Özel sayımızdan fitnecilere ekmek çıkmaz
Gerçek Hayat’ın 4 Mayıs 2020’deki 176 sayfalık FETÖ özel sayısında, FETÖ’nün tehdit ettiği, infaz ettiği, işbirliği yaptığı pek çok konu olmasına rağmen; Rum ve Ermeni Cemaati temsilcileri günahlarını örtmek için kendilerini yani azınlıkları hedef aldığımızı ileri sürdüler. Bu ülkenin yüzde 90 küsuru Müslüman olan halk her gün hedef alınırken ses çıkarmayanlar, Özel sayımızdan fitnecilere ekmek çıkmazAÇIKLAMA0515 - 21 HAZİRAN 2020derginin yüzde biri bile olmayan bir metinden hareketle; hedef almak şöyle dursun, terör örgütü FETÖ’nün, Rum, Yahudi ve Ermeni cemaatleri ile Vatikan’ı bile tehdit ettiğini hatta Vatikan’ın Türkiye temsilcisi ile Hrant Dink, Rahip Santoro, Zirve kitabevi cinayetlerini işlediğini yazdığımız halde, hayrete muciptir ki bizi hedef gösteriyorlar.
Arkalarında Soros’un Türkiye temsilcisi ‘Kızıl Soros’ lakaplı Sabetayist mason bir kişinin olduğu, memleketin pek çok yerinde ağaçlar katledilirken susan çapulcular; Gezi parkından üç beş ağaç söküldü diye ülkeyi talan yerine çevirmiş, siyasi iktidara yapmaması gerekenler listesi sunmuş, cinayetler işlemişti.
FETÖ’cüler, Ergenekon benzeri operasyonları başlatmak için Rahip Andrea Santoro’yu ve İncil satan Zirve yayınevi katliamı gibi bazı kilise mensuplarını kurban olarak seçmiş, şeytanî hedeflerine ulaşmak için Ermenistan’ın politikalarına soğuk ve vatanı Türkiye’yi seven bir Ermeni olan Hrant Dink’i katletmiş, Türkiye’nin askerî faaliyetlerini engellemek için Aselsan’da çalışan yiğitleri yok ederek çok farklı amaçlarla sayısız hâdise ve cinayete imza atmıştı.
Terörist başı Gülen, geçmişte Sızıntı dergisindeki yazılarıyla Özal, Erbakan, Türkeş ve Yazıcıoğlu gibi meşhur ve seçkin siyasetçileri, Aksiyon dergisinin kapağından ve Zaman gazetesinin manşetinden de Papa’yı tehdit emişti. 23 Mayıs 1991’de Zaman gazetesinin manşeti ‘Papa’dan büyük ayıp” şeklindeydi. 1 Haziran 1995 tarihli 30. sayısında Aksiyon’un kapağına Fener Rum Patriğinin resmi konularak “Patrik çizmeyi aştı” diye yazılmıştı. Daha sonra hem Papa, hem de Fener patriği ile sarmaş dolaş olmuş, övgü dolu kapak ve manşetler gelmişti.
Önce suçla ve saldır, ardından kargaşa çıkar ve alçak fiilini, daha önce hedef seçerek suçladığın kişi veya kuruma fatura et. Tezgâhları hep böyle kurdular. Bugün de benzerlerini tezgâhlamak istiyorlar.
Amaç, Türkiye’yi karıştırmak, Gezi benzeri kalkışmalar peydahlamak. Yahut da Amerika, Fransa ve Hong Kong’da yaşananların bir benzerini sahnelemek…
Bu kapsamda Hrank Dink Vakfı’nı geçmişte yaptıkları usullerle, hem de iki kez tehdit ettiler. Ermeni kilisesi önünde güya tehdit olarak yorumlattıkları ateşler yaktırdılar, camilerde komünist Çav Bella marşı çaldırdılar, cemevleri üzerinden de yeni oyunlar kurguladılar.
Ankara’da ezan okunduğu sırada araçta yüksek sesle müzik dinleyenleri uyaran Barış Çakan isimli genç katlediliyor. PKK, CHP ve gazetecilik kisvesi altında ajanlık ve provokatörlük yapan bazı kişiler, “Kürtçe müzik dinlediği için öldürüldü” yalanını servis edip saldırıya geçiyor. Bu yalanın hemen ardından Hrant Dink Vakfı’na ikinci bir tehdit mektubu gönderiliyor.
Gerçek Hayat'ı Hedef Gösterdiler
Gerçek Hayat’ın 4 Mayıs 2020’deki 176 sayfalık FETÖ özel sayısında, FETÖ’nün tehdit ettiği, infaz ettiği, işbirliği yaptığı pek çok konu olmasına rağmen; Rum ve Ermeni Cemaati temsilcileri günahlarını örtmek için kendilerini yani azınlıkları hedef aldığımızı ileri sürdüler. Bu ülkenin yüzde 90 küsuru Müslüman olan halk her gün hedef alınırken ses çıkarmayanlar, derginin yüzde biri bile olmayan bir metinden hareketle; hedef almak şöyle dursun, terör örgütü FETÖ’nün, Rum, Yahudi ve Ermeni cemaatleri ile Vatikan’ı bile tehdit ettiğini hatta Vatikan’ın Türkiye temsilcisi ile Hrant Dink, Rahip Santoro, Zirve kitabevi cinayetlerini işlediğini yazdığımız halde, hayrete muciptir ki bizi hedef gösteriyorlar.
Bu yetmezmiş gibi gazetelerinde başörtüsü için “411 el kaosa kalktı”, Ahmet Kaya için "Vay Şerefsiz", Tayyip Erdoğan için “Muhtar bile olamaz”, 28 Şubat’ta “Gerekirse silah bile kullanırız” ve FETÖ elebaşının “Beceremediniz artık bırakın” türü yüzlerce, binlerce skandal manşete imza atan veya attıran Aydın Doğan, hukukî yollar yerine elektronik posta ile tekzip gönderip, bize “gazeteciliğin evrensel kuralları”ndan söz ediyor. Bu yetmezmiş gibi kendisinin FETÖ mağduru olduğunu iddia ediyor.
- Bu memlekette gazetecilik ahlâkından hiçbir zaman söz etmeye hakkı olmayan bir mercii varsa, şüphesiz ki o da geçmişte kalmış olan Doğan medyası idi. Biz daha Doğan’a, NATO’dan aktarılan para makbuzları gibi resmi pek çok belgeyi neşretmedik. Kendisine “mason” dediğimizden rahatsız olduğunu dile getirmiş. Oysa bunu biz demiyoruz, devletin hazırladığı filigranlı raporlar ve diğer belgeler söylüyor.
Hedef Gösterdi İftirası
Türkiye Ermenileri Patrikliği’nin sitesine konulan açıklamada “Rum ve Yahudi Cemaati’nin Dini Önderleri’ni de hedef alarak Türkiye’deki farklı inanç gruplarına haksız, mesnetsiz iftiralarda bulunmak yoluyla siyasi bölücülük atfederek, dini liderleri ve onların üzerinden cemaatlerini alenen hedef göstermektedir” iftirasında bulunuldu. Öncelikle belirtmeliyiz ki, hiçbir Müslüman hiçbir kimseyi hedef göstermez. Bu olsa olsa kendi hasletleridir. Belli ki ya özel sayımızı okumadılar, yahut da iyi niyetli değiller. Aksine biz, FETÖ’nün azınlıkları ve diğer Müslüman cemaatleri kendine itaat ettirmek için hedef gösterdiğini belgeleri ile gözler önüne seriyoruz. Bunca gerçeğe rağmen yaptıkları şey, FETÖ’cülerin yaptığı provokasyonlardan hiç de farklı değil.
Ermeni Ve Yahudi Gülen
Kimileri, Gülen’in nesebi ile ilgilenmemizi bu kapsama dâhil ederek, mesnetsiz ve seviyesiz metinler kaleme aldılar. FETÖ beslemesi sözde gazeteciler ile yine Amerikan vakıflarının Türkiye temsilciliğini yapan, Doğan Medyanın Ankara eski çalışanlarından 28 Şubat gazetecisi olan bu kişi, dergiyi bile okumadan utanma duygusu olan kimselerin yüzünü yere düşürecek şeyler kaleme aldı. Bir de sözde İslâmî bir grubun sitesine iktibas ettiği, fosil bir gazetecinin saçma sapan cümleleri var ki, bunlar ayık kafayla yazılacak şeyler değil.
Başterörist Gülen veya bir başkasının nesebi elbette kimseyi ilgilendirmez. Zira Türk, Ermeni, Rum, Arap veya başka bir kavimden doğmak kimsenin kendi tercihi değildir. Bundan dolayı da birilerini suçlamak en aşağılık fiillerdendir ve Müslüman olan zaten yapmaz. Ancak terörist başı kalkıp, kendisinin Hz. Ali’nin nesebinden geldiğini iddia ediyorsa (ki Küçük Dünyam kitabında ediyor) o zaman bu konu her türlü inceleme ve tenkide açıktır. Bırakınız FETÖ’yü, kendisini ait olduğu yapıdan farklı takdim eden her kişinin nesebi dâhil her türlü aidiyeti sorgulanır.
Kaldı ki, FETÖ’nün kendisini “seyyid” yani Hz. Ali’nin torunu olarak takdim etmesi, tamamen bağlılarını arttırmaya yönelik alçakça bir yalandan ibarettir. Aksi durumda annesinin ve babasının hangi kavim veya inançtan olduğu elbette hiç kimseyi ilgilendirmez. Bu gibi hususlarda muhakeme kabiliyeti olmayan ve özel sayının girişindeki izahları okuma zahmetine girmeyen kötü niyetli fitneciler için ne söylesek boştur.
Çünkü onlar, FETÖ’nün 15 Temmuz işgal girişiminden medet ummuş, başarısızlığından dolayı da hüzne kapılmış kimselerdir.
Hâlâ 1915’te Ruslar başta olmak üzere Avrupalı işgalcilerin kışkırtmalarına alet olmuş ve Müslüman halka alçakça saldırmış, katliamlar yapmış Taşnaklara karşı, halkın ve Osmanlı’nın halkını müdafaasını “Ermeni soykırımı” diyerek pis siyasetlerine ve sapkın ideolojilerine âlet edenler var. Biz ise sözde soykırımı kabul ettiğine dair patriğe mektup yazan terörist başı Gülen’in rezilliğini ifşa ettiğimiz için suçlanıyoruz. Bunu lanetlemek şöyle dursun, Türkiye’ye ve Müslüman Türklere saldıranların bir de Gerçek Hayat’a saldırması elbette şaşılacak şey değildir.
- Türkiye’nin huzurunu bozmak için şeytanla yatıp kalkanların, onun kalfası Gülen ile iş tutması ve onun şerrini ifşa edici bir yayını pis emellerine alet etmesi elbette bizi şaşırtmıyor. Hele ki 5 asır evvel katledilmekten kurtarıp ekmeğimizi, suyumuzu, toprağımızı paylaştığımız kargaların gözümüzü oymasına asırlardır alışığız. Bu aziz millete yapılanların yanında bize yöneltilen suçlama nedir ki?
Son günlerde toplumun etnik sinir uçları hedef alınarak; hangi din, dil, ırk, millet veya siyasi görüşten olursa olsun yapılan saldırılar, şüphesiz ki devletimizce etkisiz kılınıyor ve kılınacaktır da.
Bu topraklarda gözü olan, milletimizin yücelmesinden rahatsızlık duyan, işgal ettikleri mevki, rant ve sömürü hortumları kesilen ve geleceğe dair hayalleri sekteye uğrayanların, Müslümana ve onun aziz inancı İslam’a olan düşmanlıklarını biliyoruz ve onların kirli çamaşırlarını da ifşa edeceğiz. Pabucu dama atılmış olmasına rağmen sözü mermi gibi kullanarak huzuru bozmaya, AK Parti’nin tabanını eritme ve kızdırmaya yeminli eski bir siyasetçinin sözleri ise sinek vızıltısından öte bir şey değildir.
Aziz okuyucumuz ve kamuoyuna arz olunur.