Örgütlü kötülüğün yeni hamlesi Mesele SMA’lılar değil, hâlâ anlamadın mı?
Gezi kalkışması sırasında bir sözde tiyatrocu tarafından noktalı yere ‘Gezi Parkı’ yazılarak paylaşılan bu mesaj, her şeyi özetliyordu. O günden beri CHP’nin başını çektiği ‘örgütlü kötülük’ Türkiye’yi karıştırmak için hep bu kalıbı kullandı. Noktalı yere ne yazılacağını belirleyenin kim olduğu ise hâlâ herkesin bildiği bir sır
2013’teki Gezi kalkışması sırasında Türkiye ilk defa çok kapsamlı bir organizasyonla tanıştı. Taksim Meydanı bir ay boyunca, sanki bir film ya da reklam çekimi gibi adım adım programlanmış; oyuncuları, figüranları, müzikleri, kostümleri, mekanları itina ile seçilmiş; kimin hangi rolü ne zaman ve nasıl oynayacağı, hangi replikleri söyleyeceği senaryoya dökülmüş bir temsile sahne oldu. Sonunda bu tiyatroyu oynayanlar kaybetse de, Gezi kalkışmasından geriye, istediklerinde bir anda organize olabileceklerini anlayarak kendine güven kazanan bir ‘sürü’ kaldı.
Eğitim her zaman devam etmeli
Bir sirk hayvanına yeni bir numara öğrettiğinizde, hayvanın onu unutmaması için sık sık antrenman yaptırmanız ve numarayı tekrarlamanız gerektiği söylenir. Gezi olaylarından bu yana yaşadıklarımız da, eğitimli bir sürünün aynı numarayı tekrarlamasından farklı değil. Hep aynı taktiklerle, aynı numarayı yapmaya çalışan bir ekip duruyor karşımızda.
Bu ekibin son numarası ise, SMA hastası çocukları kullanarak iktidara ve beğenmedikleri ticari kurumlara saldırmak oldu. Yine sözde sanatçılar kendilerine öğretilen numarayı sosyal medyadan yapmaya başladı. Onları, CHP’nin başını çektiği siyasi figürler izledi. Gazeteci görünümündeki troller ve sosyal medya tetikçilerinin de sürüye katılmasıyla yıllardır hiç değiştirilmeden sahnelenen bir oyun yeniden ısıtılıp önümüze getirildi.
Kim bu ajans?
Bu oyunda da elbette ‘mesele SMA hastası çocuklar değildi’. Zaten oyunu sahneleyen oyuncular mallarının zekâtını (ya da sadece gerçek vergi oranlarını) verse, yalnızca SMA’lı çocukların değil muhtemelen Türkiye’deki tüm hasta çocukların maddi bir sorunu kalmaz. Ama oyun öyle oynanmıyor.
Oyunun nasıl oynandığını artık herkes bilse de bu numaraları bu kitleye kimin öğrettiği bir türlü açıklığa kavuşturulamadı. Gezi kalkışmasından bu yana söylenen ‘olayları ajans yönetiyor’ kalıbındaki ajansın kim olduğu halen bilinmiyor. Gezi olayları sırasında bu ‘ajansın’ ismi, sahipleri ve ajansa bağlı kitleyle ilgili çokça iddia ortaya atıldı. Pek çoğundan bu konuda yalanlama da gelmedi. Bu ‘ajans’ın büyük bir oyuncu ajansı olduğu ve bazı reklam şirketlerinden de destek aldığı konuyu yakından takip edenler tarafından neredeyse kesin bir dille ifade ediliyor.
Hep aynı taktiği uyguluyor: itibarsızlaştırma
‘Oyuncularını’ sahneye sürerken kendileri perde arkasından oyunu yöneten bu ‘ajanslar’, kimliklerini saklamak için de hep aynı taktiği uyguluyor: İtibarsızlaştırma. FETÖ’nün de sık kullandığı bu yöntemi, sosyal medyada ‘ajans’ diyen herkes için uyguluyorlar. Aynı tornadan çıkmış eylem ve sözler için ‘ajansı’ suçlayanlar ya komplo teorisyenliği ile ya da trollükle suçlanıyor. Fakat işin garip tarafı, bu suçlamayı yapanların neredeyse tamamı, ‘ajansın’ yazdığı senaryoyu sahneye koyanlardan oluşuyor. Bu da gösteriyor ki, ‘ajans’ güttüğü sürüye bu konuda da sıkı bir eğitim veriyor ve öğrettiği numaraların unutulmaması için onları sık sık talime tabi tutuyor.
İşi bozulan ajansa koşuyor
Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan yeni rektöre karşı başlatılan olaylar gibi SMA hastası çocuklar için başlatılan sözde kampanya da aynı ekibin elinden çıktı. M. Piyango’nun özelleştirilmesinin ardından kurumu alan şirkete savaş açan bu kitle, yerli İHA üreticisi BAYKAR’a, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın çevresine, Tank Palet fabrikasının işletme hakkını alan ortaklara da aynı senaryoyla saldırdı. ‘Önce büyük bir yalan, ardından itibarsızlaştırma, sonra yine yalan, duygu sömürüsü, biraz daha yalan, iftira ve hakaret, çok daha fazla yalan’ silsilesini takip eden bu senaryo, adı geçen her saldırıda aynen uygulandı.
- Fakat son olayda Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı açıklama, bu senaryonun arkasında bir ajans olduğu gerçeğine şüpheyle yaklaşanların da ikna olmasını sağladı. Bakanlık, SMA hastası çocukların ilaç masraflarının tamamen devlet tarafından karşılandığını, bazı ilaç firmalarının hem çocukları denek olarak kullanıp, hem de ailelerin milyonlarca dolarını almaya çalıştığını açıkladı.
Açıklamada, yürütülen kampanyanın ‘kirli bir kampanya’ olduğu ve küresel ilaç kartellerinin bir oyunu olduğu ise özellikle vurgulandı. Özetle devlet, ‘ajansı’ suçüstü yakaladı ve SMA hastası çocuklarla ilgili tartışma o gün orada son buldu. Tank Palet Fabrikası ihalesini kaybeden şirketler, yerli İHA yüzünden geliri düşen silah tâcirleri, ve Erdoğan’ın yakın çalışma arkadaşlarının işlerini bozduğu diğer ‘kurumlar’ ise, ‘ajansın’ hâlen en iyi müşterileri arasında…