Rodos’un sesi ‘Selam gazetesi’ ve şövalye ünvanlı yazarları (1926-1936)
Selam Gazetesi, Müslüman Türkler ile Museviler, İtalyanlar ile Müslümanlar ve Museviler, Rodos ile Türkiye ve dünya arasında köprü vazifesi gören, sahibi Müslüman olsa bile Musevi ağırlıklı yazarlarıyla onların davalarına da hizmet eden bir gazetedir.
Türkiye Latin alfabesine geçmesine rağmen Osmanlı Türkçesi ile Rodos’ta neşredilen Selam Gazetesi “Rodos Müslümanların Sesi” olarak nitelendirilen ama Rodos Müslümanların yanı sıra Musevilerin de sesi olan bir gazete. Bu yüzden zaman zaman sosyal medyada “Bak işte Türkiye’de Latin Harflerinin uygulandığı dönemde Rodos’ta Osmanlı alfabesiyle çıkan Gazete” diye övülür.
24 Mayıs 1926 tarihinde yayımlanmaya başlayan Selam, İtalyan hâkimiyeti döneminde İtalyan hükümetinin kendi matbaasında basılan etkili bir gazete. Gazetenin sahibi ve mesul müdürü, Türklerden Mehmet Kadri, başyazarı ise Musevi Cemaati Başkanı Hizkia Franko…
Her pazartesi yayınlanırken, 27 Şubat 1931’den itibaren yayın gününü cuma olarak değiştirmiş. Dönemin valisi Mario Lago, gazete üzerinden Müslüman ve Musevi cemaatleriyle iyi ilişkiler kurar. Gazete, Rodos’taki Türklerin o dönemdeki gelenek, görenek ve yaşayış biçimlerinden bahsetmesiyle oradaki Türkler hakkında bize önemli bilgiler verir.
Selam-Şalom
Müslümanların ‘Selam’ı Musevilerde “Şalom”dur. Gazetenin sahibi bir ‘Türk’ fakat yazarlarının geneli Musevi. Gazetenin ismi o dönem eleştirilere mâruz kalır. Kimisi “Selam” adını tuhaf bulur ve hitap için kullanılan bu kelimenin gazete adı olarak kullanılmasını uygun bulmaz, kimisi edebî zevki yansıtmayan bir isim olduğunu söyler, kimisi gazetenin adının Arapça olduğunu, bu yüzden yenilik devrinde Arapça bir isim kullanılmasını tenkit eder. Gazetede ‘Derviş’ müstear adıyla yazılarını imzalayan kişi de “Anadolu’daki Yörüklerin bile selam kelimesini kullandıklarını, bu kelimeyi Türkçeden ayırmanın, tırnağı etinden koparmak gibi acı olduğunu” yazmış.
Süleyman Fuad’ın Afitab’ı
Rodos’ta yayınlanan ilk Müslüman Türk gazetesi Selam değildir. 1908'de ilk özel Türkçe gazete ‘Afitab’tır. İmtiyaz sahibi ve mesul müdürü Süleyman Fuad, idarehânesi ise Tefeyyüz Kütüphanesi olan Afitab Gazetesi haftada bir perşembe günleri yayınlanır. Gariptir Selam’la aynı yıllarda çıkan Afitab’da, Selam Gazetesi’nden hiç bahsedilmez. Hiçbir yazarı da Selam’da yer almaz. Türkiye’deki gazeteler adım adım takip edilip yeri gelince onları eleştiren veya alkışlayan makaleler yazılmasına rağmen Selam’ı görmezden gelmesi garip bir durumdur.
Kavaliyeri=Şövalye Ünvanlı Mason Hizkia Franko
Hizkia Franko, Filistin Hahambaşılığı görevinde bulunan Moşe Franko'nun oğludur. Selam Gazetesinin yayıncısı ve başyazarı, daha önce İzmir’de kuzeni meşhur Avukat Gad Franko ile beraber “Franco (Frankolar) Basımevi”ni kuran ve El Nuvelista ile El Komersiyal (Ticaret) gazetelerini yayımlayan ve 1918’de Rodos’a yerleşip, Rodos Musevi Cemaati Reisi olan Hizkiya M. Franko (Hizkia Franko), Ladino (Musevi İspanyolcası) dilinde basılan El Bolletin adlı Musevi cemaatine âit bir gazetenin de kurucusu ve editörüdür.
Pek çok kitabı olan Hizkia Franko, aynı zamanda İzmir Juven Union (Gençler Birliği)'in kurucu üyelerindendir. Rodos’a yerleşmeden evvel İzmir Musevi cemaatinin önde gelen bir ismidir. Daha sonra İzmir Musevi cemaatinin başkanı da olmuştur.
Meryem Orakçı, Hizkia ile ilgili olarak kitabında şu önemli tespitte bulunur: “Bir yazısında geçen "biz tüccarlar" ibaresinden ticaretle uğraştığı ve aynı zamanda torunu Rita Franko'nun yolladığı, Franko'yu Mason locasında gösteren fotoğrafından mason locası üyesi olduğu anlaşılmaktadır.”
Hizkia Franko’nun 1931 yılında İtalyan Hükümeti tarafından Kavalieri (Kavaliyeri=Cavalieri)” yani Şövalye rütbesiyle ödüllendirildiğini, 11 Kanunievvel 1931 tarihli Selam gazetesinin “Taltif” başlıklı yazısından anlıyoruz. Bu rütbeyle beraber İtalyan hükümeti tarafından Cemaat Mahkemesine atanmıştır. Türkiye'de Albert Kohen tarafından yayınlanan La Boz de Türkiye (Türkiye'nin Sesi) gazetesinde 4 makalesi yayınlanmıştır, Türkiye'de yayınlanan Boz De Oriente gazetesinin de yerel muhabirliğini üstlenmiştir. Kendisine Müslüman bir kisve sağlayan “Derviş” mahlâsıyla edebiyat, tarih, siyaset ve dünya gündemine dâir çeşitli konularda yazılar kaleme alan diğer bir yazarın da Hizkia Franko olduğu söylenmektedir.
Şövalye ünvanlı diğer yazarlar
Selam gazetesinin yazarlarından bir diğeri de Rodos'un en büyük bankalarından birinin müdürü ve Rodos Musevi Cemaatinin ikinci başkanı Bensiyon Menaşe’dir. 1933 yılına kadar “Kavaliyeri (şövalye)” olan rütbesinin “Kavaliyeri Uficiale”ya yükseldiğini, 21 Kanunievvel 1933 tarihli Selam gazetesinin “Taltif” başlıklı yazısından anlıyoruz.
Rodos’ta verilen en yüksek rütbeye yani Kumandatörlüğe sahip olan Vitalis Strumza, Vali Mario Lago’nun özel kalem müşaviridir. Musevi cemaatinin İtalyan hükümetinde en yüksek kademede yer alan kişisi olan Vitalis, Osmanlı Devleti döneminde Islahat-ı Maliye Komisyonu memurluğunu yürütmüştür.
Gazetenin “Sevimli Doktorumuz” dediği Merkado Hasson, Rodos’un meşhur doktorlarındandır. Uzmanlık alanı Çocuk Hastalıkları ve Ebelik olan Hasson, gazetede genelde tıp üzerine, sağlık üzerine konular yazmıştır. “Rodos’ta İslam Âdâtı” adlı yazı dizisine de katkıda bulunmuştur. Gazetenin tek kadın yazarı olan, “Kadınların şiir ve edebiyatta olduğu gibi her meslekte erkekler kadar başarılı olacaklarını” yazan Atufet Nuşin ise İstanköy Kız Okulunun müdiresidir.
Museviler İngiltere’de İngiliz, Fransa’da Fransız'dır
Hizkia Franko’nun Türkiye basınını oldukça yakından takip etmekte olduğunu, Türk gazetelerinde yayınlanan makalelere Selam gazetesinde cevap veren yazılar yazmasından bellidir. İkdam gazetesinde, Musevilerin Türk ırkına mensup olduklarına dâir bir makale yayınlanır. Bunu okuyan Franko’nun bu makaleye cevap olarak dediklerini Meryem Orakçı hanımın kitabından aktaralım: “Musevilerin yaşadıkları ülkelerle ırkî bağları olmasa da, gönül bağıyla bağlı olduklarını yazmıştır. Museviler İngiltere’de İngiliz, Fransa’da Fransız, Amerika’da Amerika’ndır. Türkiye’deki Musevilerin de Türk olması yolunda bir engel yoktur. Kendilerine güzel muamele edildikçe, öz evlat gözüyle bakıldıkça Türkleşmemeleri mümkün değildir. Yani Musevilerin Türk ırkına mensup olup olmamalarının ikinci derecede bir öneme sahip olduğunu belirtmiştir. Bu cümleler bana 1931 yılında İzmir'de kurulu olan birlik ile birleşerek İzmir Türk Kültür Birliği adını alan “Milas Türkçe Konuşturma Birliği” dernek başkanı Jakoup Berou’nun amaçlarını açıklarken, söylediği şu cümleleri hatırlattı:
“İngiltere, Fransa, Almanya, vesair memleketlerdeki Musevilere bir göz gezdirelim. Museviler İngiltere 'de İngiliz, Fransa 'da Fransız, Almanya 'da Alman. Vatanî ve millî hizmetlerde pek çok yükselmiş kimseler vardır. Bunları saymak gereksizdir. Biz de Türkiye’de Türk olmalıyız”
Mason Üstadı Kazım Nami Duru ve Mason Hizkia Franko tartışması
Franko, Türkiye’de Museviler ile ilgili yapılan tartışmalara Rodos’tan katılarak, Türk basınına mensup bazı unsurların Musevilerle ilgili asılsız yayınlarda bulunmak suretiyle halkın arasında düşmanlık yaydığını söyleyip, bu konudaki rahatsızlığını kalemle dile getirmiştir. Türk dili konusunda önemli makaleler yazmış, Harf inkılâbının yapılmasından önce Türkiye’de yapılan tartışmalara eş zamanlı olarak katılıp, Arap harflerinin Türk diline uymadığını belirten makaleler yazarak bu konuyu Rodos’ta gündeme getirmiştir. Yeni harflerin kabulünden sonra yapılan bu inkılâp ve Mustafa Kemal Paşa hakkında da övgü dolu yazılar yazarken, bu inkılâbın aceleye getirilmemesi ve iyi bir ön çalışma yapılması gerektiğini düşündüğünü dile getirmiştir.
Franko, Selam gazetesi yazarları ve Türkiye’deki yazarlarla zaman zaman edebî ve felsefî tartışmalara girmekten çekinmeyerek gazeteye de hareketlilik katmıştır. Bunlardan biri, Büyük Şark Dergisi sorumlu müdürü, İttihat ve Terakki cemiyetinin önderlerinden, Osmanlı kolağası, Masonların üstatları arasında yer alan gazeteci yazar Kâzım Nâmi Duru Beydir. Franko, onun Yeni Fikir Dergisi’nde yazdığı “Hayat” adlı makalesini 14 Mart 1927 tarihli Selam Gazetesinde “Cevap: Üstad Kâzım Nâmi’ye” başlıklı yazısıyla eleştirmiş, Kazım Nami Duru ise Franko’nun bu eleştirisine 25 Nisan 1927 tarihli Selam Gazetesi sayfalarından “Selam Gazetesi Sermuharrir-i Muhteremi H. F. Beyefendi’ye” başlığı adı altında yazdığı bir makale ile cevap vermiştir. Ayrıca Kâzım Nâmi Duru, Selam Gazetesine gerek iktibas yollu makaleler alarak, gerekse bizzat yazarak katkıda bulunmuştur.
Almanların ültimatomuna nasıl karşılık verdik?
Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na girmesinin ardından hükümet kâğıt para basmak için dönemin Islahat-ı Maliye Komisyonu’nda bulunan Vitalis Efendi’yi görevlendirmiştir. Vitalis Efendi, Laypzig’e giderek, kâğıt paraları basması için bir matbaa ile antlaşmış, fakat hükümetten sürekli basılacak paraların kıymetine yönelik birbirine ters emirler geldiği için hem Vitalis hem de matbaa görevlileri zor durumda kalmıştır. Çanakkale zaferinin kazanıldığında yaşanan sevinçle müttefik olan Almanlar bu değişikliklere bir süre göz yummuş, fakat işler çoğalıp zorlaşmaya başlayınca bir ültimatom vererek, bir daha değişiklik olursa para basılmayacağı bildirilmiştir.
Almanların nişana olan merakını bilen Vitalis, Almanya'da bulunan Talat Paşa'ya bu durumu anlatarak bir teklif sunmuş. Bu teklifi uygun bulan Talat Paşa, İstanbul'a döndüğünde matbaa müdürleri ve işçileri için derecelerine göre uygun nişanlar hazırlatmış ve beratlarıyla birlikte bunları Almanya'ya yollamıştır. Bunları alan Vitalis Efendi, redingotunu giyerek resmi bir şekilde matbaaya gitmiş, müdürler ve işçileri bir araya toplayarak gerekli paraların basılmasında gösterdikleri bu özenin Osmanlı devleti tarafından takdir edildiğini söyleyerek, kendilerine nişanlar gönderdiği şeklinde bir nutuk atarak merasim ile nişanları müdür ve işçilerin göğüslerine takmıştır. Buradan gerisini Selamdaki Vitalis Efendi’nin anısından okuyalım: “Almanlar nişanları görünce önce sararmış, sonra kızarmış. Gözlerinden yaşlar akarak: “Biz buna layık olacak kadar iş gördük mü?” diye Vitalis Efendinin ellerine sarılmıştı. Nişan töreninin ertesi günü 5 milyon adet 50 liralık evrak nakdiyesinin birer liralığa dönüştürülmesi hakkında emir gelmiş, fakat hiç itiraz etmeyerek emri derhal tatbik edilmiştir.” Selam, Akşam gazetesinde yayınlanan bu anıyı gazetelerinde yayınlayarak Vitalis Efendiyi övmüş, takdir etmiştir.
Selam Gazetesi, Müslüman Türkler ile Museviler, İtalyanlar ile Müslümanlar ve Museviler, Rodos ile Türkiye ve dünya arasında köprü vazifesi gören, sahibi Müslüman olsa bile Musevi ağırlıklı yazarlarıyla onların davalarına da hizmet eden bir gazetedir.