Rusya’da günübirlik darbe: Gerçek Kötüler
Prigojin’in dünyanın birçok noktasında faaliyet gösteren savaşçılarına ek güç katması için Rus hapishanelerindeki mahkûmların affedilme karşılığında silah altına alınmasına izin verildi. Prigojin de “Ya mahkûmlar gidip savaşır ya da çocuklarınız” diyerek gelen tepkileri püskürttü. İşte başta da anlattığımız gerçek kötüler hikâyesi burada başlıyor. Cinayet, tecavüz, hırsızlık akla gelebilecek her türlü suçu işleyen binlerce mahkûm, savaştan sağ çıkabilirlerse serbest kalacakları bir anlaşmaya imza attılar.
Hollywood yapımı Suicide Squad, Türkiye’de “Gerçek Kötüler” ismiyle gösterime girdi. İngilizce ismine göre daha iyi bir isim konulmuş olsa da film çok da beğenilmedi. Gerekçe olarak da “Gerçek Kötülerin” ekranda o kadar da kötü görünmediği oldu.
Filmde kimisi süper güçlere sahip, sayısız cinayet ve vahşete imza atmış bir grup mahkûmun bağışlanma vaadiyle, ABD gizli servisi tarafından dünyayı tehdit eden daha kötü bir yaratığa karşı savaşmak için göreve alınması anlatılıyor. Ölüm riskini daha kolay kabullenecekleri düşünülen mahkûmların hepsi bu görevi kabul ediyor. Sonunda da aslında ABD hükümetinin kendilerini affetmek gibi bir niyetinin olmadığını ve kullanıldıklarını anlıyorlar.
Bugün dünyanın birçok yerinde bu filmin senaryosunu aratmayacak vekâlet savaşları yaşanıyor. Bunlardan en sonu ise Ukrayna’da. Filmde bahsedilen hâdiselerin birebir olmasa da benzeri cephede kanlı canlı cereyan ediyor. Bu da kısa süre önce Rusya’da gerçekleşen günübirlik darbeyi anlamak için bize bazı ipuçları veriyor. Tam olarak olanları kestirmek Rusya gibi bir ülke söz konusu olduğunda mümkün olmasa da elde olan bilgileri alt alta koyduğumuzda ortaya karanlık bir tablo çıkıyor.
11 Eylül saldırılarının ardından Amerika'nın ve batının yeni düşman ilân ettiği Doğu ve İslam ülkelerinden ilki Afganistan oldu. Bin Ladin’i yakalama bahanesiyle ülkeyi 20 yıl işgal ettiler. Sonunda da girdiklerinden bin kat daha kötü durumda ülkeyi terk ettiler. Bu yirmi yıl boyunca Amerika yeni bir ordu düzenine geçti. Blackwater adında bir savaş şirketi kurup, geçmişi karanlık, kafası bozuk eski askerleri maaş karşılığı savaşa gönderdi.
Çoğu, Amerika’nın önceki savaşlarında yaşanan trajediler nedeniyle psikolojik sorunlar yaşayan askerler zaten ülkelerine döndüklerinde normal yaşama alışamamışlardı. Sandıkları gibi kahraman olarak karşılanmadıkları için çoğu rehabilitasyona tabi tutuluyordu. O yüzden bol paralı bu teklife hepsi sıcak baktı.
Sonrasında Irak'ın işgali, Suriye iç savaşında hep bu askerler vardı. Resmi orduya mensup askerlerin canı yerine parayla satın alınan canları feda etmek herkesin aklına yatmıştı. Bu furyaya kısa sürede gelişmiş diğer ülkeler de katıldı. İngiltere, İsrail kendi savaş şirketlerini kurdular. Bu sırada dünya değişiyor ve dönüşüyor, kısıtlı kaynakların paylaşımı her zamankinden daha acımasız bir mücadeleye dönüşüyordu.
Rusya, Başkan Vladimir Putin’le son çeyrek yüzyılda inişli çıkışlı bir yükselişe geçti. Geniş bir coğrafyada önemli yeraltı zenginlikleriyle kaplı bir ülke de olsa, dünyadaki mal paylaşımına o da katılmalıydı. Uzun yıllar Batı’nın sömürüsü altında kalan birçok Afrika ülkesinin derebeyleri ile iyi ilişkiler kuran Putin, onların iktidarına verdiği desteğin karşılığını elmas ve altın olarak geri almayı başardı.
Bu kârlı ticaretin sürdürülebilmesi için günden güne değişen Afrika’daki siyasi dengelerin belli bir doğrultuda gitmesi, mevcut durumun korunması gerekiyordu. Uluslararası siyasetten doğan sıkıntılar, ambargo ve cezaların arkasından dolaşmak isteyen Putin, Amerika’nın yaptığı gibi kendi özel ordusu Wagner’i kurdu ve bu ülkelere bekçi olarak koydu. Artık Afrika'nın elmas ve altın madenleri güvende, Rusya'nın kasaları da dolmaktaydı.
Putin, uluslararası operasyonlarını başarıyla sürdürürken, ülkedeki muhaliflerin başta eşcinsel özgürlüğü, Batı tipi sapkın aile yapısı talepleri üzerinden başlattığı protestolarla uğraşıyordu.
Öte yandan sınırın hemen ötesindeki eski Sovyetler Birliği ülkesi hem hatırı sayılır kısmı soydaşı hem de dindaşı Ukrayna’da tam anlamıyla bir Batı rüzgârı hâkimdi. Kiev’deki kapitalist yaşam, Moskova’daki gençlerin de iştahını kabartacak türdendi. Ukrayna televizyonlarında her gün Putin’le dalga geçen skeçler yayınlanıyor, bunlar büyük beğeni topluyordu. Hatta durum o kadar abartıldı ki ülkenin en ünlü siyasi komedyeni, seçimlere girerek cumhurbaşkanlığını kazandı.
Geneli Putin gibi muhafazakâr olan Rusya'da Ukrayna'ya karşı büyük bir rahatsızlık vardı ve bu Ukrayna’nın adının NATO’yla anılmasıyla ayyuka çıktı. Putin bunun üzerine Ukrayna toprağı Kırım’ı ilhak etti. Uluslararası anket şirketlerine göre Putin, iktidarının en yüksek halk desteğini işte bu dönemde aldı.
Dünya kamuoyunun çeşit çeşit ambargoları peş peşe geldiğinde, Putin işini çoktan sağlama almıştı. Afrika’daki madenlerden altın ve elmas, Moskova’ya akıyordu.
Biraz daha güç topladıktan sonra Ukrayna'da bağımsızlığını ilan ettirdiği Luhansk ve Donetsk bölgelerine de Rus ordusunu gönderdi. Yıllar sürecek savaş da böyle başladı.
Masa başında halledilebilecek sorunlar, Batının gazına gelen Ukrayna'nın komedyen Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’nin de tutumu nedeniyle içinden çıkılması güç bir darboğaza girdi.
Putin, tahmin ettiği gibi hızlı bir zafer kazanamadığı gibi arkasında tüm Batı olan Ukrayna da ülkesini kolayca savunamadı. İki tarafın da ordusu yıllar süren yolsuzluklar ve geri kalmış modernize edilmemiş teçhizatlar nedeniyle istenilen başarıyı gösteremiyordu. Zelenski, Batıdan daha çok silah ve mühimmat istiyor ama bunları kullanacak insan gücünü de ortaya koyamıyordu. Bir müddet sonra taleplerden bıkan İngiltere, “Burası Amazon değil, her canın istediğinde sipariş veremezsin” deyip terslemeye başladı.
Rusya’da asıl işi savaşmak olan generaller daha çok siyaset ve para peşinde koştuğu için benzer bir atalet orada da vardı. Bu sırada Putin, satranç tahtasına yeni bir piyon sürdü. Ukrayna tarafında daha önce Afganistan, Irak ve Suriye'de savaşmış çok sayıda savaşçı hatta terörist vardı. Putin, onlarla benzer tecrübeye sahip Wagner’le dengeyi Rusya yönünde değiştirebileceğini düşündü.
Bu hamle her biri derebeyi gibi davranan generallere de bir gözdağıydı. Türlü bahanelerle Ukrayna'daki savaşta ilerleyemeyen Rus ordusuna karşı Wagner'in kazanacağı başarı, Putin'in eline de bir koz verebilirdi.
Wagner, stratejik öneme sahip Bahmut şehrini kuşattı. Kanlı muharebeler sonucu çok sayıda Wagner savaşçısı öldü. Karşı tarafta olan tecrübeli lejyonerler de cephede büyük zorluklar yaşıyor, tersine dönen tablodan Ukrayna ordusunu sorumlu tutuyorlardı. Hem PKK’lı lejyonerler hem de onlara Suriye’de eğitim veren ve kendilerini peşmerge olarak tanımlayacak kadar özdeşleştiren Batılı paralı askerler “buralar Suriye’den de kötü” demeye başladılar
Ara ara Amerikan basınına konuşan bu paralı tetikçiler durumu şöyle anlatıyor: “Ukraynalı askerlerin eğitimi yetersiz. Burada, savaş alanında hiçbir şey yapamayan bir sürü gerçekten aptal gönüllü var.”
David Bramlette adlı bir askerin sözlerine göre Ukrayna’daki çatışma, daha önce katıldığı Irak ve Afganistan’daki savaşlardan çok daha kötü. Bramlette, “Afganistan ve Irak’taki en kötü gün, Ukrayna’da sakin bir gün gibi” diyor.
2004’te Irak’ta milyonlarca insanın zulüm ve işkence gördüğü, kadınların tecavüze uğradığı Felluce’de görev yapan, 2012 yılına kadar da Amerikan deniz piyadesi olmayı sürdüren ve birkaç yıl önce Ukrayna’daki yabancı lejyona katılan deniz piyadesi Troy Offenbecker de cephede yaşananlardan izlenimlerini şöyle anlatıyor:
“Bu, benim üçüncü savaşım ve kesinlikle en kötüsü. Bizi toplarla ve tanklarla darmadağın ediyorlar. Uçağın attığı bomba hemen yanımızda, yaklaşık 300 metre mesafeye isabet etti. Bu tam bir kâbus. Ukrayna ordusu saflarında savaşmayı düşünen dostlarıma sakın gelmeyin dedim. Vazgeçtiler.”
Peki, pek çok savaşta bulunan bu tecrübeli paralı askerleri bu kadar yıldıran ne oldu?
Dünyanın birçok yerinde yaşanan vekâlet savaşlarından hiçbirine benzemeyen Ukrayna’da Wagner’i sahaya süren Putin, kimilerine göre yanlış kimilerine göre stratejik bir hamle daha yaptı.
Prigojin’in dünyanın birçok noktasında faaliyet gösteren savaşçılarına ek güç katması için Rus hapishanelerindeki mahkûmların affedilme karşılığında silah altına alınmasına izin verildi. Prigojin de “Ya mahkûmlar gidip savaşır ya da çocuklarınız” diyerek gelen tepkileri püskürttü. İşte başta da anlattığımız gerçek kötüler hikâyesi burada başlıyor. Cinayet, tecavüz, hırsızlık akla gelebilecek her türlü suçu işleyen binlerce mahkûm, savaştan sağ çıkabilirlerse serbest kalacakları bir anlaşmaya imza attılar.
Özgürlük umuduyla sahaya sürülen bu acımasız insan sürüsü, Bahmut’ta Wagner’in kazanmasını sağladı. O sırada da birçoğu öldü. Prigojin’e göre bu sayı 20 bin. Şehir kontrole alınıp Rus ordusuna terk edileceği sırada da helikopter ve füzelerle Wagner kampları bombalandı ve Prigojin’e göre bu sırada da çok sayıda savaşçı öldü. Normal şartlarda bir ordunun kendi mensuplarına böylesine dost ateşi açması hayal bile edilemez. Ama bu olayı çoğu Rus önemsemedi.
Ölenlerin kimliği açıklanmasa da çoğunluğunun hapishanelerden devşirilen mahkûmlar olduğunu kestirmek güç değil. Tıpkı ‘Gerçek Kötüler’ filmindeki gibi gözden çıkarılan mahkûmlar bir ölüm görevine gönderilmişti, sağ kalanlar da büyük ölçüde imha edildi. Bu olaydan sonra Prigojin, dünyanın akıl erdiremediği günübirlik bir darbeye girişti.
Darbenin hedefi ise garip bir şekilde Putin yerine, Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile Genelkurmay Başkanı Valeri Gerasimov’du. Sınırdaki Rostov şehrinde olduğunu bildiği bu ikiliyi yakalayıp, Moskova’da asacağını söyleyerek şehri ele geçirdi. Ancak hiçbir şey olmadan, Moskova’ya 200 kilometre kala ve 24 saat içinde yürüyüşünü durdurdu.
Wagner askerleri günübirlik darbeyi şöyle anlatıyor: “Komutanımız Prigojin'e neye niyetlendiğini ya da planladığını sorduk. ‘Hiç bir lanet fikrimiz yoktu’ dedi. Neler olduğunu aynı sizin gibi biz de Telegram'dan öğrendik."
Bu darbe girişimi sırasında dünyanın konuştuğu bir fotoğraf vardı. Halk, darbecilere destek veriyor başlığıyla yorumlanan fotoğrafta, Wagner savaşçılarıyla vatandaşlar sohbet edip gülüşüyordu. İşte o fotoğrafların arka planı da Wagner komutanı Gleb tarafından aydınlatıldı: "Mahkûmlardı onlar. Kimse onlara konuşmamaları gerektiğini söylemedi, onlara kimse aldırmıyor. Normalde bunun cezası ölümdür."
Yani onlar da ne olduğunu anlamamıştı. Zâten canları parayla satın alınmış kişiler oldukları için kimse de olan biteni sorgulamadı.
Herkes Prigojin’i hâin ilan edip, Putin’in onu yok edeceğini düşünürken bu hâdiseden 5 gün sonra Putin ve Prigojin Kremlin’de görüştü. Putin, Wagner’i ve liderini Belarus’a gönderdi ve Afrika'daki elmas madenlerinin bekçiliği görevini teyit etti. Bu sırada Belaruslu güzel kızlarla iyi vakit geçirip, güzelce dinlenmesini istedi. O da öyle yaptı. Geçenlerde çıkan videosunda savaşçılarıyla konuşan Prigojin’in “Bizim geldiğimizi duyan Belaruslu kızlar, aşk şarkıları fısıldıyormuş, onları sakın üzmeyin” dediği, kalabalığın da gülüştüğü duyuluyordu. Daha sonra Afrique Média TV'ye konuşan Prigojin "Afrika'daki programlarımızda bir azalma yok ve olmayacak da" dedi.
Bunlar olurken günübirlik darbenin faturası tabi ki birilerine kesildi. Muhtemel bir askeri darbenin baş şüphelileri birer birer ortadan kayboldu. Çoğu general olan bu kişilerin akıbeti kamuoyunda merak ediliyor ama sormaya pek kimse cesaret edemiyor. Prigojin’e daha sonra bir fatura kesilir mi orasını da tahmin etmek zor.