Ne Bilaller biter, ne de Ümeyye bin Halefler!
Günde sadece 1 ekmek verilen, onlarcası küçücük bir odaya tıkılan, tuvalet olmadığı için ihtiyaçlarını aynı yerde gidermek zorunda bırakılan ve Suudi gardiyanların saatlerce işkencesine maruz kalan bu modern kölelerin tamamına yakını, bugün adı Etiyopya olan Habeşistan’dan gelen ve belki de Bilal-i Habeşi Hazretlerinin akrabası Habeşîlerdi.
Peygamber Efendimizin (s.a.v) ve İslam’ın azılı düşmanı Ümeyye bin Halef kölesi Bilal-i Habeşi’ye işkence ederken ekranları başındakilerin, ya da yaşı yetip ‘Çağrı’yı sinemada izleyen herkesin gözleri dolar. Hele ki, o kocaman kaya mübarek sahabenin göğsüne indirildiğinde hepimizin nefesi kesilirdi. 1400 yıl sonra bugün, aynı sahneler tekrar yaşanıyor. Ama bu kez film değil gerçek. Ne acıdır ki, ne kimsenin nefesi kesiliyor, ne de bir nefeslik itiraz yükseliyor.
Kâfirlerin Mekke’de Müslümanlara yaptığı eziyetler had safhaya gelmiş ve Peygamber (s.a.v) onlara son çare olarak Habeşistan’a hicret etmelerini tavsiye ederek şöyle buyurmuştu:
Orada ülkesinde hiç kimseye zulmedilmeyen bir hükümdar iş başındadır; gidin ve Allah içinde bulunduğunuz durumdan bir çıkış yolu gösterinceye kadar o doğruluk ülkesinde kalın.
Bunun üzerine 615 yılında önce 15 kişilik bir grup, daha sonra da onlarca Müslüman Habeşistan’a hicret etti.
- O zamanlar Hıristiyan olan Habeş kralı Necâşî Ashame b. Ebcer, Müslümanları muhabbetle karşıladı. Hatta müşriklerin Müslüman muhacirleri geri almak için gönderdiği heyete karşı gelerek, misafirlerini zalimlere teslim etmeyi reddetti. Ve bu izzetli davranış, Allah (c.c.)’ın ona da iman nasip etmesiyle mükâfatlandırıldı.
Kökleri Necâşî’nin topraklarına dayanan bir köle olan Habeşli Bilâl bin Rebah da, aynı dönemde Mekkeli müşriklerin en ağır zulümlerine mâruz kalıyordu. İlk Müslümanlardan olan Hz. Bilal (r.a.), Bilal-i Habeşî olarak tanınıyor ve Allah’a olan sarsılmaz imanı nedeniyle büyük acılara mâruz bırakılıyordu. Çektiği işkencelere şahit olan Hz. Ebubekir (r.a.)’in onu Ümeyye bin Halef’ten satın alarak azat etmesi sayesinde özgürlüğüne kavuştu. Hz. Bilal-i Habeşî’nin İslam tarihindeki yeri ve rolü, ‘Çağrı’ filmini izleyenler ve Sahabelerin hayatlarına vakıf olanların mâlumudur.
Muhacirlere insanlık dışı muamele
Geçtiğimiz hafta İngiliz Telegraf gazetesinde yayınlanan bir dosya, tarihin rolleri değiştirerek tekerrür ettiğini gösterdi. Gazetenin haberiyle iş bulmak umuduyla Suudi Arabistan’a ‘hicret etmek’ isteyen binlerce muhacirin, Suudi yetkililer tarafından toplama kamplarına doldurularak insanlık dışı işkencelere maruz bırakıldığı ortaya çıktı.
Habere göre günde sadece 1 ekmek verilen, onlarcası küçücük bir odaya tıkılan, tuvalet olmadığı için ihtiyaçlarını aynı yerde gidermek zorunda bırakılan ve Suudi gardiyanların saatlerce işkencesine maruz kalan bu modern kölelerin tamamına yakını, bugün adı Etiyopya olan Habeşistan’dan gelen Habeşîlerdi.
Gazetenin Suudi topraklarında kurulan toplama kampından geçtiği görüntüler tek kelimeyle korkunç. Vücutlarında derin işkence izleri bulunan, açlık ve susuzluktan bir deri bir kemik kalmış yüzlerce ‘köle’, insanlığın kendilerine yardım etmesini bekliyor. Gazete, yayınlayamadığı başka bir görüntüde ise 16 yaşında bir göçmenin kendini koğuş parmaklığına astığını ancak ‘rahatsız edici’ bu görüntüyü okuyucularına veremediklerini belirtiyor.
İslam dünyası sessiz
İnsanlık dışı görüntüler, şu ana kadar İslam dünyasında hiçbir tepkiye neden olmadı. Bu modern köleliğe tek itiraz, İngiliz ve bazı batılı ülkeler ile BM’den geldi. Suudi yetkililerle temasa geçen İngiliz siyasetçiler, olayın ‘araştırılmasını’ istedi. Ve elbette onlardan aldıkları cevap ‘bizim de böyle bir uygulama yaptığımızdan haberimiz yoktu. Hemen inceliyoruz’ oldu.
Suudi Arabistan'ın Londra büyükelçiliği tarafından gazeteye gönderilen açıklamada ise, "Tesislerin eksikliği olduğu tespit edilirse ihtiyaçları uygun şekilde ele alınacaktır" denildi. Ama Habeşî köleler için Etiyopya’yı suçlamayı da ihmal etmedi ve “Yakın zamanda Suudi Arabistan'a geçen yaklaşık 20.000 Etiyopyalı göçmenin iadesi için çalışıyoruz ama ülkeleri bu insanları geri almıyor” dedi.
Etiyopya Diaspora İşleri Bakanı Tsion Teklu’nun açıklaması ise, Habeşî kölelerin ne kadar sahipsiz olduğunu ortaya koydu. Teklu, büyükelçiliklerinden herhangi bir istismar raporu almadıklarını ve durumdan ancak Telegraph'ın makalesi yayınlandığında haberdar edildiklerini söyledi. ‘Yaşananlara tepki gösterecek misiniz?’ sorusuna ise “Suudi hükümeti nezdinde sorunu gündeme getireceğiz” demekle yetindi.
Atalarını gölgede bırakıyorlar
Afrika’daki ‘beyaz adamların’ haklarını savunmak için kurulan Afrika Birliği, gazeteye konuyla ilgili açıklama yapmayı reddetti. Müslüman ülkelerin çoğu ise, sadece Telegraph’ın haberini birkaç satırla geçiştirmekle yetindi. Çağrı filminin hafızalarımıza kazınan o sahnesinde canlandırılan hâdisenin üstünden 1400 yıl sonra yaşanan bu durum da bize gösterdi ki, dünyaya bir Bilal-i Habeşî gelmeyecek ama Bilaller hiç bitmeyecek; Ümeyyeb. Haleflerin soyu ise kıyamete kadar devam edecek ve her gelen, atalarını gölgede bırakacak.
- - Günde sadece 1 ekmek verilen, onlarcası küçücük bir odaya tıkılan, tuvalet olmadığı için ihtiyaçlarını aynı yerde gidermek zorunda bırakılan ve Suudi gardiyanların saatlerce işkencesine maruz kalan bu modern kölelerin tamamına yakını, bugün adı Etiyopya olan Habeşistan’dan gelen ve belki de Bilal-i Habeşi Hazretlerinin akrabası Habeşîlerdi.
- Bu modern köleliğe tek itiraz, İngiliz ve bazı batılı ülkeler ile BM’den geldi. Suudi yetkililerle temasa geçen İngiliz siyasetçiler, olayın ‘araştırılmasını’ istedi. Ve elbette onlardan aldıkları cevap ‘bizim de böyle bir uygulama yaptığımızdan haberimiz yoktu. Hemen inceliyoruz’ oldu.