Önemsiz değil Bay Angel, çok önemli...
“Bir kere en büyük Yahudi krallar döneminde, Hazreti Davut ve Hazreti Süleyman döneminde de İsrail Krallığı hemen hemen bugünkü sınırlar içindeydi. İdeolojik nedenlerle Tevrat’ta, Mısır’daki Nil ırmağından Dicle ve Fırat’a kadar büyük bir imparatorluk meydana getireceğiz diye yazıldı. Önemli bulmuyorum.”
- Yukarıda okuduğunuz satırlar, Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan “İsrail’in iki yüzü” adlı dizi yazının 10 Ocak 1999 tarihli son bölümünden alındı. Satırların yazarı Davit Angel, İsrail devletinin kurucuları arasında yer alan İstanbul kökenli bir Yahudi. Gazeteci Aydın Engin’in sorusuna cevap mahiyeti taşıyor. Bu cevapla “Nil’den Fırat’a kadar Büyük İsrail” iddiasının varlığı, İsrail’in kurucuları arasında yer alan ve Türkiye kökenli bir Yahudi tarafından kabul edilmiş oluyor. Bu önemli iddianın “ideolojik nedenlerle” Tevrat’ta yazıldığı ifade ediliyor.
Allah’ın Kutsal Kitabında ideolojik nedenlerle bir iddianın yazılabileceği, İslam inancımıza aykırı olacağından yüzyıllardır ifade edilegelen “Kuran öncesi inmiş” kutsal kitapların tahrif edilmiş olduğu konusu/gerçeği, entellektüel bir Yahudi tarafından tekrarlanmış oluyor. Kutsal bir kitabın yorumlanması ayrı bir uzmanlık alanına girdiğinden bir dış politika konusu değildir, bu yazının sınırlarını da aşar. Ama “ideolojik nedenlerle” yazıldığı ifade edilen bu iddianın, hem bizim vatanımıza hem de bütün Ortadoğu ülkelerine yönelmiş olan etkileri/ tehditleri bir dış politika ve de hayati bir güvenlik konusudur. Parlamentosu Knesset’e “İsrail’in sınırları Nil’den Fırat’a kadardır” diye yazan, bayrağını da buna göre çizen İsrail Devleti, bunu “İdeolojik nedenlerle” Tevrat’a yazanlarla aynı iddiayı güttüğünü kabul etmiş oluyor.
Kriptolar ile yönetme stratejisi
Görüldüğü gibi konu, Davit Angel’in “önemli bulmuyorum” demesinin tam aksine önemlidir ve Türkiye için hayati bir güvenlik sorunudur. Çünkü orada “İsrail’e ait olduğu iddia edilen” toprakların içinde Türkiye’nin Güneydoğu bölgesi de yer alıyor. Günümüzde bölgedeki Yahudi nüfusu vaad edilmiş toprakları doğrudan kontrol etmeye yetmediğinden, İsrail, Müslüman görünümündeki “Kripto Yahudilerin” yönettiği/yöneteceği “Müslüman görünümlü” devletler oluşturarak vaad edilmiş toprakları bunlarla kontrol etme stratejisi uyguluyor.
- Kuzey Irak’taki Kürt devleti tümüyle Müslüman görünümlü kripto Yahudiler tarafından yönetiliyor. Amerika, Irak savaşı sürecinde Irak’tan yedi binden (7000) fazla Kürt’ü Pasifik’teki GUAM üssüne götürerek uzun süre eğitti. Bunların hepsi Müslüman görünümlü kripto Yahudi idi. Kuzey Irak’taki sözde devleti işte bunlar yönetiyor. Bir süre önce bu Kürt devletinin hazırladığı hatıra pullarının üzerinde “Türkiye’nin Güneydoğusunun da Kürdistan sınırları içerisinde gösterildiği “hatırlanmalı ve unutulmamalıdır.
Kürt devletine giden yol
Amerika’daki Yahudi lobisinin en saldırgan sözcülerinden William Safire, 1992 yılında Yahudi lobisinin Amiral gemisi sayılan The New York Times gazetesinde çok sansasyon yaratan bir makale yayınlamıştı: “Kürt Devletine Giden Yol”. O makalede senaryoyu şöyle çiziyordu:
- 1)Kuzey Irak’taki Kürt askeri gücü süratle takviye edilmelidir.
- 2) Kürtler’in Kerkük’e ve çevresindeki petrol bölgelerine kadar inmeleri sağlanmalıdır. Petrolün sağlayacağı imkanlar Kürt Devleti’nin yaşaması için şarttır.
- 3) Türkiye’ye “PKK’nın kellesi “ hediye edilerek bunun karşılığında Kuzey Irak’ta kurulacak Kürt Hükümetini tanıması istenmelidir.
İşte William Safire'ın yani İsrail lobisinin senaryosu buydu. O süreçte Türkiye, Irak'ta bir Kürt Devleti kurulmasına yani Irak'ın bölünmesine kesinlikle karşı olduğunu defalarca açıklamıştı. Ama aynı süreçte Türk subayları, Yahudi Barzani'nin subay adaylarını ve peşmergelerini eğitiyorlardı. Ordu bir devletin en temel kurumudur. Subay da ordunun en temel unsurudur. Eğer Kuzey Irak›ta bir subay kadrosu eğitiliyorsa, bu Kuzey Irak›ta Irak devletinden ayrı bir devlet kurulacağının kesin kanıtıydı.
Barzani'nin adamlarına zarar gelmesin
- Emekli General Osman Pamukoğlu’nun “Unutulanlar Dışında Yeni Birşey Yok “ adlı kitabında, o süreçteki önemli olaylar yer alıyor. Dönemin Mason Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’in, Osman Paşa’ya ilettiği özel emir de mutlaka bilinmelidir: “Osman Paşa’ya söyleyin. Sınır ötesine operasyon yaparsa Barzani’nin adamlarının kılına bile zarar vermesin.”
Ama o süreçte Barzani, Kuzey Irak’ta Kürt/Yahudi devletini kuruyordu. Türkiye’nin “derin devletini” ele geçirmiş olan İsrail, Türkiye’ye kendi Siyonist stratejisini uygulatıyordu. Yahudi Barzani’nin Peşmerge ordusunun (!) eğitimi tamamlanıp göreve başlamasından bir süre sonra bizim subaylarımızın eğittiği o peşmergeler, bir bakanımızın başkanlığındaki Türk resmi heyetinin yolunu kesip zorla pasaport konmtrolü yapmışlardı. Dahası, o dönemdeki Türk Genelkurmayı “Kuzey Irak’taki IKDP Hükümetinin Başbakanı” sıfatıyla buraya gelebilen Yahudi kökenli Neçirvan Barzani ile TSK-IKDP arasındaki işbirliğini (!) görüşebilmişti
Kuzey Irak'ta cağdaş bir devlet
Türkiye Cumhuriyeti’nin, Irak’ın bölünmesine kesinlikle karşı olduğunu defalarca açıkladığını burada tekrar vurguluyorum. Dahası, Irak’ın bölünmesine karşı olduğunu defalarca açıklamış olan Başbakan Ecevit, TV ekranlarına çıkıp “Kuzey Irak’ta çağdaş bir devlet kuruluyor” diyebilmişti. Ecevit’in bir İngiliz Mason locasının üyesi olduğunu, eşi Rahşan Ecevit’in de Yahudi kökenli olduğunu burada vurguluyorum.
20 Ekim 2000 tarihli gazeteler, dönemin İsrail Başbakanı Ehud Barak’ın çok sert ve önemli konuşmasını manşetlere taşımışlardı: “Ateş ve kavga günleri, zorlu günler bizi bekliyor. siyonist düşünce üstün gelecek.” Bu saldırgan sözler bütün Müslüman ve Türk dünyasını doğrudan hedef alıyordu. 12 Mayıs 2002 tarihinde istihbarat çevrelerinden iyi haber almasıyla tanınan bir dergide çok önemli bir haber yayınlanmıştı.
“Suudi Arabistan’ın Riyad kentinde 19 Mart 2002 tarihinde “İslam-Batı ilişkisi ve geleceği” konulu bir sempozyum yapıldı. Sempozyum arasında kuliste yapılan sohbette, Amerikan Dış İlişkiler Konseyi (CFR) kıdemli üyesi Richard Murphy şunları söyledi: “Önümüzdeki Haziran ayında Türk Silahlı Kuvvetleri’nde operasyon yapacağız. Ordudaki terfilere müdahale edeceğiz.”
Araplara karşı Türkiye kartı
Bu haberi hiçbir makam/ kurum tekzip etmemişti. Bu haberin yayınlanmasından kısa süre sonra NATO Başkomutanı Ankara’ya geldi ve detayları açıklanmayan bir dizi görüşme yaptıktan sonra Türkiye’den ayrıldı. Kurulduğundan bu yana NATO’nun bütün Başkomutanları Amerikalı’dır ve hepsi Masondur. NATO’nun genel sekreterleri ise Avrupalı üyelerden seçilir.
- Amerika’daki Yahudi lobisinin en etkili ve saldırgan sözcülerinden William Safire’ın 2001 yılında yayınlanan yazısındaki talebi, İsrail’in ve Amerika’nın Türkiye’ye ve İslam dünyasına bakışını bütün açıklığıyla ortaya koyuyordu: “Sovyetler’e karşı Çin kartını oynayarak Komünist bloku böldüğümüz gibi, şimdi de Araplar’a karşı Türkiye kartını oynayarak İslam dünyasını bölelim.”
Amerika ve İsrail, Türkiye’deki en önemli kurumların içine sızıp gizli hakimiyet kurarak bu ihanet stratejilerini uyguluyorlardı. Bu yöntem Yahudi lobisinin gizli hakimiyet kurma yöntemidir. Bu yöntemle kurumların içine sızanlar Hristiyan ve Müslüman görünümündeki kripto Yahudiler ve Masonlardır
- Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan ve AK Parti, iktidarı aldıkları günden bu yana olağanüstü bir mücadele sürdürerek derin yapıların önemli bölümünü temizlediler. Bu temizlik operasyonu halen devam ediyor. Tamamlanması Türkiye’nin en önemli güvenlik sorunudur.