Sekülerliğin ve kapitalizmin pazarladığı yeni inançlar
İnsanlara önce inanacakları bir gerçek ardından da satın alacakları bir şeyler sunma söylemiyle hareket eden küreselciler, minimalizm diyerek evdeki buzdolabını attırıp daha küçüğünü aldırmaya, yoga diyerek sahte bir arınmaya, veganlık diyerek topraktan uzaklaşmış bireyi öfke ve hınç çemberinde tutmaya devam ediyor.
Modern dünyada yeni dînî hareketler, diğer bir deyişle “new age inançlar” sekülerleşmenin bir sonucu olarak hızla yayılıyor. Batı’da ‘mukaddesin dönüşümü’ diye nitelendirilen bu durum insanın en temel ihtiyacı olan inanma ihtiyacını tüketim odaklı şekillendiriyor. Yeme, içme ve barınma kısacası yaşama alışkanlıklarımızı belirleyen gündelik hayatın gereklilikleri ne yazık ki, Conrad Ostwalt’ın da belirttiği gibi “dinin kültürel formlara uyum sağlayarak varlığını yeni biçimlerde devam ettirdiği” gerçeğini de gösteriyor.
Artık küreselleşmenin had safhada olduğu düşüncenin sığ, inançların sathî yaşandığı postmodern çağda, İslam dışındaki kadim dinlerin moderniteyle birlikte güncelledikleri pek çok paradigması da çökmekte. Postmodernizmin önde gelen filozoflarından Richard Rorty ve Gianni Vattimo’nun ortak eseri olan Dinin Geleceği adlı çalışmada Vattimo’nun iddiası, insanlık için sırasıyla inanç çağı ve akıl çağının miadını doldurduğu ve artık yorumlar çağının yaşadığı yönünde. Yorumlar çağını en çıplak hâliyle göreceğimiz yer ise hiç şüphesiz sosyal medya. Son zamanlarda İslam’ın gerekliliği olan pek çok uygulamaya kendisini Müslüman olarak tanımlayan insanların karşı çıkması ve değişmezi ‘yorum’layarak değiştirme çabası bu küresel sekülerleşmenin ispatı niteliğinde.
Sekülerizmin gizli dinleri
İnsanlık tarihi kadar eski ve tüm kutsî kitaplarda yer alan, kaideleri çok net dini ritüel olan kurban ibadetinin, yüzyıllardır hiç tartışılmadığı kadar çok tartışılmasının altında yatan da bahsettiğimiz üzere içinde yaşadığımız postmodern çağ. Bu çağın başat özelliklerinden olan bireyciliğin mukaddesleştirilmesi ve geleneğin değersizleştirildiği, bireylerin dinin kurallarından bağımsız olarak kendi yorumlarıyla yeni mukaddesler edinip o sözde kutsîlere tapmasına neden oluyor. Son zamanlarda hızla yaygınlaşan veganlık gibi tercihlerde günümüzde pek çok insanın mukaddesi haline gelen bir new age din konumunda.
Genellikle toplumun eğitimli kesimlerinin gizli dini olarak nitelendirebileceğimiz bu gibi spiritüel akımlar, zannedildiği gibi bugün ortaya atılmış, akıl yürütülerek bulunmuş inanışlar değil. Tarihi milattan önce altıncı yüzyıla kadar uzanan Hinduizm, Jainizm ve Budizm gibi tabiattı yahut pagan dinler varlığını hâlihazırda sürdüren inançlar. En temel kâideleri “yaşayan hiçbir şeye zarar vermeme” olan bu inançlarda katı ve keskin bir vejetaryen anlayış var. ‘Yaşayan hiçbir şeye zarar verme’ kaidesi içinde nedense insan pek yer almıyor. Yine bu inançların dini bir ritüeli olan yoga da veganlık gibi ülkemizde bir kesimin sıkı sıkıya sahiplendiği yeni dini akımlardan…
Minimalizm ve yoga yeni din mi?
Yeni dini akımların hangi biçimde kadim dinlere dayandırıldığı ve bunun artık eski tüketim alışkanlıklarından sıkılmaya başlayan şahısları nasıl yeni tüketim alışkanlıklarına sürüklediği de ayrıca konuşulması gereken bir mesele.
Vahşi kapitalist sistemin temel açmazlarından olan ‘hayata saygı’ ilkesinin yok sayılmasıyla birlikte dünyanın sürüklendiği felaketler zinciri sonucu modern birey artık eski hazlarıyla mutlu olamaz hâle geldi. İnsanlara önce inanacakları bir gerçek ardından da satın alacakları bir şeyler sunma söylemiyle hareket eden küreselciler, minimalizm diyerek evdeki buzdolabını attırıp daha küçüğünü aldırmaya, yoga diyerek sahte bir arınmaya, veganlık diyerek topraktan uzaklaşmış bireyi öfke ve hınç çemberinde tutmaya devam ediyor.
Elbette popüler kültürün tüm öğeleri gibi bu akımlarda sönüp gitmeye mahkûm. İnsanı fıtratında sabit tutarak dünyayla ilişkilendiren bir dinin yaşandığı topraklarda bu gibi tâli yollarla mutluluğu ve hazzı ararken durmaksızın savrulmak da izaha muhtaç bir mesele...
İnsanların bu yanlışa sürüklenmesine nelerin yol açtığı hususları özellikle de dindar Müslümanların acilen daha çok kafa yorması gereken durum.