorunlar, ağır içme alışkanlıkları ya da alkol bağımlılığı hayatın ilerleyen dönemlerinde, risklerini artırarak şiddetin faillerini ortaya çıkarmaktadır.” Anlaşılan o ki yıllar geçse de alkole bağlı şiddet oranlarının azalmaması, ailelerin çocuklarında bıraktığı izler ve sergilediği kötü davranışla doğru orantılı.
Brifing, alkole bağlı şiddeti önlemeye ilişkin müdahaleler için de önerilerde bulunuyor. Bunlardan ilki alkol fiyatlarının artırılması. Diğer önerileri de kısaca şöyle sıralayabiliriz; alkol satışlarının düzenlenmesi, gençlerin alkole erişiminin azaltılması, içme ayarlarını iyileştirme, tarama ve kısa müdahaleler, alkol bağımlılığı tedavisi, yasal müdahaleler ve daha geniş gece ortamının iyileştirilmesi. Ek olarak ise alkol fiyatlarındaki artışın, merdiven altı ya da kaçak alkole yönelimi artırabileceği önerisinde bulunuluyor buna karşı dikkatli olunması konusunda ülkeler uyarılıyor.
Ülkemizdeki durum
DSÖ’nün rapor ve brifinglerinde alkolün verdiği zararlar bu şekilde irdeleniyor. Ülkemizde de son yıllarda artan, kadına yönelik şiddeti alkole bağlamak için ciddi araştırmalar yapmaya gerek yok. Kadına şiddet ya da diğer şiddet ve istismar haberleri arasında ufak bir gezinti, şiddetin kaynağına ilişkin kaba bir fikir verecektir. Alkol kullanımı bunların başında geliyor. Fakat bugün ülkemizde şiddeti konuşurken alkolü dile getirmek büyük bir kesimce pek hoş karşılanmıyor. Bu da kadına şiddeti artırmaktan başka bir ise yaramıyor. Bunu engelleyenler de ne yazık ki en çok kadına şiddet uygulayan ve bu şiddeti istismar eden çevreler.
Ülkemizde daha çok politik bir davranış olarak yorumlanan alkol tüketimi, kadına şiddetle asla aynı cümlede kullanılamaz. Kullandığınız takdirde sizi türlü suçlamalıklarla kısa sürede linç edeceklerdir. Seküler ve laik camianın kendini alkol üzerinden tanımlaması, alkolün neden olduğu sonuçları konuşma noktasında kişileri kısıtlıyor. Alkolün şiddete yol açtığını dile getirenler, bir şekilde aforoz ediliyor. Alkolü özgürlük ve tercih olarak görenler, kadına şiddette ne tür bir rol oynadığının farkına varsalar, ortada şiddet diye bir şey kalmaz.