Savaş karşıtı Yahudi örgütler

Savaş karşıtı Yahudi örgütler.
Savaş karşıtı Yahudi örgütler.

İsrail savaşta. Doğrusu kurulduğundan beri hep böyleydi, savaş hâlinden daha olağan bir hâl yok orada. Kuruluş mantığı, kendine ve çevresine bakışı itibarıyla başka bir netice de muhaldi. Ne var ki nüfusunun kahir ekseriyeti harp durumunu bile isteye seçmiş, bunu akideleri gereği benimsemiş olsa da bununla problemli olan bir kesim Yahudi toplumu içinde öyle veya böyle hep buluna geldi. Şimdi İsrail’in bu son savaşında da (son derken lafın gelişi son, yoksa İsrail son bulana dek bu savaşların sonu gelmeyecek) savaş karşıtları sokaklarda daha bir görünür oldular. Elbette bunda 7 Ekim’de HAMAS’ın savaş kozu olarak elinde tuttuğu rehinelerin payını da hesaba katmak gerekiyor.

‘Halkın duygularına zarar vermek’

Savaş karşıtları sokaklardalar ve polis şiddetinden ayrı olarak kendilerini ‘hain’ diye niteleyen kesimlerin de nefesini enselerinde hissediyorlar. Tel Aviv’de yoğunlaşan gösterilerde polis göstericilere göz açtırmıyorken kullandığı gerekçe hayrete şayan: “Halkın duygularına zarar vermek!” Barışçıl bir gösteri halkın duygularına zarar verdiği için copla, biber gazıyla, atla dağıtılabiliyor. Polisin en hassas olduğu konu İsrailli Araplarla Yahudilerin bir arada eyleme kalkması; buna mani olmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

‘Soykırımı durdurun’

Savaş karşıtları ise “Soykırımı Durdurun!” yazılı pankartlarla şiddete meydan okuyorlar. Mâkul biçimde savaş yanlısı kavimlerini uyarmaya çabalıyorlar: “Bugün Gazze'de un ve yiyecek kuyruğunda 100’den fazla insan öldürüldü. Savaş ve aç insanların öldürülmesi bize güvenlik getirmez, sadece daha fazla acı doğurur.”

Filistinlilerden ve Araplardan genel olarak “hayvanlar”, “insanlık dışı”, “barbarlar”, “insansılar” diye söz eden egemen Yahudi söylemine zıt biçimde ortaya konan bu insânî söylem her ne kadar cılız da olsa ve geniş bir sosyal tabana karşılık gelmese de saygıyı ve irdelenmeyi elbette ki hak ediyor. Böylesine kan dökücü bir kültür ve katı bir gelenek içinden çıkmış bu istisnâî şahsiyetlerin kimlik ve dünya görüşlerini anlamak her bakımdan önem arz ediyor.

7 Ekim sonrası 3 Ocak’ta Tel Aviv’de düzenlenen 150 bin kişinin katıldığı mitingde onlar da vardı. “Cinayetlere Son Verin!” sloganları eşliğinde Gazze ablukasının sona erdirilmesi ve işgal altındaki topraklarda Yahudi yerleşimlerinin kaldırılmasını talep ettiler. Knesset’te halihazırdaki 3 milletvekiliyle MAKİ, bünyesinde barındırdığı Arap kökenli İsrail vatandaşlarıyla birlikte iki devletli çözümden yana.
7 Ekim sonrası 3 Ocak’ta Tel Aviv’de düzenlenen 150 bin kişinin katıldığı mitingde onlar da vardı. “Cinayetlere Son Verin!” sloganları eşliğinde Gazze ablukasının sona erdirilmesi ve işgal altındaki topraklarda Yahudi yerleşimlerinin kaldırılmasını talep ettiler. Knesset’te halihazırdaki 3 milletvekiliyle MAKİ, bünyesinde barındırdığı Arap kökenli İsrail vatandaşlarıyla birlikte iki devletli çözümden yana.

MAİ

İsrail Komünist Partisi, kısa adıyla MAKİ protestolardaki en ciddi kitlesel gücü teşkil eden yapıdır. Sovyet yanlısı Komünist Parti, Yahudi asıllı olanlar ile Araplar arasındaki ihtilaftan ötürü 1965’te bölünmüş; Arap yanlıları ayrılıp yeni parti Rakah’ı kurarak Sovyetler Birliği’nce resmî Komünist Parti olarak tanınmıştı. MAKİ kalanlardan yani İsrail’in var olma hakkını savunanlardan oluşuyor.

1977’de muhtelif sol gruplar, İsrail Kara Panterleri gibi Arap gruplar da partiye dahil oldu. 2000’li yıllarda Filistin ve Lübnan’daki İsrail saldırganlığına karşı çıktılar ve protestolar düzenlediler. 2009 Şubat’ındaki seçimlerde 112 bin oy alarak 120 üyeli Knesset’te 4 sandalye kazandılar.

100’üncü yılını 2019’da dolduran hareket Mavi Marmara saldırısını kınamış, Suriye’ye yönelik İsrail Hava Kuvvetleri’nin saldırılarına karşı da açıklamalar yapmıştı. 7 Ekim sonrası 3 Ocak’ta Tel Aviv’de düzenlenen 150 bin kişinin katıldığı mitingde onlar da vardı. “Cinayetlere Son Verin!” sloganları eşliğinde Gazze ablukasının sona erdirilmesi ve işgal altındaki topraklarda Yahudi yerleşimlerinin kaldırılmasını talep ettiler.

Knesset’te halihazırdaki 3 milletvekiliyle MAKİ, bünyesinde barındırdığı Arap kökenli İsrail vatandaşlarıyla birlikte iki devletli çözümden yana. İsrail’in 1967 sınırlarına çekildiği, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını savunuyor.

ACRI

Acrı
Acrı

İsrail Sivil Haklar Derneği, en eski insan hakları örgütüdür. 1972’de kurulmuş ve o günden beri gerek İsrail’de gerekse “işgal altındaki Filistin topraklarında” yaşanan ihlallere karşı hakları ve özgürlükleri savunmuştur.

Bir sivil toplum kuruluşu olarak ACRI İsrail’in demokratik ilkelere bağlı kalması için mahkemeler, Knesset ve devlet kurumları nezdinde mücadele vermektedir. Elini güçlendirmek için ABD’de de faaliyet göstermektedir. Bildiriler, broşürler, film gösterimleri, kamu etkinlikleri ile uluslararası insan hakları ağıyla da bağlantı kurarak verdiği mücadele Yitzhak Rabin gibi Nobel Barış Ödülü sahibi eski bir başbakan tarafından teröristleri savunmakla suçlanmıştır.

B’Tselem

B’Tselem.
B’Tselem.
“Ürdün Nehri ile Akdeniz arasında yaşayan Filistinli ve Yahudi tüm insanlara insan hakları, özgürlük ve eşitliğin garanti edildiği bir gelecek için çabalayan” örgüt, “böyle bir geleceğin ancak İsrail işgalinin ve apartheid rejiminin sona ermesiyle mümkün olabileceğini” savunmaktadır.
“Ürdün Nehri ile Akdeniz arasında yaşayan Filistinli ve Yahudi tüm insanlara insan hakları, özgürlük ve eşitliğin garanti edildiği bir gelecek için çabalayan” örgüt, “böyle bir geleceğin ancak İsrail işgalinin ve apartheid rejiminin sona ermesiyle mümkün olabileceğini” savunmaktadır.

1989’da kurulan örgüt ismini Tevrat’taki “b'tselem elohim (Tanrı'nın suretinde)” ibaresinden almaktadır. Tekvin’de geçen ibare, tüm insanların Tanrı’nın suretinde yaratıldığı, dolayısıyla eşit olduğu, temel haklara layık olduğu şeklinde yorumlanmıştır.

Knesset üyesi David Zucker ABD ziyareti esnasında temas kurduğu insan hakları örgütlerinin teşvikiyle ve kendisine verilen 25 bin dolarla kurulmuştur. B'Tselem USA olarak bilinen kolu Washington D.C.'de faaliyet göstermektedir.

“Ürdün Nehri ile Akdeniz arasında yaşayan Filistinli ve Yahudi tüm insanlara insan hakları, özgürlük ve eşitliğin garanti edildiği bir gelecek için çabalayan” örgüt, “böyle bir geleceğin ancak İsrail işgalinin ve apartheid rejiminin sona ermesiyle mümkün olabileceğini” savunmaktadır. Kendisini de “işgalci güç olarak İsrail'in yetki alanına giren insan hakları ihlallerini belgelemeye” adadığını ifade etmektedir.

Ta’ayuş

Radikal sol sayılsa da esasında bir ideolojiye mensubiyeti yoktur. Fikriyattan ziyade eylem odaklıdır. Eylemcidir fakat büsbütün pasifisttir. Sadece İsrail’in değil, Filistinlilerin de eylemlerini kerih görmektedir. Sivil itaatsizliğin ötesine geçmeyi reddetmektedir.

“Ürdün Nehri ile Akdeniz arasında yaşayan Filistinli ve Yahudi tüm insanlara insan hakları, özgürlük ve eşitliğin garanti edildiği bir gelecek için çabalayan” örgüt, “böyle bir geleceğin ancak İsrail işgalinin ve apartheid rejiminin sona ermesiyle mümkün olabileceğini” savunmaktadır.
“Ürdün Nehri ile Akdeniz arasında yaşayan Filistinli ve Yahudi tüm insanlara insan hakları, özgürlük ve eşitliğin garanti edildiği bir gelecek için çabalayan” örgüt, “böyle bir geleceğin ancak İsrail işgalinin ve apartheid rejiminin sona ermesiyle mümkün olabileceğini” savunmaktadır.

Bilhassa İkinci İntifada’da, ulaşımın kesildiği zamanlarda Batı Şeria’ya su, gıda ve diğer malzemeleri taşıyan konvoylarla gündeme gelmiştir. Utanç Duvarı yapıldıktan sonra ise Arapların mağduriyetlerini giderme adına yasaları ve yasakları delmişlerdir. İsrail ordusunun veya yerleşimci buldozerlerinin söktüğü yüzlerce zeytin fidanını dikerek Filistinli çiftçileri desteklemişlerdir. Köylülerin duvar ve yasaklar sebebiyle ulaşamadığı arazilerindeki işlerini sembolik de olsa yaparak gösterdikleri dayanışmayla tanınmışlardır.

Her cumartesi sabah erken saatlerinde, şabat yasağını ihlal ederek, İsrail askerinin rutin şiddetine rağmen Filistinlilere destek için yola çıkma yönündeki sebatları dikkate şayandır.

Icahd

İsrail Ev Yıkımlarına Karşı Komite, yerleşimcilere karşı mücadele eden bir gruptur. Filistinlilerin evlerini yıkma politikalarına karşı şiddet içermeyen direniş araçlarını kullanmaktadırlar. Jeff Halper adında bir antropoloji profesörü ve 8 arkadaşı tarafından kurulan örgüt Yahudi-Arap tek bir demokratik devlet tahayyül etmektedir.
İsrail Ev Yıkımlarına Karşı Komite, yerleşimcilere karşı mücadele eden bir gruptur. Filistinlilerin evlerini yıkma politikalarına karşı şiddet içermeyen direniş araçlarını kullanmaktadırlar. Jeff Halper adında bir antropoloji profesörü ve 8 arkadaşı tarafından kurulan örgüt Yahudi-Arap tek bir demokratik devlet tahayyül etmektedir.

İsrail Ev Yıkımlarına Karşı Komite, yerleşimcilere karşı mücadele eden bir gruptur. Filistinlilerin evlerini yıkma politikalarına karşı şiddet içermeyen direniş araçlarını kullanmaktadırlar.

Jeff Halper adında bir antropoloji profesörü ve 8 arkadaşı tarafından kurulan örgüt Yahudi-Arap tek bir demokratik devlet tahayyül etmektedir.

İsrailli ve uluslararası bir gönüllü ağı üzerinden Filistinlilerin yıkılan evlerinin yeniden inşasını organize etmektedir. 2012’de 200’ü Doğu Kudüs’te olmak üzere bin evi yeniden inşa ettikleri söylenmektedir. İsrail’in yaptıklarına “yavaş soykırım” diyen liderleri Halper bu faaliyetlerinden ötürü sekiz defa tutuklanmıştır.

Ana hatlarıyla kısa bir özetini yaptığımız bu örgütlerin mensubu olan Yahudiler Siyonistlerden oldukça farklı karakterde insanlardır. Pek çok erdemleri olduğu da vakıadır. Velakin unutulmamalıdır ki hepsi de İsrail’in mevcudiyetini ve meşruiyetini tasdik etmekte, bu uğurda adeta farklı araçlarla mücadele vermektedirler.

Bu bakımdan İsrail’in hin-i hacet için bir kenarda tuttuğu yedek gücü olarak mütalaa edilmesi bile mümkündür. İsrail şiddeti ile Filistinli direnişçilerinin şiddetini eş gören yaklaşımları tüm bu hareketlerin işlevine dair ikinci bir kuşku kaynağı olarak kâfi olsa gerektir.