Mü'min kullara seccade tuzağı
İbâdeti, dünya ehli ve ona ait olanlardan arınıp, Mâbud’un (c.c.) huzuruna çıkma fiili olarak târif edebiliriz. Kulun dünya meşgalelerinden sıyrılıp, mutlak güç olan Allah (c.c.)’ın huzurunda alnını secdeye koyması teslimiyeti ifade eder. İbâdet esnasında asıl huzurun bir imtiyaz olduğu İslâm’da, ibâdethâne ve ibâdet araç gereçlerinde şatafat ve gösterişe yer yoktur. Ancak günümüzde ibâdetlerin hülâsası olan namaz esnasında kullanılan seccâdeler, gereksiz hatta kimi zaman ifsad edici şekil ve motiflerle doludur. İbâdetin ruhuna ters düşen bu duruma dikkat çekmeyi vazife telâkki ediyoruz.
Bugün rastgele bir câmiye girdiğinizde yere serili halıların enteresan desen ve motiflerle arzı endam ettiğini göreceksiniz. Evlerdeki seccâdeler de öyle. Bu motiflerin içinde mâsum görünenleri olduğu gibi İslâm dini açısından son derece mahzurlu haç, insan ve hayvan motiflerine denk gelmek muhtemel. Bazılarında biraz tuhaf gelecek ama masonluğa ait olduğu bilinen tek göz motifi bile görülebilir.
İbadetin amacı Allah ile baş başa kalmak
Bilindiği gibi ibâdetin asıl amacı, hiçbir şey ile ilgilenmeyip sadece Allah (c.c.) ile baş başa kalmak, kulluk şuuruna varıp, tefekkür ile meşgul olmaktır. Bu açıdan bakıldığında bırakın İslâmî açıdan son derece sakıncalı motifleri; sıradan, mâsum motiflerin bile dikkat çekip, ilgiyi üzerinde toplayacağı için seccâdelerin bulunmaması, seccadelerin dikkat çekmeyecek sadelikte dokunması tercih sebebi olmalıdır.
İster piyasaya çıkıp çarşı pazar gezin, isterse internet üzerindeki sanal mağazalarda gezinin, sâde bir seccâde bulmanın ne kadar zor olduğunu göreceksiniz. Hem gerçek hem de sanal âlem, renk renk, desen desen envâî çeşit seccâde ile dolu.
Kimisi öyle aşikâre de değil, resmen gözümüze sokulan saçmalıklar ihtiva ediyor. Allah muhafaza, domuz kafasından insan figürlerine, hatta ve hatta şeytan kılıklı şekillere varıncaya değin nice kirli manzara.
Ve biz bu seccâdelerin üzerinde ibâdet ederek arınmayı hedefliyor, secde makamına varıp, Yaratan ile kurbiyeti / yakınlaşmayı arzuluyoruz. Hele bir de “çocuk seccâdeleri” çıkarmışlar ki söyleyecek söz kalmıyor. Çocuklarına namaz ibâdetini sevdirme amacıyla iyi niyetli anne-babaların satın aldığı “konuşan seccâde” mi dersiniz, yoksa “futbol takımı forması temalı” seccâde mi? Tamam, niyet belki iyi ama ibâdetin özüyle, maksadıyla çelişen bir durum var ortada. Çocuklar ibâdet için heyecan duymalı, sevdiği takımın rengini taşıyan seccâdeyi gördüğü için değil.
Motifli seccâde işi öyle bir vaziyete gelmiş ki, hac ve umre ibâdeti için Suudi Arabistan’a giden vatandaşlarımız orada sade bir seccâde satın almaya niyetlense neredeyse bulamayacak hâlde. Genelde Komünist Çin’den ithal edilen seccâdelerin içinden sadesini bulabilmek mesele. Hadi Komünist Çin’in umurunda değil, o sadece kazanacağı paraya bakıyor. Peki, bize ne oluyor? Şüpheli-şaibeli işlerden kaçınmak Müslümanlığın şiârından değil mi?
Mezhebin görüşü belli
Kaldı ki, bu konuda Hanefi mezhebinin görüşü de belli. Halebî’de (İbrahim el-Halebî’nin eseri) yere serili şeyler ve seccâdeler üzerine Kur’an-ı Kerim Âyetleri ile Allah’ın isimlerini yazmanın tahrimen mekruh olduğu yazılı. Kâbe-i Muazzama ve câmi resimlerini yere sermenin hükmü de, hürmete şayan oldukları için böyledir. Tahtâvî haşiyesinde de tedavülde bulunduğu cihetle paraların üzerine Âyeti Kerime ve Allah’ın isimlerini yazmanın mekruh olduğu kayıtlıdır.
Ehl-i Sünnet âlimlerinden merhum Seyyid Abdülhakîm Efendi der ki: “Ashab-ı Kiram ve Tâbiun zamanında, paralar üzerine mübarek kelimeler yazılmadı. Çünkü para alışveriş vasıtası olduğundan muhterem değil hakirdir. Fâtımîler, Resûlîler gibi Ehl-i sünnet olmayan hükümetler, Müslüman ismini taşıyan fakat İslâm’a uymayan hükümdarlar, para üzerine Âyet-i Kerime ve Hadîs-i Şerif yazmışlardır. Milleti kandırmak, Müslüman görünmek için yaptıkları hilelerden biri de bu idi. Din âlimleri, muhterem kelimeleri paralara değil, mezar taşlarına bile yazmaya izin vermemiştir.”
Geçmişte bu hususta haberler çıkınca Diyanet İşleri eski başkanı Mehmet Görmez’in de namazın ruhundaki birliğe değinerek, ‘’Seccâde tipi halılardan vazgeçmeliyiz. Bizim böyle bir talebimiz olmazsa, halı üreticileri de bu tip halıları üretmekten vazgeçerler’’ demek zorunda kalmıştı. Oysa olması gereken bu meseleler haberlere konu olmadan ikazlarda bulunmak ve tedvir almaktır. Buna ilaveten Diyanet İşleri Başkanlığı 2013’de il müftülüklerine gönderdiği genelge ile “Câmilerin ihtiyacı karşılanırken, saf düzenini ve ibâdetin huşûsunu bozan motifleri bulunan halılar ile seccâde tipi halıların kullanımından vazgeçilecektir” talimatını vermişti.
“Diyanetin radikal kararı” olarak basına yansıyan bu genelge meseleye derman olabilirdi, ancak gelinen noktada hâlen câmilerde motifli seccâdelere bol miktarda rastlamak mümkün. Yani sıkıntıya dair talimat verilse de, gerekli denetimler yapılmadığı için kuvveden fiile yani söylemden uygulamaya geçmeyen bir manzara ile karşı karşıyayız.
- ÖNEMLİ NOT
- “Konuyla ilgili Din Hizmetleri Genel Müdürü Sayın Bünyamin Albayrak’a ulaşmaya çalıştık ancak sağlık sorunlarından dolayı izinde olduğu cevabını aldık. Dolayısıyla Sayın Albayrak ile mülâkat imkânı bulamadık. Ayrıca başka hiçbir yetkili röportaj talebimizi olumlu bir şekilde karşılamadı. Bu sebepten son çare olarak görevlilerin yönlendirmesi üzerine sorularımızı e-posta aracılığıyla Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün Basın Müşavirliği’ne yönlendirmek durumunda kaldık. Ancak bu mecradan da dergimiz yayına hazırlanana kadar bize bir dönüş sağlanmış değil. Değerli Türk kamuoyuna saygılarımızla arz ederiz.
Üretici çözüme gönüllü
Bu haberi hazırladığımız esnada vatandaşlarımızın konuyla ilgili şikâyetlerini bolca dinledik. Müslümanlar geçmişte olduğu gibi bugün de durumdan rahatsız. Bu rahatsızlık Diyanet gibi bir üst makamda da karşılık" bulmuş üstelik. Türkiye’de seccâde üretimi yapıp, Suudi Arabistan dâhil birçok ülkeye ihracat yapan üretici firmalarla, sektör temsilcileriyle konuştuğumuzda şunu gördük ki esnafımız bu konuda her türlü işbirliğini yapmaya hazır ve de gönüllü.
Dedikleri şu: Dini konularda üst makam konumunda bulunan Diyanet İşleri Başkanlığı, üreticiler için bir şablon sunabilir ve bu konuda bizleri denetleyebilir. Bu şablona uygun üretim yapmayan firmalar da gereken müeyyidelere katlanmak zorundalar.
Kalıcı ve sürdürebilir çözüm için öyle büyük bütçelere ve bürokrasi trafiğine gerek yok. Motiflerden arındırılmış, ibâdetin özüne uygun sadelikte bir seccâde şablonu belirlenir ve üreticilere bu şablona uymaları söylenir. Mesele bu kadar basit.
Plastiğe alın koymak
Seccâde bahsini işlediğimize göre mâlum bir de seccâdeyi oluşturan malzemeler var. Ne yazık ki bunların ipliklerinin büyük çoğunluğu sentetik yani petrol kaynaklı. Pamuk, keten, kenevir, yün gibi pek çok tabiî madde varken, petrolden mâmül bir maddeye secde etmek, gayritabiî bir hâl değil mi? Üstelik bunların çoğu secdede kalmanıza mâni olacak kadar kötü kokuyor.
Meselenin bir de sıhhat yönü var. O sentetik ipliklerin lifleri secde anında ağız ve buruna gidebilir. Yani hem sıhhî değiller hem de tehlike saçıyorlar. Ayrıca tabiî maddenin sağladığı ibadet hazzını da vermiyorlar. Mesela İstanbul Fatih Camii’ndeki eski yün halılarda namaz kılın. Sonra sentetik halılarla döşenmiş başka bir camiye gidip namazınızı edâ edin. İkisi arasındaki farkı çok net bir şekilde müşahede edebileceksiniz.